Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

27.05.2014- 12:22

Provokasyondan korkmamak
Metin Çulhaoğlu


İbrahim Niyazioğlu bizim kuşaktan, çok erken yitirdiğimiz bir arkadaşımızdı.

ODTÜ Mimarlıktandı. Başka özelliklerinin yanı sıra çok başarılı, yaratıcı bir grafikerdi.

Türkiye İşçi Partisi’nin “gayrı resmi” yayın organı olan ve 1975 yılında ilk sayısı yayınlanan haftalık Yürüyüş dergisinin kapaklarını bir süre o yaptı.
Kısa bir “mutfak bilgisi”: Derginin haftalık toplantıları Pazartesi günleri öğle saatlerinde yapılırdı. Başyazar Yalçın Küçük yönetimindeki bu toplantılarda o hafta işlenecek ana konu üzerinde durulurdu. Toplantıya, derginin diğer yazarları ve teknik ekibi ile birlikte kapak tasarımcısı da katılırdı. Kapak tasarımcısı, haftanın konusuna ilişkin tartışmalardan ve Küçük’ün düşündüğü başyazıdan hareketle tasarladığı dergi kapağını Cuma günü getirir, dergi de Cumartesi günü basılırdı.

***

Bu haftalık toplantılardan birinde saptanan ana tema “provokasyon” idi.

Bilen bilir; birinci TİP (1961-71) parti dışı devrimci kesimler tarafından “provokasyon edebiyatı” yapmakla da eleştirilirdi. Bu eleştiriye göre TİP fazla legalist ve pasifistti. “Ya provokasyon olursa”, “aman provokasyona gelmeyelim” ürkekliğiyle sokaktan, alanlardan ve eylemden gereğinden çok sakınırdı…

Gerçekten böyle olup olmadığı ayrı bir tartışma konusudur.

Ancak, 1975 yılında kurulan “ikinci” TİP bu yakıştırmanın üzerine gitme niyetindeydi. En azından, Yürüyüş başyazarı Yalçın Küçük öyleydi. Haftalık derginin bir sayısının bu temaya ayrılması kararlaştırıldı:

Provokasyondan korkmamak…

İbrahim Niyazioğlu’nun hazırladığı kapakta, bir yürüyüşteki insanlar dizlerinden başlayarak aşağıya doğru gösteriliyordu. Adımlar, uyumlu ve kararlıydı. Bir hedefe doğru gidiliyordu. Ancak, yürüyenlerden biri yaralıydı ve bir bacağından aşağıya doğru kan akıyordu…

Böyleydi, ama yürüyüş, yaralı kişi dâhil kararlı adamlarla sürüyordu:

Provokasyondan korkmamak…

***

1970’lerin “Milliyetçi Cephe” (MC) dönemleriydi; provokasyondan ve provokatörlerden söz etmek için her tür neden vardı.

Ama “provokasyondan korkmamak” da gerekiyordu; çünkü başka türlü mücadele verilemezdi.

Yanlış anlaşılmasın: Söylenen, “hareket berekettir, provokasyon da işin garnitürüdür” gibisinden bir umursamazlık değildir. Şudur: Tepkinin, protestonun, eylemin, sokağın ve alanların mutlak zorunluluk olduğu dönemlerde mümkün olan en geniş kitleyi kucaklarsın; hedefini, işin başını ve sonunu net olarak belirlersin; mutlaka örgütlüsündür, disiplinlisindir ve makul her tür tedbiri almışsındır.

İşte bundan sonra, provokasyondan korkmazsın, korkmaman gerekir.

Belki yürüyüştekilerden biri yaralıdır, paçasına doğru kan sızmaktadır. Ama yürüyüş kararlı adımlarla devam edecektir…

***

Günümüze gelirsek: Provokasyon olur mu?

Olmaz olur mu?

Ülkenin başında bir çete varsa hem de daniskası olur.

Ama verilecek mücadele aklın yanı sıra canlılığı, hareketi, eylemliliği gerektiriyorsa tutturulacak yol bellidir:

Provokasyondan korkmamak…

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 1
27.05.2014- 16:37

Provokasyon konusu Çulhaoğlu'nun makalesinden yeterince anlaşılmıyor. 1968-70 dönemini ve daha sonra 1980 öncesi dönemi yaşayanlar nasıl provokasyonlara gelindiğini iyi bilir. Hem sosyalizm mücadelesinin önünü kesmek için komünistleri, ilericileri, devrimcileri kitlelerden izole etmek, hem de doğrudan 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine zemin hazırlamak için öylesine akıl almaz, öylesine haince   provokasyonlar yapılıyordu ki. TİP değil ama, TİP dışında devrimci gençlik kesimi yazık ki çok provokasyona geldi o dönemlerde.

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 2
27.05.2014- 18:25

Provokasyonlardan çekinip sokaklarda eylem yapmaya kalkışmaktan çekinmemek gerektiğini söylüyor anladığım kadarıyla.

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 3
29.05.2014- 02:54

Alıntı Çizelgesi: dayanışma yazmış

Provokasyonlardan çekinip sokaklarda eylem yapmaya kalkışmaktan çekinmemek gerektiğini söylüyor anladığım kadarıyla.



Mitingler, yürüyüşler tabii ki provokasyon değildir. Ancak bu mitinglerde silah kullanmak provokasyondur. Son Okmeydanı olaylarının bu bakımdan dikkatle incelenmesi gerekli. Orada provokasyon kokusu var. Sanıyorum, Çulhaoğlu'nun provokasyon konusunu gündeme getirmesi de bununla bağlantılı. Yoksa durup dururken neden provokasyon konusuna girsin?

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
30.05.2014- 15:15

HDP-BDP milletvekili gerici Altan Tan da katıldığı bir açık oturumda benzer şeyler söylemişti, ve yüzleri kapalı, ellerinde av tüfekleri olduğu görülen kişilerin yakalanması gerektiğini söylemişti. Altan Tan haddini aşmış, sosyalist bir yapılanmanın kitlesel bir eyleminde bulunan kişileri açıkça hedef göstermiştir. Altan Tan gibilerinin bu yaklaşımları anlaşılabilir bir şey. Eleştirinin ötesinde anlamları var. Zaten Tan'ın da eleştirmek gibi bir kaygısı da yok. Altan Tan bir tarafa o Okmeydanı olayları için yüzleri kapalı ve ellerinde uzun namllulu silahlar olduğu görülen kişileri provokatör olarak niteleyebilmek mümkün mü? Bu kişiler Cephe'nin silahlı militanları olamazlar mı?

Kişisel düşüncem bu kişilerin Cephe'nin militanları olduğudur. O tür eylemleri doğru bulup bulmamak ayrı bir tartışma konusu, ama illegal yapılanmaya da sahip bir sosyalist örgütün kendi kitlesinin uğradığı faşist baskı ve saldırılara karşı ''pasif'' bir tepki göstermesi kendileri açısından uygun bulunmadığı düşünülebilir. Cephe bu yüzden böyle bir görüntü vermek gereği duymuştur. Daha doğru bir tanımlamayla, böyle bir zorunluluk hissetmiştir ve gereğini yapmıştır. Her eylemde, her yürüyüş ve mitingte araya karışan provokatörler olabilir. Geçmişte olmuştur, bugün de olmaktadır ve yarın da olacaktır. Okmeydanı olaylarındaki o görüntülerde az sayıda bulunan militanların Cephe'nin içine sızmış provokatör olabileceği düşüncesi bana göre çok düşük bir ihtimal. Bu düşüncede, Cephe sanki silahsız, barışçıl bir protestoda bulunacaktı ama bir veya birkaç provokatörün kışkırtmasıyla böyle bir bir görüntü ortaya çıkmış gibi bir anlam var ki, ben buna katılmıyorum. Dediğim gibi, eylemin şeklini doğru veya yanlış bulmak tartışılabilir ama, o kişileri provokatör olarak nitelemek ve hele Altan Tan gibi, devletten yakalanmaları talebinde bulunmak sol-sosyalizm düşmanlığından başka bir şey değildir.




melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
30.05.2014- 15:37

Bir eylemin, bir yürüyüş veya mitingin amacı bellidir. O eylem, miting veya yürüyüşleri düzenleyen komite o amacın gerçekleşmesi ve o amacın dışına çıkılmaması yönündeki önlemleri almak zorundadır. Türkiye'nin bu koşullarında, Haziran Direnişi'nin de gösterdiği gibi amaç,   en yüksek düzeyde katılımla birlikte ''barışçıl'' bir gösteri amaçlanıyorsa, o kitlesel eylemde ortaya çıkabilecek ve eylemi amacından saptırabilecek provokasyonlar kitle içine sızmış provokatörler tarafından gerçekleştirilebilir. Birincisi Okmeydanı olaylarında böyle bir provokasyon olduğunu düşünmüyorum, ikincisi, böyle bir provokasyon tehlikesi var diye sol-sosyalist örgütlerin sokaktan elini eteğini çekmesi düşünülmemelidir.

Çulhaoğlu buna mı vurgu yapmak istiyor? Bilmiyorum ama pek de sanmıyorum. Sosyalist mücadelenin büyük oranda sokakla ilgili olduğu çok açık. Cam çerçeve kırmaktan, silahlı üç beş kişinin ''gövde gösterisi'' yapmasından söz etmiyorum. Kitleyi siyasete çekmekten ve sokağa taşımaktan söz ediyorum. Bu zorunluluk ise, ki öyle, provokasyonalara karşı da önlem alarak, ama asla provokasyonlar olabileceği gerekçesiyle geri adım atmanın düşünülmemesi gerektiğini söylüyorum. Sokakta ısrarcı olmak, sol-sosyalist mücadele için esas olmalıdır. Kitleyi kazanabilmenin ve yüzünü sola döndürebilmenin başka da bir olanağı yok.

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 6
30.05.2014- 17:24

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

HDP-BDP milletvekili gerici Altan Tan da katıldığı bir açık oturumda benzer şeyler söylemişti, ve yüzleri kapalı, ellerinde av tüfekleri olduğu görülen kişilerin yakalanması gerektiğini söylemişti. Altan Tan haddini aşmış, sosyalist bir yapılanmanın kitlesel bir eyleminde bulunan kişileri açıkça hedef göstermiştir. Altan Tan gibilerinin bu yaklaşımları anlaşılabilir bir şey. Eleştirinin ötesinde anlamları var. Zaten Tan'ın da eleştirmek gibi bir kaygısı da yok. Altan Tan bir tarafa o Okmeydanı olayları için yüzleri kapalı ve ellerinde uzun namllulu silahlar olduğu görülen kişileri provokatör olarak niteleyebilmek mümkün mü? Bu kişiler Cephe'nin silahlı militanları olamazlar mı?

Kişisel düşüncem bu kişilerin Cephe'nin militanları olduğudur. O tür eylemleri doğru bulup bulmamak ayrı bir tartışma konusu, ama illegal yapılanmaya da sahip bir sosyalist örgütün kendi kitlesinin uğradığı faşist baskı ve saldırılara karşı ''pasif'' bir tepki göstermesi kendileri açısından uygun bulunmadığı düşünülebilir. Cephe bu yüzden böyle bir görüntü vermek gereği duymuştur. Daha doğru bir tanımlamayla, böyle bir zorunluluk hissetmiştir ve gereğini yapmıştır. Her eylemde, her yürüyüş ve mitingte araya karışan provokatörler olabilir. Geçmişte olmuştur, bugün de olmaktadır ve yarın da olacaktır. Okmeydanı olaylarındaki o görüntülerde az sayıda bulunan militanların Cephe'nin içine sızmış provokatör olabileceği düşüncesi bana göre çok düşük bir ihtimal. Bu düşüncede, Cephe sanki silahsız, barışçıl bir protestoda bulunacaktı ama bir veya birkaç provokatörün kışkırtmasıyla böyle bir bir görüntü ortaya çıkmış gibi bir anlam var ki, ben buna katılmıyorum. Dediğim gibi, eylemin şeklini doğru veya yanlış bulmak tartışılabilir ama, o kişileri provokatör olarak nitelemek ve hele Altan Tan gibi, devletten yakalanmaları talebinde bulunmak sol-sosyalizm düşmanlığından başka bir şey değildir.





Ben bu örgütlerin iç yapılanmasını ve provokatörlerin sızmasına karşı ne denli korumalı olduklarını bilemem. Ancak provokasyon illa ki ajan provokatörler tarafından gerçekleştirilir diye birşey yoktur. Ayakları yere basmayan örgütlerin kendi eylemleri de provokatif olabilir. İçinde bulunduğumuz ortamda mitingde silah taşımak bence başlı başına provokasyondur. Baskıcı iktidarın baskıyı daha da artırmak ve kitlelere haklı olduğu imajını vermek için arayıp da bulamadığı birşey. Altan Tan'ı konuşturanlar provokasyonu yapanlardır. Sen mitinge silahla geleceksin, ellerine malzemeyi vereceksin, sonra Altan Tan gibiler konuşmasın diyeceksin.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 7
30.05.2014- 17:42

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

HDP-BDP milletvekili gerici Altan Tan da katıldığı bir açık oturumda benzer şeyler söylemişti, ve yüzleri kapalı, ellerinde av tüfekleri olduğu görülen kişilerin yakalanması gerektiğini söylemişti. Altan Tan haddini aşmış, sosyalist bir yapılanmanın kitlesel bir eyleminde bulunan kişileri açıkça hedef göstermiştir. Altan Tan gibilerinin bu yaklaşımları anlaşılabilir bir şey. Eleştirinin ötesinde anlamları var. Zaten Tan'ın da eleştirmek gibi bir kaygısı da yok. Altan Tan bir tarafa o Okmeydanı olayları için yüzleri kapalı ve ellerinde uzun namllulu silahlar olduğu görülen kişileri provokatör olarak niteleyebilmek mümkün mü? Bu kişiler Cephe'nin silahlı militanları olamazlar mı?

Kişisel düşüncem bu kişilerin Cephe'nin militanları olduğudur. O tür eylemleri doğru bulup bulmamak ayrı bir tartışma konusu, ama illegal yapılanmaya da sahip bir sosyalist örgütün kendi kitlesinin uğradığı faşist baskı ve saldırılara karşı ''pasif'' bir tepki göstermesi kendileri açısından uygun bulunmadığı düşünülebilir. Cephe bu yüzden böyle bir görüntü vermek gereği duymuştur. Daha doğru bir tanımlamayla, böyle bir zorunluluk hissetmiştir ve gereğini yapmıştır. Her eylemde, her yürüyüş ve mitingte araya karışan provokatörler olabilir. Geçmişte olmuştur, bugün de olmaktadır ve yarın da olacaktır. Okmeydanı olaylarındaki o görüntülerde az sayıda bulunan militanların Cephe'nin içine sızmış provokatör olabileceği düşüncesi bana göre çok düşük bir ihtimal. Bu düşüncede, Cephe sanki silahsız, barışçıl bir protestoda bulunacaktı ama bir veya birkaç provokatörün kışkırtmasıyla böyle bir bir görüntü ortaya çıkmış gibi bir anlam var ki, ben buna katılmıyorum. Dediğim gibi, eylemin şeklini doğru veya yanlış bulmak tartışılabilir ama, o kişileri provokatör olarak nitelemek ve hele Altan Tan gibi, devletten yakalanmaları talebinde bulunmak sol-sosyalizm düşmanlığından başka bir şey değildir.





Ben bu örgütlerin iç yapılanmasını ve provokatörlerin sızmasına karşı ne denli korumalı olduklarını bilemem. Ancak provokasyon illa ki ajan provokatörler tarafından gerçekleştirilir diye birşey yoktur. Ayakları yere basmayan örgütlerin kendi eylemleri de provokatif olabilir. İçinde bulunduğumuz ortamda mitingde silah taşımak bence başlı başına provokasyondur. Baskıcı iktidarın baskıyı daha da artırmak ve kitlelere haklı olduğu imajını vermek için arayıp da bulamadığı birşey. Altan Tan'ı konuşturanlar provokasyonu yapanlardır. Sen mitinge silahla geleceksin, ellerine malzemeyi vereceksin, sonra Altan Tan gibiler konuşmasın diyeceksin.



Bu eylemleri bende doğru bulmuyorum. Daha fazla kitle kazanmak zorunda olduğumuz günlerde bu tür eylemler kitleye geri adım attırmaktan başka bir işe yaramıyor.

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 8
30.05.2014- 17:49

Etkili olduğu da söylenemez. Bu tür gösterilerle egemen sınıfı korkutacaklarını düşünüyorlarsa bence yanılıyorlar. Egemenlerin en çok korktukları Gezide ortaya çıkan hareketliliktir. Böyle bir eylem gerçekleştirebiliyor muyuz; önemli olan o.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]