Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Sözde sol-sosyalist forumlar...
17.02.2015- 05:57

SF'nin danışmanı bir konu açmış. Yine ibretlik. Atlamamak için buraya aktarıyorum. Daha sonra üzerinde yorumlar yapılır.

Özgecan ve Gezi Ruhu

Özgecan ayni Berkin gibi bize yeniden gezi ruhunu yaşattı. Gezi ruhunu yakalamak için çok gayret gösteren sol hareketler bir türlü onu hayatın içine çekemiyorlar. Hareketlerinin ismini bile Haziran koydular ama o hareket gezi hareketine dönüşemiyor. Her zaman söylüyorum, Gezi bir doğaçlamadır. Hiçbir zaman organizasyon ürünü olarak tezahür etmeyecektir. Gezi bir insanlık meselesidir. İnsanlığın olduğu her yerde kendiliğinden tezahür edecektir. Zira gezi dinamiği bir örgüt değildir. Gezi dinamiği serbestçe bir araya gelmiş bireylerdir.

Özgecan’la ilgisi olmamasına rağmen, cinayetlere isyan olarak tezahür etmiş dans eden kadın hareketi de Özgecan’a eşlik ederek insanlık mücadelesinin yeni evresinde kendi örneklerine pratik destek alarak sunma fırsatı elde etmiştir. Toplum genelde edilgen, ancak insanlığa yapılmış hareketlere tahammül edemeyen bilinçli bireyler kendiliğinden harekete geçiyorlar. İnsani isyanı farklı şekillerde anlatıyorlar ama insan olmayanlar bu isyanı hiç anlamıyorlar.

Derya Çakır’ı hiç unutmayacağım. Gencecik birisi olmasına rağmen hayatı ve siyaseti pek tanımamasına rağmen en devrimci eylemi tek başına gerçekleştirmiştir. Sanırım kendisi yazmış olduğu birkaç bildiriyi eline alarak, gitti meydanın ortasına oturdu. Kimseyi çağırmadı ve kimsenin ardına gitmedi. İsyanını tek başına yaptı ve yalnız kaldığı için de ağladı. İnanın onu çok sevdim kafamdan geçen eylem tarzını gerçekleştirdi. Eminim hepimiz onu sevmişizdir. Diyarbakır'da eylem yapan 14-15 yaş gurubu küçük eylemciler de çok samimiyetle eylemlerini yapıyorlardı. Sarıyer'de okula siyah giysilerle giden öğrenciler de devletin ne olduğunu tanımış oldular.

Bunun yanı sıra eylemlerin tümü insanlık dersi veriyordu. ESP li erkekler, futbol taraftarları, anarşist kadınlar ve kısacası tüm eylemcilerin bayrağında insanlık yazıyordu. Ne yazık ki bu gencecik çocukların canları üzerinden bizlerin insanlık mücadelesi ilerliyor. Özgecan’ın babasının dediği gibi “yaşadıklarımız gerçek midir, değil midir? Anlamıyorum. Sanki gerçek değilmiş gibi geliyor” Bu sözler üzerine önceden sorduğumuz soruyu tekrar soracağız. Ölüm ve Hayat ne kadar Gerçek?

http://www.sosyalistforum.net/politik-gundem/74945-ozgecan-ve-gezi-ruhu.html


umut  |  Cvp:
Cevap: 1
17.02.2015- 12:00

Ölüm ve Hayat ne kadar Gerçek?

:) Bence gerçek değil! Hayat diye bir şey yok. Yaşamıyoruz anlayacağınız. Yaşamadığımız için ölüm de yok. Ölüm ve hayat gerçek değil!

tarihselmaddeci  |  Cvp:
Cevap: 2
18.02.2015- 09:34

Bunlar insanın ölümünü "Gezi Ruhu" mu sanıyorlar? İnsanlar illa birileri ölünce mi sokağa çıkmak zorunda? Bundan utanacaklarına "Gezi Ruhu yaşadık" diyorlar. Ben utanıyorum açıkçası böyle bir eylem için insan çağırdığımda, çünkü bir insanın ölümüne tepki politik örgütlenme alanı olmamalı. Bu çıkarcılığı itiraf etmiş olmuşlar en azından.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
18.02.2015- 13:49

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

SF'nin danışmanı bir konu açmış. Yine ibretlik. Atlamamak için buraya aktarıyorum. Daha sonra üzerinde yorumlar yapılır.

Özgecan ve Gezi Ruhu

Özgecan ayni Berkin gibi bize yeniden gezi ruhunu yaşattı. Gezi ruhunu yakalamak için çok gayret gösteren sol hareketler bir türlü onu hayatın içine çekemiyorlar. Hareketlerinin ismini bile Haziran koydular ama o hareket gezi hareketine dönüşemiyor. Her zaman söylüyorum, Gezi bir doğaçlamadır. Hiçbir zaman organizasyon ürünü olarak tezahür etmeyecektir. Gezi bir insanlık meselesidir. İnsanlığın olduğu her yerde kendiliğinden tezahür edecektir. Zira gezi dinamiği bir örgüt değildir. Gezi dinamiği serbestçe bir araya gelmiş bireylerdir.

Özgecan’la ilgisi olmamasına rağmen, cinayetlere isyan olarak tezahür etmiş dans eden kadın hareketi de Özgecan’a eşlik ederek insanlık mücadelesinin yeni evresinde kendi örneklerine pratik destek alarak sunma fırsatı elde etmiştir. Toplum genelde edilgen, ancak insanlığa yapılmış hareketlere tahammül edemeyen bilinçli bireyler kendiliğinden harekete geçiyorlar. İnsani isyanı farklı şekillerde anlatıyorlar ama insan olmayanlar bu isyanı hiç anlamıyorlar.

Derya Çakır’ı hiç unutmayacağım. Gencecik birisi olmasına rağmen hayatı ve siyaseti pek tanımamasına rağmen en devrimci eylemi tek başına gerçekleştirmiştir. Sanırım kendisi yazmış olduğu birkaç bildiriyi eline alarak, gitti meydanın ortasına oturdu. Kimseyi çağırmadı ve kimsenin ardına gitmedi. İsyanını tek başına yaptı ve yalnız kaldığı için de ağladı. İnanın onu çok sevdim kafamdan geçen eylem tarzını gerçekleştirdi. Eminim hepimiz onu sevmişizdir. Diyarbakır'da eylem yapan 14-15 yaş gurubu küçük eylemciler de çok samimiyetle eylemlerini yapıyorlardı. Sarıyer'de okula siyah giysilerle giden öğrenciler de devletin ne olduğunu tanımış oldular.

Bunun yanı sıra eylemlerin tümü insanlık dersi veriyordu. ESP li erkekler, futbol taraftarları, anarşist kadınlar ve kısacası tüm eylemcilerin bayrağında insanlık yazıyordu. Ne yazık ki bu gencecik çocukların canları üzerinden bizlerin insanlık mücadelesi ilerliyor. Özgecan’ın babasının dediği gibi “yaşadıklarımız gerçek midir, değil midir? Anlamıyorum. Sanki gerçek değilmiş gibi geliyor” Bu sözler üzerine önceden sorduğumuz soruyu tekrar soracağız. Ölüm ve Hayat ne kadar Gerçek?

http://www.sosyalistforum.net/politik-gundem/74945-ozgecan-ve-gezi-ruhu.html






Bu yazıdan ne anlamak gerek? Yazıya teşekkür edenler ne anlamışlardır? Bu danışman arkadaş her ne kadar Marksist olduğunu söylüyorsa da, sınıf mücadelesi kavramını ağzına almaktan kaçınıyor. Sadece bu yazısında değil, hemen bütün yazılarında bu kerameti kendinden menkul bir solculuk(!) ısrarla dile getiriliyor. İnsan, insancık, insanlık kavramının siyasi düzlemde anlamı sınıfsal çelişkileri ve sınıfsal mücadeleyi gizlemek, örtmek veya reddetmekten başka bir anlam taşımaz.

Başka bir tuhaflık da var; bu arkadaş yine benzer her yazısında örgütlü mücadelenin gereksizliğine getiriyor, kendiliğindenciliği önemser yorumlar yapıyor. Ekleyelim, bir de insanın bilinçlenmesini ve kapitalizmi alaşağı ederek sosyalizmi kurmasını savunuyor. Böyle bir bilinç içinde ve bu yüzden sol-sosyalist örgütlenmelere temelden karşı çıkıyor. ( Yine bizim eski üyemiz Baykuş'u hatırladım.) Söylemiştim, Marksist olduğunu söylüyor ama, her yazısı, her yorumu Marksizme rahmet okutacak nitelikte.

Yazının sonunu da öyle bağlamış ki, piskopos Berkeley'i de mumla aratır cinsten. Böyle mi, bırakacak, devam mı edecek bilmiyorum ama, SF'nin hali bu. Yakında Berkeley yorumlarını da bu kerameti kendinden menkul kişiler Marks adına savunmaya kalkarlarsa garipsemeyin!

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]