Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

25.08.2014- 18:28

Sosyal demokrasi nereye?
Aytek Soner Alpan



Sol, AKP'li yıllara yayılan toplumsal ve siyasal mühendislik süreçlerinin daimi konularından biri olageldi. Toplumsal algıda solda duran sosyal demokrasiden başlayarak onun soluna doğru uzanan bu alan, "mühendisler" tarafından asli operasyon sahalarından biri olarak görüldü. Bu operasyonların amacı hem bu alanı yeni siyasal koordinatlarla uyumlu hale getirmek hem de tüm bu toplumsal ve siyasal dönüşüme buradan onay sağlamaktı.

Üstelik bu, kurulmaya çalışılan yeni rejim için acil de bir görevdi.

Sermayenin ve emperyalizmin çıkarlarıyla uyumlulaşmamış bir "sosyalist sol", eski CIA Ortadoğu Masası Şefi Graham Fuller'in deyişiyle, "SSCB'nin çökmesinden sonra bile varlığını sürdürüyor" ve "sesi epeyce gür çıkıyor"du. Bu anomalinin ortadan kalkması lazımdı.

Özellikle, Ergenekon sürecinden başlayarak bu yönde ciddi adımlar atıldı. Dönemsel olarak AKP'nin "açılımlarına" kanan pusulasızları bir kenara bırakalım… Geçtiğimiz yıllarda siyaseten varlık sebebi AKP'ye meşruiyet devşirmek olan bir sol zuhur etti.

Ancak gelinen noktada bu yetmiyor.

Yetmiyor zira "Yeni Türkiye"ye yeni bir "düzen sol"u gerekiyor. Bu alanı sağa açılmış CHP'nin tek başına doldurması ise mümkün değil. Zaten iki partili sistemin Türkiye'yi taşıyamayacağı, Türkiye'de siyasal alanın bu derece sadeleşmesinin yakın vadede mümkün olmadığı da ortaya çıkmış durumda. O nedenle yeni oluşumlar, yeni formüller gündeme geliyor. Bu noktada gözler Yunanistan'a ve Yunanistan'daki "Radikal Sol Koalisyon"a, kısa adı ile SYRIZA'ya çevriliyor. Peki ama neden?

Bir SYRIZA tartışması açmadan kısaca şu söylenebilir. Nihai amaç, "sosyal demokratlaştırma" ve sosyal demokrasi kulvarına yapılmaya çalışılan bir "ayar"dır.

Biraz daha açabiliriz, sanıyorum. Siyasetin sol kulvarını sosyal demokrasi, sosyalist hareket ve komünist siyaset olarak üçe ayırabiliriz. Amaç, sosyal demokrasinin solunda yer alan ve komünist siyasete kadar uzanan alanda konumlanan tüm siyasal özneleri sosyal demokrat bir çizgide kapsayan bir siyasi özne ortaya çıkarmaktır. Sosyal demokratlaşma ile düzenin kapatılamayan ve sola açılan gediğinin kontrol altına alınması hedeflenmektedir. Yunanistan'da SYRIZA tam olarak bunu yapmıştır.

Peki bu operasyon tutar mı?

Bu soruyu yanıtlarken bazı faktörler gözden kaçırılmamalıdır:

- Türkiye'de sosyalist hareket hem ideolojik hem de örgütsel anlamda sosyal demokrasiden ciddi bir kopuş yaşamamıştır ve kendi haline bırakıldığında "halkın gündeminde sosyalizm yok" diyerek sosyal demokrasiye meyletmektedir.

- Söz konusu operasyonun "birlik" söylemi ile şekere bulanacağı unutulmamalıdır. Tarihsel olarak Türkiye solundaki tüm ideolojik bulaşıklıklar "birlikçilik" ile yutturulmuştur. Bir siyasi fetiş haline gelmiş olan birlikçiliğin kitleler nezdinde de kendinden menkul bir kıymeti olduğu malumdur.

- Özellikle 30 Mart seçimlerinden sonra geniş kitlelere sirayet eden ve hızla yayılan "bozgun" psikolojisi mutlaka hesaba katılmalıdır. AKP rejiminden çıkışın olmadığına dayanan bu psikoloji, çözüm olarak içeriden bir ıslah programını pekala kabul edebilir. İkinci Cumhuriyet'in devrimci bir içerikle aşılması ve sosyalizmin kurulmasını acil sorunlara çözüm olarak görmeyen bu bozguncu psikoloiji (ve giderek ideoloji) düzen soluna alan açmaktadır.

Dolayısıyla hem sosyalist hareket hem de kitleler açısından bu operasyonun nesnel zemini mevcuttur. Bu zemini bozacak olan sosyalizmin bağımsız bir siyasi hat hale gelmesi, günümüzdeki barbarlığa ve çürümüşlüğe karşı yegane çözümün kapitalizmin devrimci bir biçimde aşılması olduğu fikrinin işçi sınıfı saflarında, emekçi halkın ve gençliğin içinde hızla mevziler kazanmasıdır.

Sosyal demokrasi, tarihsel bir açıdan bakıldığında geridir ve gericidir.

Tarihin çarklarını geriye döndürmeyi hedefleyen bu operasyon ancak o çarkları ileri yönde hareket ettirerek püskürtülebilir.

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 1
25.08.2014- 19:06

Avrupa'da sosyal demokrasi tarihsel olarak sendikalizme dayanmaktadır. Orada sosyal demokrat partiler sendikalardan beslenmektedir ve işçi sınıfı içinde ciddi oy tabanları vardır. Sendikacılar aktif siyaset içindedir ve genellikle sosyal demokrat partilerle organik bağları vardır. Türkiye'de tarihsel olarak böyle bir durum yok. Yunanistan için de aynı şey söylenebilir. Papandreu'nun temsil ettiği geleneksel merkez sol parti sol olarak toplumsal gereksenilere cevap veremediğinden, son büyük ekonomik krizin de etkisiyle ortaya Syriza çıkmıştır. Yunanistan'ın Türkiye'den farkı, komünist hareketin göreceli olarak daha güçlü olmasında. Orada Syriza aslında komünistlerin önünü kesiyor. Eğer Syriza olmasaydı komünist hareket son ekonomik krizden sonra çok daha hızlı büyüyebilir, geniş kitleleri peşinden sürükleyebilirdi. Türkiye'de durum farklıdır.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]