Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Kilise, Darwin'den özür dileyecek

Resim Ekleme  

İngiliz Kilisesi, Charles Darwin'in kuramına verdiği tepki nedeniyle özür dileyecek.

(soL - Dış Haberler) İngiliz Kilisesi tarafından yapılan açıklamada, Charles Darwin'in 150 yıl önce geliştirdiği evrim kuramına yönelik geliştirilen aşırı savunmacı ve aşırı duygusal tepkiler nedeniyle özür dileneceği belirtildi. Açıklamada, evrim karşıtı "coşkunluk", Kilise'ye yönelik bir "itham" olarak nitelendirildi.

Özrün açıklandığı metni kaleme alan Malcolm Brown, Hıristiyanların Darwin'in doğal seçilim teorisine verdikleri tepkinin, Galileo'nun 17. yüzyıldaki teorisine verilen tepkideki yanlışlığı tekrarladığını söyledi.

Açıklamada, özrün, Darwin'in teorisine verilen ilk tepkiden dolayı dileneceği belirtildi. Teoriye tepkinin, daha sonraki yanlış anlamalara da yol açtığı vurgulandı. Açıklamada, "İman, anlayışı arar" kadim erdemine bağlı kalınacağı ve bunun bazı yanlışları düzeltmesinin umulduğu kaydedildi.

Sol

ilkay  |  Cvp:
Cevap: 1
22.04.2014- 18:37

Adamlar Darwin'den özür dileyecek hadde gelmiş, bizimkiler kutlu doğum haftası etkinlikleri için birbirleriyle yarış ediyorlar! Sonra da bu ülkede sol neden yetersiz diye soruyoruz. Feodal aklın egemen olduğu bir toplumda bilim ve sosyalizm ne yapsın?

ayhan  |  Cvp:
Cevap: 2
22.04.2014- 20:05

Türkiye'nin bir aydınlanma devrimine ihtiyacı var. 1923 yeterli gelmediyse, tekrarlanmalı. Gericiliği bu ülkenin toplumsal dokusuna işlemek isteyenleri başımızdan defetmedikçe geriye gidişi önlemek de pek olası değil.   Marksist olarak girdiği siyasal mücadelesinde kürtlerin geldiği noktaya baktığımızda bile bu gericiliğin ne kadar işlevsellik kazandığını görebiliyoruz. Kiliseden bile alacağımız dersler varsa, vay halimize!

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 3
22.04.2014- 22:30

Türkiye burjuva devrimi ülkedeki feodal aşiretsel yapıyı kıramadı. Çoğunlukla doğu ve güneydoğuda görülen bu yapının hala egemen olması buralarda sünni islamın toplumsal tabanda yaygın kabul görmesini de sağlıyor. Adına ister gericilik diyelim ister dinin toplumda güçlü yaşanması diyelim, sonuçta itaat eden bir toplum biçimi ortaya çıkıyor. Böyle bir toplumda bilimi de solu sosyalizmi de egemen kılmak mümkün olamıyor. Ayhan arkadaşın bu konudaki görüşlerine katılıyorum.   Ama bu sorunun aydınlanma devrimiyle çözüme kavuşturulması düşüncesi bana çok soyut geliyor.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
25.04.2014- 09:26

Özrü kabahatinden büyük dinciler/Ender Helvacıoğlu

Kilise Darwin’den özür dileyecekmiş. Tepkiyi biraz abartmışmış. 126 yıl sonra akılları başlarına geldi. Doğrusu epey hızlandılar. Bunlar birkaç yıl önce de Galilei’den özür dilemişlerdi. Bu özür tam 366 yıl sonra gelmişti!

Peki, Bruno’dan nasıl özür dileyecekler? Hani şu Roma meydanında diri diri yaktıkları Rönesans filozofundan? Ya akıl almaz işkencelerle 27 yıl Engizisyon zindanlarında tutulan Campenalla’dan? Bunlar simge isimler. Ya cadı diye avladıkları kadınlardan, Haçlı Seferleriyle savaşa sürüp telef ettikleri yoksul köylülerden?

Katolik Kilisesi’nin “tehlikeli” düşüncelere karşı dini korumakta son derece hassas olduğu bilinir. Bir zamanlar Bilim ve Gelecek’te Vatikan’ın Yasak Kitaplar Listesi’ni kapak yapmıştık (Baha Okar’ın derlemesi, Sayı: 60, Şubat 2009). Liste tutmaya 1559’da başlamışlar, 1966’ya kadar da yenilemişler.

Kimler yok ki listede… Bilimsel devrimin büyük isimleri Kopernik, Kepler, Galilei, Erasmus Darwin’den (bizim Darwin’in büyükbabası), bilimsel düşüncenin temellerini atan Descartes, Machiavelli, Bacon, Hobbes, Hume, Locke, Spinoza, Kant’a… Ünlü aydınlanma filozofları Voltaire, Diderot, Rousseau, Montesquieu, D’Alembert, D’Holbach’tan, batı uygarlığının kültürel temellerini atan büyük edebiyatçılar Dante, Montaigne, Balzac, Hugo, La Fontaine, Andre Gide, Emile Zola’ya…

Yasak listesi Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir, Anatole France, Nikos Kazantzakis ile 20. yüzyıla kadar uzanmış. Mübarek Kilise, son 500 yıldır bilim, düşün, sanat, edebiyat adına ne varsa yasaklamış. Özür dile dile bitmez!

Bu, madalyonun bir yüzü. Diğer yüzünü de yine Bilim ve Gelecek’te Alp Hamuroğlu’nun “Hıristiyan Reformu” adlı makalesinden aktaralım (Sayı: 93, Kasım 2011).

Bakın, Kilise’nin en büyük gelir kaynakları nelermiş? Birincisi, feodal sömürü. Örneğin Almanya’daki sahipli toprağın üçte birinden fazlası, taşınmazların üçte ikisi Kilise’nin mülküymüş. Bu topraklarda serflerin boğaz tokluğuna çalıştırıldığı biliniyor. Yani ortaçağ Avrupa’sının en büyük feodal beyi Papa’nın ta kendisi!

İkincisi, endüljans satışı. Yani günah bağışlama belgesi! Parayı bastırırsan günahın bağışlanır. Bak kimlerin eline kalmışsın, ey yüce tanrım! Endüljans yetmemiş, “kutsal emanetleri” de satışa çıkarmışlar. Yani İsa’nın saçı, sakalı, gömleğinin parçası, Kudüs’ten geldiği ileri sürülen taş, toprak, su, azizlerin eşyaları vs…

Şimdi sıkı durun: üçüncü büyük gelir kaynağı da fuhuş sektörü! Ortaçağ seks endüstrisinden en büyük parayı kazanan bizim dini-bütün Kilise’ymiş. “Sermayelerin” hem rahibe hem fahişe, işletmecilerin de hem rahip hem pezevenk olduğu genelevler gırla gidiyormuş. Seks âlemlerinin yapıldığı kiliseler mi dersin, cinsel eğlenceleriyle ünlü katedraller mi… “Halka açık” manastırlar mı dersin, manastırların müştemilatı olan “resmi” genelevler mi…

1414 yılında başlayıp 4 yıl süren ünlü Konstanz Konsili sırasında Avrupa’nın dört bir yanından 1500 kadın (mesleklerinin doruğuna çıkmış fahişeler) getirilmiş, dinsel meseleleri tartışan pek saygın kilise yetkililerine “hizmet” vermek için.

Bunun için hiç özür dilemeye kalkmasınlar, çünkü özrü kabahatinden büyük olur.

***

Gördüğünüz gibi değerli okurlar, bu dinciler her dönemde ve her yerde aynı. Hıristiyanlık, Müslümanlık da fark etmiyor. Halkı din ile kandırırlar, ahlâk kumkumasıdırlar; kendileri ise en kokuşmuşundan “dünyevi”dirler. Bizim gibi materyalistler, bunların yanında çok “ulvi” kalır!

Yukarıdaki satırları okurken, bizim dincilerimizi anımsadığınızdan eminim. Hani şu meydanlarda din-ahlâk nutukları atıp da, ayakkabı kutularına dolarları istifleyen dincilerimiz…

Hani şu türbanlı bacılarımız edebiyatı yapıp da, evindeki paraları gün boyu uğraştığı halde sıfırlayamayıp, hâlâ geri kalan 30 milyon avroyu nereye sokacağını bilemeyen dincilerimiz…

“Kızlı-erkekli aynı evde kalıyorlar” diye ahlâk zabıtalığına soyunup, kızların etekleriyle uğraşıp, parklarda öpüşen sevgili avına çıkıp, mut’a nikâhı, imam nikâhı adı altında her türlü rezilliği yapan dincilerimiz…

Çocukları kapatanlarımız, dört karı almayı savunanlarımız… Her cuma internetten bulduğu bir ayeti sallayan, “bakara-makaracı”larımız…
Gemiciklerimiz, paracıklarımız, kediciklerimiz…

Sizi gidi din tüccarları... Sizi gidi hırsız, yalancı ve üçkâğıtçılar… Sizi gidi küresel sermayenin, emperyalizmin taşeronları, uşakları sizi…

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ender-helvacioglu/ozru-kabahatinden-buyuk-dinciler-91469

melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
25.04.2014- 15:54

Alıntı Çizelgesi: ayhan yazmış

Türkiye'nin bir aydınlanma devrimine ihtiyacı var. 1923 yeterli gelmediyse, tekrarlanmalı. Gericiliği bu ülkenin toplumsal dokusuna işlemek isteyenleri başımızdan defetmedikçe geriye gidişi önlemek de pek olası değil.   Marksist olarak girdiği siyasal mücadelesinde kürtlerin geldiği noktaya baktığımızda bile bu gericiliğin ne kadar işlevsellik kazandığını görebiliyoruz. Kiliseden bile alacağımız dersler varsa, vay halimize!



Sn.ayhan;

Aynı suda iki kez yakınılır mı? 1923 ilerici, devrimci bir atılımdır. Ama aradan yüz yıl geçtikten sonra tekrarlanmasını beklemek, ummak, çok doğru bir siyasi perspektif değil. Ülkeye kapitalizm yerleşmiştir. Tarihsel anlamda ''geç bir devrimci süreç'' olması nedeniyle feodalizmi tam olarak da tasfiye edememiştir. Burjuvanın feodallerle yaptığı iş birliği buna imkan vermemiştir. Aynı sürecin veya benzer bir süreçle feodalizmin tümüyle tasfiyesi de bu saatten sonra teorik olarak mümkün değildir. 1923 ileriye dönük dev bir tarihsel adımdır. Doğru. Ama geçmiştir, geride kalmıştır. Bundan sonra sosyalist örgütlenmenin önderlik etmediği hiç bir devrimci mücadele ülkedeki bu ve benzer sorunlara bir çare olmayacaktır.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]