Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

melnur  |  Cvp:
Cevap: 25
23.11.2014- 22:57

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Küçük bir çekirdek kadronun hakim olduğu bir partinin günümüz koşullarında yığınlarla buluşması nasıl mümkün olacak? Böyle bir parti leninist bir parti olduğu iddiasında bulunsa bile kitlelerin öncüsü nasıl olabilecek? Çekirdek kadroyla ideolojik ve siyasi yönden farklılaşmalar yaşayanların kuracakları partilerle birlikte o ülke sol partiler enflasyonu yaşamaz mı? Türkiye'de çok sayıda parti ve örgüt olmasının nedeni bence bu.


İçinde çeşitli eğilimlerin,hiziplerin olduğu bir parti güncel politik duruma nasıl aktif bir şekilde müdahele edebilecek? İleride bir devrim süreciyle karşı karşıya kalındığında bu parti nasıl etkili,keskin bir müdahele yürütmeyi başaracak?

Neredeyse her önüne gelenin örgütlendiği,merkeziyetçiliğin kaybolduğu,eğilimler ve hiziplerle yüz yüze kalan bir parti bence kitlelere başarılı bir şekilde dıştan bilinç götürüp,kitleleri radikalleştiremez,kitlelere öncülük edemez.Bence Leninist bir partinin üyeleri belli bir ideolojik birikime sahip olan,kitlelere öncülük etme kapasitesine sahip olan insanlar olmalı ve Leninist parti modelinde üstte alınan kararlar tabiki partinin alt organlarında tartışılıp itirazlar üste iletilmeli ama bu merkezin her kararının hallaç pamuğu gibi atılacağı anlamına da gelmemeli.Bu partinin devrimci karakterini kaybetmesine neden olur.



Daraltılmış bir kadro ile güncel politiğe müdahale etmek ve temas noktaları bulmak bana göre çok daha kolay olur. Etkisi ve yararı da daha fazla olur. Bu kitleleri partiye yönlendirmede daha başarılı olunur. Kitleleri bir kez kendi siyasetine bağladıktan sonra devrimci bir durumda bu kitlelere öncülük etmek çok daha kolay olur. Böyle bir siyaset partinin Leninist ilke ve parti modelinden vazgeçilmesi anlamına da gelmez.



''Daraltılmış bir kadro'' derken tam olarak kastettiğiniz ne, bilmiyorum ama, yazdıklarından ''genişletilmiş bir kadro''dan yana olduğunuz anlaşılıyor. Bu kavram da açıklanmaya muhtaç. Komünist-leninist partilerde kurucu bir irade vardır. ''Kurucu akıl'', ''parti aklı'' da deniliyor. Bu parti aklı partinin her kademesine müdahildir, ve öyle olmak zorundadır. Ne kadar demokratik bir niteliğe sahip olsa da, komünist (leninist) partilerde merkeziyetçilik daha ağır basar. Böyle bir gerekliliğin zorunlu olduğunu düşünüyorum.

Komünist Partiler'de üye alımı bazı koşullara bağlıdır. Her önüne gelen partiye üye olamaz ve olmamalı da. Mutlaka teorik ve ideolojik bir ''eğitim''den geçirilmeli partinin siyasi-ideolojik doğrultusu benimsetilmelidir. Üyelik de MK veya (varsa) başka yetkili organ tarafından onay verildikten sonra gerçekleştirilmelidir. TKP'de bildiğim kadarıyla böyle bir süreç işletiliyordu.

Komünist partilerdeki bu tür merkeziyetçilik ve üye alımları MK onayı gerektirdiğinden böylesine bir süreç kimi aydınların parti dışında kalmasına yol açıyordu. Bu bir zaaf olarak ileri sürülebilir ama, komünist bir partinin sağ ya da sol sapmaya savrulmaması için başkada bir yöntem olduğunu düşünmüyorum.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 26
23.11.2014- 23:13

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Kelime yanlışlığı olmuş. Bunu söylemek istiyorum.

Daraltılmış bir kadro ile güncel politiğe müdahale etmek ve temas noktaları bulmak bana göre çok daha zor olur. Genişetilmiş bir kadronun etkisi ve yararı da daha fazla olur. Bu kitleleri partiye yönlendirmede daha başarılı olunur. Kitleleri bir kez kendi siyasetine bağladıktan sonra devrimci bir durumda bu kitlelere öncülük etmek çok daha kolay olur. Böyle bir siyaset partinin Leninist ilke ve parti modelinden vazgeçilmesi anlamına da gelmez.



Genişletilmiş kadro derken bu kavramı açmak lazım.Her önüne gelenin örgütlendiği,tüm toplumsal dinamiklerin içselleştirildiği bir yapıdan mı bahsediyoruz? Yoksa partinin önderlik mekanizmanı güçlendirecek bir kadro dinamiğinin yaratılmasından mı bahsediyorsunuz?



Türkiye gibi çeşitli fraksiyonların oluştuğu bir ülkede komünist ilkelerden vazgeçmeksizin daha kapsayıcı olmak gerektiğini söylüyorum. Komünist bir parti bu kapsayıcılığı kabullenmezse, başka odaklar devreye giriyor. Yunanistan'da olan bu, Türkiye'de olan da bu. TKP'de parti meclisi yoktu. Parti ''kurucu akıl'' denilen bir irade tarafından yürütülüyordu. HTKP'de ise Parti Meclisi var ve bu parti meclisi aşağıdan demokratik usullerle oluşturuldu. Bunu kastediyorum.



Komünist ( leninist) partilerde son karar organı parti merkez komitesidir. TKP için bu MK aynı zamanda kurucu irade ve parti aklıdır. Herhangi bir sorun tabanda demokratik ve en geniş bir şekilde tartışılır ama karara son şeklini MK verir. MK'nın aldığı kararlar da tartışmasız desteklenir. Sonrasında gerekiyorsa o konu üzerinde eleştiriler yapılır.

Kapsayıcılığı bu parti yapısını değiştirecekse, o partinin komünist ilkeleri için risk var demektir. Komünist olma iddiası taşıyan bir parti, kapsayıcılığı genişleteceğim diye seçiciliği bir kenara bırakıp üye alımı yaparsa ve sonra o üyeye parti siyasetlerinin belirlendiği parti meclisini ''demokratik'' seçme hakkı verilirse, -ki başkaca bir yol da mümkün değil- ve sonra o parti meclisi içinden bir MK çıkacaksa bu kapsayıcılığın sonu komünist bir partiden sapmaya varır. Kapsayıcılık adına böyle bir ''açılım'' komünist bir partinin ideolojik ve siyasi doğrultusunda mutlaka arıza çıkaracaktır. TKP'nin ayrışmasıyla girilen süreç HTKP'ye böyle bir risk de yüklüyor. Bana göre bu yöntem risk olmanın ötesinde leninist partiden uzaklaşma anlamına geliyor. KP'den HTKP'ye üstü örtülü de olsa böyle bir eleştiri var. Çulhaoğlu'nun buna yanıtı   dolaylı olarak ''Leninist parti modelini biz de biliriz'' şeklinde. Çulhaoğlu ve pek çok HTKP'linin Leninist parti modelini bildiklerinden kuşku duymuyorum. Heyecan içinde yürüttükleri siyasetin hem sosyalist ideolojiye ve hem de leninist parti modeline bir yenilik getirmesini de dilerim. Zaman içinde bunu göreceğiz.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 27
23.11.2014- 23:26

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Üye alınmayacaksa, alındığında hiç bir demokratik hakkı olmayacaksa o zaman da dar bir kadro yönetiminde kitlesellik kazanamayan bir örgüt haline gelirsiniz. İçe kapanmaktan başka yapılacak bir şey de kalmaz.



Üye neden alınmasın, TKP bugüne kadar üye almadı mı? İstenilen durumda olmasa da, Türkiye Sosyalist Hareketi'nin belkemiğini oluşturmuyor muydu? Yürüttüğü siyaset ile sosyalist solun hem ulusalcılık ve hem de kürt hareketi arasında sıkışmasının önüne geçen bir özneydi TKP. Bunu başarmıştı. Bu gerçeği göz ardı etmemek gerek.

Yaşanmış ÖDP deneyimi var. Hemen her görüş biraraya gelmiş ve coşkular içinde ÖDP hayata geçmişti. O haliyle ÖDP'ye komünist bir parti denilebilir miydi? Mümkün değil. Yürümesi de mümkün değildi. Yürümedi. HTKP bunun bilincinde, buna inanıyorum. Geçenlerde HTKP Parti Meclisi'nden bir arkadaşla uzun bir görüşmemiz oldu. Haziran'dan sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylüyorlar. Sadece HTKP değil, sosyalist solun hemen tamamı bu görüşte. Haziran sosyalist sola bazı olanaklar sağlıyor, doğrudur. Ama komünist bir parti için bu durum, parti içi işleyişin değiştirilmesi anlamına gelmiyor. Parti işleyişinde, üye alımında birtakım esneklik olabilir, ama, kapsayıcılık adına ''ne olursan ol, bize gel'' yaklaşımı beni tedirgin ediyor. HTKP'li arkadaş, Parti Meclisi'ne seçimin bütün üyeler tarafından ve demokratik mekanizmayla yapıldığını, daha önce TKP dışı kalmış bazı aydınların partiye kazandırıldığını ve bazılarının da kazandırılacağını söylüyordu. Ne var ki, partinin aklı olan MK'nın o PM tarafından seçileceğini düşündüğümüzde bazı soru işaretlerinin ortaya çıkmaması mümkün değil.

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 28
24.11.2014- 13:56

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Üye alınmayacaksa, alındığında hiç bir demokratik hakkı olmayacaksa o zaman da dar bir kadro yönetiminde kitlesellik kazanamayan bir örgüt haline gelirsiniz. İçe kapanmaktan başka yapılacak bir şey de kalmaz.



Üye neden alınmasın, TKP bugüne kadar üye almadı mı? İstenilen durumda olmasa da, Türkiye Sosyalist Hareketi'nin belkemiğini oluşturmuyor muydu? Yürüttüğü siyaset ile sosyalist solun hem ulusalcılık ve hem de kürt hareketi arasında sıkışmasının önüne geçen bir özneydi TKP. Bunu başarmıştı. Bu gerçeği göz ardı etmemek gerek.

Yaşanmış ÖDP deneyimi var. Hemen her görüş biraraya gelmiş ve coşkular içinde ÖDP hayata geçmişti. O haliyle ÖDP'ye komünist bir parti denilebilir miydi? Mümkün değil. Yürümesi de mümkün değildi. Yürümedi. HTKP bunun bilincinde, buna inanıyorum. Geçenlerde HTKP Parti Meclisi'nden bir arkadaşla uzun bir görüşmemiz oldu. Haziran'dan sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylüyorlar. Sadece HTKP değil, sosyalist solun hemen tamamı bu görüşte. Haziran sosyalist sola bazı olanaklar sağlıyor, doğrudur. Ama komünist bir parti için bu durum, parti içi işleyişin değiştirilmesi anlamına gelmiyor. Parti işleyişinde, üye alımında birtakım esneklik olabilir, ama, kapsayıcılık adına ''ne olursan ol, bize gel'' yaklaşımı beni tedirgin ediyor. HTKP'li arkadaş, Parti Meclisi'ne seçimin bütün üyeler tarafından ve demokratik mekanizmayla yapıldığını, daha önce TKP dışı kalmış bazı aydınların partiye kazandırıldığını ve bazılarının da kazandırılacağını söylüyordu. Ne var ki, partinin aklı olan MK'nın o PM tarafından seçileceğini düşündüğümüzde bazı soru işaretlerinin ortaya çıkmaması mümkün değil.




Burada anlattıklarınızı risk olarak kabul ediyorum. Ancak komünistlerin de risk alma zamanının geldiğini düşünüyorum. Bu ülkede 15-16 haziran direnişi oldu, 1989 bahar eylemleri oldu, 91'de Zonguldak direnişi, tekel direnişi ve nihayet haziran direnişi oldu. Komünistler bu harekete nüfus edememişlerdir ve hareketleri kapsayıcı bir hareket yaratamamışlardır. Bütün bu eylemler olurken sadece işçi sınıfının ideolojik aklını temsil ediyorum diyerek içe kapanmak bir tercihtir. HTKP ise bu tercihi yanlış bir tercih olarak görmekte öncülüğün hareket yaratmakla mümkünlüğünü savunmaktadır. Risk varsa var, ancak yapılması gereken, atılması gereken bir adım da var.

Alisan  |  Cvp:
Cevap: 29
24.11.2014- 14:04

"Öncü parti" veya "tek partili anlayış" partiye komünist ve sosyalist olmayanlarında zamanla üye olmasını ve hatta üst düzey görevler almasını engelleyemiyor. Geçmiş reel sosyalizm dönemindeki parti üyelerinin ve bakanlarının bazılarının milliyetçi ve hatta faşist oldukları buna bir isbattır. Çöküşten sonra siyasi arenada faşizan ve milliyetçi siyaset üretenlerin çoğunun siyasi geçmişi sosyalizm dönemindeki partilerin içerisinde olmuştur. Ve ülkemiz açısından baktığımızda tek partili dönemde CHP içerisinde sayısız gerici ve faşistlerin olduğudur. Dersim katliamini dahi konuşurken CHP içerisindeki faşist bakanların rolünden bahsetmiyormuyuz?

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 30
24.11.2014- 14:09

Alıntı Çizelgesi: Alisan yazmış

"Öncü parti" veya "tek partili anlayış" partiye komünist ve sosyalist olmayanlarında zamanla üye olmasını ve hatta üst düzey görevler almasını engelleyemiyor. Geçmiş reel sosyalizm dönemindeki parti üyelerinin ve bakanlarının bazılarının milliyetçi ve hatta faşist oldukları buna bir isbattır. Çöküşten sonra siyasi arenada faşizan ve milliyetçi siyaset üretenlerin çoğunun siyasi geçmişi sosyalizm dönemindeki partilerin içerisinde olmuştur. Ve ülkemiz açısından baktığımızda tek partili dönemde CHP içerisinde sayısız gerici ve faşistlerin olduğudur. Dersim katliamini dahi konuşurken CHP içerisindeki faşist bakanların rolünden bahsetmiyormuyuz?



Ne söylediğinin farkında değilsin. Anlamadığın konularda vaaz verme alışkanlığından bir türlü vazgeçemiyorsun. Konuyu yine CHP'ye getirerek şu CHP düşmanlığından kurtulamayacağını gösteriyorsun. Faşizme karşıysan iktidara bak, orada faşizmin daniskasını göreceksin.

Alisan  |  Cvp:
Cevap: 31
24.11.2014- 14:13

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: Alisan yazmış

"Öncü parti" veya "tek partili anlayış" partiye komünist ve sosyalist olmayanlarında zamanla üye olmasını ve hatta üst düzey görevler almasını engelleyemiyor. Geçmiş reel sosyalizm dönemindeki parti üyelerinin ve bakanlarının bazılarının milliyetçi ve hatta faşist oldukları buna bir isbattır. Çöküşten sonra siyasi arenada faşizan ve milliyetçi siyaset üretenlerin çoğunun siyasi geçmişi sosyalizm dönemindeki partilerin içerisinde olmuştur. Ve ülkemiz açısından baktığımızda tek partili dönemde CHP içerisinde sayısız gerici ve faşistlerin olduğudur. Dersim katliamini dahi konuşurken CHP içerisindeki faşist bakanların rolünden bahsetmiyormuyuz?



Ne söylediğinin farkında değilsin. Anlamadığın konularda vaaz verme alışkanlığından bir türlü vazgeçemiyorsun. Konuyu yine CHP'ye getirerek şu CHP düşmanlığından kurtulamayacağını gösteriyorsun. Faşizme karşıysan iktidara bak, orada faşizmin daniskasını göreceksin.

malesef sen yazılanı anlayamamışsın, amacım CHP düşmanlığı değil sadece bir tesbit yapmak. Tek partili dönemde CHP içerisinde gerici ve faşistler yokmuydu, ve hatta bunlardan bazıları bakan dahi olmamışlarmıydı? Bunları yazmak neden CHP düşmanlığı oluyormuş? Senin amacın bazı gerçekleri saklamak olsa gerek. Konu Dersim olunca "o dönem karar mekanizmalarında olan bakanların gerici ve Faşist" olduğunu söyleyenler yokumu?
Yazdıklarımın neresi yanlış açıklarsın. Iktidarı savunanımı varda bana laf atıyorsun? Ben iktidarıda desteklemiyorum CHP'yide, her ikiside birbirinin benzeri. Konuyu dağıtmayalım.

umut  |  Cvp:
Cevap: 32
25.11.2014- 16:07

Alişan öncü parti dendiğinde sosyalist literatürde farklı bir parti anlaşılır. Sen yine konuyu anlamadan tek parti örneğiyle CHP örnekleri veriyorsun. Sen hiç değişmeyecek misin?

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]