Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

mağripli  |  Cvp:
Cevap: 73
02.10.2015- 11:25

Sevgili hakkı bildiğiniz üzere sovyetçi gruplardan yürükoğlunun güzel sözü aklımızda sovyetleri kıyasıya eleştiriyoruz ama biz bu hakkı bile sovyetlerin varlığından alıyoruz.

Yani dediğiniz gibi sovyet dostları sovyetler eleştirisini üzerindeki tüm hırkaları çıkırp nesnel bir gözle tarafsız olarak yapabildiği zaman daha net anlayacağız.

Yanılmıyorsam bir zamanlar kenana kalyoncunun katıldığı bir toplantıda kendisne sorulan sorular karşısında arkadaşlar bu kadar zorlamayın ben sovletçi gelenekten gelen birisiyim demişti. Yani bizler her şeye rağmen koruma iç güdüsünden vazgeçmedikçe tarafsız bakamayız.

dostça

hakkı  |  Cvp:
Cevap: 74
03.10.2015- 09:00

Alıntı Çizelgesi: mağripli yazmış

Sevgili hakkı bildiğiniz üzere sovyetçi gruplardan yürükoğlunun güzel sözü aklımızda sovyetleri kıyasıya eleştiriyoruz ama biz bu hakkı bile sovyetlerin varlığından alıyoruz.

Yani dediğiniz gibi sovyet dostları sovyetler eleştirisini üzerindeki tüm hırkaları çıkırp nesnel bir gözle tarafsız olarak yapabildiği zaman daha net anlayacağız.

Yanılmıyorsam bir zamanlar kenana kalyoncunun katıldığı bir toplantıda kendisne sorulan sorular karşısında arkadaşlar bu kadar zorlamayın ben sovletçi gelenekten gelen birisiyim demişti. Yani bizler her şeye rağmen koruma iç güdüsünden vazgeçmedikçe tarafsız bakamayız.

dostça


-----------------------------------------------------
Evet biz siyasete gözümüzü Sovyetçi olarak açtık o sosyalizmin çözülüşüne de bizden çok üzülen olmamıştır.
Ama biz komünist olmaktan vazgeçmedik hala umutluyuz.
Kendi geçmişimizi acımasız eleştirmeden nasıl yenisini inşa ederiz. Biz bunu cesaretle yapmalıyız öz eleştiriyi kendimize vermeliyiz. Samimiyet budur yola devam budur.

Biz Kenan Kalyoncu kadar kendi sözlerimizi kendi kulaklarımızla duymayacak kadar korkak değiliz olmamalıyız yoksa kalyoncunun bu gün durduğu yerde oluruz.

Biz Yürükoğlu gibi dostlar bizi terk etsede ayakta kalmayı becerenlerden Lenin gibi her koşulda zamanı lehimize çevirenlerden olmak zorundayız.

Onun için cesurca gerçeklerle yüzleşmeliyiz.

mağripli  |  Cvp:
Cevap: 75
09.10.2015- 15:07

Eyvallah ne lenin yoldaş gibi olmanızdan nede yürükoğlu yoldaş gibi olmanızdan rahatsız olunması mümkün değil.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 76
14.10.2015- 20:56

Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

Alıntı Çizelgesi: mağripli yazmış

Sevgili hakkı bildiğiniz üzere sovyetçi gruplardan yürükoğlunun güzel sözü aklımızda sovyetleri kıyasıya eleştiriyoruz ama biz bu hakkı bile sovyetlerin varlığından alıyoruz.

Yani dediğiniz gibi sovyet dostları sovyetler eleştirisini üzerindeki tüm hırkaları çıkırp nesnel bir gözle tarafsız olarak yapabildiği zaman daha net anlayacağız.

Yanılmıyorsam bir zamanlar kenana kalyoncunun katıldığı bir toplantıda kendisne sorulan sorular karşısında arkadaşlar bu kadar zorlamayın ben sovletçi gelenekten gelen birisiyim demişti. Yani bizler her şeye rağmen koruma iç güdüsünden vazgeçmedikçe tarafsız bakamayız.

dostça


-----------------------------------------------------
Evet biz siyasete gözümüzü Sovyetçi olarak açtık o sosyalizmin çözülüşüne de bizden çok üzülen olmamıştır.
Ama biz komünist olmaktan vazgeçmedik hala umutluyuz.
Kendi geçmişimizi acımasız eleştirmeden nasıl yenisini inşa ederiz. Biz bunu cesaretle yapmalıyız öz eleştiriyi kendimize vermeliyiz. Samimiyet budur yola devam budur.

Biz Kenan Kalyoncu kadar kendi sözlerimizi kendi kulaklarımızla duymayacak kadar korkak değiliz olmamalıyız yoksa kalyoncunun bu gün durduğu yerde oluruz.

Biz Yürükoğlu gibi dostlar bizi terk etsede ayakta kalmayı becerenlerden Lenin gibi her koşulda zamanı lehimize çevirenlerden olmak zorundayız.

Onun için cesurca gerçeklerle yüzleşmeliyiz.



Pek çok sorunu hallediverdik, bilimsel sosyalizmi yuttuk taşıyor, Sovyetleri eleştirerek bilgilerimizin üzerine bilgiler ekleyeceğiz! Acaba böyle mi? Ben hiç böyle olduğunu sanmıyorum. Sovyetler Birliği'nin çözülüşüyle daha önce sol saflarda olan pek çok kesimde sosyalizme karşı bir inançsızlık ortaya çıktı. Senin yaklaşımında böyle bir özellik var. Bir şey söylemiyorsun, Sovyetlerin çözülüşünü demokrasi olmamasına bağlıyorsan, demokrasiden sosyalist demokrasiyi değil de liberalizme özgürlüğü anlıyorsan, bu söylediklerinin içi dolu değildir. Kenan Kalyoncu, Yürükoğlu benzetmeleriyle de bir şey söylemiyorsun. Bir şey söylemeye çalışıyorsun, söylemeden etrafından dolaşıyorsun?

Komünist olmak komünist ideolojiyi savunmaktır. Önce o ideolojiyi savunduğunu, devrimden yana olduğunu, örgütlenme olmadan kurtuluş olamayacağını, devrimden sonra proleter diktatörlüğünün şart olduğunu kavra, yani komünist ol, ondan sonra varsa eleştirini sırala. Liberalizmle, burjuva demokrasisiyle komünist ideoloji yan yana olmaz.

hakkı  |  Cvp:
Cevap: 77
15.10.2015- 08:21

Alıntı Çizelgesi: solcu yazmış

-----------------------------------------------------

[size=2]Pek çok sorunu hallediverdik, bilimsel sosyalizmi yuttuk taşıyor, Sovyetleri eleştirerek bilgilerimizin üzerine bilgiler ekleyeceğiz! Acaba böyle mi?

Komünist olmak komünist ideolojiyi savunmaktır. Önce o ideolojiyi savunduğunu, devrimden yana olduğunu, örgütlenme olmadan kurtuluş olamayacağını, devrimden sonra proleter diktatörlüğünün şart olduğunu kavra, yani komünist ol, ondan sonra varsa eleştirini sırala. Liberalizmle, burjuva demokrasisiyle komünist ideoloji yan yana olmaz.




Komünizm diye niyeti olmayanların söylediği sözler. Senin anlayışına göre liberal burjuvanın egemenliği altında yaşamak ve sürekli şikayet etmekle aynı dır.

İnsan yanlışları ile yüzleşmekten korkmamalı yanlışı dost söylerse eleştiri olur düşman söylerse saldırı.
İşte insanlık tarihinde Reel sosyalizmde de bazı yanlışlar olduğudur. Bunu söylemek de bize düşer liberale değil.
Eğer yanlışı liberal e bırakırsak biz sosyalist falan değilizdir sadece hikayeden yazıp çizmek sosyalist olduğumuzu anlatmaz.

Komünist idolojiyi savunmakta yanlışın üzerini kapatmak değildir. Görmedim duymadım bilmiyorum denen 3 maymuna oynamak yanlışı ortadan kaldırmıyor.

İşte komünist olmak yanlışını gizlemek değil sen ne kadar gizlesende yanlış ortadan kalkmıyor en iyisi kendine itiraftır.

idolojiler sen görmesende birbirinden etkilenir hatta birbirini doğurur.sen farkında olmasanda onlar hep yanyanadır etrafına bakman yeterli.[/size]

denizcan  |  Cvp:
Cevap: 78
15.10.2015- 09:34

Sen bir komünistin Sovyetlere bakması gereken biçimde bakmıyorsun. Devrimden sonra burjuva demokrasisi istemek ve liberalizme özgürlüğü savunmak bir komünistin   savunacakları değildir. Seninle bu yüzden anlaşılamıyor.

hakkı  |  Cvp:
Cevap: 79
15.10.2015- 12:00

Alıntı Çizelgesi: denizcan yazmış

Sen bir komünistin Sovyetlere bakması gereken biçimde bakmıyorsun. Devrimden sonra burjuva demokrasisi istemek ve liberalizme özgürlüğü savunmak bir komünistin   savunacakları değildir. Seninle bu yüzden anlaşılamıyor.


Senin benimle anlaşman veya anlaşmaman hiç umrum da değil önemli olan zamanı kavramandır.
Burjuvadan demokrasi istemek o vermedikçe savaşarak almak bunu iddia etmek burjuva demokrasisi ise ikimizin anlaşması mümkün görünmüyor.
Devrimden sonra işçilerin demokrasi istemesinin ne olacağını anladığını da sanmıyorum. Liberalizm e kim demokrasi istemiş bütün yazılarımı inceleyebilirsin.
İnsan cahil olabilir mümkündür ama yalancı olması af edilmez kusurdur.

Liberalle liberalizm i karıştıracak kadar eksik bilgi için ne denir bilmiyorum.

umut  |  Cvp:
Cevap: 80
25.12.2015- 10:34

Mahmutist toplumculuk
Ali Mert  


Bu sene Webster sözlüğünde en çok aranan sözcük sosyalizm olmuş. Orada, burada haberleri çıktı. Sosyalistler olarak sevindik, ümitlendik. Komünist Manifesto da, hep çok satan (kimbilir, belki de çok okunan) kitaplar arasında. Ne güzel.

Sosyalizme ilgi çok yani. Nedir, ne değildir? Kapitalizmi, Kapital’in/sermayenin düzenini gördük, anladık, yaşadık, yaşıyoruz; habire kriz, eşitsizlik, adaletsizlik, üç kuruşa uzun ve bıktırıcı çalışma saatleri, işsizlik (tehdidi ya da ta kendisi), güvencesizlik, gelecekten endişe... Kimileri için de daha beteri; savaş, yoğun sömürü, sefalet, açlık, ölüm... Peki ya alternatifi nedir bunun? Sosyalizm falan diyorlar, nasıl bir şeydir acaba? Yenir mi, içilir mi, kuru bir dilim ekmeği mi paylaşacağız, en iyisi bir Webster’a, sözlüğe bakıp öğrenelim. Ya da google’layalım, wikipedia da olur. Hımm, enteresan bir şeymiş. Ayy şu Rusya’da eskiden uygulanan şey mi, bak o kötü işte...

Herhalde, “sosyalizm”e   sözcük düzeyinde merak salanların ve ilgili sözlük maddelerine ulaşanların aklından böyle şeyler geçiyordur. Konuya derinlemesine yönelip makalelelere, kitaplara dalanların, panellere, konferanslara katılanların, geçmişte neler yaşandığını enine boyuna araştıranların oranı o kadar da çok değildir.

Her neyse, “sosyalizm”in gördüğü bu sözlüksel ilgi üzerine bir makaleye denk geldim, İngiliz solcuların “New Statesman” dergisi ve sitesinde. (bakınız:   http://www.newstatesman.com/2015/12/socialism-2015-s-most-looked-word-so-what-should-its-modern-definition-be ) Amerika’da Bernie Sanders sayesinde olsun, İnglitere’de Jeremy Corbyn sayesinde olsun insanlar merak etmeye başladı, kapitalizm ve krizden de usandı; ilgi iyi de, biz ısrarla “sosyalizm” diyince bu ilgiyi kaybederiz yine, modern bir tanım bulalım, “yeniden markalayalım” mealinde. Yahu bırak, hazır vatandaş merak ediyor, arayıp soruyormuş işte, ne değiştiriyorsun şimdi sosyalizmin adını, tanımını falan diyesiydim ama yazar ısrarlı.

Diyor ki, tamam ben de sosyalistim, en azından twitter’da profilime öyle yazabiliyorum ama düşünün bir, en sevdiğiniz tişörtünüzde çıkaramayacağınız büyük bir leke oluştu, onu çöpe atmaktan ve yeni bir tanesini almaktan başka çareniz var mı, onu toplum içinde giymeye devam edecek değilsiniz herhalde. Aynısı dil için de geçerli, tamir olamayacak denli çamura battıysa artık ona tutunup kalamazsınız.

Sosyalizme, sosyalizm demeyelim yani.

Ne diyelim, Mahmut mu diyelim?

Hadi biz işin kolayına kaçtık, sözcüğü öztürkçeleştirerek toplumculuk dedik, peki siz ne diyeceksiniz? Eşitlikçi-özgürlükçülük, yeni demokrasi (aman “ileri” olmasın da), halkçı toplum düzeni... böyle eşitlikli, özgürlüklü, işbirlikli, ortaklaşmalı bir şey, ayrımcılıkları ortadan kaldıran, kardeşçe, üretim araçları üzerinde özel mülkiyet falan da yok, tatlişko bir sistem, bilin bakalım nedir bu? Süüüüürp-riiiiiz.

Çekince nereden geliyor peki, yahut “leke”? Malum, eski sosyalist ülkelerden, Sovyetlerden, baskılardan, sansürlerden, kamucu/eşitlikçi uygulamalar başlatsa da özgürlüğün pek yanından geçmeyen deneyimlerden tabii ki.

Bütünlüklü bir kavrayış var mı peki geçmişe doğru? Tamam, eleştiri olsun, hatalar ve zaaflar ortaya konsun, onlardan ders çıkarıp kurtulalım, yeni sosyalizm deneylerinde onlardan uzak duralım da; eksikler ve yanlışlar neydi, neredeydi derken, kazanımları da hepten unutalım mı?

En iyisi eksileri ve artıları birlikte değerlendirelim, artıları geliştiren, eksileri de artıya dönüştüren bir anlatım içerisinde, gelecek sosyalizmin farkını gösterelim. Kazanımları unutmayalım yani. Ki bu kazanımlar, bugünkü sistemin de en büyük gediklerine işaret ediyor. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin eşit ve parasız olması gerektiği yani. Evsizlik ve işsizlik sorunun ortadan kaldırılması gerektiği diğer yandan. Kamusal hizmetlerde toplumsal/eşitlikçi zeminin olabildiğince genişletilmesi. Bunlar sosyalizmin abecesi. İnsanca yaşamanın da.

Mülkiyet biçimi ise, olmazsa olmazı. Abeceyi ve olmazsa olmazı,   ana değerler olarak belirledikten sonra, hatalarımızdan nasıl arınacağımızı, karar mekanizmalarında şeffaflığı ve doğrudan demokrasiyi nasıl hayata ve harekete geçireceğimizi, özgürlükçülüğü, baskı toplumu kurulmayacağını, feminist karakteri, kentsel ve çevresel sorunlara bakışı anlatmaya devam edebiliriz.

Bir şeyleri terk etmeye, tanımlar değiştirmeye değil; bütünlüğü görmeye, güçlendirmeye, zenginleştirmeye ihtiyaç var yani.

Geçmiş deneyimlerden gayrı, bugünkü deneyimlere baktığımızda da, yine kazanımları vurgulayıp, eksikleri ve gedikleri cesurca, açıklıkla paylaşmaya da ihtiyaç var.

Örneğin Venezüella. Chavezci iktidar, son seçimlerle birlikte hükümeti eski sağcı güçlere kaptırırken, son yıllarda hayata geçirdiği başarılı uygulamalarla birlikte, bıraktığı boşluklarla da var.

Chavez’in iktidara gelmesiyle birlikte kapsamlı sosyal programlar uygulandı. Özellikle eğitim ve sağlık alanında. Ama sosyalizm, salt sosyal programlar demek değil ki. Venezüella örneğinin en temelde öğrettiği, kapsamlı sosyal programlar uygulayan iktidarların, sistemin özüne, mülkiyet ilişkilerine dokunma gereği...  

Ve soru formunda, bir ikincisi: Toplumculuğun katılımcı dinamikleri mi, sosyal programlar uygulayan otoriter liderler mi?..

Benzer deneyimler ve soru işaretleri Bolivya ve Morales için de geçerli. Sosyal programların sosyal sadaka programından ayrışıp kalıcılaşması, kararların yerel düzeyde de genel düzeyde de ortaklaşa ve doğrudan demokratik katılımla alınması, özgürlüklerin kısıtlanmaması, otoriter liderlik karşısında halkın öz örgütlenmesi, inisiyatifi ve katılımının inşası vb. önemli sorun alanları.

Evet, sosyalizm, sorunlarıyla birlikte var. Ve onları aşarak. İçinde, eleştiri iradesi ve yıkarken yapma gücü taşıyarak.

Ne yapalım, kendimizi mi gizleyelim, adımızı mı sakınalım, sorunlarımızdan mı kaçalım; hep yeni sözcükler ve tanımlar mı arayalım? Ne diyelim, Mahmut mu diyelim, mahmutist toplumcular mı olalım? İş zarfta değil ki mazrufta. En iyisi mazrufa yüklenelim... Kazanımları ve eksikleriyle; kazanımlarını gösterme ve eksiklerini giderme iradesiyle...

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]