Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Türkiye Devrim Tarihi
16.02.2015- 14:09

Bu Pazar Kanlı Pazar!*

Bu dinci-gericiliğin kıblesi 6. Filo!

“6. filo defol!” şiarının yükseldiği yıllar...

“Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. Halen de bu inancı taşıyorum... Bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı ölümden korkmuyoruz. Onu ancak   işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün.”
Deniz Gezmiş

Resim Ekleme

1960’larda öyle bir rüzgar esiyordu ki anti-emperyalizm propagandasının kitleler içinde en gür sesle haykırıldığı bu dönemde sömürgeci kapitalizme karşı yükselen kitlesel öfke dönemin politik şiarlarını belirler olmuştu. Onlarca ülkede milyonlar emperyalist savaşa karşı “Yankee go home!” derken Türkiye’de de   “Amerikan it, evine git!” sloganları haykırılıyor ve Vietnam işgalcisi ABD’ye öfke dört koldan büyüyordu.

Amerikan emperyalizmine karşı yükselen global öfkenin rüzgarı Türkiye işçi sınıfı ve gençliği üzerinde adeta bir fırtına olup esmekteydi. ABD’ye karşı yükselttiği direnişle ezilen halkların kitlesel-militan mücadelesi karşısında emperyalist kapitalizmin “kağıttan kaplan” olduğunu kanıtlayan Vietnam halkına Türkiye’den işçiler ve gençler el ele, omuz omuza ses veriyordu. Emperyalist şeflerin dilinde “savaş”ın, bölgesel emperyalist müdahalelerden emperyalist dünya savaşlarına, çok yönlü bir anlam taşıdığına dikkat çekersek sistem karşıtı toplumsal muhalefetin ezilmesi ve iç savaşlardan devrimci akımlara yönelik sistematik kirli yok etme savaşlarına kadar, geniş bir anlama ve kapsama sahip olduğunu da[1] bu noktada özel olarak belirtmemiz gerekir, ki yazının devamında özetlenecek kanlı olaylar dizisinin değerlendirilmesi için esas çerçeveyi daha baştan çizmiş olalım.

Yıllardan 1967 idi... Tam da bu konjonktür içerisinde Amerikan ordusunun 6. Filosu Türkiye sınırlarına yaklaşıyordu. Emperyalistlerin bu cinayet gemisi adeta kirli savaşlarda akan kanın kırmızısını taşıyor; altın, petrol ve kelle avcılarının açgözlü kahkahaları ile Vietnam’da yakılan bedenlerin çığlıklarının aynı anda duyulduğu bir işkencehane gibi dalgalar üzerinde yükseliyordu. Anti-emperyalizm bayrağını hiç olmadığı kadar dalgalandıran Türkiyeli devrimci sınıf ve gençlik enternasyonalizmin şanına yaraşır bir biçimde 6. Filo nezdinde halkların kan emicisi ABD’ye gereken cevabı vermeye hazırdı: 6. Filo defol!

Emperyalizmin komünist avı ve dinci-gerici av köpekleri

Bir sabah uykusunda Polisi saldırdılar
Demircioğlu Vedat’ı
Coplarla yumruklarla
Vurdular öldürdüler
Ruhi Su

İşte böylece Deniz Gezmişler’in de öncülük ettiği pek çok eylemi içeren kitlesel gösterilerde zevk ve sefa için çıktıkları Beyoğlu sokakları Amerikan askerlerine dar edildi, emperyalizme karşı mücadelede adeta bir sembol haline gelen “denize dökme” gibi eylemlerle emperyalizmin askerleri cezalandırıldı. Bu eylemler İstanbul'da Haziran 1967'den 1969 Şubat'ına kadar sürdü. Bu süreçte bazı momentler tarihin kara sayfalarına unutulmamak üzere işlendi ve emperyalizmin yerli taşeronluğunu üstlenen dinci-gericilikten sorulacak hesaplar tarihine birer ayraç olarak eklendi.

Bunlardan biri 17 Temmuz’du, kanı donduran bir yaz günü... CIA beslemeleri sivil faşistlerle işbirliği içindeki sağcı-irticacı İslamcılar özetle dinci-gerici odaklar anti-emperyalist mücadeleyi baltalamak için sokaklara salınmışlardı. Aynı gün emperyalizmin bu uşaklarının aç dişlerine bir komünistin daha kanı bulaştı; henüz 25 yaşında olan devrimci öğrenci Vedat Demircioğlu İTܒde faşistlerce ve polislerce abluka altına alınan yurt penceresinden aşağı atılarak katledildi. “6. Filo defol!” şiarına artık “Vedat Demircioğlu’nu unutmadık!” cümlesi eklenmiş ve Beyazıt Kampüsü’nün kapısına pankart indirilmemek üzere asılmıştı bir kere...

Vedat’ı katledenler daha çok komünist kanı istiyordu... Çünkü onların efendilerinin can damarı sömürüydü, sömürünün karşısında dimdik duran komünist ve devrimci kitleler ise onların bu damarını tıkıyor, sömürünün mazlum halkların kanı ile döndürülen çarklarına çomak sokuyordu.

Takvim yaprakları, yeni bir katliam yüküyle demir atmaya hazırlanan 6. Filo’nun tarihe “Kanlı Pazar” olarak kaydedilecek 16 Şubat 1969’da Boğaz’a yanaşacağı güne doğru çevrilmeye devam ederken emperyalizm karşıtı işçi ve emekçi kitleler devrimci gençlerin önderliğinde Beyazıt Meydanı’ndan Taksim Meydanı’na yürüme kararı aldılar. Emperyalizmin yerli işbirlikçileri ise “Dinimize, bayrağımıza hakaret ediliyor” kışkırtmalarıyla bugün AKP’nin şeflik makamlarında oturan kökten dinci-gericilere de okul olmuş, bunların toy zamanlarında yöneticiliklerini üslendikleri Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) ve Komünizm ile Mücadele Dernekleri başta olmak üzere birçok faşist örgütlenme aracılığı ile “Bayrağa saygı” adı altında “Pazar günü Taksim’de solcuları, komünistleri öldürmek” çağrısını yükseltmek üzere bir miting düzenlediler. Komünist avının hazırlıkları başlamış, cellat sürüleri emperyalist efendilerinin “ilk saldıran ben olacağım!” naralarıyla emir erliği konusunda yarışına girmişlerdi.  

Kanlı Pazar gününde toplu namaz kılıp bir araya gelen dinci-gerici karanlık odaklar polisle iş birliği içinde tamamen planlı bir şekilde toplandı, kendilerine silahlar, sopalar ve kargaşa içinde birbirlerini tanımaları için yakalarına takacakları kurdeleler dahi dağıtıldı. Alana polis barikatları ile parça parça girmesi sağlanan eylemciler silahlı sivil faşistlerin ve gericilerin önüne resmen atılarak gün ışığında ve Taksim’in orta yerinde pusuya düşürüldüler. Yüzlerce işçi, emekçi ve genç bu organize faşist saldırıda yaralandı. TİP üyesi işçiler Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan bıçaklanarak sokak ortasında katledildi.

“Vietnam kasapları”na karşı kızıl savaş bayrağı!

Amerikan 6. Filosunu kurtarmak için yükselen cihat çağrıları ile dinci-gericilerin resmen Amerikan muhafızlığına soyunmaları sadece Kanlı Pazar ile sınırlı olarak değil fakat onun çok öncesinde düzenlenen anti-komünist propaganda çalışmaları ve örgütlenmeleri ekseninde ele alınmalıdır.

“İmanlılar komünistleri uyarıyor, ya tam susturacağız ya kan kusturacağız!”[2] manşetleriyle, “Cihada hazır olunuz”[3] başlıklı köşe yazılarıyla gerici basın ve gazetelerin kitleleri kışkırtma yayınları ve hepsine kaynaklık eden devletle, AB-ABD işbirlikçisi dönem hükümetiyle ve toplum polisi başta olmak üzere kolluk kuvvetleriyle işbirliği içindeki hain katliam planları ile organize olmuş bütünlüklü bir karşı-devrimci faaliyet içinde somutlanan emperyalizm ve dinci- gericilik ortaklığı gerici burjuva ideolojisinin bir dışa vurumu olarak değerlendirilmelidir.

Dinci terör odakları bağımlı ve az gelişmiş toplumlarda etnik-ulusal, dinsel-mezhepsel temellerde parçalanmayı ABD ve NATO’nun uğursuz öncülüğünde temel yönetme tarzı olarak benimsemiş emperyalist bloklar oluşturmakta ve desteklemektedir.

“Dinsel gericiliğin Türkiye’de politik bir iddia ile sahneye çıkışının kökeninde, Amerikan emperyalizminin hizmetinde devrimci kanı dökmek var. 1969’daki Kanlı Pazar olayı bunun bir örneğidir. 1963’te kurulan ve 1965’ten itibaren hızla çoğalan Komünizme Karşı Mücadele Derneklerinin temel misyonu budur, Amerikan emperyalizminin hizmetinde devrimci kanı dökmektir.”[4]

Kan yalnızca 16 Şubat Pazar’ı ile de sınırlı değildir, aynı kan dün Maraş’ta, Sivas’ta yaşanan katliamlarda, cezaevlerinde devrimcileri imhaya yönelik operasyonlarda, Haziran Direnişi ile birlikte işkencehanelerden sokaklara taşınan tüm ilerici kesimlere yönelik faşist baskı ve işkencelerde, bugün ABD işbirlikçisi AKP’nin de desteği ile Kürt halkına doğrultulan IŞİD silahının ucunda, Paris’te Charlie Hebdo çizerlerine yönelen şeriatçı terörde dökülen kandır!

Her fırsatta “Ya Allah, Bismillah!” diyen şarlatanlar inanç özgürlüğü kisvesi altında kitlelerin gözünü boyamaya çalışarak devrimcilerin üzerine saldırmakta ve karşı-devrimci bu güçlere karşı meşru devrimci şiddet emekçi kitlelerin gözünde “Müslümanlığa kalkan el” olarak tasvir edilerek anti-komünizm propagandası tam da emperyalist sahiplerinin istediği şekilde yükseltilmektedir.

Buna karşın Vietnam Kasabı olarak nam salan emperyalist kapitalist Amerikan Komer’e ODTܒyü dar edenleri hatırlayalım! Yaşanan saldırılara karşı teslim bayrağını değil Beyazıt Meydanı’na astıkları kızıl bayrağı yükselten devrimci gençleri hatırlayalım!

İnsanlığı, uygarlığı ve doğayı yıkıma sürükleyen emperyalist-kapitalist dünya düzenine karşı, Türkiye topraklarından yükseltilen devrimci bir savaş bayrağı[5] olduğunu hatırlayalım! Bu savaş bayrağı Türkiye’nin çürümüş ve kokuşmuş kapitalist sömürü ve zulüm düzenine, onun gerisindeki uluslararası emperyalizme karşı Türkiyeli komünistlerin militan savaş ilanıdır ve ona uzanan dinci-gerici beslemelerin elleri tarihin hep ileriye dönen tekerlekleri altında ezilmeye mahkum olacaktır!

* Bu Pazar kanlı Pazar: Ruhi Su’nun 1977 yılında çıkan “Sabahın Sahibi Var” albümünde yer alan ve 16 Şubat Pazar günkü organize faşist saldırı ve katliamlara ithafen yazdığı “Ellerinde Pankartlar” adlı bestesinin dizeleri.

K. Ehram

KAYNAKLAR:
1- H. Fırat, “Savaş, Anti-emperyalist Mücadele ve Partimizin Programı”, Dünya Ortadoğu ve Türkiye, Eksen Yayıncılık.
2- Sabah Gazetesi, Manşet 16 Şubat 1969.
3- Mehmet Şevket Eygi,   "Cihada Hazır Olunuz", Bugün Gazetesi, 16 Şubat 1969.
4- H. Fırat, “Türkiye’de Dinsel Gericilik”, Türkiye Komünist İşçi Partisi IV. Kongresi, 18 Aralık 2011.
www.tkip.org
5- TKİP Programı, 1998.
www.tkip.org


Kızıl Bayrak

proleter  |  Cvp:
Cevap: 1
16.02.2015- 14:22

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

proleter  |  Cvp:
Cevap: 2
16.02.2015- 14:29

Resim Ekleme

Kanlı pazarın tertipinin içinde olanlar bugün iktidarda.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]