Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Forum Arşivi
29.03.2014- 14:19

HALKIMIZA ÇAĞRI

Resim Ekleme

Yurttaşlar,
Yarın sandığa gidiyoruz. Türkiye büyük ve tuhaf bir sıkışma içinde. Büyük bir sıkışma, çünkü ülkemiz, yönetimdeki bu suç örgütünden kurtulmalıdır. Bir an önce kurtulmalıdır. Bunlar çocuklarımızı öldürdükleriyle kalmamışlar, Reyhanlı'da ve Suriye'de bir dizi katliam yaptıkları anlaşılıyor. Bunlar çalmakla kalmamışlar, Türkiye'yi yalanla dolanla savaşa sokmaya çalışıyorlar...

Tuhaf bir sıkışma içindeyiz aynı zamanda. Çünkü bu hükümet düpedüz bir suç örgütü haline gelmesine karşılık, memlekette suçluya suçlu diyecek bir makam kalmadığından gayrımeşru durumun adı konamıyor, gereken yapılamıyor. Suç planı yapmak değil, planın nasıl duyurulduğu tartışılabiliyor memlekette!

TKP ülkenin gündeminde birinci sırada AKP'den kurtulma gerekliliğinin durduğunu söylüyor.

Ancak bunun yanına “sol seçeneği güçlendirmek” diye, birinciden daha az önemli olmadığını düşündüğümüz bir ikinci hedef yazıyoruz.

“Bunlar komünist ya, o yüzden sol seçenek diyorlar” deyip işin içinden çıkmaya kalkmasın kimse. AKP iktidarı büyük beladır. Ama ülkede herhangi bir makamın çeteye çete demekten kaçınması ve en azından 1 Haziran'dan bu yana AKP'nin meşruiyetinin elinden kopartılıp alınmaması, tam da solun eksik kalmasından kaynaklanıyor. Solun daha güçlü olduğu bir Türkiye'de meclisteki diğer partilerden başlayarak, kimse AKP ile yola devam edilmesine su taşıyamazdı, göz yumamazdı. Güçlü bir sol, çocuklarımızın yaşaması için, yalanın egemen olmaması için, hırsızlığın durması için, savaş kışkırtıcılığına son verilmesi için, lafı dolandırmaz, vicdanın sözcüsü olurdu. Halkın vicdanının sesi, sol ne kadar güçlüyse o kadar gür çıkar.

Bu yüzden “AKP gitsin de, varsın sol güçsüz kalsın” demek çıkar yol değildir. “AKP gidecekse CHP ile MHP birbirine benzeyebilir, ne sakıncası var” demek yanılgıdır.
Türkiye sadece AKP karanlığını değil, bu yanılgıyı da yaşıyor. Ve bu yanılgıyı AKP değil, diğer partiler körükledi.

Peki pratikte Erdoğan'dan kurtulmak ve sola güç vermek birbirini çelmez mi?
Türkiye Komünist Partisi 30 Mart seçimlerine nasıl katılacağını kararlaştırırken bu soruya, yine pratik bir yanıt oluşturmaya çalıştı.

Neler tartışığımızı, nasıl akıl yürüttüğümüzü sizinle paylaşmak istiyoruz:

Muhalefet oylarının fazla dağılması sonucu AKP adaylarının seçim kazanması olasılığını nasıl bertaraf edebiliriz diye, oturduk düşündük. Bu soruyu samimi olarak önüne koymak, kendi başkan adayları çoğu örnekte seçim kazanamayacak olan bir parti için zordur. Çünkü “oyları bölmemek” için daha az oyu olanın kenara çekilmesi beklenecektir! TKP ayrı bir teze, dünya görüşüne sahip olmasına rağmen bu soruyla yüzleşmekten çekinmemiştir.
Açık söyleyelim; eğer CHP “ne kadar sağcılık yaparsam yapayım, sol bana mahkum” demeseydi ve büyük Haziran direnişini yaratan 10 milyonlarca insanın enerjisini birazcık ciddiye alsaydı, TKP herhangi bir karşılık beklemeden kendisini geri çeker, örneğin üç büyük kentte belediye başkan adayı göstermezdi. Açık bir destek olmasa da, düzen partilerine oy vermeme ilkesini yıllardır titizlikle uygulayan TKP açısından bu kararın önemi büyük olacaktı.

Ama başkentte AKP'nin ve MHP'nin birer ülkücü adayı yetmiyormuş gibi bir üçüncüyü tercih eden CHP olmuştur. En büyük şehrimizde “bizimki daha az çalmış” denen bir tercihle TKP'nin işi olamazdı. Sarıgül'ün Topbaş'ı olanca samimiyetiyle öptüğü fotoğraf gerçek durumun resmidir. Benzer bir resim İzmir'de, AKP'nin hırsızlığı tescilli adayı ile sarmaş dolaş pozlarla karşımıza çıkmaktan çekinmeyen Kocaoğlu için de geçerlidir.
Günümüzün hırsızları AKP'de toplanmış olabilir. Ama sağcılık paragözlüktür. Hırsızlık oradan çıkar. Sağcılık din simsarlığıdır. Din simsarlığı hırsızlığı örtmekte kullanılır. TKP böyle bir zemine asla girmez. “Ama o bizim hırsızımız.” Hayır, bizim değil!
TKP bu tablo karşısında üç büyükşehir dahil olmak üzere belirli il ve ilçelerde belediye başkan adayı çıkarttı.

Farklı gerekçelere sahip olduğumuz yerler de oldu. Bir: kazanma potansiyelimiz olan yerler. Örneğin Hatay'ın Defne ilçesi, Tunceli'de Hozat, Ovacık...
İkinci olarak, sağın kalesi sayılan kimi yerlerde ilericileri seçeneksiz bırakmamayı görev saydık.

Öte yandan başka partilerden veya bağımsız olarak ilerici, dürüst, ilkeli adayların çıktığı az sayıda yerde başkanlık seçiminden geri durmaktan asla yüksünmedik. Solcu, ilerici, aydınlanmacı, yurtsever, özgürlükçü değerleri sahiplendiği varsayılan muhalefet güçlerinin bölünmesi sayesinde AKP'nin kazanması olasılığını bertaraf etmek için gayret sarf ettik. TKP kendi dışında bu değerlerle buluşan başkalarının kazanmasından yalnızca sevinç duyar. Sevinç duyacağımız böyle yerler çok sayıda olmasa da var.

Ancak bizim gösterdiğimiz hassasiyete solculuk iddiası taşıyan diğer partilerde rastlamadık. Bir yandan halkla, Haziran direnişiyle inatlaşır gibi gerici, yetmez ama evet'ci adaylar göstereceksin, sonra da “oyları bölmeyin” diyeceksin!

Belediye meclislerinde ve il genel meclislerinde ise tüm ülkede parti listelerimizle katılıyoruz.

Kardeşler,
30 Mart seçimlerinde “ya AKP gitmezse” korkusunu paylaşmıyoruz. Çünkü AKP'yi tapeyle, videoyla, hesapla kitapla değil, halkın vicdanı doğrultusunda göndermeliyiz. Vicdan iyiliklerin anasıdır. Diğeri kirli pazarlıklar anlamına gelir.

Ama endişe taşıyanlara saygı duyuyoruz. Çünkü bu mektubu okuyanlar arasında da olduğu gibi, endişe sahipleriyle “diktatörden kurtulmayı amaçlamak” gibi çok değerli bir ortak paydamız var. Kendimizi bu duygunun rakibi hissetmeyiz. Ortaya çıkan açıyı abartmayız. Keşke görüşlerimiz diktatörden bıkan on milyonlar tarafından benimsenseydi. Benimsemeyen çok kişi olduğunu biliyoruz ve bu insanlara TKP ile aynı gemide olduklarını hatırlatmak istiyoruz.

TKP burada. 30 Mart günü TKP'liler sandık hırsızlarına karşı her yerde görev başında olacak. Biliyorsunuz; o akşam diktatörün gidişi gerçekleşirse bunu beraber kutlayacağız. Diktatörün gitmesi için biraz daha bastırmak gerekiyorsa, o akşam TKP'liler en ön safta olacaklar.
TKP 30 Mart'tan güçlenmiş olarak çıkmalı. Bu dar bir örgütsel çıkar, parti yararı değil. TKP'nin güçlendiği bir ülke hırsızlığa karşı namusuna daha sıkı sarılır. TKP'nin ne kadar güçlü olduğuna bağlı olarak, doğruya doğru eğriye eğri dememiz mümkün hale gelir.
Halkın seçimde vekaletini kimden alıp kime vereceği “bir şeydir.” Vekaletin katilden alınıp hırsıza verilmesi bile “bir şeydir.” Ama aslolan vekalet sisteminin reddedilmesi.

Halk, ehveni şerle yetinmemeli. Halk örgütlenmeli. Sokağında, köyünde, şehrinde, işyerinde, sendikasında, derneğinde, partilerinde örgütlenmeli. TKP'nin güçlenmesi, anlamlı bir oranda güçlenmesi en etkili örgütlenme çağrısıdır.

Meclis seçimlerinde ise karşımıza ne oyları bölme suçlaması çıkartılabilir ne başka şey. “TKP doğru söylüyor” duygu veya düşüncesinin ardına konacak bir “fakat” yok, belediye meclisi ve il genel meclisi seçiminde. Diyelim ki, AKP düşsün diye ehveni şer bir başkan adayını destekliyorsunuz. Ehveni şerin yanına başka kötüleri neden koyacaksınız? Halkın arkasından rahat rahat dalavere çevirebilsinler, diye mi? TKP meclis listelerinde bütün AKP karşıtlarının oyunu istiyor.

Yurttaşlar, kardeşler,
Seçime katılıyoruz. Bazı yerlerde belediye başkanlığı, her yerde belediye meclisleri için oy istiyoruz. Ama bizim meselemiz oyla başlayıp bitmiyor.
Sloganda dendiği gibi “bu daha başlangıç.” Biz mücadeleye devam ediyoruz. TKP'nin kazanacağı belediye yönetimi, TKP'li belediye meclis üyelerinin çoğalması mücadeleye çok daha büyük bir enerjiyle devam etmek anlamına gelecektir.

Sevgiyle, saygıyla, heyecanla;
2009 kışında ayağa kalkan Tekel işçilerinin,
2011 baharında haksızlığa isyan eden liselilerin,
artık alçakları okulun kapısından geçirmeyen üniversitelilerin,
2013 yazında boyun eğmeyenlerin Türkiye'sini, bu büyük insanlığı, sevgili halkımızı, tüm yurttaşlarımızı, hepinizi kucaklıyoruz.
Ülkemizde adalet, eşitlik, özgürlük, barış için mücadeleye devam ediyoruz. Hep birlikte. 30 Mart'ta ve sonrasında...

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komite

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]