Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Siyasi ve ideolojik söyleşiler

Kemal Okuyan: AKP’nin meşruiyeti sıfırlandı, oyları ise…  

soL Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kemal Okuyan'la dünkü ses kayıtları, seçim sonuçları, sonrasındaki olası gelişmeler ve sosyalist solun görevlerine ilişkin konuştuk.

(soL - Haber Merkezi) soL Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve TKP MK üyesi Kemal Okuyan, Suriye’ye karşı provokasyonun deşifre olduğu ses kaydı, CHP’nin seçim stratejisi, seçim sonuçları, sonrasındaki olası gelişmeler ve sosyalist solun görevlerine ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Dışişleri Bakanlığı’nda 13 Mart tarihinde yapıldığı ileri sürülen toplantının dinleme kaydı dün ortaya çıktı ve gündemin merkezine oturdu. Siz bu kaydın servis edilmesinin seçimlere bağlanamayacağını, daha çok Suriye’ye dönük yeni ve kapsamlı bir provokasyonu engelleme girişimi olduğunu ileri sürenlerdensiniz. Neden böyle düşünüyorsunuz?
Sonuçtan başlayalım. Bana göre dünkü sızıntı AKP’nin oylarını pek etkilemedi. Tersine konsolide ettiğini bile söyleyebiliriz. Aklı başında, sorumluluk sahibi, düşünen insanlar için bu konuşmaların vahameti ortada. Dehşet verici. Öte yandan bildiğimiz şeyler bunlar. Bizim, ilgilisinin… Ancak paralize olmuş, şaşkın, sığınacak yer arayan, biraz da trans halde geniş bir toplumsal kesim var. Orada “devlete saldırılıyor” algısının uyandığından eminim.

Zaten sızıntının hükümet tarafından bilerek gerçekleştirildiğini iddia edenler var. Kimisi bunu sizin dediğiniz gerekçeye dayandırıyor, kimisi ise cemaati köşeye kıstırma kaygısıyla açıklıyor. Buna ne dersiniz?


Böyle saçmalık olur mu? Tamam çapsızlıkları ortaya çıktı, her tür saçmalığı yapabilirler ama bu işin sonrası var. Çok ama çok ağır suçlar bunlar. İçeride ve dışarıda. Yanlarına kalmaz. Sağı solu vatana ihanetle suçluyorlar ama bu başlıkta açılacak davalar yüzyılın rezaletine konu olur. Kendileri yapamaz.

O halde sizce kim sızdırdı bu toplantıdaki konuşmaları?
Suriye meselesinde önünü göremeyen bir ekibin kapsamlı bir savaşa neden olabilecek adımlarını engellemek isteyen güçlerden biri. İçeriden birileri illa ki var. Ancak ABD, NATO bağlantısı ya da onayı olmadan bu sızdırmanın yapılabileceğine inanmıyorum. Bu tür bir sızdırmanın dünyada pek eşi benzeri yok. Kolay kolay kimse bunun ortaya çıkarılmasını göze alamaz. Altında kalır. Zaten NATO’dan gelen sinyaller bu yöndeydi. Şu anda, altını çiziyorum şu anda, Türkiye’nin Suriye’ye saldırmasını istemiyorlar. Dün biraz farklıydı, bugün böyle, yarını bilemeyiz. Emperyalizm bu. Ancak bu makineyi dağıtmış ekibe böyle büyük misyonlar yüklemeyeceklerinden eminim. Bu kafadarların işi bitti.

'EMPERYALİSTLERİN DE ÇAP SORUNU VAR'

Emin misiniz?
Biz çok uzun bir süredir eminiz. Sürekli söylüyoruz. Kaygıları vardı son dönemde, Haziran’da emin oldular. Haziran’da Türkiye toplumundaki ideolojik dinamiklerin başka bazı ülkelerden farkını da gördüler. Evet bu ekiple işleri bitmişti, mesele alternatif yaratmadaydı. O konuda yol aldılar ama hâlâ sorunları var.

Çözemediler mi?
Bakın, Türkiye burjuvazisinin, ABD emperyalizminin “mükemmel bir üst akıl” ile hareket ettiğini düşünebilir miyiz? İşte destekledikleri, başımıza sardıkları ekibin hali ortada. Dolayısıyla onların da çap sorunu var, üstelik kısıtları var. AKP’yi iktidara taşıyan onların da ihtiyaçlarıydı. bu ihtiyaçlar ortadan kalkmadığı için, ekipten vazgeçip AKP zihniyetinin temel özelliklerinden vazgeçmek istemiyorlar. Burada muazzam ve bana göre çözülemeyecek bir sorun var. O sorunun içinde debeleniyorlar. Öte yandan da belli bir sistematikle hareket ettikleri, yol aldıkları ortada. CHP-MHP yakınlaşması ve cemaatin buraya ittirilmesi kendi kendine olmadı. Kendi mantıkları içinde yol alıyorlar ama dediğim gibi yapısal bir açmazları var. Onu çözemezler.

Her şeyi seçime bağlamış gözüküyorlar?
Bundan emin değilim. Şunu yaptılar, AKP’nin meşruiyetini sıfırladılar. Çünkü meşruiyet dediğimiz şeyin birden fazla kaynağı vardır. Biz uzun süredir AKP’nin meşruiyeti bitti diyoruz. Ama bana göre bu, bugünkü uluslararası sistem açısından da ilan edildi. Ancak sorun şurada ki, AKP yitirdiği meşruiyet kadar oy kaybetmiyor. Öngörmek, kesin bir şey söylemek çok zor ama bu seçimde “kurtuluyoruz” diyenler hayal kırıklığına uğrayabilir.

'MEŞRUİYET KAYBI, OY KAYBI ANLAMINA GELMİYOR'

Onca kasede, skandala rağmen mi?

Tekrar ediyorum, bütün bu kasetler AKP’nin meşruiyetini tamamen ortadan kaldırdı ama seçmen davranışlarına radikal biçimde etki etmesi için bunların bir bağlama yerleştirilmesi gerekirdi. Oyları azalacak. Lakin bu kadar açık bir meşruiyet erozyonunun ardından bu partinin seçmeninin önemli bölümünü korumasının nedeni, muhalefette ve onu yönlendiren güçlerde AKP rejimiyle hızlı ve radikal bir hesaplaşma isteğinin olmamasıdır. Ana muhalefet partisi CHP’nin seçim stratejisi “yolsuzluklarla mücadele” ve “normalleşme” üzerine kuruluydu. Herhalde şu karar verildi: Halk istikrar arıyor, güven arıyor, bu nedenle germeyelim, gülelim, kutuplaştırıcı söylemlerden kaçınalım.

Bu bir açıdan mantıklı değil mi?
Tamam, sistem bunu istiyor. Ama halkın çıkarları ve bizim ne dediğimiz bir yana, bu tercih siyaset tekniği açısından tamamen yanlış. AKP’nin yalnızca “istikrar” üzerinden oy aldığını söylemek saflık. AKP örtülü ve zamana yayılmış bir karşı-devrimci hamledir. Karşı-devrimci hamleler ideolojik ve siyasi açıdan alabildiğine radikaldir. Orada topaklanan toplumsal kesimleri çözebilmek için benzer bir radikallikle müdahale etmek gerekir. İsteyerek ya da farkında olmadan yolsuzluk üreten örgünün ve çürümenin parçası olan geniş bir toplumsallığı ancak yeni bir toplumsal proje ile çözebilir, dağıtabilirsiniz. Bakın bu kadar sert ve uluslararası boyutları olan yolsuzluk skandalları bırakın sözünü ettiğimiz toplumsal kesimleri, şu ana kadar AKP’nin üst düzey kadrolarını bile beklendiği ölçüde dağıtmadı. Yarın ne olur bilemiyorum ama, halk korkusuyla sürdürülen bir “AKP operasyonu”nun etkisi bu kadar.

'CHP, AKP'DE TOPLANAN SEÇMENİ BÖYLE GERİLETEMEZ'

"CHP’nin stratejisi bir yumuşak geçiş üzerine kurulu ve AKP 'yumuşak' bir proje değil ki, böyle gitsin" mi diyorsunuz?

AKP her durumda gidecek. Bitti çünkü. Ancak şu andaki tablo, çektiğimiz sıkıntı, acı, AKP projesinin radikalliğine uyan bir karşı projeyi solun yaratamamış olmasının ürünü. Sol yeterince güçlü değil. Yüzünü sola dönen, Haziran’ın anlamını kavrayan kitleleri sistem içinde tutmak için inanılmaz bir kampanya sürdürülüyor ve çok değerli bazı aktörler buna hizmet ediyor. Bir örnek vereyim. Seçimlere iki gün kaldı. Dün patlayan Suriye skandalının uluslararası alanda nelere yol açacağını hep birlikte göreceğiz. Biz bunu aylar önce söylemiştik. Peki bu skandal anamuhalefet partisine, CHP’ye oy veren kitlenin en fazla okuduğu gazete olan Sözcü’de nasıl sunuldu? Bu da tam bir medya skandalı! Merkeze “devletin düştüğü durum” kondu. Yani AKP’ye “devlet sırlarını koruyamıyor”dan yaklaşıldı. Aynı mantıkla Kılıçdaroğlu Suriye uçağının düşürülmesinin de “haklı” olduğunu söylemişti. Her şeyi seçimlere bağlıyorlar ama bilmiyorlar ki, bir noktadan sonra AKP’de toplanan seçmeni böyle geriletemezler! Bazı MHP’liler bile daha anlamlı şeyler söylediler Suriye uçağı konusunda.

Oraya gelelim, CHP ve MHP arasındaki yakınlaşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu yakınlaşmanın seçimle ilgili yanından çok seçim sonrasındaki boyutlarıyla ilgilenmek gerek. Mesele CHP, MHP’den ziyade, “merkez”in yeniden yapılandırılması. Bana göre seçim döneminde çok geniş bir siyasi yelpazedeki aktörlerin birbirine ısındırılmasını sağladılar. Sarıgül ve Yavaş isimlerinin iki kenti almanın ötesinde bir anlamı var. Sağın ve solun iç içe geçtiği, merkezin güçlendirildiği, üstelik buna bayağı kenarda duran, ideolojk açıdan marjda kalanların da dahil edildiği bu operasyon sırasında insanların AKP nefretini istismar ettiler. Ancak dediğim gibi, seçimlerle ilgili değil bu sadece. Sonrası da var. Sosyalist sol kendini bunun dışında tuttu büyük ölçüde. Ancak Kılıçdaroğlu’nun MHP tabanında, Bahçeli’nin ise CHP tabanında ciddi bir sempati topladığını biliyorum. Cemaat burada da operasyonel bir işlev üstlendi, katalizörlük yaptı.

'SOLUN NETLİĞE VE CESARETE İHTİYACI VAR'

Sosyalistler bu oyunu bozamıyor mu?

Bu oyunun parçası olmamak da önemli. Ancak bozmaya gelince, şimdilik hayır. Yine de, yukarıda anlatmaya çalıştığım büyük açmazları devrimci sola muazzam bir alan açıyor. Bu alanın kendini tekrar eden mücadele biçimleriyle tüketilme riski elbette var. Ancak eğer, Haziran’ın açtığı ve bir yandan da kanıtladığı kanalda kapsayıcı hamleler gerçekleştirilir ve siyasal cesaretle hareket edilirse umutsuz olmak için bir neden bulunmuyor. Burada kapsayıcılığın ancak ve ancak netlikle mümkün olabileceği hatırlanmalı. Dediğim gibi, AKP Türkiyesi’nin geldiği aşamada solun belirsizliğe ve ortalamacılığa tahammülü yok. Laiklik… Hava kadar su kadar ihtiyaç. Din ve para siyasetten dışarı çıkacak. Bunu söylemeden AKP kafasıyla mücadele edilemez. Emperyalizm, bütün somut-güncel bağlantılarıyla solun hedef tahtasındadır. Amalar, fakatlar olmaz. AKP rejiminin altyapısı özelleştirmelerdir. Kamulaştırma, devletleştirme şiarı olmadan bu altyapı dağıtılamaz. Kürtlerin eşitlik talepleri, özgürlüğü kardeşçe, birlik içinde yaşanacak bir ülkede sağlanacaksa, bunun ilkeleri de yolu da belli. Hakan Fidan Suriye konusunda tukaka, Kürt meselesinde çözümcü! Böyle olmaz bu işler. Bunları söyleyenlere en küçük bir tahammülü olmayan, 12 yıl boyunca AKP’yle girdiği dostluk-düşmanlık sarmalında solun kendisini birebir takip etmesini isteyen bir siyaset kültüründen kopmadan AKP rejimi ile hesaplaşılamaz. Şimdi bütün bu söylenenleri yapmak için daha fazla olanak, daha fazla birikim var. Sol Cephe’yi örneğin bu nedenle çok önemsiyorum.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]