Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

06.09.2014- 15:15

21. Yüzyıl Sosyalizmi
Erhan Nalçacı


Hayatımda tanıklık ettiğim en güzel olaylardan biri 2005’te Venezuela’da gerçekleşti. Karakas’ta uluslararası festivalin açılış töreni yapılıyor, farklı ülkelerden gelen kortejler akşam çökerken Chavez’in bulunduğu locanın önünden saatlerdir geçiyorlardı. Chavez ayakta kırmızı gömleği, yerli kolyesiyle kortejleri selamlıyordu. Sıra Türkiye’ye gelince bir genç TKP bayrağıyla bir anda kortejden sıyrılıp Chavez’e doğru koştu. Gördüğüm ölümsüz manzara Chavez’in uğruna ölümü göze aldığı sancağı gibi TKP bayrağını çok şık bir jestle öpmesi oldu.

“21. Yüzyıl Sosyalizmi” deyişi Chavez zamanında söylenmeye başlandı. Bir muğlaklık içermesine karşılık kast edilen şey, 21. yüzyıl sosyalizminin 20. yüzyıldakine benzemeyeceğiydi. Daha açık söylemek gerekirse Sovyetler Birliği’nde kurulandan farklı olacağı dile getiriliyordu.

Daha güler yüzlü, daha insancıl, daha demokratik vb.

Ancak Venezuela’daki uygulamaya bakınca ortaya net olmayan, daha doğrusu bir işçi sınıfı devrimi olarak tanımlanamayacak bir durum ortaya çıkıyordu. Hâla Venezuela’da üretimin, ticaretin ve parasal varlıkların kontrolünün önemli bir kısmı sermayenin elinde bulunuyor.

Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonra başlayan gericilik döneminin umut veren iki olayından biri Küba’da sosyalizmin ayakta kalışı ise, diğeri Chavez’in tarihsel burjuva demokratik devrim geleneğine bağlı hareketiydi. Halkçı ve anti-emperyalist yönelim, seçim zaferleri, aydınlanma ve sosyal devlette alınan yol, ABD’ye karşı kararlı karşı koyuş.

Buna karşılık kazanımlar hala pamuk ipliğine bağlı.

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu siyasi, iktisadi, moral kriz düşünüldüğünde 21. yüzyılın sosyalizme geçiş çağı olması çok büyük bir olasılık. Ancak bu Venezuela’dan esinlenildiği gibi olmayacaktır.

21. Yüzyılın sosyalizmi işçi sınıfı devrimlerine dayanacaktır. Sermayenin ve ideolojisinin yaşayabileceği herhangi bir zemin toplumsal mülkiyet içinde sönümlenecektir. İşin özü budur.

Öte yandan devrimler tarihin dinamik olarak kayan bir zeminine otururlar ve özü değişmese bile içerik ve yansımaları giderek farklılaşır.

Önümüzdeki devrimci sürecin geçen yüzyıldakilerden en önemli farklarından biri, köylülüğün ve köye dayalı sınıfların büyük ölçüde önemsizleşmesidir. Buna karşılık, evet özellikleri değişmiştir ama dev bir işçi sınıfı ortaya çıkmıştır. Kendi içinde katmanlı fakat ücretten başka geliri olmayan, sermayenin krizi boyunca artı değer elde etmenin üretici olmayan alanlarına doğru yayılan, nüfus olarak dev bir sınıf.

21. Yüzyıl sosyalizminin önemli bir diğer farkı ise üretici güçlerdeki muazzam gelişmeye yaslanacak oluşudur. Lenin’in “Elektrifikasyonu” ne kadar oyuncak gibi kalmaktadır.

Burada gözden kaçan bir şey var: Şu an var olan üretici güçler, Ekim Devrimi yıllarına göre sosyalizmin kurulması için çok önemli bir temel oluşturmaktadır ama esas göz önünde bulundurulması gereken nokta, devrimin üretici güçlerin gelişmesinde onu tutan zincirleri kırarak inanılmaz bir sıçramaya neden olacağıdır.

Toplumun yapısı, yönelimi bugünkü ufkumuzu defalarca aşacaktır. Sosyalist devrim; yeni insanı yaratmanın olanaklarında ve bilimsel teknik gelişmede görülmemiş bir sıçramayı koşullayacaktır. İnsanlığın gündemi tamamen değişecek, bugüne dair, gericilik, ulusalcılık, katillerin ve hırsızların seçilmesine yarayan burjuva tipi demokrasicilik, bencillik, kariyerizm, cahillik, kadın ve erkek arasındaki toplumsal eşitsizlikler gibi bir çok kategori tarih öncesi kalacaktır.

21. Yüzyılın sosyalizmi gerçekten çok farklı olacaktır ancak değişmeyen tek ilke işçi sınıfının iktidarı ve karşı devrim olasılığı ortadan kalkana kadar bu iktidarın korunmasıdır.

Önümüzdeki hafta Türkiye Komünist Partisi’nin 94. kuruluş yıldönümüne sahne olacak. 94 yıl önce o koşullarda hayatlarını ortaya koyan şanlı öncülere selam

yura  |  Cvp:
Cevap: 1
28.09.2014- 19:40

chavez'in sosyalizmi seçim yoluyla kurulmuşsa sosyalizmin seçim yoluyla kurulamayacağı iddiası   doğru olabilir mi. venezüelada oluyorsa başka ülkelerde neden olmasın.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 2
28.09.2014- 20:53

Venezüela doğru bir örnek değil. Hükümet olmak iktidar olmak anlamına gelmiyor. Venezüela'da hala sermayenin elinde olan olanaklar var. yazıda bu belirtiliyor. Böyle olduğu sürece Venezüela'daki sosyalizmin pamuk ipliğine bağlı olduğu söylenebilir. Bir seçimde bu iktidar yıkılabilir. Sermayenin darbesiyle tıpkı Şili'de olduğu gibi yıkılabilir. Bu yüzden Venezüela'nın doğru bir örnek olmadığını söylüyorum.

Atahan  |  Cvp:
Cevap: 3
29.09.2014- 00:24

Karşı devrim ihtimali, her türlü devrim için geçerlidir.

Öncü parti, içeriden de çökertilebilir.

Nitekim, SSCB'nin çöküşü buna örnektir.

21. yüzyıl sosyalizmi ve Chavez, sola çığır açıcı bir birikim sunmuştur.

munzur  |  Cvp:
Cevap: 4
29.09.2014- 11:02

Burjuva hukukunun egemen olduğu ve kapitalist üretim ilişkilerinin korunduğu bir ülkede solcuların veya sosyalistlerin hükümet olması o ülkeyi sosyalist yapmaz. Venezüela bu durumda. Chavez devrimci bir liderdi, yaptıkları ve emperyalizme karşı duruşu önemli ama bu yapılanlara bakarak Venezüela'ya sosyalist denilemez.

umut  |  Cvp:
Cevap: 5
01.10.2014- 10:05

Örnek olarak Avrupa'da pek çok ülkeyi gösterebiliriz. Avrupa'da çeşitli zamanlarda sosyalist ve komünist partiler iktidara gelmiş omasına rağmen hiç birine sosyalist denmiyor.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 6
01.10.2014- 15:47

Alıntı Çizelgesi: Atahan yazmış

Karşı devrim ihtimali, her türlü devrim için geçerlidir.

Öncü parti, içeriden de çökertilebilir.

Nitekim, SSCB'nin çöküşü buna örnektir.

21. yüzyıl sosyalizmi ve Chavez, sola çığır açıcı bir birikim sunmuştur.




Sayın Atahan;

Sanıyorum sosyalizm konusunda farklı düşünülüyor ki, bu tür farklı yorumlara yol açabiliyor. Bu tür tartışmalarda önceliği hep bu noktaya ayırarak tartışmayı sürdürmeye çalışmak tartışılan konunun anlaşılmasında aydınlatıcı bir etki yapacaktır.

Sosyalizm, adında sosyalist veya komünist olan partilerin kapitalist bir sistem içinde iktidara gelmesi değildir. Bu tür partiler iktidara geldiğinde sosyalizme yakın birtakım reformlar yapsa bile o sistemin sosyalizm olarak adlandırılması çok ütopik kaçar. Sosyalizm diyebilmek için işçi sınıfı partilerin iktidara gelmesi baş koşul ama, en azından devlet dahil bütün üst yapı kurumlarının sınıfsal niteliği değiştirilemediği sürece o sisteme sosyalizm veya sosyalist kuruculuk diyebilmek mümkün değildir. Aslında konunun daha anlaşılabilir olması için sosyalizmin ne olduğuyla ilişkili küçük de olsa bir paragraf da açmak gerekiyor.

Sosyalizm veya sosyalist kuruculuk ( ben ikisini de aynı anlamda kullanıyorum) siyasal iktidarın proleterya (öncüsü) tarafından ele geçirilmesi, devletin ( ve dolayısıyla tüm üstyapı kurumlarının) sınıfsal niteliğinin değiştirilmesi ( proleter diktatörlük dediğimiz biçim) ve sonrasında altyapıya ilişkin toplumsal dönüşümlerin merkezi planlamayla başlatılmasıdır. Bir ülkeye sosyalizm diyebilmek için bu koşulların asgari düzeyde gerçekleşmiş olması gerek. Venezüella'da ve Avrupa'nın bazı ülkelerinde sol partilerin iktidara gelmesi bu koşulların gerçekleştirildiği anlamına gelmiyor. Kapitalist sistemin içinde kalarak yapılan reformlara bakılarak o ülkelerin sosyalist olduğu şeklindeki yorumlar bu yüzden pek gerçekçi değil.

Yeri gelmişken şu konuya değinmekte yarar var: Sosyalizmin iktidara nasıl geleceği konusunda genellikle ''şiddet'' ve ''zor' kavramları kullanılır. Bu konuda çeşitli gerekçeler de sıralanır. Doğrudur, işçi sınıfının iktidara gelmesi zor yoluyla olacaktır. Seçimle iktidara gelip sosyalist kuruculuğun başlatılması, özel mülkiyetin bütünüyle kaldırılması teorik bir tartışma konusu. Devletin sınıfsal yapısı, hükümet de olabilse sosyalistlere böyle bir sürecin başlatılması ve sürdürülmesi olanağını vermez. Teori böyle ve bu güne kadar hiç bir ülkede bu teoriyi yanlışlayacak bir örnek yaşanmamıştır. Buna Venezüella da dahildir. Eğer herhangi bir ülkede seçim yoluyla iktidara gelip devletin sınıfsal yapısını değiştirmek mümkün olabilirse, o koşullarda teori yeniden gözden geçirilebilir. Ama şu anda yaşadığımız gerçek bu tür örneğe ve bizim böyle düşünmemizi sağlayacak verilere sahip olamadığımız şeklindedir.

munzur  |  Cvp:
Cevap: 7
02.10.2014- 14:19

Sosyalizmi komünizme varmayı hedefleyen bir süreç olarak kabullendiğimizde, bu süreçte nelerin yapılması gerektiğini komünizmin ne olduğuyla ilişkilendirip saptıyoruz. Değil 21. yüzyıl, 22. yüzyıla da gelsek bu gerçek değişmeyecektir. Sınıfların ortadan kalktığı, insanların kendi kendilerini yönettiği bir dünyaya varabilmenin yolunun nesini değiştirebiliriz ki? Yapılması gerekenler ve sosyalizmin ne olduğu çok basit. Çok bilinmeyenli denklem değil bu. Tartışılması gereken bir konu varsa yapılması gerekenlerin nasıl yapılacağı konusunda olabilir. Siyasal devrim olacak ama nasıl? Proleterya diktatörlüğü kurulacak, ama nasıl? İnsanlar arasındaki eşitsizlik giderilecek ama nasıl? Bunlar tartışılabilir. Bunları tartışırken bile sosyalist ideolojinin öngörülerinden ve tezlerinden ayrılmamak koşuluyla tartışılabilir. İdeolojiyi ve reel sosyalizm deneyimini reddederek değil. Bu yüzden ben bu tür kavramlara inanmıyorum. Sosyalist ideoloji var, 21. yüzyıl sosyalizmi diye farklı bir sosyalizm anlayışı yok.

spartakus  |  Cvp:
Cevap: 8
03.10.2014- 22:09

Sovyetler Birliğinin yıkılmasının nedeni ne sana göre? Sovyetler Birliğinde sosyalizm uygulamaya geçmişti, yıkılması birtakım hataların yapıldığı anlamına gelmez mi? Hatalar yapıldıysa aynı hataların yapılmadığı bir sosyalizme 21.yüzyıl sosyalizmi denemez mi?

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]