Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Cevap: 9
30.11.2021- 23:29

Alıntı Çizelgesi: Alıntı yazmış
Ama, yineleyeyim, solun kitlesellik kazanmasında 80 öncesi Ecevit'in çok büyük bir katkısı vardır. İnönü'nün ''ortanın solu''yla tanımlamaya çalıştığı CHP'yi İnönü'den sonra sol-sosyal demokrat bir çizgiye çekmeye çalışmıştır. Bunu yaparken de özellikle hitabet gücü, karizmatik yanı, sadeliği, dürüstlüğüyle geniş kitleleri etkileyebilmiştir. Komando kamplarının kurulduğu, solcu öğrencilere saldırıların başladığı süreçte yani, faşizmin adım adım şiddetini arttırdığı dönemde kitlesiyle birlikte solun yanında olmuş, parti binalarını sola açmıştır. Hiç kuşku yok, dönemin özelliklerinin de solun kitle kazanmasında payı vardır, o süreçte dünya koşullarının belirleyiciliği de vardır. Ama ne olursa olsun Ecevit'in katkısı yadsınamaz.



70'lerde CHP'nin Ecevit ile yakaladığı dinamizm ve kitlelerin gözünde bir sol parti olarak kazandığı değer bir vakadır. Öyle ki 1977 seçimlerinde Konya, Sivas ve Trabzon gibi muhafazakar olarak tanımlanan şehirlerde bile Ecevit CHP'si, yakaladığı bu toplumsal destek ile birinci parti olarak çıkmıştır. Fakat Ecevit, ''Orta'nın Solu'' sloganı ile Türkiye'de solun güç kazanmasını mı sağlamıştır, yoksa 60'larda tüm Dünya'da olduğu gibi Türkiye'de de yükselen sol dalga, CHP'yi sol bir eksene kaydırarak eskinin bürokratik CHP'sini solculaştırıp,   kitleselleşebilmesini mi sağlamıştır, bu tartışılır. Yani CHP'mi sola güç kazandırmıştır, yoksa Sol'mu CHP'yi o eskinin bürokratik ve durağan karakterinden kurtararak, güçlenmesini mi sağlamıştır? Yine aynı şekilde Ecevit, temsil ettiği ''Orta'nın Solu'' çizgisi ile Sol'u güçlendirmişmidir, yoksa 70'lerde doruk noktasına ulaşan kitleselleşen solu, devrimci niteliğinden kopartarak düzene entegre mi etmiştir? Eğer 70'lerde kitlelerde yoğun bir şekilde karşılık bulabilen (en azından bugüne kıyasla) Sol, CHP olmasaydı düzen siyaseti yerine daha devrimci çözümlere yönelebilirmiydi, bunlar soru işareti...

80 sonrası daha devletçi ve milliyetçi bir çizgiye yönelen Ecevit'i zaten sizde yazınızda bu yönüyle eleştirmişsiniz. Buna Hayata Dönüş operasyonunda oynadığı rolü de ekleyebiliriz. Fakat yine de onun MİLLİYETÇİ-ANASOL hükümeti döneminde, Irak'ın işgalinin gündeme geldiği dönemde, aldığı işgal karşıtı tutum ve Arafat'ın İsrail tarafından karargahında kuşatma altına alındığı süreçte yaptığı açıklamalar, o dönem ki konjonktür düşünüldüğünde iyi niyetli ve cesurcaydı... Fakat sadece iyi niyet, gerçek anlamda devrimci ve anti-emperyalist bir tutum için yeterli olmuyor. Marksizm/Leninizmden kopuk bir sol anlayış, eninde sonunda sistemin, sermaye düzeninin sınırları dışına çıkamıyor ve Türkiye halkının hak ettiği kurtuluşu sağlayamıyor.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]