Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

04.08.2013- 00:11

Marksizm

Resim Ekleme
Marksizm Karl Marks'ın felsefi, ekonomik ve siyasal görüşlerini temel alan ve bir yanıyla diyalektik-tarihsel materyalizm olarak da adlandırılan toplumsal bir bilimdir. Karl Marks bu anlamda sadece felsefi sorulara yanıt arayan bir filozof, toplumsal yapılanma ve olguları çözümlemeye çalışan bir sosyolog, ekonomi alanında açılımlar getiren bir ekonomist ya da tarihi olayları yorumlayan bir tarihçi değildir. Marks bunların hepsidir. Marksizm birbiriyle ilişkisiz gibi görünen tüm bu olgu ve düşüncelerin gerçekte birbiriyle ilişkili olduğunu ortaya koyan bütünsel bir kuramdır.O zamana kadar büyük ölçüde idealizmin etkisinde kalan toplumsal ve tarihsel süreçler, Marksizm’le birlikte temelden değişikliğe uğramıştır. Marksizm’le birlikte insanın anlama çabası gökyüzü yerine yeryüzü, tanrı yerine insan, yorumlama yerine değiştirmenin eylemsel bütünlüğüne kavuşmuştur. Marksizm, Marks'ın sözleriyle "proletaryanın kurtuluş teorisidir".

Marksizm K.Kautsky ve Lenin tarafından da belirtildiği gibi üç ana kaynak, üç bileşen, üç sacayağı üzerinde gelişir. Bunlar felsefe, siyasal ekonomi ve Bilimsel Sosyalizm'dir. K.Marks 1800'lerin ortalarına doğru, Alman İdealizm’ni, İngiliz Ekonomi Politiği’ni ve Fransız Devrimi’ni inceleyerek, eleştirerek, geliştirerek, F.Engels'in de katkılarıyla doğa, toplum ve tarihsel olgulara yeni bir anlayış getirmiştir.Marksizm bu üç ana kaynağa yöneltilen eleştirilere içkindir. Ortaya çıkan bu yeni anlayışın yöntemi diyalektik, felsefesi ise materyalizmdir. "Marksist tanım olarak felsefe, bütün evren ve onun içindeki dünya, onların gelişmesi, gelişme yasaları, insanın dünya üzerindeki yeri, dünyayı tanıma ve değiştirme imkanı, madde ile düşünce arasındaki ilişkiler hakkında teorik olarak gerçeklendirilmiş görüşler sistemi olarak ifade edilir. Marksizm’in felsefi bakışı doğanın, toplumun ve düşüncenin genel gelişim yasalarının kavranmasıdır. Maddeden ve pratikten kopuk değildir. Marksist felsefi bakışın diğer felsefi düşüncelerden ayrıldığı nokta budur.(...) Bu felsefe; çelişkileri, kendisini sürekli bir tarihsel değişim, evrim ve devrim süreci içinde ileriye götüren somut gerçekliğin, çelişkili bir birlik olduğunu düşünen bilimsel materyalizm ile Hegel diyalektiğinin bir bileşimidir." (1)

Marksist felsefe doğayı tek gerçeklik sayar. Doğanın her türlü düşünceden bağımsız olarak var olduğunu, insanların yani doğanın ürünleri olan bizlerin üzerinde yaşadığımız tek temel olduğunu söyler. Doğa ve maddenin doğa üstü güçler tarafından yaratıldığına ilişkin idealist görüşü reddeder."...doğanın ve insanın dışında hiçbir şey yoktur, ve bizim dinsel imgelemimizin yarattığı üstün varlıklar bizim kendi öz varlığımızın hayali yansısıdırlar ancak." (2) Materyalist felsefenin doğa görüşü bu anlamda, doğanın hiç bir katkı olmadan kendini nasıl gösteriyorsa o şekilde kavranmasından ibarettir.

Maddenin fiziksel, kimyasal ve biyolojik hareketi gelişmenin belli bir aşamasında insan toplumuna yani toplumsal harekete evrilir. Bu toplumsal hareket de toplumsal yasalarca belirlenir. Madde nesnel diyalektiğin kendine özgü alanından çıkmış ve toplumsal alanda hareketine başlamıştır. Doğa yasaları üzerinde insan toplumunun hiç bir etkisi yokken, toplumsal hareket insan eliyle gerçekleşir. Belirleyicilik ve insan iradesi iç içe özellik gösterir. Bu anlamda toplumsal tarihin hareketi sınıf çelişkileri, sınıf mücadelesi üzerinden yürür.
"Sınıf savaşımının kendisi, tarihsel zorunluluğun zorunlu parçasıdır. Sınıf savaşımının, insan eyleminin dışında, ondan ayrı bir dinamik olarak, kendi kendine giden bir tarihsel hareket yoktur.” (3)

Marksizm'in bir diğer kaynağı siyasal ekonomi ya da ekonomi politiktir. Marks hiç bir zaman Marksist bir ekonomi politik yazmamıştır; A.Smithlerin ve D.Ricardo'ların ortaya koydukları emek-değer teorisini incelemiş, bu düşünceleri geliştirmiş ve kapitalist sömürünün ne olduğunu ortaya koymuştur. Kapitalist sömürünün temeli üretim araçlarının özel mülkiyetinden kaynaklanmaktadır. Kapitalist sistemde insanların yaşamlarını sürdürmek için gereksinim duydukları her türlü maddi mallar insan için değil, üretim için, kar içindir. Maddi malların üretim faaliyeti bu sistem içinde adına ekonomi denilen farklı bir alanda süre giderken, burjuva ekonomistleri bu ekonomik sistemin yarattığı ve gerçekte yabancılaşmış emeğin bir tezahüründen başka bir şey olmayan meta, değer, sermaye, para, faiz ve rant gibi kavramları doğanın dayattığı zorunluluk olarak niteler. Marks bu anlamda burjuva ekonomistlerinin hiç düşünmediği, yok saydığı, nerden kaynaklandığı konusunda hiç kafa yormadıkları kavramların ne olduğunu ortaya döker.
"...ekonomik ilişkiyi mistik algılamalardan soyundurur. Çırılçıplak ortaya konan ekonomik ilişkiler, insan - doğa alışverişinin sapkın biçimi olan yabancılaşmış emeğin çeşitli momentleridir. O halde ekonomi politik, insani özü baskılayan yabancılaşmış emeğin hareketini resmeder.” (4) Marks sadece sömürünün (artık değerin) nereden kaynaklandığını bulmamış, aynı zamanda kapitalist üretimin iç işleyişini ve dinamiklerini de gün ışığına çıkarmıştır.

Marksizm’in bir diğer bileşeni Bilimsel Sosyalizm’dir. Marks kendisinden önce ortaya atılan ancak ütopik olduğu için hiç bir zaman gerçeklik kazanmayan sosyalizm düşüncesini de bilimsel temellere dayandırmıştır. "Sosyalizm bilimin sonucuydu. Bebel'in dediği gibi sosyalizm 'insan etkinliğinin bütün alanlarına uygulanmış bilim'di. (...) Marks ile siyasette bilimsizlikten bilime geçiliyor.(...)Bilimin ilk adımı olgulara başvurmaktır.(...) Marks olguları ve somut durumları betimlemekle yetinseydi, örneğin kapitalistlerle işçiler arasında kabalıktan doğru, görünüşte demokratik hatta dostça bir tutuma kadar gidebilen son derece çeşitli ilişkiler saptardı. Ama bu ilişkilerin özü yine de değişmezdi: sömürüydü bu.”(5)

"Tarihteki bütün toplumlar, üretim araçları üzerindeki mülkiyetin biçimine göre karakter kazanırlar. Sosyalist topluma bütün karakterini veren temel özellik, üretim araçları üzerindeki mülkiyetin toplumsallaştırılmış olmasıdır. Bu yüzden, toplumsal hayatın çeşitli kurumlarında ve ilişkilerinde, sosyalist toplum diğer toplum biçimlerinden tamamen farklı bir özellik gösterir. Bunların belli başlılarını şöyle özetleyebiliriz. Sosyalist toplum, özel mülkiyet esasına göre örgütlenmiş kendisinden önceki bütün toplumlardan farklı olarak emeğe göre örgütlenmiş olduğu için, bütün yabancılaşma biçimlerini ortadan kaldırarak, insanın tam özgürleşmesini sağlar. Yeni bir kültür ve en önemlisi, yeni bir insan yaratır. Sosyalist toplum, toplumda yer alan bütün farklı milliyetlerden halklar arasında, tam bir kardeşlik ve eşitlik sağlar. Sınıf çatışmalarına son verdiği gibi, uluslar arasındaki çelişmelere de son verir. Sosyalist toplum, üretici güçlerin önündeki bütün engelleri kaldırarak, toplumun sınırsızca gelişmesinin imkanlarını yaratır." (6)

Ayrıntıları Marksizm dosyası içinde yer alacağını tasarladığımız Marksizm, buradaki özetle de anlaşılacağı gibi sadece "...bir hükümet olma yöntemi ve programı olmadığı gibi, ekonomik problemlere teknik bir çözüm tarzı, dahası, yalpalayıp duran bir oportünizm ya da tumturaklı nutuklar için için elverişli bir tema da değildir. Marksizm, insan ile tarihe, birey ile topluma doğa ile Tanrıya ilişkin geniş kapsamlı bir görüş -aynı zamanda hem teorik, hem de pratik- genel bir sentez, kısacası bütüncül bir sistem.(...) Sentezci, birleştirici bir düşünce hareketiyle oluşan Marksizm, gelişimi içinde hiç bir zaman durmadı,donmadı. Böylece o, dünya hakkında, durmak bilmeden derinleşen ve kendini aşan bir rasyonel bilgi olarak öne çıkmaktadır. Bu zenginleşme günümüze kadar duraklamamıştır. Bu zenginleşme sürüyor, sürecektir. Bir bilim olarak Marksizm - ilkelerine halel vermeden- gelişmektedir.”(7)

Marksizm en genel anlamıyla insanlığın kurtuluşunun yöntemi, bilimsel yol haritasıdır.


(1)Ali Engin Yurtsever; Marksizme Giriş-Temel kavramlar; Sorun yayınları; s.15.
(2)F.Engels; Ludwıg Feurbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu; Sol Yay. s.19.
(3)Yusuf Zamir; Ya Sosyalizm Ya Barbarlık; Alev yayınları; s.7.
(4) Yusuf Zamir; Marks Gerçekte Ne Dedi; Alev Yayınları; s.11.
(5)Georges Cogniot; Çağdaşımız Karl Marks; Bilim ve sosyalizm yayınları; s.101.
(6) İlhan Akdere; Marksizmde Temel Kavramlar; Evrensel Basım Yayın; s.81.
(7) Henri Lefebvre; Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm; Yordam Kitap;s.27.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
16.06.2019- 16:05

Marksizmin boşlukları ve bilim - Prof. Dr. İzge Günal

En kaba sınıflamayla Marksizm, Alman felsefesi, İngiliz ekonomi politiği ve Fransız sosyalizminden köken alır; yani insanlığın 19. yüzyıldaki en önemli başarılarının doğrudan ve dolaysız bir devamı olarak doğmuştur.   Bu anlamda insanlığın önüne koyduğu sorulara yanıtlar ürettiği söylenebilir.
   
Her ideoloji etkili ve kalıcı olabilmek için kendisine birtakım bilimsel temeller arar. Bu arayış genellikle tarih boyutunda olur; başka bir deyişle ideolojiler kendilerini tarih içerisinde var etme, köklerini gösterme ve hatta “aslında geçmişte de var olduklarını ancak o dönemde başka bir isimle anıldıklarını” söylemeye çalışırlar. Ne ki, bunlar en fazla sosyal düzeyde kalır; bazen biraz da felsefi.

Marksizm ise bu açıdan da diğer öğretilerden ayrılır. En kaba sınıflamayla Marksizm, Alman felsefesi, İngiliz ekonomi politiği ve Fransız sosyalizminden köken alır; yani insanlığın 19. yüzyıldaki en önemli başarılarının doğrudan ve dolaysız bir devamı olarak doğmuştur.   Bu anlamda insanlığın önüne koyduğu sorulara yanıtlar ürettiği söylenebilir.

Materyalist Alman felsefesini temel olarak almasına karşın Marks, bununla yetinmeyip, daha üst bir düzeye çıkartmıştır. Feuerbach ve Hegel’in düşünce sistemini geliştirmiş olsa da esas başarısı diyalektiktir, yani “en tam, en derin ve en kapsamlı biçimde, sürekli gelişen maddeyi yansıtan insan bilgisinin göreceliği teorisidir”1. Doğal bilimlerin son buluşları (elektronlar, evrim vs.) Marks’ın diyalektik materyalizmini doğrulamıştır. Şunu söylemeye çalışıyorum, burada Marksizm’in sadece felsefi değil, doğa bilimi kökeni de vardır.

Marks’tan önceki klasik ekonomi politik, en gelişmiş kapitalist ülke olan İngiltere’de doğmuştu. Adam Smith ve David Ricardo, ekonomik sistemler üzerindeki araştırmalarıyla, emek-değer teorisinin temellerini atmışlardı. Marks, onların çalışmalarını sürdürüp; teoriyi tutarlı bir hale getirdi. Her metanın değerinin, bu metanın üretiminde harcanan toplumsal bakımdan gerekli emek-zamanı miktarı ile belirlendiğini gösterdi. Buradan çıkarttığı artı-değer teorisi, Marks’ın ekonomik teorisinin temel taşıdır.

Marks, kapitalizmin gelişmesini, basit değişimden başlayarak, en yüksek biçimlerine, büyük üretime kadar her aşamasını incelemiştir. Bu alan Marksizm’in toplum bilimlerindeki ana temelidir1.

Kapitalizmle birlikte, doğal olarak, özellikle Fransa’da çeşitli sosyalist akımlar ortaya çıkmıştı. Ancak bunlar sözcüğün tam anlamıyla ütopikti. Kapitalist toplumu eleştiriyor, onun yıkımının düşünü görüyor ancak daha iyi bir düzen konusunda zenginleri, sömürünün ahlaksızlık olduğuna inandırmaya çabalıyordu; yani ayakları yere basan gerçek bir çözümleri yoktu. Açıkçası sömürüyü sona erdirme gücünün kimde olduğunu göremiyor, daha doğru bir ifadeyle sınıfsal çözümü anlayamıyorlardı. Bu da Marksizm’in politik, bir başka deyişle beşerî bilimler (humanities) alanındaki temeli oluyordu. Buna sınıf mücadelesi tarihi de denilebilir.
“Marksizm’in bu üç bileşeni bir arada ancak birbirine bitişik durmaz, aralarında boşluklar vardır. Ancak, Marksist öğretinin öğeleri arasındaki boşluklar “yararlı” boşluklardır; eylemliliğe ve pratiğe, aynı zamanda öğretiye sadık kalınmasını sağlayacak alanlar açtığı için… Öbür türlüsü, ya o kadar “kompakt” bir sistem kurulur ki içinde nefes bile alınamaz ya da kurucu öğelerin hepsinin terk edildiği sınırsız bir volontarizm alanında yapılanların Marksizm’le herhangi bir ilişkisi kalmaz”2. Çulhaoğlu’nun bahsettiği bu boşluk alanları, akademik Marksizm’in de hareket alanları, bilimin gelişme hatlarıdır. Bu alan Marksizm için müdahale yeridir de. Ancak şunu da eklemeliyim, Marksizm’in bu üç bilimsel kökeni durağan değildir; kendi iç dinamikleriyle devinir ve ilerler. Bu hareket sırasında da birbirlerinden bütünüyle ayrı durmazlar; aralarında “sürtünme” olur.

Müdahale bu üç alanın birbiriyle bağlantılarını sağlayarak, sürtünme alanlarını kalıcılaştırarak olabilir. Mesele bu üçlünün arakesit (intersection) alanlarını genişletmek, hatta bir ideal olarak tek bir küme (union) haline getirebilmektir. Tarih ve toplum arasında bu iş biraz daha kolay görünüyor. Şimdi sıra doğa-toplum ve doğa-tarih arasında da aynı arakesitleri sağlayıp daha sonra üçlü arakesit kümesini olabildiğince genişletmektir. Bu elbette amaç. Ama bu amaca kadar bu üç bilim grubu arasında yöntem birliğinin sağlanması için çaba harcanmalıdır. Tarihi materyalizmin formüle edilmesinde doğa bilimlerindeki gelişmelerin ne denli etkili olduğu bilindiğine göre3 ve doğa ile nesneler arasındaki ilişki, tarihle insan arasında da olduğuna göre ve insanın doğası ile tarihi farklı olmadığına göre4, en azından başlamak için yeterli veri var demektir.

1 Lenin VI. Marx Engels Marksizm. Sol Yay. Çev. Vahap Erdoğdu, 1994,
2   https://ilerihaber.org/yazar/neo-post-pre-30597.html
3 Engels, F. Anti-Dühring. Sol, 5. Baskı, Çev. Kenan Somer, 2010.
4 Gasset O. Tarihsel Bunalım ve İnsan. Metis, 3. Baskı, Çev. Neyire Gül Işık, 2015.

https://gazetemanifesto.com/2019/marksizmin-bosluklari-ve-bilim-271540/

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
17.09.2019- 08:06

Marksizm'in ne olup ne olmadığı konusunda çok şey söylenebilir. Doğru yanlış çok şey de söyleniyor; ne var ki, ve sanırım, öncelikle, çok fazla ayrıntıya da girmeden yapılabilecek en iyi ve en doğru tanımlama Marksizm'in bir dünya görüşü olduğu gerçeğidir. Bu konuda çoğu kez yanlış bir tanımda bulunuyoruz. Kimi zaman Marks'ın ve Lenin'in kendi dönemlerinde, çoğu kez kendi nesnelliğinde söylediklerini pek de kavramadan alıp bugünün nesnelliğinde birebir yorumlamak yanlışlığına düşüyor, Marksizm (ve leninizm) sanki bir ansiklopediymiş gibi davranıyoruz ve kimi zamanda hem bir Marksist olduğumuzu söylerken aynı zamanda Marks'ın söylemlerine tam ters bir pozisyon alarak kerameti kendinden menkul bir solculuk örneği gösteriyoruz! Ya da özellikle reel sosyalizmin çözülüşüyle ortaya çıkan ( ve de çok uzun sürmeyen) garipliklerin ( liberal basıncın) rüzgarına kapılıp Marksizm'i sıradanlaştırmayı bir maharet sanıyor ve örnekse, onu sanki salt bir ''eleştiri''ymiş gibi değerlendirmelerde bulunuyoruz. Sözde sol-sosyalist forumlarda bilerek ya da bilmeden sol-sosyalizm düşmanlığının yapıldığı zaman diliminde bu tür örneklerle çok karşılaşırdık. Marksizm Leninizmle ayrıştırılır, ve nerdeyse Marksizm sanki Leninizmin karşıtı ve hatta düşmanıymış gibi bir algı yaratılmaya çalışılırdı. Yanlış üzerine yanlış!

( Daha sonra devam ederiz.)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
20.09.2019- 07:37

Marksizm bir dünya görüşüdür. Bu gerçeğin tartışılacak bir yanı yoktur ve olamaz. Burjuva ideologların ve sağlı sollu liberallerin Marksizm konusundaki indirgemeci yaklaşımlarının rüzgarına kapılmamak gerek. Marksizm bir dünya görüşüdür ve dolayısıyla sadece Marks ve Engels'le de sınırlı değildir. Marksizm bir dünya görüşü olduğu gerçeği onun bir ansiklopedi gibi yorumlanması anlamına gelmez. Marksist ustaların belli bir polemik çerçevesinde, belli bir zaman ve mekan koşullarında her söylediklerini yinelemenin Marksist olabilmekle de bir ilgisi bulunmamaktadır.

Marksist dünya görüşünün ne olduğu sorusunu yanıtlayabilmenin yolu da öncelikle dünya görüşü kavramının ne olduğunun anlaşılması ve içselleştirilmesinden geçmektedir. Bunun yanıtı için de bence ünlü Marksist H.Lefebvre'ye başvurmanın   oldukça yararı var. Lefebvre Alan Yayıncılık'tan çıkmış ''Marksizm Nedir?'' adlı kitapçığında ( aynı kitapçık daha sonra Yordam Kitap tarafından da basıldı) dünya görüşünün ''doğa ve topluma bütünlüklü bir bakış'' anlamına gelen felsefeyle de ilişkilendirilebileceğini söyler. Benzer yaklaşım Cumhuriyet Kitapları'ndan çıkmış Server Tanilli Hoca'nın ''Değişimin Diyalektiği ve Devrim'' kitabında da geçer. Hoca Lefebvre'ye göndermeyle dünya görüşünün bir felsefe olmakla birlikte ondan çok daha geniş bir anlam içerdiğinin altını çizer. Bu geniş anlam da dünya görüşünün felsefelerden farklı olarak bir ''eylem'' içermesindendir. Marksist dünya görüşü bu bağlamda sadece ''felsefi bir tavır''la yetinmez, 11 tez'de vurgulandığı gibi dünyanın değiştirilmesi gereğinin altını çizerek geleneksel felsefi   tavırlardan farklılaşır. Marksist felsefenin ( diyalektik materyalizm de denir) bir dünya görüşü olarak eylem içermesi doğallıkla bir siyasal programa da varır. Bu yüzden Marksizm için bilim, felsefe ve ideolojik/siyasi bir bütünlükten de söz edilebilir.

Marksizm bütün bu teori ve pratiğin bilimsel bir temelde   birbirini bütünlemesidir. Diyalektik bir yönteme sahiptir. Diyalektiğin de bir düşünme yöntemi olduğunun altını çizelim. Daha sonra bu konular üzerinde biraz daha durulabilir, diyerek , Marksizm için bütünlüklü ama tamamlanmamış bir dünya görüşü olduğunun altını bir kez daha çizelim.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
22.09.2019- 07:05

(...Lefebvre Alan Yayıncılık'tan çıkmış ''Marksizm Nedir?'' adlı kitapçığında ( aynı kitapçık daha sonra Yordam Kitap tarafından da basıldı) dünya görüşünün ''doğa ve topluma bütünlüklü bir bakış'' anlamına gelen felsefeyle de...)

Dün, bir ara D&R'a uğramıştım, H. Lefebvre'nin ''Marksizm Nedir?'' kitapçığı SEL Yayıncılık tarafından tekrar basılmış. Alan Yayın ve Yordam Kitap'tan sonra SEL yayıncılığın da tıpkıbasım yapması (yeterli olmasa da )Marksizm'e olan ilginin sürüp gittiğini göstermektedir. Aslında Marksizm konusunda eski-yeni pek çok yayndan söz etmek mümkündür. Sadece Marksizm başlığıyla da değil, Marksizmin özellikle doğaya yaklaşımı konusunda Diyalektik Materyalizm başlığı altında pek çok yayını piyasada bulabilmek mümkündür. Okunmalarında yarar var. Çok yineliyorum, internetten öğrenmeye çalışmak çok da kolay değil. Marksizm ve hatta Diyalektik Materyalizmin toplumsal tarihe uygulanması anlamına gelen tarihsel materyalizm konusunda çok eksik ve yanlış bilgilere sahibiz. Özellikle sağlı sollu liberallerin Marksizme ve onun siyasi programı olan sosyalizme saldırılarının önüne geçebilmenin yolu öncelikle Marksist dünya görüşü ve onun diyalektik yönteminin bir bütün olarak   ne olduğu konusunun içselleştirilmesinden geçmektedir. Lefebvre'nin bu konuda önemli bir kilometre taşı olduğunu düşünüyorum.

Marksizm konusunda çok yinelenen yanlışlıklara şöyle bir değineceksek, Marksizmin bilimsel bir dünya görüşü olduğu üzerinde kısaca durmakta yarar var. Evet, ünlü Rus Marksisti   G.V. Plehanov'dan Marksist düşünür Max Beer'e kadar Marksizmin bir bilimsel dünya görüşü veya bilimsel felsefe olduğunun altı çizilir. Bu konuda bir eleştiri de yoktur. Dünya görüşünün bilimsel olduğu konusunu   bilimin Marksizm için önemine ve bu konularda iç tutarlığa sahip oluşuna bağlayabiliriz. Ne var ki, konu Marksizm olduğunda bu dünya görüşünün sadece bilimsel olmadığı ve özellikle toplumların nasıl değişip dönüştüğü konusunda doğrudan doğruya bir bilim niteliği taşıdığını da hatırlamak gerekiyor. Komünizmi bilimsel bir çıkarım haline getiren şey, bizzat Marks'ın ( Marksizmin) toplumların değişimi konusuna etkiyen yasaları bulup çıkarmasıdır ve bu konu da hem Marksizmin özgün yanı ve hem de doğrudan bilim olan yanıdır.   Sosyalist siyasetin veya Leninizmin bir bilim olduğunu ileri sürmek ise hatalıdır. Siyaset bilim değildir. Bilimsel ölçütleri baz alınarak yapılabilir, o ayrı, ama doğrudan bilim değildir. Sosyalist siyasetin bilimselliği ancak Marks'a-Marksizme gönderme ile sürülebilir. Dolayısıyla Marksizmin doğrudan bilim olan yanı ile bilimsel niteliğini de anlayıp içselleştirmenin konuyu bir bütün olarak kavramak açısından yararlı olacaktır.

Marksizm her dönem burjuva ideologlar ve sağlı sollu liberaller tarafından saldırı altında kalmıştır. Reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte bu saldırı çok daha etkin hale getirilmiştir. Marksizme ilgi duyan sol sempatizanların bu saldırıları ideolojik olarak püskürtebilmesi ve bu konuda belli bir donanıma sahip olunabilmesi için de Marksist dünya görüşünin   ne olup ne olmadığı konusunun önemsenmesi gerekir. Marksist ustaların spesifik bir konuda ne söylediklerini zaman ve mekan farknı görmeden ve en önemlisi bugünün koşullarında Marksizmin devrimci özünün ne olduğuyla ilişkilendirmeden sürekli yinelemek, ve bu tavrı bir alışkanlığa dönüştürmek olsa olsa Marksizmin bir karikatürü olmaktan öteye geçmez. Bu (kötü ve hatalı) spesifik alışkanlığın teorik bir yaklaşım olduğu yanılgısından kurtulmak gerek. Marksist dünya görüşünün bütünsel bir kavranışı bu tür yanlışlıkların da önüne geçecektir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
23.09.2019- 09:51

Dün, bir ara DR'a uğramıştım, H. Lefebvre'nin ''Marksizm Nedir?'' kitapçığı SEL Yayıncılık tarafından tekrar basılmış. Alan Yayın ve Yordam Kitap'tan sonra SEL yayıncılığın da tıpkıbasım yapması (yeterli olmasa da )Marksizm'e olan ilginin sürüp gittiğini göstermektedir.

Dün bir ara kitaplığımın siyaset ve ideoloji bölümünü düzenlemek istemiştim. Lefebvre'nin aynı konuda benzer   çok daha fazla yayını olduğunu fark ettim. Bir kere Yordam Kitap Lefebvre'nin Marksizm Nedir?'' kitapçığını özetleyerek diyebileceğimiz bir şekilde basmakla kalmamış aynı zamanda ''sosyalist dünya görüşü marksizm'' adıyla genişleterek de basmış. Ayrıca yine aynı yazarın Kanat yayınlarından çıkan Diyalektik Materyalizm' kitabı da mevcut.

( Diyalektik Materyalizm başlığında piyasada pek çok kitap da mevcuttur. Yeri geldiğinde değinilir.)

Marksizmin bir felsefe, daha doğrusu felsefeden daha çok bir dünya görüşü olduğu gerçeği onun sadece siyasetle ilişkilendirme kolaycılığından kaynaklanmaktadır. Biraz daha ''geniş'' ve ''derinliğine'' öğrenmek veya nedense, öyle bir algı yaratma peşinde koşanlar ise sadece   Marksist ustaların sosyalizmle ilişkilendirilecek alıntıları ezberlemenin Marksist veya komünist olmaya yeterli olduğu yanlışına kapılmaktadır. Bu tavrı sanki bir zorunlulukmuş gibi değerlendirme yanlışından sıyrılmak gerekiyor.   Dünyanın kapitalizm mi, sosyalizm mi çelişkisinde sosyalizmden yana taraf olup, bunun gereğini yapmanın yeterliliği kavrandıktan sonra hiç kimsenin Marksist olmak gibi bir kaygısı (bence) olmamalı; gerek de yok. Bu yanlışın içine girildiğinde, yeterli bir zaman ve eğitim de ( ne yazık ki) yoksa gerçekten ortaya bir karikatürü andıran söz ve davranışlar ortaya çıkabiliyor. Bence bu yanlışı ısrarla ve fazlaca zorlamamak gerek. Yok eğer, Marksizmin doğa ve topluma bütünlüklü bakışını öğrenmek istiyorum, ''yeterli zamanım da var, eğitim eksikliğimi çok çalışarak ve çaba göstererek telafi edebilirim'' deniliyorsa benim önerim bu çabanın bir sosyalist parti içinde gerçekleştirilmeye çalışılmasıdır. Özellikle internete bağlı olarak ve tek başına bir çaba bu konuda yeterli olmaz diye düşünüyorum.

Marksist dünya görüşüne kısacık değinecek olursak ( daha sonra detaylandırılabilir) birbirinden ayrılmaz bir iç içeliğe sahip olmasına rağmen   felsefe olan bölümü için diyalektik materyalizmin, doğrudan bilim olan bölümünün diyalektik materyalizmin tarihsel yorumu olan tarihsel maddecilik ve işçi sınıfının bilimsel yol haritası dediğimiz bilimsel sosyalizmin ise konunun ideolojik ve siyasi yanını oluşturduğunu söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Marksizm bu yaklaşımların birbirlerinden soyutlanamayan   ve mutlak bir iç tutarlılığa sahip bütünlüğü ve toplamıdır. Bu bütünlük kavranmadan, Marksizmin devrimci özü içselleştirilmeden internetten bulunan ustaların alıntılarını yorumlamaya çalışarak bundan birtakım genelleştirmeler çıkarmaya çalışmak ve devrimci perspektifler oluşturulabileceğini sanmak doğru değildir. Siyasetsiz teori olamayacağı gibi, teorisiz siyaset de olamaz. Bunun için de yapılması gereken öncelikle bütünü kavramak, marksizmi genel hatlarıyla da olsa içselleştirmeye çaba göstermek olmalıdır.



melnur  |  Cvp:
Cevap: 6
05.10.2019- 10:02

Marksizm konusunda çok yinelenen yanlışlıklara şöyle bir değineceksek, Marksizmin bilimsel bir dünya görüşü olduğu üzerinde kısaca durmakta yarar var. Evet, ünlü Rus Marksisti   G.V. Plehanov'dan Marksist düşünür Max Beer'e kadar Marksizmin bir bilimsel dünya görüşü veya bilimsel felsefe olduğunun altı çizilir. Bu konuda bir eleştiri de yoktur. Dünya görüşünün bilimsel olduğu konusunu   bilimin Marksizm için önemine ve bu konularda iç tutarlığa sahip oluşuna bağlayabiliriz. Ne var ki, konu Marksizm olduğunda bu dünya görüşünün sadece bilimsel olmadığı ve özellikle toplumların nasıl değişip dönüştüğü konusunda doğrudan doğruya bir bilim niteliği taşıdığını da hatırlamak gerekiyor. Komünizmi bilimsel bir çıkarım haline getiren şey, bizzat Marks'ın ( Marksizmin) toplumların değişimi konusuna etkiyen yasaları bulup çıkarmasıdır ve bu konu da hem Marksizmin özgün yanı ve hem de doğrudan bilim olan yanıdır.

Biraz daha açılacaksa, ''bilimsel'' ve ''bilim'' arasındaki farkın ne olduğu ve Marksizm söz konusu olduğunda bu farkın konuya nasıl yansıdığının da anlaşılması gerekir. Bu farklılığın anlaşılıp içselleştirilmesiyle birlikte   Marksizmin bilim dallarıyla olan ilişkisi ve ayrıca doğrudan bilim olan yanının ne olduğu da kavranmış olacaktır. Ütopik sosyalizm ile bilimsel sosyalizm arasındaki fark da zaten bu doğrudan bilim olan özelliği nedeniyledir. Bir başka deyişle sosyalizm-komünizmi bilimsel bir seçenek haline getiren şey Marks'ın bu doğrudan bilim olan çalışmaları nedeniyledir. Kısaca değinilecek olursa Marks'ın   Kapitalist çözümlemeleri ve artı-değer yasası ile, tarih boyunca toplumların nasıl değişip dönüştüğü konusundaki çalışmaları ( Marksist yasa niteliğindedir) komünist toplumu hem bir gereklilik ve hem de bilimsel bir ''formasyon'' haline getirir. Marksist komünizmi (bilimsel komünizm) diğer komünist anlayışlardan farklı kılan şey de bu bilimsel çerçevede yatar.

Bu bağlamda bir konunun altını çizmekte de yarar var. Sosyalizmin bilimselliği, sosyalist siyasetin bilimsel olduğu anlamına gelmez. Biraz karışık gibi durabilir ama, sosyalist siyaset ile bilim konusunda ille de bir ilişki kurulacaksa bu ,lişkinin Marksizm'e içkin olduğu söylenebilir, o kadar. Örnekse sınıfı veya emekçi kitleleri siyasete katmak için neler yapılması gerektiğinin hemen herkes için kabullenilebilir bir ortak noktası yoktur. Siyasal iktidarın alınması konusunda hangi yollardan geçilmesi konusunda da öyle... Daha doğrusu siyasi her yaklaşım ve çözüm önerisi için bu tür bir yaklaşımdan söz edilebilir. Yineleyeceksek, sosyalizmin bilimsel oluşu, sosyalist siyasetin de bilimsel olduğu/olacağı anlamına gelmez. Böyle olduğu için Leninist bir tavrın da doğrudan bilim olduğu iddia edilemez. Leninizm ile bilimsellik arasında bir korelasyon kurulacaksa bu korelasyon da sadece Marksizme göndermeyle kurulabilir, o kadar.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 7
15.10.2019- 10:01


''Marksizmin bir felsefe, daha doğrusu felsefeden daha çok bir dünya görüşü olduğu gerçeği onun sadece siyasetle ilişkilendirme kolaycılığından kaynaklanmaktadır.''
demişim ve iyi halt yemişim. Buraya hazırlıksız yazdığım ve yazı bittiğinde genellikle de okumadığımdan bu tür fahiş hatalar yapabiliyorum. Hata bende. Burada söylenmek istenen şey, Marksizmin bir felsefe, felsefeden öte bir dünya görüşü olduğu gerçeğinin -özellikle gençlerde- çok ilgi çekici bulunmayışının nedeni Marksizmin sadece siyasetle ilişkilendirme kolaycılığından kaynaklanmaktadır. Üstteki cümle gerçekten çok saçmasapan bir sözcük yığını olmuş; öncelikle onu düzelteyim.

Ayrıca, bu konuda söylenmesi gereken bir şey daha var: Marksist felsefe ( diyalektik materyalizm) sosyalizm konusunda ''iddialı'' olmak isteyen (asgari de olsa teorisini bilmek isteyen) için öğrenilmesi zorunlu bir düşünüş yöntemidir aynı zamanda. Bu düşünme yönteminin eksikliği durumunda ''keskin komünist'' olmayı ve ''teorik davranma''yı, internetten bulduğumuz Marks, Engels ve Lenin alıntılarını çoğu kez de anlamadan ve aradaki zaman ve mekan farkını da gözetmeden genelleştirme kolaycılığından ibaretmiş gibi bir yanılgıya düşeriz. Böyle değil. Marksist olmak, ''teorik davranmak'' böyle bir şey değil. Marksizmin bir felsefe, daha doğrusu felsefeden daha çok bir dünya görüşü olduğu gerçeğinin reddi, onun sadece siyasetle ilişkilendirme kolaycılığından kaynaklanmaktadır. Eğer   Marksizm konusunda az buçuk da olsa bütüncül bir teori edinilecekse ve güncel siyasete doğru bir mantık süzgecinden geçirilmiş yaklaşımlarda ve yorumlarda bulunulacaksa diyalektik materyalizm ve onun tarihsel yorumu konusunda bilgilenmek ve içselleştirmek zorunluluğu vardır. Marksizmin devrimci özü ancak böyle edinilebilir. Her gün boş beleş alıntıları internetten toplamak, cebe doldurmak ve sonra sırayla ''marks böyle dedi'', Lenin şöyle yaptı'' diyerek teorik bir açıklamada bulunduğunu sanmak ve böylelikle de güncele ışık tuttuğu izlenimi vermek marksizm leninizmi ve onun   devrimci özünü hiç anlamamak demektir.

Kulağınıza gelmiş, ''Marks'ı anlamanın yolu Hegel'den geçer'' sözünü çok duymuşsunuzdur. Bir anlamda doğru olduğu söylenebilir, hatta buna Aristo ve Feuerbach'ı da eklersek daha yerli yerine oturan bir saptama yapmış oluruz. Marks için ''diyalektiği Hegel'den, materyalizmi de Feuerbach'tan almıştır'' indirgemeciliği ve aynı zamanda yanlışlığına düşmemeye çalışarak burada, konu üzerinde durabiliriz, diye düşünüyorum.

Sonradan belki ayrı ve daha ayrıntılı bir makale şeklinde de düzenlenebilir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 8
22.10.2019- 07:15

Marksizm konusunda öncelikle bilinmesi gereken onun bir dünya görüşü olduğu gerçeğidir.   Proleraryanın bilimsel dünya görüşü olan marksizm felsefi düşüncenin gelişim çizgisi dışında ortaya çıkmamış, tam tersine kendinden önceki felsefelerin en iyi yönlerinden ve toplumsal bilimlerin başarılarından yararlanmıştır. Buna göre marksizm Alman felsefesinin, İngiliz ekonomi politiğinin ve Fransız sosyalizminin kaynaklık ettiği üç temel bileşenden oluşmuştur: felsefe, politik ekonomi ve bilimsel sosyalizm. Bu üç bileşen birbirinden ayrılmaz bir bütünlük ve iç tutarlılık içinde bilimsel bir dünya görüşü olan marksizmi meydana getirirler. Bu bağlamda marksist dünya görüşünün toplumsal hayatın, doğa bilimlerinin ve felsefi düşüncenin gelişiminin   Marks ile Engels'in üstün çaba ve çalışmalarıyla geliştirilmelerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır..

Marksizm konusunda bilinmesi gereken ikinci önemli konu marksizmin temelini oluşturan marksist felsefenin sadece bir entelektüel faaliyet olmadığı ve aynı zamanda proletaryanın eylem kılavuzu olduğu gerçeğidir. Proletaryanın eylemlerinin hem bilimsel temeller üzerinde yürütülmesi ve hem de doğru araçlarla sürdürülmesinin ana dayanağı marksist felsefedir. Marksist felsefenin yöntemi diyalektik, teorisi materyalizmdir. Bu yüzden marksist felsefe diyalektik materyalizm olarak da adlandırılır. Diyalektik materyalizm gerçekliğin parçaları olan toplumu, doğayı ve insan aklını yöneten en genel yasaları araştırırken ve aynı zamanda toplumların nasıl değişip dönüştüğünün ve nasıl değişip dönüşeceğinin öğrenme yöntemlerinin bilimidir.

Dolayısıyla marksist dünya görüşünün bileşenlerinden biri olan bilimsel sosyalizmin anlaşılabilmesi için de marksist felsefenin bilinmesi ve içselleştirilmesine ihtiyaç var. Marksist olabilmenin, enternasyonalist-komünist olabilmenin ve ''teorik'' davranmanın yolu internette bulunan birtakım hazır bilgilerin bağlamından da kopartılarak yorumlanmaya ve reçetelenmeye çalışılması şeklindeki ezbercilik değildir. Marksist diyalektiğin kavranması demek hem teorinin geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi   ve hem de marksist ustaların yapıtlarında kullandıkları mantığın anlaşılması demektir. Bu yüzden özellikle komünistler ve ''teorik davranmayı'' haklı olarak önemseyen devrimci gençlik açısından marksist dünya görüşünün temelini oluşturan marksist felsefe sadece felsefe yapmak veya felsefe bilmek olarak görülmemelidir.

Felsefe yapmak bir anlamıyla kavramsal düşünmektir. Marksizm açısından da durum farklı değildir. Marksist felsefe her şeyden önce marksist düşünme, sorunlara marksist perspektiften bakma alışkanlığı gerektirir. En başta da diyalektik yöntem ve materyalist teorinin ne olduğu ve nasıl bir tarihsel seyir izlediği, marksist ustaların bu iki kavramı nasıl dönüştürdüğü ve proletaryanın hizmetine nasıl soktuğunu kavramaya çalışmak gerekir, diye düşünüyorum. Çok kolay bir şey değil.

Yazıyı bitirirken tam bu noktada biraz konu dışına çıkmayı da göze alarak bir parantez açmakta yarar var:


İnsanlığın kurtuluşunun proletaryanın tarihsel çıkarlarını savunmaktan geçtiği gerçeği   her ne kadar devrimci bir sınıfın iradesini gerektiriyorsa, o koşullarda ve o sınıfa önderlik edecek bir öznenin (partinin) varlığı ve gerekliliği proletaryanın tarihsel çıkarları doğrultusunda hem sınıflı toplumda ve hem de kendiliğinden bir siyaset üretemeyecek olmasındandır. Sınıfa dışardan bilinç bunun için gereklidir. Çünkü o tarihsel bilinç sınıf tarafından kitlesel anlamda ve kendiliğinden edinilemez. Maddi koşullar, zaman ve eğitim olgusu bu konuda sınıfın önünde engeldir. Parti bu yüzden gereklidir ve parti ileri gelenlerinin de   ''sınıf dışından'' olmasının nedeni   budur. Ve komünist partilerin sınıfın ''aklı''nı temsil etmesi bu gerçeklik nedeniyledir.


Sonuçta bilimsel sosyalizmi savunan bir sosyalist   için ''teorik davranmak'' felsefe yapmaya indirgenemez. Ne var ki, felsefe yapmadan gerçekliğin anlaşılması da mümkün değildir. Bu yüzden kavramsal düşünmenin önemi kavranmalıdır. Lenin ustaların söylemlerini ezberlemeye çalışmanın   marksizmi anlamak anlamına gelmeyeceğini söylerken altını çizmek istediği konu da budur. Bu yüzden belki diyalektik ve materyalizm kavramlarından başlayarak kullanagelmek zorunda kalınan tüm kavramların içleri doldurulmalı ve havada bırakılarak kullanılmamalıdır.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]