Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

melnur  |  Cvp:
Cevap: 9
12.05.2014- 15:56

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

[size=2]Dışa doğru örgütlenme...
Kemal Okuyan


“Organik toplumsal ajanlar”ı, komünist hareketin dar anlamıyla örgütsel yapısının içinde yer almamakla birlikte, onunla aynı ideolojik ve siyasi doğrultuyu farklı düzlemlerde, farklı araç ve dille yayan, yeniden üreten ve bunu yaparken örgütlü hareket ile alışverişe açık olan kesimler olarak tarif edebiliriz.

Bana göre bugün sosyalizm mücadelesinin en büyük handikaplarından biri, bu kesimin hem daralması hem de büyük ölçüde “özgürleşip” kafasına göre takılmaya başlamasıdır.

Türkiye’de bu kesimi en çok ve en sağlıklı besleyen dönem 1960’lardır. 1970’lerde de sol yaygınlaştığı ölçüde, daha sonraki döneme bu kapsamda değerlendirilebilecek bir birikim devretmiştir. Ancak 1980’lerle birlikte, örgütlü solun bu kesimler üzerinde siyasal ve ideolojik otoritesi her geçen gün azalmış, hatta bu kesim, yerelleşme, yaygınlaşma, toplumsallaşma ve benzer hedefler her gündeme geldiğinde örgütlü solu istemeden de olsa, parmağında oynatmaya başlamıştır.

Akademiden sendikalara, sanat dünyasından yerel dinamiklere, bu kesimde yer alanlar, geçmişte örgütlü bir pratiğin içinde olsun ya da olmasınlar, artık sosyalizm mücadelesinin örgütlü kulvarı açısından “organik” karakter taşımamaktadır.

Türkiye solunu boğan sağlıksız birlikçilik, kötürümleştiren CHP’cilik, uyuşturan pesimizm, hataya sevk eden siyasetsiz radikalizm, Kemalizm söz konusu olduğunca uçlara savrulma, Kürtçülük ya da Kürt düşmanlığı, yerelcilik fetişizmi, sivil toplumculuk ve benzeri bütün arızaların asıl üreme alanı bu kesimlerdir.

Örgütlü mücadele, sosyalizmin toplumsal ajanlarındaki arızalı kesimi baypas etmek, onları bugünün gereksinimlerini karşılayan daha diri ve sağlıklı unsurlarla değiştirmek durumundadır.






Bir üstteki yorumumda Kemal Okuyan'ın yazdığı yazıyı Metin Çulhaoğlu yazmış gibi değerlendirmişim. Kemal Okuyan bu yazısıyla bizim de burada açıklanmaya muhtaç olarak gördüğümüz kısma değinmiş. İyi de yapmış. Konu biraz daha anlaşılabilirlik kazanmış. Kemal Okuyan yazısında konunun bir gazete köşesine sıkıştırılmayacak kadar önemli olduğunu da söylüyor. Katılıyorum. Açıklaması bile bence konunun bütün detaylarıyla anlaşılmasına yeterli gelmiyor. Sanırım bu konu üzerinde daha da yazması gerektiğini düşünecek ve yazacaktır.

Kemal Okuyan'a bu yazıyı yazdıran tespit konusuna katılmamak mümkün değil. Türkiye solu kadro açısından bir problem yaşamıyor. Hem örgüt sayısı ve hem de o örgütleri oluşturan kadrolar açısından pek de bir sorun yok. Sorun bu örgütlerin toplumsallaşma konusunda yaşadığı sıkıntılar.Bu sıkıntıların aşılması yönünde farklı siyasi araçlara ihtiyaç olduğu öteden beri söyleniyor. Kemal Okuyan'ın ''toplumsal ajanlara ihtiyaç var'' diyerek böyle bir yorumda bulunması bu tespite bağlı olarak ileri sürülüyor. Sözcüklere çok da takılmamak gerek. Demek istediği örgütlü olsun veya olmasın toplumsal alanda sosyalizme hizmet eden unsurlara ihtiyaç duyulduğu ve bu unsurların-kişilerin sosyalizm ve partilerin gerekliliği konusunda etkin bir çaba içinde bulunmaları... Toplumsal alandaki daralma bu unsurların devreye girmesi yoluyla bir ölçüde de olsa aşılabilir ve sosyalistlere (partilere)   toplumsallaşma konusunda bir hareket ve yayılma olanağı sağlayabilir. Sanırım söylemek istediği bu. İlk bakışta elbet yanlış denilemez. Ama yazının bütününe bakıldığında bu ''sosyalizmin toplumsal ajanları'' konusu hala açıklanmaya ve daha da somutlanmaya muhtaç gözüküyor.[/size]

melnur  |  Cvp:
Cevap: 10
12.05.2014- 16:45

Bana göre bugün sosyalizm mücadelesinin en büyük handikaplarından biri, bu kesimin hem daralması hem de büyük ölçüde “özgürleşip” kafasına göre takılmaya başlamasıdır.

Sadece sanal aleme baktığımızda bile sol ve sosyalizm konusunda oldukça iri laflar söylemeye gayret eden ve bu anlamda oldukça ''özgür''davranan kesimlerin bulunduğunu söyleyebilmek mümkün. Peki bu ''özgür''kişilerin sol ve sosyalizm, parti ve örgüt konusunda söylemeye çalıştıklarının sosyalist sola alan açıcı bir nitelik taşıdığı ileri sürülebilir mi? Hiç sanmıyorum. Bireysel kalarak parti ve örgütlenmeyi doğrudan ya da dolaylı yoldan önemsiz kılarak, bunun gerekçelerini yaratarak ve bu çelişkiyi aşmak için kuyrukçu bir konumlanış almak bu olumsuzluğun sanal aleme   tipik bir yansımasıdır. Aynı şekilde yine sosyalizmden komünizmden söz ederek, Marksist veya Leninist olduğu iddiasında bulunarak ML'e yüz seksen derece farklı şeyler savunarak bu dünyanın içinde yer almak, bunun doğal sonucu sol parti ve örgütleri hedef tahtası haline getirmek ve bu bağlam içinde sempatizan kitlelerin yanlış yönlendirilmesini sağlamak da aşılması gereken bir sorun olarak ortada duruyor.

Kemal Okuyan eminim her sosyalist gibi bu sorundan rahatsızlık ve üzüntü duymaktadır. Ama Okuyan'ın sözünü ettiği konu spesifik olarak bu değil. Sonuçta sanal alem gerçek dünyanın bir yansımasından başka bir şey değil. Sanal dünya gerçek dünyadaki yanlışlıkları bize yansıtıyor. Örgütlü sosyalist solun toplumsal alandaki ''yalnızlığı''nı bile buradan okuyabilmek mümkün. Bu sağlıksız durumun sendikalarda, meslek örgütlerinde, üniversitelerde yaşanmadığını kim yadsıyabilir?

Yine aynı noktaya dönüyoruz; bu sorunu aşılması için ''toplumsal ajanlara'', yani sosyalizme, örgütlü sosyalist mücadele katkı veren ''organik''(canlı) unsurlara ihtiyaç var. Doğru ama, Okuyan tam da bu noktada konuyu biraz daha somutlaştırmalıdır.
''Türkiye solunu boğan sağlıksız birlikçilik, kötürümleştiren CHP’cilik, uyuşturan pesimizm, hataya sevk eden siyasetsiz radikalizm, Kemalizm söz konusu olduğunca uçlara savrulma, Kürtçülük ya da Kürt düşmanlığı, yerelcilik fetişizmi, sivil toplumculuk ve benzeri bütün arızaların asıl üreme alanı bu kesimlerin'' dışlanması, önemsizleştirilmesi sadece aşağıdan bir süreçle gerçekleşebilir mi? Sosyalist partiler bu alanlara örgütlü olarak müdahil olamadıkça, bu sorunu kendiliğinden bir süreçle aşabilmek mümkün olabilir mi?

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]