Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları


Cemaatçileri ODTÜ'den kovan öğrenciler anlatıyor: "Olayın türbanla ilgisi yok"

Başörtülü öğrencilerin üniversiteye alınmadığı iddiasıyla bir anda gündemleşen "türban sorunu"nu evleri basılan ve ifadeye çağrılan öğrencilere sorduk. Cemaatin çirkin yalanlarla ODTÜ yurtlarına ve oradaki öğrencilerin hayatlarına saldırıldığını anlatan Heyem ve İlknur, Ali İsmail sokak ortasında öldürülürken ses çıkarmayanların kendilerini faşistlikle suçlamasının asıl niyetin ne olduğunu gösterdiğini ifade etti, "Özgürlüğün ne demek olduğunu, cidden merak edenler varsa içlerinde yakın örnek olarak Gezi direnişine, biraz daha eskiye giderlerse ODTÜ tarihine bakmalarını öneriyorum"dedi.

Merhaba.. Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?


İlknur Özcan
Heyem: Ben Heyem Nisan Yiğit. Bu sene ODTÜ- Kimya'yı kazandım. Öğrenci Kolektifleri üyesiyim.

İlknur: Ben İlknur Özcan ODTÜ Felsefe 2.sınıf öğrencisiyim. Öğrenci Kolektifleri üyesiyim.

Basında ve sosyal medyada çok yer aldı. O gün ODTÜ kayıtlarında sizin türbanlı kadınların okula kayıt yaptırmalarına engel olduğunuz yazıldı. Bir de sizden dinleyelim o günü? Türbanlı kadınları okuldan neden çıkardınız?

Heyem: Öncelikle olayın türbanla ilgisi olmadığını söyleyeyim. Olay tamamen cemaatlerin çirkin yalanlar ile insanları kendi yurtlarına kaydetme çabalarına karşı yapılmış bir protestodur. O gün ben de ODTÜ'de kayıt yaptırmak için bulunuyordum. Cemaatçi olduklarını kabul eden bu insanlar daha önce beni arayarak ODTÜ yurtlarını kötülemiş, beni kendi yurtlarına davet etmişlerdi. O gün kayıt saatimi beklerken de bana bu teklifte bulundular. ODTÜ yurtlarında kızlı-erkekli kalındığını, kız öğrencilerin hamile kalıp merdiven altlarında düşük yaptıklarını, ODTÜ yurtlarının fuhuş ve uyuşturucu yatağı olduğunu söyleyerek kendi yurtlarına çağırdılar. Ben de dahil kayıt yaptırmaya gelen birçok öğrenci bu durumdan rahatsızdı. Bu cemaatçiler yerleşkeyi terk etmeleri konusunda defalarca uyarılmalarına rağmen yerleşkeyi terk etmediler. Kayıt yaptırdıktan sonra da hala orada bulunduklarını ve aynı iftiralarla ODTÜ yurtlarını karalayarak kendi yurtları için velilerle görüştüklerini gördük. Biz de "Dikkat cemaat var!" yazan dövizlerimizle onları protesto ettik. Bunun üzerine bu insanlar bize hakaretler yağdırıp tehdit ettiler ve bizi şikayet etmek istediklerini söylediler. Oradan ayrılırken başörtülüler de dahil birçok veli ve öğrenci bize alkışlarıyla destek verdiler. Rektörlüğe kadar onlara eşlik ettik ama orada şikayetten vazgeçtiler. Çünkü hangi sıfatla neyi şikayet edeceklerini bilemediler. Bu insanlar ODTÜ öğrencisi değiller, veli değiller, kayıt yaptırmaya gelmemişler. Yaptıkları iş belli, bunu da inkar etmiyorlar. Dolayısıyla o yerleşkede bulunmaları dahi doğru değil.

İlknur: Bu ve bunun gibi olayları her kayıt döneminde yaşıyoruz aslında, ilk defa olan şeyler değil. Her yıl okul kayıtlarından önce ODTÜyü yeni kazanan öğrenciler cemaat tarafından aranıyor ve ODTÜ yurtları karalanarak kendi yurtlarına çekmek istiyorlar.   Kayıt zamanında da okula gelip aynı şeyi yapmaya devam ediyorlar. O gün de yine diğer yıllarda olduğu gibi okula gelmişlerdi. O günün sabahı ilk defa Ak Gençlik, ODTÜ'ye stant açmaya gelmişti. Bu stant ODTÜ'lüler ve kayıt için orada bulunan öğrenci ve veliler tarafından tepkiyle karşılanmış, tepki sonrası Ak Gençlik okulu terk etmek zorunda kalmıştı.

Sonrasında da gün içinde cemaatçiler yeni kazanan öğrencilerin velilerinin yanına gidip gizli bir şekilde ODTÜ yurtlarını kötüleyen şeylerle onların gelir veya barınma sorunundan yararlanarak kendi yurtlarına çekmeye çalışıyordu. Bu iftiralardan bazıları ODTÜ yurtlarında fuhuş yapıldığı ve öğrencilerin yurtlara alkollü gelip öğrencileri rahatsız ettiği yönündeydi. Veliler gün içinde standımıza gelip bu durumdan şikayetçi oluyordu. Bu durumun üzerine bizim de şahit olduğumuz durumlarda gidip bu şahısları uyarıyorduk.

Kayıt yaptırmama gibi haberler yalandan ibaret. ODTÜ'yü kazanan kimse, kendi isteği dışında kayıt olmama gibi bir şeyle karşılaşmaz. Bu konuyla ilgili zaten rektörlüğün de bir yazısı mevcut. Videodaki olay da az önce anlattığım nedenlerden ortaya çıkmış bir şeydi ve okuluna sahip çıkan öğrenciler olarak bu iftiralara son verilmesini istedik. Videoda da görüldüğü üzere türbanla ilgili hiç bir şey geçmedi. Sabah okuldan çıkartılan AK Gençlik üyelerinin hepsi erkekti mesela. Konu sadece türban olsaydı sabah öyle bir durum da olmazdı.


Heyem Nisan Yiğit
İlknur: Evet birçok yetkili isim ve köşe yazarı bu konuyla ilgili açıklama yaptı. Yeni Şafak ve Akit gibi gazeteler bilerek olayı türban meselesine indirgedi ve AKP'li yetkililer de böyle yaymaya devam etti. Konuyla ilgili Cumhurbaşkanı, Başbakan ve YÖK Başkanı açıklamalarda bulundu. Üniversitelileri bu kadar "düşünen bu isimlerin hiçbirisi üniversiteli değilken; bir üniversite öğrencisi olan Ali İsmail Korkmaz sokak ortasında dövülerek öldürülürken sesini çıkarmadı ve kimseyi görevine çağırmadı. Burada bu yetkililerin samimiyetsizliği belli oluyor. Gezi eylemlerinde de yine başörtüsünü kullanarak demagoji yapan AKP bunu yine gündeme getirdi ve getirmeye devam ediyor. Yaşam hakkına saygı duymayan bu kişilerin birden özgürlük neferleri olup bizleri faşist olarak yaftalamaları asıl amacı gösteriyor sanırım.

Meşruluğu türban dışında hiçbir yerde bulamayan AKP ve yandaşları organize bir şekilde özellikle sanal alemde bir karalama kampanyasına girişti. Olayın ODTÜ'de olması da başka bir etken. Geçtiğimiz yıl ODTÜ'ye geldiğinde büyük bir direnişle karşılaşan Tayyip Erdoğan ODTÜ'yü hedefi haline getirmişti. Bu yıl da yol inşaatıyla gündeme gelen ve okullar açılınca daha da gündeme gelmesi beklenen ODTÜ bu korkuları büyütüyordu ve bu korkuların içinde bir de Eylül sendromu vardı. Dolayısıyla AKP bu olayı türban gündemine getirerek kendi çıkarları doğrultusunda kullandı.

Açıklamalarda bizim eğitim hakkını engellediğimiz ve gerici-faşist olduğumuz söyleniyor. Biz yıllardır eğitim hakkımız için ve gericiliğe- faşizme karşı mücadele veren öğrencileriz. Eğitim hakkının ve gericiliğin, faşizmin ne olduğunu çok değil haziran ayında 5 kişinin ölümüne sebep olanlardan, yıllardır parasız ve bilimsel eğitim istediği için öğrencileri okuldan atıp eğitim hakkını elinden alanlardan, çıkarları için okullara ve yurtlara iftira atanlardan, demokratik hakkını kullandığı için palalarla insanlara saldıranlardan kısacası gerici, faşist ve katillerden öğrenecek değiliz.

Heyem:   Bu yalanın bu kadar gündemde tutulmasının nedeni açık. 5 Eylül'de türban mağduriyeti edebiyatı yaparak ODTÜ'yü itibarsızlaştırmaya dönük çalışmalarını başlattılar, 6 Eylül'de ise ODTÜ Ormanı'nı talan ettiler. Bu olay yalan yüzüyle gündemde tutulurken Suriye sınırına onlarca tank yığıldı. Ankara'nın her yerinde direniş var, çatışmalar sürüyor. Türkiye'nin dört bir yanından tepki yağıyor, halk ayakta fakat ekranlarda türban sorunu(!) tartışılıyor. Gündem değiştirmek için, yaptığımız cemaat protestosunu ustaca çarpıtarak Türkiye gündeminin tepesine oturttular. Başbakanın yaptığı   "Gereken yapılacak"açıklamalarının ardından sosyal medya üzerinden hakkımızda ciddi bir linç kampanyası başlatıldı. Her gün yüzlerce tecavüz ve ölüm tehdidi alıyorum. Sosyal medyada ev adresime kadar birçok bilgi yayıldı. Bunların hepsiyle ilgili hukuki işlem başlatılacak.

Olaydan sonra eviniz basıldı ya da ifade verdiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Başka neler yaşadınız?

Heyem: Bu olayın ardından görüntülerdeki iki cemaatçi şikayetçi olmuşlar. Bunun üzerine herhangi bir yakalama kararı olmamasına rağmen polis evimi basarak beni gözaltına aldı. Karakola gittiğimizde böyle bir kararın olmadığını öğrendik. Avukatım bu konuda gerekenin yapılması için harekete geçti. Karakolda ifadem alındıktan sonra serbest bırakıldım. Hala sosyal medya üzerinden hakaretler ve tehditler alıyorum.

Resim Ekleme

İlknur: Benim evim basılmadı. Polis cep telefonumdan beni aradı ve ifade vermem için karakola çağırdı. Ben de birkaç gün içinde geleceğimi söyledim. Bu konuda bir bilgi kirliliği var. Yandaş medya diye bilmediğimiz birçok gazete bile olayı böyle verince bir bilgi kirliliği oluştu. Bunun dışında Facebook üzerinden özellikle birçok hakaret ve tehdit mesajı alıyorum. Burada da yine çok açık görüyoruz. Yaşam hakkımı tehdit edenler, en temel hak olan yaşam özgürlüğümü tehdit edenler birilerinden öğrendikleri şekilde özgürlük dersi vermeye çalışıyorlar. Bunları Gezi'de palalı saldırılarda da veya komşusunu tencere tava çaldığı için şikayet edenlerde de yaşamıştık. Özgürlüğün ne demek olduğunu, cidden merak edenler varsa içlerinde yakın örnek olarak Gezi direnişine, biraz daha eskiye giderlerse ODTÜ tarihine bakmalarını öneriyorum.

Resim Ekleme

Heyem: Son olarak eklemek istediğim şudur. Biz, ODTÜ öğrencileri; iğrenç yalanlar ve iftiralarla cemaat yurtlarına öğrenci avlamak için okullara sızan, insanların dini duygularını sömürerek din tüccarlığı yapan, sıkıştıklarında türban yalanının arkasına saklanan, ülkemizi savaşa sürükleyen, Ethem'in katledildiği yere "Polisimizin ellerine sağlık" yazıları asan, Ali İsmail'i sokak ortasında döve döve katleden bu katilleri, din tüccarlarını, bir insanın canını alanın kim olduğunu sorgulamak yerine belediyenin önündeki fıskiyeyi kimin kırdığını sorgulayanları, timsah gözyaşları dökerek savaş çığırtkanlığı yapanları ve AKP'nin gerici, faşist, katil polislerini üniversitemize sokmayacağız!


http://www.sendika.org/2013/09/cemaatcileri-odtuden-kovan-ogrenciler-anlatiyor-olayin-turbanla-ilgisi-yok/

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]