Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Siyasi ve ideolojik söyleşiler
19.02.2014- 15:01

Ankara’nın sol seçeneği var

Resim Ekleme

30 Mart’ta Ankaralılara ülkücü kökenden gelen üç aday arasında seçim yapmaları dayatılıyor. Ancak solun ortak adayı Kaya Güvenç, Ankara’ya dayatılan bu seçeneksizliğe meydan okuyor. Solun adayı Kaya Güvenç’le, Ankara’nın sorunlarını ve seçimleri konuştuk.

Hatice İkinci - soL
Ankara’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı için AKP’den Melih Gökçek, CHP’den Mansur Yavaş ve MHP’den Mevlüt Karakaya aday gösterildi. Her ne kadar siyasi partilerinin isimleri farklı olsa da bu üç adayın ortak özelliği, ülkücü gelenekten geliyor olmalarıydı.

TKP, ÖDP, Halkevleri ve EHP, ortaklaşa çıkardıkları adayla Ankaralılara bu üç Türk-İslamcı arasında seçim yapmaya mecbur olmadıklarını anlatıyorlar. Sol güçlerin ortak adayı Kaya Güvenç’le seçim hazırlıklarını konuştuk.

8 Şubat’ta seçim çalışmalarını başlattınız, yani artık sahalardasınız. Sokaklardan, mahallelerden bakılınca nasıl görünüyor Ankara’da son durum?
Ankara’da bir tarafta Melih Gökçek’ten medet umanlar, onun işlerinden nemalananlar ve Gökçek’in kaybetmesiyle beraber tüm bu olanakları yitireceklerinden korkanlar var. Diğer tarafta ise hakikatten Gökçek’ten haz etmeyen, büyük bir öfke ve tepki duyan bir kesim var. Bu insanlar için iş artık öyle bir noktaya gelmiş ki Melih Gökçek gitse de yerine Gökçek Melih gelse yine mutlu olacaklar.

“Melih Gökçek gitsin de ne olursa olsun” algısı bizim için bir handikap. Böyle olunca da çok istemediğimiz halde yerine gelecek ya da gelmesini istedikleri insanları genel hatlarıyla sorgulamak zorunda kalıyoruz. Şehirciliğe bakış açısını, insana verdikleri değeri, siyaset algılarını, dünyaya bakış açılarını konuşmak zorunda kalıyoruz. Bir de bölgelerde gerçekten çok ciddi farklılıklar var. Şimdi, Piyangotepe Katliamı’nı yaşamış bir insana kalkıp da çok fazla bir şey söylemeye gerek yok. Hâlâ bunları unutmayan, açık açık dile getiren ve hafızası olan bir kesim de var.

Piyangotepe'yi unutmayan çok

Piyangotepe örneğinde olduğu gibi, geçmişte MHP’nin katliam yaptığı mahallelerde Mansur Yavaş’a tepki var mı?

Tepkiler, yeni kuşakta esinti düzeyinde olsa da özellikle belli bir yaş kuşağı yaşananları hiç unutmamış. Piyangotepe’nin de yer aldığı Keçiören’de durum tamamen böyle. Ama mesela biraz Mamak, 100. Yıl, Batıkent bölgesine doğru geldiğinizde, Mansur Yavaş’a yönelik tepkiler biraz eriyor gibi.

Buralarda daha çok “Melih Gökçek’ten kurtulalım da ne olursa olsun” psikolojisi hakim sanırım ve bu ruh hali çok yaygın gerçekten Ankara’da. Seçmenden bu yönde gelen bir baskıyla karşılaştığınızda neler söylüyorsunuz?
Doğrudur; Melih Gökçek’ten kurtulmak çok önemlidir, AKP’den kurtulmak daha önemlidir. Ancak bununla birlikte bundan kurtulmak bize şunu getirmemeli: Bundan kurtulalım da ne olursa olsun. Aslında yerine bir benzerini mi getiriyoruz sorusunu sormalıyız.

Burada şöyle bir avantajımız var; seçmen, adayların söylediklerini duydukça rahatlıyor. Biz, meseleyi tek başına “diğer adaylar ülkücüdür” üzerine kurmanın ötesine geçmeye çalışıyoruz. Programları itibariyle neoliberal politikaları uygulama noktasında birbirlerinden bir farkları yok ki...

"Yolu yıkar, orman yaparız"
Kampanyamıza başlarken bizim için en önemli iki şeyin AOÇ ve ODTÜ Ormanları olduğunu ifade etmiştik. Bizim için, hem yaşama dair bir önemleri var hem de mevcutla hesaplaşma açısından. AOǒda mesele, Ankara’nın kültürel ve tarihi kimliğine yeniden kavuşturulması meselesidir. ODTܒde orman arazisinden geçirilen yol için biz açık açık söyledik; “o yolu yıkarız, yerine tekrar orman yaparız” diye.

Şimdi bakıyorsunuz, mesela Atatürk Orman Çiftliği içine TEMAPARK yapılıyor. İnsanın içi sızlıyor gördüğü zaman. Gökçek yapmış, belli bir noktaya getirmiş, ana muhalefet partisinin başkan adayı, “yıkacak mısınız” sorusunu “bakarız” diye yanıtlıyor. ODTÜ Ormanı’ndan geçirilen yola dair projenin iptaline dair soruyu ise “halka sorarız” diye yanıtlamakla yetiniyor. “Hayır, yıkarız” diyemiyor. Farkları bu kadar işte.

"Ankara’yı Gökçek’ten sol kurtarır"

CHP’nin Mansur Yavaş kararı çok sorgulandı ve büyük bir tepkiye neden oldu. CHP’nin bu seçimini siz neye bağlıyorsunuz?

Türkiye siyaseti yeniden biçimlendiriliyor. Bu biçimlendirmede aşırılıkları törpüleme var. İktidar partisindeki birtakım aşırılıkları törpüleme ihtiyacı duydular kendileri açısından, bunu yapacaklar. Ama bunu yaparken, bunu sola kayarak değil mevcut sağ siyasi yapıyı koruyarak, hatta daha da sağa kaydırarak yapmalılardı. Bu operasyonunun ilk hedeflerinden biri CHP’ydi. Bir CHP’yi sağcılaştırma operasyonu vardı. Sağcılaştı mı, sağcılaşmadı mı, daha göreceğiz; ama bugün adayları itibariyle baktığımızda, bu sorunun yanıtı az çok ortaya çıkıyor. Bir sağcılaşma operasyonunun simgesidir adaylar.
Bizim asli amacımız AKP’yi geriletmek ve Ankara’yı Melih Gökçek’ten kurtarmak. Aynı zamanda AKP’nin politikalarını, ne diyelim, allayıp pullayıp sürdürecek olanlara karşıdır bizim mücadelemiz.

"Çıkış noktamız: Umut"

Daha çok hangi tepkilerle karşılaştınız seçim çalışmalarınız sırasında?

Tabii, klasik “oyları bölüyorsunuz” tepkisi. İnsanlar bu klişeye inandırılmış, bunu anlatmaya çalışıyoruz. Biz de diyoruz ki “ne bizim oylarımıza ne de seçmenin oylarına bir ipotek koymayın”.

Ama daha da çok şunu anlatmaya çalışıyoruz: Sosyalistler güzel düşünen, iyi şeyler arzu edenlerdir. Sosyalistler umudu beslerler, karanlığı, özgürlüklerden yoksunluğu söker atarlar. Biz umutsuzluğu örgütleyemeyiz, bizim geleceğimiz umuttur. Bizim söylemlerimizde çıkış noktamız budur. Daha fazla kişiye ulaşmamız gerekiyor. Ama şurası çok net, anlattığınızda insanlar kararlarını en azından vicdanen sorguluyorlar. Nereye kadar gider bu, sandığa nasıl yansır bilmiyorum.

Siyaset hayata müdahaledir. Siyasete müdahale edip etmeme noktasında ise ya egemen güçlerden yana kullanırsınız tercihinizi ya da emekçi sınıflardan yana. Eğer siz var olan düzene karşı herhangi bir şey söylemiyorsanız demek ki var olan düzenden memnunsunuz. Mansur Yavaş’a tepki göstermiyorsanız demek ki Ankara Bulvarı’nı ya da Atatürk Orman Çiftliği’nin üzerinden dümdüz geçen yolu çok beğeniyorsunuz. Orada binlerce ağaca kıyıldı. Hadi ağacını geçtim orası pek çok kişi için bir sosyal ortamdı. İnsanların sosyal ortamını da çaldınız. Ayrıca orası bizim açımızdan önemli bir tarihi ve kültürel mirastır.

"Ankara özgürlüğün kenti olacak"

Bir belediye başkan adayı olarak Ankaralılara vaatleriniz nelerdir?

Her şeyden önce Ankara özgürlüğün kenti olacaktır. Bu şehirde insanlar birbirlerine yakınlaşacaklardır. Bunlar için öyle milyar dolarlar falan harcamanız gerekmiyor. Ankara’da trafikten kaynaklanan yoğun bir hava kirliği problemi var. Toplu taşımaya karşı karayolu, siyasi bir tercihtir. Biz de diyoruz ki hayır, ulaşımda toplu taşıma geçerli olacaktır.

Boğaziçi Köprüsü yapılırken, 1970’lerde söylediğimizi aynen tekrar edelim. Bugün buraya köprü yaparsınız yetmez, ikincisini yaparsınız yetmez, üçüncüsünü yaparsınız yine yetmez. Bu hep böyle gider. Ankara için de aynı şey geçerli. Sorun toplu taşımadadır. İnsanları rahat, güvenli ve hızlı bir şekilde bir yerden bir yere taşıyın. Hava kirliliğinin olduğu yerlerde de özel araçların oradan geçmesini engelleyin. Veya caydırıcı önlemler alın. Siyaset deyince bunları anlatıyoruz biz.

Biz hep aynı noktadan bakıyoruz aslında; şehir, insanın rahat, sağlıklı, huzurlu ve özgürlük içinde yaşayabildiği yer olmalıdır. Önemli olan bunu sağlayabilmektir, yoksa milyarlarca dolarlık projeler yapmak değil.

"Ortak adaylık solun 'biz de varız' girişimidir"

Ankara’da dört örgüt bir araya gelerek ilk kez bir ortak aday çıkardı. Bunun yarattığı duygudan söz edebilir misiniz biraz
?
Müthiş keyifli ve yeni bir heyecan aslında. Bu durum öncelikle geleceğe dair umudumuzu artırıyor. Bu girişim, 30 Mart’la sona eren bir muhalefet odağı yaratmak için değil sadece, solun sesinin kısılmasına engel olmak, her yerde açık açık “biz varız” diyebilmesini sağlamak için ortaya koyduğumuz bir iradedir. Bu, Haziran Direnişi’nin bize vermiş olduğu o güçle, o heyecanla mücadeleyi sürdürebilme imkanıdır aynı zamanda.

Bana arkadaşlar gelip, “biz böyle bir ortak sol aday çıkaracağız, siz o aday olur musunuz” dedikleri zaman ben arkadaşlara tek bir şey söyledim: Bir ekip olarak var olacaksak, bu bir görevdir, onurdur benim için.

Toplantı yapıyoruz kim ÖDP’lidir, kim Halkevci, kim TKP’li ya da kim EHP’lidir, bizi ilgilendirmiyor. Birbirimizin hassasiyetlerine -benim açımdan değil, ben zaten biraz da yaşım itibariyle öyleyimdir- büyük bir dikkat gösteriyoruz. Bakıyorum, mesela bu gruptan olan arkadaşlar, başka bir grubun hassas olduğu bir konuda derhal dillerini ve üsluplarını ayarlıyorlar. Ben müthiş bir keyif alıyorum.

Bu sohbetin konusunu belki aşıyor olabilir ama ortaklıkla elde edeceğimiz güzellik, dayanışma, yoldaşça çalışma tarzı bizi başarıya götürecektir. Başarılı dediğim çalışma tarzı da böyle bir şey zaten. Dostça, kardeşçe, yoldaşça, birbirlerinin hassasiyetini gözeten bir çalışma birliğimiz oldu. Bu tarzı geliştirebilirsek eğer, bundan sonrası için en azından solun daha güçlü birliktelikler oluşturmasına bizim de ufak bir katkımız olur diye düşünüyorum.

Bu birliktelik sokaklarda, mahallelerde karşılığını buluyor mu? Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Tabii, bulmaz mı? “Yıllardır birbirinizi yiyip, parçalanıyorsunuz” diyen insanlardan, sola açık veya sempati duyan ya da en basit tabiriyle demokrat insanlardan çok olumlu tepkiler alıyoruz. Söylemimiz kaç kişiye ulaştı ve kaç kişi bundan etkilendi bilemiyorum tabi ama benim için aslında yapmak istediklerimizin önemli bölümünü bu oluşturuyordu. Bir ortak irade koymuşuz ortaya ve bunun gerektirdiği bir çalışma anlayışını sürdürüyoruz hep birlikte. Yani hep söylediklerimizi, bir anlamda, hayata geçirmiş olduk.

Sol

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]