Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Sosyalist siyaset bir ihtimal ve çok güzel!

Haziran Direnişi’nden bu yana sol/sosyalist yapılar sokaklarda itibar kazanmakta ama bir seçenek oluşturarak siyasal iktidarı zorlayamamakta. Bu da kuşkusuz birleşik bir mücadele alanının zorunluluğunun altını çiziyor

Resim Ekleme
GAMZE YÜCESAN ÖZDEMİR

Sosyalist hareket için geçen Haziran’da kendi kaderlerine ve geleceklerine sahip olmak için sokağa çıkmış gençleri, kadınları ve emekçileri cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçeneksizliğe mahkûm bırakmış olmak omuzlarda ve yüreklerde bir ağırlık...

Omuzlardaki ve yüreklerdeki bu ağırlığı dağıtacak olan ise gelecekte bir seçenek olabilmek. Seçenek olabilmenin tek yolu ise bugünün değerlendirmesini yapmak ve bunun üzerinden geleceği kuracak olan sınıf iradesini ve dayanışma hareketini inşa etmek.  

Sosyalist siyaset açısından bugünü değerlendirdiğimizde, Selahattin Demirtaş’ın artan oylarının bir bölümünün onun sosyalist seçenek olmasından kaynaklandığı iddiaları var.
Selahattin Demirtaş, seçim kampanyası sürecinde farklı kültür, kimlik ve etnisiteleri siyaset alanına, kamusal alana davet etti. Siyasal alanı, sınıfa, sınıf örgütlerine, sınıf mücadelelerine ve nihayetinde sosyalizme kapatma ve kamusal alanı sınıf-dışı tüm unsurlara ve mücadelelere açma 30 yıldan beri yürütülen bir siyaset. Bu siyaset asıl itibarıyla sosyalist ihtimali yok saymaya ve siyaseti kapitalizmin ufku içinde mümkün kılmaya dayanıyor. Çok tartışılmış bir konu, bu satırların okurları için de oldukça bildik tartışmalar… Dolayısıyla, sosyalist ihtimali ortadan kaldırma iddiası ile ortaya çıkmış ve 30 yıldır dolaşımda olan bir söyleme dayanan siyaset, sosyalist siyasetin değil ancak sol liberal bir siyasetin parçası olabilir.

Sol liberaller, esas itibarıyla sınıf, cinsiyet ve etnisiteyi adaletsizlik ve zulüm üreten mekanizmaların aksları olarak kavrarlar. Bu akslar arası bir hiyerarşik sıralamayı reddederler. Dolayısıyla, sınıf, sosyal gerçekliği açıklayan birçok parametreden birine indirgenir. Sol liberaller için sınıfın diğer parametrelere göre niye ve neden üstün olacağı sorusu oluşur. Ama esas sorunlu olan, burjuva sosyal bilimlerin epistemolojisini ve yöntemini aynen kabul edip “sol” olduğunu iddia etmektir. Walter Benjamin’in dediği gibi, “hâkim sınıfın aleti durumuna düşmemek” ve “onların günahlarına ortak olmamak” gerekir.

Sınıf, sosyal gerçekliği kavramak üzere bir epistemoloji ve yöntemin kurucu kavramıdır. Kapitalist üretim ilişkilerini ve dahi kapitalist toplumsal formasyonda gündelik hayatı üreten ve yeniden üreten kurucu bir ilişkidir. Dolayısıyla, sınıfın önceliğine vurgu yapmanın esbab-ı mucibesi, “determinist”, “indirgemeci” ve “özcü” olmak değil; sosyal gerçekliği kavrayacak burjuva olmayan bir epistemolojiyi kabul etmektir.

Selahattin Demirtaş, seçim sürecinde “ezilenler”in adayı olduğunu sıklıkla vurguladı. Kavramlar önemlidir ve asla masum değildir. “Ezilen” kavramı, kendisini ifade edemeyen, kendi yaşamına sahip çıkamayan, iktidarın karşısında boyun eğmiş, madun ve zayıf bir varoluşa gönderme yapar. Sosyalist siyasetin öznesi ise kolektif özgüveni ile kapitalizmi hallaç pamuğu gibi atabilecek olan emekçiler ve işçi sınıfıdır.

İşçi sınıfı, en zayıf anında bile toplumsallığın imkânını taşıyan öznedir. Dolayısıyla, Soma’da ezilebilir, sosyal yardım kapanına sıkışmış olabilir, Gezi’de itilebilir ama onun yokluğunda toplumsallığı düşünemeyiz. Tekrarlamak gerekirse, işçi sınıfı, kendi kaderine sahip olamayacak zayıf bir varoluşa değil, en zayıf anında bile gelecek güzel ve umutlu günleri yaratma, hayallerini gerçekleştirme ve zamanı sola çevirme potansiyeline sahiptir.

Sosyalist siyaset nasıl seçenek olacak?
Bugünün değerlendirmesi ardından geleceğe bakarsak, sosyalist siyaset nasıl seçenek olacak sorusu karşımızda durmakta kuşkusuz.   Haziran Direnişi’nden bu yana sol/sosyalist yapılar sokaklarda itibar kazanmakta ama bir seçenek oluşturarak siyasal iktidarı zorlayamamakta. Bu da kuşkusuz birleşik bir mücadele alanının zorunluluğunun altını çiziyor. Birleşik bir mücadele alanı sol/sosyalist siyaset için hep zor, netameli ve çetrefilli bir konu olmuştur.

Bugün de bakıldığında bir dayanışma hareketinin önünde ciddi örgütsel karşı-reflekslerin varlığından bahsedilebilir: Örgütler arası geçmişten gelen hesaplaşmalar, bazı yapılardaki karizmatik liderlikler ve/veya geleceği belirlemede merkezde olma isteği... Sokağın sol siyasetten uzaklaştığı anlarda bu tarz içe kapanmalar ve yaşamın griliği karşısında teorinin yeşilliğine kapılıp kuramsal noktalarda bazen gerekli bazen gereksiz ayrışmalar belki anlaşılabilir. Ama bir yıl önce Haziran Direnişi’ni yaşamış bir ülkede yaşamın yeşilliğini görmezden gelmek, sosyalist siyasetin omuzlarına ağırlık ve yükten başka bir şey yüklememektedir. Dolayısıyla, ancak sınıf-eksenli birleşik bir dayanışma hareketi ile karamsar romancının cümlesini değiştirebiliriz:

“Sosyalist siyaset gelecekte bir ihtimal ve çok güzel!”

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]