Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Sözde sol-sosyalist forumlar...
munzur  |  Cvp:
Cevap: 41
26.12.2014- 20:16

İşçi sınıfının politik bilincinin geri olması kapitalizm nesnelliğinde anlamlıdır. Bu geri bilinci devrimci mücadeleye taşımak da devrimcilerin görevidir. Böyle bir siyaseti ideolojik mücadelenin yanına yerleştiremediğimiz sürece işçi sınıfının geri bilincinde kendiliğinden bir değişim olmaz. Bu yüzden nesnel koşulları yok saymak ne kadar yanlışsa, nesnel koşullara boyun eğmek de o oranda yanlıştır.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 42
27.12.2014- 13:07

Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

İşçi sınıfının politik bilincinin geri olması kapitalizm nesnelliğinde anlamlıdır. Bu geri bilinci devrimci mücadeleye taşımak da devrimcilerin görevidir. Böyle bir siyaseti ideolojik mücadelenin yanına yerleştiremediğimiz sürece işçi sınıfının geri bilincinde kendiliğinden bir değişim olmaz. Bu yüzden nesnel koşulları yok saymak ne kadar yanlışsa, nesnel koşullara boyun eğmek de o oranda yanlıştır.



Devrimci mücadele de bu zaten. Devrimci mücadele halkın bilinç durumunu hesaba katmadan devletin silahlı gücüyle savaşa tutulmak değildir. Devrimcilik konusunda yanlış anlaşılan konu bence bu.

Cevap: 43
28.12.2014- 10:21

Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Alıntı Çizelgesi: VforVendetta yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış



Sosyalizm işçi sınıfının ideolojisidir. Bir sosyalistin temel sorumluluğu da temel önceliği de sadece sadece sosyalizmi savunmaktan ve işçi sınıfının enternasyonal çıkarlarını gözetmekten geçer. Bu çerçevede kendi bağımsız gündemini oluşturmalı ve bu konuda siyasi araçlar geliştirmeli ve bu yolla sınıfa ve emekçi halka dokunabilmeyi öne çıkarmalıdır. Ülkede kurumsallaşan siyasi ve dinci gericiliği (AKP faşizmini) geriletmeyi önemsemelidir. Kürt ulusal hareketine asla yedeklenmeden ama kürt halkının her türlü demokratik ve kültürel haklarının yanında olabilmeyi ve bu konuda gerekli dayanışmayı da gösterebilmelidir. Ve en önemlisi bilimsel sosyalizmin en temel çıktısı olan ulusal ölçekteki siyasal devrim perspektifine de sıkı sıkıya sarılmalıdır. Ulusal ölçekteki siyasal devrim perspektifini es geçip, ( enternasyonal sol)enternasyonal mücadele gibi soyut, belirsiz ve bu koşullarda hiç bir anlamı olmayan bir kavramı öne çıkarmak, gerçekte, kürt ulusal hareketinin paydaşlarıyla birlikte sosyalist iperspektifi ve dolayısıyla sosyalist gündemi terketmek demektir. Arkadaşımızın saflaşma başlığıyla yazdığı yazı da tipik bir örneğidir bunun. [/size]



Sosyalizm işçi sınıfının çıkarlarını gözeten, onu prangalarından kurtarmak isteyen bir ideojidir, fakat yukarıda belirttiğiniz gibi latin Amerika ülkeleri işçilerini bir kenar koyarsak bu bilince sahip işçiyi dünyada ve özellikle de ülkemizde bulmak gerçekten imkansız gibi görünüyor bana. Emekçiler, inandıkları din adı altında bile olsa neoliberal köleci bir düzene karşı çıkmak yerine sol ideolojiye karşı çıkıp, onu din karşıtlığı ile yaftalayıp akp gericiliğini tercih etmektedirler. Böyle bir toplumda solu savununca da destek bulacağınıza yalnızlaşmanız işten bile değil, örneğin muhafazakar iç anadoludan bir sosyalist parti nasıl oy alabilir, sadece din konusu bile sağ kesimin elinde en büyük koz durumunda.Bu halk kesimlerinden inancınızı ve tanrıyı bırakın, sömürüye karşı çıkın dediğinizde nasıl bir tepkiyle karşılaşırsınız bir düşünün. Din eleştirisi olmadan da Marx'ın tabiri ile gökyüzünün eleştiri yapılmadan yeryüzünün eleştirisi sağlam temellere oturmayacağına göre dinsel hipnozdaki halkın yaşadığı hayal dünyasını bırakması demek, yani kral çıplak demesini beklemek imkansız olmasa da bana oldukça düşük bir ihtimal gibi geliyor ama gelecek ne getirir tabiki bilinmez. Din, milliyet ve aile gibi konularda sosyalizmin halkın değerleri ile uzlaşma konusunda ne kadar esneyebilir, bence bunu tartışabiliriz. Esnemenin, ideolojinin kendine yabancılaşması sonucunu doğurma riskini de gözardı etmemek gerekir.



Feodal uykudan uyanmamış bir halkın çoğunlukta bulunduğu bir ülkede sosyalist devrimi hayal etmek bu yüzden nesnel koşulları inkar etmek anlamına gelir. Nesnel koşulları inkar etmek ise Marks'ı inkar etmek demektir. Marks'ın determinist olarak eleştirilmesinin nedeni de budur. Marks'ın determinist oluşu onun gerçekçiliği nedeniyledir. Marksist olduğunu iddia eden birinin bu determinizmi inkar edip iradeciliğe ağırlık vermesi Marksizme aykırı bir durum oluşturur. Enternasyonalistlerin ulusalcılık eleştirisi bu gerçeği görmezlikten gelenlere yönelttikleri bir eleştiridir. Burada ulusalcılık enternasyonalizm karşıtlığı ideolojik olarak ulusal saflarda bulunanlarla enternasyonalist saflarda bulunanların karşıtlığı değildir. İradeciliği dayatıp tek ülkede sosyalizm olabilirliğini savunanlarla sosyalizmi bir dünya sistemi olarak görüp mücadelesini dünya coğrafyasına yayıp, kurtuluşun ancak böyle mümkün olabildiğini savunanlar arasındadır. Emperyalist kuşatma altındaki bir ülkede sosyalizm olabilir demek, sosyalizm dışı unsurları devrime katmak demektir. Sosyalizmin çöktüğü bir dünyada bu hiç de olanaklı değildir. Proletarya bunu gördüğü için bilinci çöküş öncesi bilinçten daha geridir. Sadece din değil, yaşanan nesnelliğin de bunda payı vardır.


Mücadeleyi dünya coğrafyasına yayıp,kurtuluşun ancak bu şekilde olabileceğini söylemenizden kastınız ne? Yani tek ülkede sosyalist kuruculuğa başlanamaz ve bu ilerletildiği kadar ilerletilemez mi? Bütün dünyada aynı anda mı devrim olmalı ve bütün dünya aynı anda mı sosyalist kuruculuğa başlamalı?

munzur  |  Cvp:
Cevap: 44
29.12.2014- 12:13

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Bu sözümona ''enternasyonalist komünist''lerde kuyrukçuluk da var, takiyyecilik de. Ne ararasan var da, bir tek komünistlik yok. Bu yüzden kendilerini komünüst olarak değil de enternasyonal komünist olarak niteliyorlar. Enternasyonallikleri devrim kaçkınlığından ileri geliyor. Ulusal ölçekte devrim konusu bunlarda hafakanlara yol açıyor. Evirip çevirip, burjuva kozmopolitizmini, burjuva enternasyonalizmini proleter enternasyonalizminin karşısına koyuyorlar. Bunun da farkında olduklarını sanmıyorum.

Yinelemekten bıktık, usandık, bu enternasyonalci komünistler(!) anlamazlıktan gelmekten yorulmadılar. Enternasyonalizm ulusal ölçekte siyasal devrim perspektifini içermiyor, önceliğine almıyorsa bir anlam ifade etmez. Onun karşılığı ya burjuva kozmopolitizmidir ya da kuyrukçuluktur. Bunun başka çıkışı, başka varış noktası yoktur. İnternette şöyle bir dolaşın, karşılaştığınız tüm kuyrukçular enternasyonalist, tüm emternasyonalistler de kuyrukçudur. Şaşırmamak gerek, devrim perspektifi yoksa, kaçınılmaz bir durum bu.




Devrim mücadelesi yoksa bunun karşılığı ya burjuva kozmopolitizmi ya da kuyrukçuluk diyorsunuz. Bence ikisi de var bu kişilerde. Enternasyonalizm adına burjuva kozmopolitizmini savunuyorlar, burjuva kozmopolitizmini savundukları için kuyrukçuluğa yapışıyorlar. Başka türlü enternasyonalist devrimci olduklarını nasıl kanıtlayacaklar. Marks ve Lenin alıntıları devrim için mücadele yoksa çok inandırıcı olmuyor. Bu yüzden enternasyonalizme ve kuyrukçuluk başlı başına bir amaç haline geliyor.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 45
29.12.2014- 14:14

Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Bu sözümona ''enternasyonalist komünist''lerde kuyrukçuluk da var, takiyyecilik de. Ne ararasan var da, bir tek komünistlik yok. Bu yüzden kendilerini komünüst olarak değil de enternasyonal komünist olarak niteliyorlar. Enternasyonallikleri devrim kaçkınlığından ileri geliyor. Ulusal ölçekte devrim konusu bunlarda hafakanlara yol açıyor. Evirip çevirip, burjuva kozmopolitizmini, burjuva enternasyonalizmini proleter enternasyonalizminin karşısına koyuyorlar. Bunun da farkında olduklarını sanmıyorum.

Yinelemekten bıktık, usandık, bu enternasyonalci komünistler(!) anlamazlıktan gelmekten yorulmadılar. Enternasyonalizm ulusal ölçekte siyasal devrim perspektifini içermiyor, önceliğine almıyorsa bir anlam ifade etmez. Onun karşılığı ya burjuva kozmopolitizmidir ya da kuyrukçuluktur. Bunun başka çıkışı, başka varış noktası yoktur. İnternette şöyle bir dolaşın, karşılaştığınız tüm kuyrukçular enternasyonalist, tüm emternasyonalistler de kuyrukçudur. Şaşırmamak gerek, devrim perspektifi yoksa, kaçınılmaz bir durum bu.




Devrim mücadelesi yoksa bunun karşılığı ya burjuva kozmopolitizmi ya da kuyrukçuluk diyorsunuz. Bence ikisi de var bu kişilerde. Enternasyonalizm adına burjuva kozmopolitizmini savunuyorlar, burjuva kozmopolitizmini savundukları için kuyrukçuluğa yapışıyorlar. Başka türlü enternasyonalist devrimci olduklarını nasıl kanıtlayacaklar. Marks ve Lenin alıntıları devrim için mücadele yoksa çok inandırıcı olmuyor. Bu yüzden enternasyonalizme ve kuyrukçuluk başlı başına bir amaç haline geliyor.



Böyle olduğu için BHH'ye karşıt bir görüşü savunuyorlar, enternasyonalizm ve kuyrukçuluk adına.

umut  |  Cvp:
Cevap: 46
30.12.2014- 15:12

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Alıntı Çizelgesi: VforVendetta yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış



Sosyalizm işçi sınıfının ideolojisidir. Bir sosyalistin temel sorumluluğu da temel önceliği de sadece sadece sosyalizmi savunmaktan ve işçi sınıfının enternasyonal çıkarlarını gözetmekten geçer. Bu çerçevede kendi bağımsız gündemini oluşturmalı ve bu konuda siyasi araçlar geliştirmeli ve bu yolla sınıfa ve emekçi halka dokunabilmeyi öne çıkarmalıdır. Ülkede kurumsallaşan siyasi ve dinci gericiliği (AKP faşizmini) geriletmeyi önemsemelidir. Kürt ulusal hareketine asla yedeklenmeden ama kürt halkının her türlü demokratik ve kültürel haklarının yanında olabilmeyi ve bu konuda gerekli dayanışmayı da gösterebilmelidir. Ve en önemlisi bilimsel sosyalizmin en temel çıktısı olan ulusal ölçekteki siyasal devrim perspektifine de sıkı sıkıya sarılmalıdır. Ulusal ölçekteki siyasal devrim perspektifini es geçip, ( enternasyonal sol)enternasyonal mücadele gibi soyut, belirsiz ve bu koşullarda hiç bir anlamı olmayan bir kavramı öne çıkarmak, gerçekte, kürt ulusal hareketinin paydaşlarıyla birlikte sosyalist iperspektifi ve dolayısıyla sosyalist gündemi terketmek demektir. Arkadaşımızın saflaşma başlığıyla yazdığı yazı da tipik bir örneğidir bunun. [/size]



Sosyalizm işçi sınıfının çıkarlarını gözeten, onu prangalarından kurtarmak isteyen bir ideojidir, fakat yukarıda belirttiğiniz gibi latin Amerika ülkeleri işçilerini bir kenar koyarsak bu bilince sahip işçiyi dünyada ve özellikle de ülkemizde bulmak gerçekten imkansız gibi görünüyor bana. Emekçiler, inandıkları din adı altında bile olsa neoliberal köleci bir düzene karşı çıkmak yerine sol ideolojiye karşı çıkıp, onu din karşıtlığı ile yaftalayıp akp gericiliğini tercih etmektedirler. Böyle bir toplumda solu savununca da destek bulacağınıza yalnızlaşmanız işten bile değil, örneğin muhafazakar iç anadoludan bir sosyalist parti nasıl oy alabilir, sadece din konusu bile sağ kesimin elinde en büyük koz durumunda.Bu halk kesimlerinden inancınızı ve tanrıyı bırakın, sömürüye karşı çıkın dediğinizde nasıl bir tepkiyle karşılaşırsınız bir düşünün. Din eleştirisi olmadan da Marx'ın tabiri ile gökyüzünün eleştiri yapılmadan yeryüzünün eleştirisi sağlam temellere oturmayacağına göre dinsel hipnozdaki halkın yaşadığı hayal dünyasını bırakması demek, yani kral çıplak demesini beklemek imkansız olmasa da bana oldukça düşük bir ihtimal gibi geliyor ama gelecek ne getirir tabiki bilinmez. Din, milliyet ve aile gibi konularda sosyalizmin halkın değerleri ile uzlaşma konusunda ne kadar esneyebilir, bence bunu tartışabiliriz. Esnemenin, ideolojinin kendine yabancılaşması sonucunu doğurma riskini de gözardı etmemek gerekir.



Feodal uykudan uyanmamış bir halkın çoğunlukta bulunduğu bir ülkede sosyalist devrimi hayal etmek bu yüzden nesnel koşulları inkar etmek anlamına gelir. Nesnel koşulları inkar etmek ise Marks'ı inkar etmek demektir. Marks'ın determinist olarak eleştirilmesinin nedeni de budur. Marks'ın determinist oluşu onun gerçekçiliği nedeniyledir. Marksist olduğunu iddia eden birinin bu determinizmi inkar edip iradeciliğe ağırlık vermesi Marksizme aykırı bir durum oluşturur. Enternasyonalistlerin ulusalcılık eleştirisi bu gerçeği görmezlikten gelenlere yönelttikleri bir eleştiridir. Burada ulusalcılık enternasyonalizm karşıtlığı ideolojik olarak ulusal saflarda bulunanlarla enternasyonalist saflarda bulunanların karşıtlığı değildir. İradeciliği dayatıp tek ülkede sosyalizm olabilirliğini savunanlarla sosyalizmi bir dünya sistemi olarak görüp mücadelesini dünya coğrafyasına yayıp, kurtuluşun ancak böyle mümkün olabildiğini savunanlar arasındadır. Emperyalist kuşatma altındaki bir ülkede sosyalizm olabilir demek, sosyalizm dışı unsurları devrime katmak demektir. Sosyalizmin çöktüğü bir dünyada bu hiç de olanaklı değildir. Proletarya bunu gördüğü için bilinci çöküş öncesi bilinçten daha geridir. Sadece din değil, yaşanan nesnelliğin de bunda payı vardır.


Mücadeleyi dünya coğrafyasına yayıp,kurtuluşun ancak bu şekilde olabileceğini söylemenizden kastınız ne? Yani tek ülkede sosyalist kuruculuğa başlanamaz ve bu ilerletildiği kadar ilerletilemez mi? Bütün dünyada aynı anda mı devrim olmalı ve bütün dünya aynı anda mı sosyalist kuruculuğa başlamalı?



Bilmediğine eminim. Bu kişiler bir yerlerden duyuyorlar, devrim gibi bir amaçları da olmadığı için bu tür sözleri hiç düşünmeden söyleyebiliyorlar. Kurcalanmadığında bunları okuyanlar doğru bir şey söylüyor sanıyorlar. Bununla yetinmiyorlar, kapitalizmin uluslararası bir sistem olduğunu ve sadece uluslararası arenada yenileceğini söyleyip iktidarın alınmasını reddetme noktasına da geliyorlar.Gevezelik, başka bir şey değil.

tekyoldevrim  |  Cvp:
Cevap: 47
16.04.2015- 15:09

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Alıntı Çizelgesi: VforVendetta yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış



Sosyalizm işçi sınıfının ideolojisidir. Bir sosyalistin temel sorumluluğu da temel önceliği de sadece sadece sosyalizmi savunmaktan ve işçi sınıfının enternasyonal çıkarlarını gözetmekten geçer. Bu çerçevede kendi bağımsız gündemini oluşturmalı ve bu konuda siyasi araçlar geliştirmeli ve bu yolla sınıfa ve emekçi halka dokunabilmeyi öne çıkarmalıdır. Ülkede kurumsallaşan siyasi ve dinci gericiliği (AKP faşizmini) geriletmeyi önemsemelidir. Kürt ulusal hareketine asla yedeklenmeden ama kürt halkının her türlü demokratik ve kültürel haklarının yanında olabilmeyi ve bu konuda gerekli dayanışmayı da gösterebilmelidir. Ve en önemlisi bilimsel sosyalizmin en temel çıktısı olan ulusal ölçekteki siyasal devrim perspektifine de sıkı sıkıya sarılmalıdır. Ulusal ölçekteki siyasal devrim perspektifini es geçip, ( enternasyonal sol)enternasyonal mücadele gibi soyut, belirsiz ve bu koşullarda hiç bir anlamı olmayan bir kavramı öne çıkarmak, gerçekte, kürt ulusal hareketinin paydaşlarıyla birlikte sosyalist iperspektifi ve dolayısıyla sosyalist gündemi terketmek demektir. Arkadaşımızın saflaşma başlığıyla yazdığı yazı da tipik bir örneğidir bunun. [/size]



Sosyalizm işçi sınıfının çıkarlarını gözeten, onu prangalarından kurtarmak isteyen bir ideojidir, fakat yukarıda belirttiğiniz gibi latin Amerika ülkeleri işçilerini bir kenar koyarsak bu bilince sahip işçiyi dünyada ve özellikle de ülkemizde bulmak gerçekten imkansız gibi görünüyor bana. Emekçiler, inandıkları din adı altında bile olsa neoliberal köleci bir düzene karşı çıkmak yerine sol ideolojiye karşı çıkıp, onu din karşıtlığı ile yaftalayıp akp gericiliğini tercih etmektedirler. Böyle bir toplumda solu savununca da destek bulacağınıza yalnızlaşmanız işten bile değil, örneğin muhafazakar iç anadoludan bir sosyalist parti nasıl oy alabilir, sadece din konusu bile sağ kesimin elinde en büyük koz durumunda.Bu halk kesimlerinden inancınızı ve tanrıyı bırakın, sömürüye karşı çıkın dediğinizde nasıl bir tepkiyle karşılaşırsınız bir düşünün. Din eleştirisi olmadan da Marx'ın tabiri ile gökyüzünün eleştiri yapılmadan yeryüzünün eleştirisi sağlam temellere oturmayacağına göre dinsel hipnozdaki halkın yaşadığı hayal dünyasını bırakması demek, yani kral çıplak demesini beklemek imkansız olmasa da bana oldukça düşük bir ihtimal gibi geliyor ama gelecek ne getirir tabiki bilinmez. Din, milliyet ve aile gibi konularda sosyalizmin halkın değerleri ile uzlaşma konusunda ne kadar esneyebilir, bence bunu tartışabiliriz. Esnemenin, ideolojinin kendine yabancılaşması sonucunu doğurma riskini de gözardı etmemek gerekir.



Feodal uykudan uyanmamış bir halkın çoğunlukta bulunduğu bir ülkede sosyalist devrimi hayal etmek bu yüzden nesnel koşulları inkar etmek anlamına gelir. Nesnel koşulları inkar etmek ise Marks'ı inkar etmek demektir. Marks'ın determinist olarak eleştirilmesinin nedeni de budur. Marks'ın determinist oluşu onun gerçekçiliği nedeniyledir. Marksist olduğunu iddia eden birinin bu determinizmi inkar edip iradeciliğe ağırlık vermesi Marksizme aykırı bir durum oluşturur. Enternasyonalistlerin ulusalcılık eleştirisi bu gerçeği görmezlikten gelenlere yönelttikleri bir eleştiridir. Burada ulusalcılık enternasyonalizm karşıtlığı ideolojik olarak ulusal saflarda bulunanlarla enternasyonalist saflarda bulunanların karşıtlığı değildir. İradeciliği dayatıp tek ülkede sosyalizm olabilirliğini savunanlarla sosyalizmi bir dünya sistemi olarak görüp mücadelesini dünya coğrafyasına yayıp, kurtuluşun ancak böyle mümkün olabildiğini savunanlar arasındadır. Emperyalist kuşatma altındaki bir ülkede sosyalizm olabilir demek, sosyalizm dışı unsurları devrime katmak demektir. Sosyalizmin çöktüğü bir dünyada bu hiç de olanaklı değildir. Proletarya bunu gördüğü için bilinci çöküş öncesi bilinçten daha geridir. Sadece din değil, yaşanan nesnelliğin de bunda payı vardır.


Mücadeleyi dünya coğrafyasına yayıp,kurtuluşun ancak bu şekilde olabileceğini söylemenizden kastınız ne? Yani tek ülkede sosyalist kuruculuğa başlanamaz ve bu ilerletildiği kadar ilerletilemez mi? Bütün dünyada aynı anda mı devrim olmalı ve bütün dünya aynı anda mı sosyalist kuruculuğa başlamalı?



Aynı anda derken anlaşılması gereken aynı saatte taarruzun başlaması aynı saatte bitmesi değildir. Burjuvazi küresel düzeyde geriliyor. Bunun gelişmiş kapitalist ülkelere yansıması daha fazla olacak. Kapitalizmin kendi kendini yediğini söyleyebiliriz. Mülksüzler bu durumda daha fazla kavga edecek, çünkü işsiz kalmışlardır , üretimin dışına çıkmışlardır. Bu gerçek onlara iktidarın aracısız alınması gerektiğini hatırlatacaktır. Tıpkı Paris Komünü gibi. Geri kalmış ülkelerde ortaya çıkacak olan bu hareket gelişmiş ülkeleri de saracaktır, oradaki mülksüzlerin de ayağa kalkmasını sağlayacaktır. Bu süreç dünyanın yeni bir devrimci dalgaya girmesi anlamına gelecektir. Bu süreç yaşanırken bazı ülkelerde devrimin önce, bazılarında sonra olması bir şeyi değiştirmez. Süreç zincirleme işleyecektir ve sosyalizme dünya çapında geçişin koşulları gerçekleşmiş olacaktır. Enternasyonalizm ile ulusalcı sosyalizm arasındaki fark bu tahlilde yatıyor. Bu tahlil yapılamadığı için sosyalizm mücadelesi tek tek ülkelerin ulusal sınırları içine hapsedilmiş oluyor.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 48
16.04.2015- 17:05

Tek tek ülkelerde iktidar alınmasın günün birinde bütün dünyada işçiler hep birlikte ele alacaklar demek istiyorsun. Bunun adı devrim kaçkınlığı olmuyor mu:)

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]