Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Dünya Devrim Tarihi
31.10.2014- 10:20

Hey özgürlük (Şilan Geçgel)

Resim Ekleme

İran devrimi, Ocak 1978’de mevcut Şah yönetimine karşı ilk büyük halk gösterileri ile başladı. Şah’ın modern kapitalizmi kurmak amaçlı toplumsal alanda yaptığı değişiklikler, orta ve küçük esnafı etkileyen ticari gündemler, bazı toplumsal erklerin ve ulemanın tepkisini çekmesiyle ülkede güç dengeleri iktidar aleyhine değişti. Ve dini lider Humeyni’nin sürgüne gönderildiği Fransa’dan geri dönmesini o ölçüde hızlandırdı. Grevler ve gösteriler ülkeyi ve ekonomiyi felç ettikten sonra Şah Şubat 1979’da ülkeden kaçtı ve büyük bir halk kitlesinin karşılamasıyla Humeyni, İran’a geri döndü. Nisan 1979’da İran resmen İslami Cumhuriyet olarak ilan edildi. Peşi sıra teokratik bir anayasa onaylandı. Bazı gazete ve dergilerin satışı yasaklandı, yazısız yasaklar listesi ve devrim muhafızları sokaklarda ‘’devrim bekçiliği’’ görevine başladılar. Tüm dünyayı şaşırtan bir hızla İslami devlet kanunları hayata geçirildi.

Şah’a karşı hem milliyetçi hem de Marksist muhalif gruplar İslami cihatçılarla birlikte mücadele etmelerine rağmen yüzlerce vatansever ve devrimci Humeyni yönetiminde İslam Cumhuriyeti ile sonuçlanan devrim(!)   sonrasında İslami rejim tarafından 1988 yılında idam edildi.

Şii İslam inancının toplumsal, ekonomik ve siyasi olarak toplumun her alanına hızlıca nüfus etmesi İran’ı sanat ve bilim gibi birçok alanda geriye çekti. İran Komünist Partisi üyelerinin   ‘’dinden dönenler’’   suçlamasıyla idam edilirken, rejime muhalif aydınlar, yazarlar ve devlet adamları da çeşitli infazlara kurban gittiler.

Baskı ve dinci gericiliğin sokakları hızlıca teslim almaya başlamasıyla tüm toplumsal öğelerden belki görece biraz daha fazla kadınlar devlet tarafından hedef alındı. İslam’ın kendi   ‘’ideal Müslüman kadınını’’ yaratma ve dayatma kaygısı kadınlar üzerinde giderek artan ve sonu gelmeyen bir baskıyı oluşturdu.

İran-Irak savaşını takip eden günlerde dini lider Humeyni’nin ‘’Kamuya açık her alanda kadınların başını örtmesini emrediyorum’’ sözü ciddi bir tepki uyandırdı ve İran’lı kadınlar kitlesel yürüyüşler organize ederek hükümet karşıtı kitleleri sokağa çıkmaya teşvik etmişti.Bu tepkiyi muhtemelen hafife alamayan İran devlet ise örtünme kararını   bir süreliğine geri çekmiş ve sükuneti bu yolla sağlamaya yoluna gitmişti.Savaş ve şehitlik kavramlarını yan yana getirerek ‘’Makyaj yapmayın,başınızı örtün,şehitlere saygısızlık yapıyorsunuz’’ diye şehir meydanlarında propaganda yapan küçük gruplar o dönem kadınlar tarafından pek önemsenmemiş olsalar da şeriat kanunlarının toplumsal yaşama empoze edilmesi büyük oranda bu yapılar sayesinde gerçekleşmiştir.Oluşan küçük gruplar; rejimin bekçiliği işlevini mahalle baskısı yoluyla yaparak sosyal yaşamı giderek zorlaştırmışlardı.

Hal böyle iken 1980 yılına gelindiğinde ise ilan edilen Hicab Yasası’nda kadınlara resmen örtünmeleri emrediliyordu!

Kadının eşinden ya da babasından izin almadan seyahat edemediği İran’da, boşanma durumunda çocukların velayeti direk babaya veriliyor ve anne hak iddaa edemiyordu. Şah döneminde kadınların evlenme yaşı 15’ten 18’e yükseltilmişken İslam devrimiyle kadınların evlenme yaşı 9’a düşürülmüştü. Peşi sıra sayısız cinsiyete dayalı ayrımcılık içeren   yasa çıkarılmış ve yönetim   televizyonlardan,radyolardan ‘’kadın sesini’’ yasaklamıştı!

Çünkü kadın sesi muhalefetti, kadın sesi tahrik edendi, kadın sesi kötüydü ve kadın sesi bir siyasi rejimi devirebilirdi!

Şah’a karşı sokaklarda başları açık eylem haklarını kullanan İran’lı kadınlar İslam devrimiyle birlikte örtünmedikleri için hapis yatar,işkence görür hale gelmişlerdi.Gelinen son nokta da ise İran’da resmi kurumlardan yapılan açıklamalara göre üniversitelerin bazı bölümlerinde kadın öğrencilerin okuması   ‘’gereksiz’’di. Ve İran’da bu durum göz önüne alınılarak 36 Üniversite yönetimi 77 akademik alanda kadınlara eğitim vermeyeceğini açıkladı…

Kadının var olma savaşının özellikle ataerkil toplumlarda kolay olmadığı su götürmez bir gerçeklik. Ancak kadın mücadelesinin var olabilmek için; kabullenmeyi değil direnmeyi, vazgeçmeyi değil değiştirmeyi önüne koyması gerekir. Ülkelerden bağımsız olarak İran’lı, Irak’lı, Türkiye’li aslında tüm kadınların ortak düşmanı dinci gericiliktir, faşizmdir, zorbalık düzenidir.

Ilımlı islamın toplumsal alanlarımıza yumuşak girişleriyle aslında göz ardı ettiğimiz bazı önemsiz gündemler toplumsal yapıyı tümden değiştiren ve tehdit eden bir hale bürünebilirler.Kendi ülkemizde kadın mücadelesi ve kadının var olma hattını örerken belki de bir ölçekte referans almamız gereken tarihsel deneyimler,kazanımlar ve kayıplar hiç kuşkusuz ki vardır İran örneğinde olduğu gibi…Dinci gericiliğinde antiemperyalist mücadelenin de sosyalist cumhuriyetinde ve dahası yaşamın olduğu her alanda kadınlarda vardır!Ve kadınlar bu varlık yokluk savaşında dinci gericiliğin tam karşısında mevzi almalıdır.

Kocasından izin alamadığı için yurtdışında olan çocuklarını görmeye gidemeyen Tahran Üniversite’si öğretim üyesi İran’lı Homa Dharabi kendisini yakarak intihar eylemi gerçekleştirdiğinde şöyle bağırmıştı İran meydanlarında:

‘’Diktatörlüğe ölüm! Çok yaşa sen özgürlük’’

Fazla söze gerek yok…İlerici kadınlar bir adım öne!

Dinci gericiliğe, şeriata geçit yok.Çok yaşa sen özgürlük!

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]