Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Şiir,Öykü ve Denemeleriniz
melnur  |  Cvp:
Cevap: 17
08.10.2017- 13:03

Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar'da söylediği gibi:

''Niçin insanlar birbirlerine karşı içten davranmıyorlar? Neden en iyi insan bile karşısındakinden bir şeyler saklıyor, bütün düşündüklerini söylemiyor? Sözlerimizin yabana atılmadığını bildiğimiz zamanlar bile neden içimizden geçenleri olduğu gibi söylemiyoruz? Nedense herkes olduğundan daha katı görünmek istiyor. Duygularını hemen açığa vurursa küçük düşecekmiş gibi bir korku duyuyor.''

Böyleydi, düşünce ve duygularımızın en yalın halinden söz etmek bize korku verirdi ve böyle olduğu için de sürekli olarak bir maske ile dolaşmak durumunda kalırdık. Ne kadar acı çekersek çekelim sanki mutluymuşuz gibi bir davranış içine girer ve mutsuzluğumuzun anlaşılmasından sonsuz bir korku duyardık. Victoria'nın ölürken yakındığı tam da buydu. Son geldiğinde o yanlışlığın farkına varabiliyorduk, ama o zaman da iş işten geçmiş oluyordu. Yaşarken iese sanki öyle bir sonla hiç karşılaşmayacakmışız gibi garip bir davranış sergileyebiliyorduk. Her şeyin yadsınmasıydı bu! Bir başka deyişle her şey akıp giderken sanki her şey uyarında gidiyormuş gibi davranmayı yeğliyorduk. Acıydı, ürkütücüydü ve ne yazık ki, an'ında acı olduğunu da, ürkütücü olduğunu da bir türlü kavrayamıyor, bilince çıkartamıyorduk.

Tekrar olacak ama kimi zaman tekrar iyidir: Victoria geri dön!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 18
13.11.2017- 12:36

''Victoria geri dön'' diyoruz, bir tekerleme gibi sürekli yineliyoruz, içimizden geçenleri, olması gerekenin altını çizmeye çalışıyoruz ama, madalyonun öbür tarafı olmayacağını adımız gibi biliyoruz. Victoria geri dönmeyecek. Victoria öldü ve hatta yaşayabilseydi, ölmeden hemen önce içinden geçirdiklerinin yaşarken ayırdına varabilse, yine hiçbir şey değişmeyecekti. ''Benim bir sevgilim var'' denilecekti, ''ben nişanlandım'', veya ''yaşanan ve yaşanmayan her şey yanlıştı'' gibi benzer bir yığın, hayatın reddedilişiyle eş anlamlı sözler dökülecekti dudaklarıızdan..

Hem de neler pahasına!

İçimizde yaşatacağımız onca sızıya rağmen, böyle olacaktı!

Sonrası mı?

Aradan zaman geçecek, Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'da söylediği gibi, ''yitirilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun nedeni   bu böyle olmayabilirdi' düşüncesi...''nin içimize işlemesi.

İnsanın içini acıtan ve yıllar sonra pek çok şey unutulurken içte duyulan sızının nedeni de o...

''Bu böyle olmayabilirdi.''

melnur  |  Cvp:
Cevap: 19
29.11.2017- 13:32

Yıllar öncesinde bir arkadaşım yakınıyordu. ''Onu çok seviyorum'' diyordu, ''Geceleri hiç uyuyamazdım, hep onu düşünürdüm, aklımdan hiç çıkmazdı. Kendi kendime söz verirdim, sabah olduğunda ilk işim muayenehanesine gitmek, kapısını çalmak ve içimden geçenleri açıklamak olacak'' derdi. Yapamadığını eklerdi sonra. Kapısının önüne gittiğini, hatta elini zile bile götürdüğünü ama büyük bir panik yaşayarak oradan uzaklaştığını şaşırarak anlatırdı.

Dinlerdim; içimden hiç de yalnız olmadığını, onun anlayamadığı ve şaşkınlıkla anlattıklarını yaşayan pek çok kişinin olduğunu, içimizi açmanın, duygulardan söz etmenin...-küçük düşeceğimizi sanırdık! Çünkü gün ışığı her şeyi yabancılaştırır, başkalaştırırdı.

Hep böyle olacaktı!
Hep böyle olmuştu çünkü!

Victoria asla geri dönmeyecekti.
Dönemeyecekti!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 20
23.12.2017- 13:25

Dönmedi.
Öldü.

Bütün ayrılıklar böyledir; sevdanın yaşanmamasından kaynaklı ayrılıklar bir çeşit ölümdür; ölümün yaşanmasıdır. Bir insanın yüzünü bir daha hiç görememek, elini hiç tutamamak, sesini duyamamak başka nasıl betimlenebilir ki?

Romanın sonunda Victoria'nın ölmüş olması öncesinde ölmediği, ölümü yaşamadığı anlamına gelmiyor, bu yüzden.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 21
24.12.2017- 07:21

Resim Ekleme

melnur  |  Cvp:
Cevap: 22
15.01.2018- 20:24

Hiçbir şey geç değil aslında. Pek çok şeyi yeniden yaşanabilir hale getirmek mümkün. Sorun bu konuda cesaretimizin olup olmaması, sorun küçük düşeceğimiz veya beceremeyeceğiz yanılgısını kafamızdan silip silemeyeceğimizde yatıyor. Sorun yaşanan şeyin hep bu olmasında yatıyor. Oysa yazarın söylediği gibi, '':..müziğin sesini biraz daha duyabilsek, bu böyle biraz daha sürebilse, sanki neden yaşadığımızı ve yaşarken neden bu kadar acı çektiğimizi kendimiz de anlayabileceğiz. Ah, bir bilebilsek! Bir bilebilsek!''

melnur  |  Cvp:
Cevap: 23
20.01.2018- 09:29

Hiçbir şey için geç değildi, evet, böyleydi. Ama zaman da hızla akıp gidiyordu, Nikolay Ostrovski'nin   Ve Çeliğe Su verildi romanında söylediği gibi; "Yaşamak için acele etmeli. Durup dururken yapışan bir hastalık ya da feci bir rastlantı, hayata her an son verebilir."

melnur  |  Cvp:
Cevap: 24
25.02.2018- 09:13

İnstegram'da gördüm,   GabrielGarciaMarquez etiketiyle yazılmış. Fazlaca bir bilgi de yok. Belki Yüzyıllık Yalnızlık'tan belki Kırmızı Pazartesi'nden.  

“Birisi kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve kanamaya başlıyor yeniden oluk oluk. Birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıyor. O yüzden değil mi içimizi tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta gergin ve tedirgin dolanmalarımız? “Anlatsam mı, anlatmasam mı?” kararsızlığımız. “Bu sevgi beni acıtır mı?” kuşkularımız. Her zaman seni üzecek birileri olacaktır. Tek yapmamız gereken; sevginin bize vaad ettiklerine güvenmeyi sürdürmek ama kime ikinci defa güveneceğimizi de iyi seçmek.”

Burada çok yazıp çizmeye çalıştık.   Bir tek sevgiyle kurtulabilirdik, o içimizi acıtan duygularımızdan ve hiç sona ermeyecekmiş gibi duran yalnızlığımızdan. Bir tek sevgiye sığınabilirdik. Ama sevgiyi yaşayabilmek de çoğu kez olanaklı olmuyordu. Sevgiyi içimizde yaşatmaya çalışıyor, dışarıya yansıttığımız ise korkularımızdan kaynaklı bir   umursamazlık görüntüsü oluyordu. Otto'nun ''nişanlandım'' sözü böyle bir iç korkunun dışa yansımasıydı. Bu iç korkularımızı yenemediğimizde söze dökülen sadece yaşanan gerçeklikle ilintisiz bir yığın sözcük kalabalığından başka bir şey olmuyordu. ''Benim bir arkadaşım var'' da böyleydi. ''Seni sevmiyorum'' da böyleydi. Bu yüzden anlam da gerçeklik de sözcüklerde değildi.

Hayatın anlamı...

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]