Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kadın çocuk ve aile
05.06.2015- 11:25

İlk günah: Kadınlığımız

İleri Haber'de kadın mücadelesine komünist perspektifi taşıyan yazılarını sürdüren Ebru Pektaş, son yazısında AYM'nin imam nikahı kararından yola çıkarak kadın mücadelesinde yeni bir tarza işaret ediyor: “Kukumav kuşları gibi düşünüp steril alanlarımızda keşfedeceğimiz yepyeni bir şey yok. Bir yerden başlayacağız ve mücadele bize öğretecek.”

Resim Ekleme

Ebru Pektaş - İleri Haber

Ana kuzusu Kader Erten’in anısına*

Biz o ilk günahın (original sin) sahibiyiz. Çoğunda ne olduğunu anlamayız, ama güçlü biçimde hissederiz. İyi koku almaya, tehlikeyi sezmeye uygun bir yapımız var. Öyle ki bir kelimesi olsa kadınlığın adı ’teyakkuz’ olurdu. Hep bir tehdit algısıyla büyüdük. Gündelik hayatımızın her köşesine sinmiş bir tehdittir bu. Bir gün dolmuşta şöyle sere serpe oturduğumuz görülmemiştir, otobüste ya bir başka kadına ya da cama abanmak zorunda kalırız, yürürken göz göze gelmemeye dair gizli bir kuralımız vardır, az bir yerlerimiz açılsa elden giden vatan parçası gibi canhıraş çekiştirip dururuz, gece karanlığında arkamızdan yürüyenin bir kadın olduğunu fark edince ferahlarız, konuşurken memelerimizi izleyen iş arkadaşımıza içten içe gıcık olsak da ser verip sır vermeyiz. Ruhumuzun bir yerlerinde ‘suçluluk duygusu’ ‘utanç’ ve ‘korku’ kadrolu memur gibi çalışır. Belki de bu nedenle ‘potansiyel ya da reel kurbanlar’ olarak en çok zalimleri severiz, kol kanat gerip saçımızı süpürge eden bizizdir.

Tüm bunlar da nereden çıktı? Anayasa mahkemesinin imam nikahı için resmi nikah şartını ortadan kaldıran yeni kararıyla birlikte artık karşımızda eziyet eden, aşağılayan, tecavüz eden, eğitim ve çalışma hakkımızı elden alan dev bir koca var.   Küçük kızların, okuyamamışların, dilsizlerin, o en dipsiz kuyularda çaresizlerin, yoksulların, ana kuzusu garibanların hepsine hükmeden dev bir koca. Bu sayede artık tecavüz edip ‘imam nikahlı karım’ diyebilme özgürlüğünüz var bu memlekette.

Öyle bir ülke düşünün ki yurttaşına(erkek) intikam alabilme vaadi sunuyor. Tahrik indirimleri, rıza indirimleri, mağdurun ‘tecavüze uygun’(!) geçmişi vd. Hani utanmasalar ‘tecavüz kampanyası indirimleri’ yapacaklar. İntikamın sonu yok.

“şöyle bir baktı ve sırtını döndü…naz yapıyor ama o da istiyor… kadın zaten istediğini söyleyemez… belli de ediyor aslında istediğini… direniyorsa namuslu rolüne yatıyor …biz de erkeğiz ama… kim bilip kim duyacak… arkadaşımızın gururuyla oynadı… elbet bir bedeli olduğunu öğrensin bu saatte dışarıdaysa….Böyle uluorta kahkaha atıyorsa… böyle giyiniyorsa…”

Bu cangıl en çok da kenti ve taşrayı anlatır. Ya ötesi köyler? Tablo daha da vahim.   Üstelik artık yoksulluğun ve gericiliğin üstünde yükselen, kapı gibi bir mahkeme kararı da var. AKP mevcut kanunlardaki yaman çelişkiyi tek celsede çözdü. Evlilik yaşı Medeni Kanunda 17, Çocuk Koruma Kanununda 18,   Ceza Kanununda 15. Artık yaş sınırı yok, imam nikahı yeterli. Anasının dizinden tahrik olanlara, 10 yaşındaki körpeleri karısı yapmak isteyenlere, Kabak Mustulara, İt Omarlara, gün doğdu.**

Çok dramatik mi geldi?

O halde bir an için şunu düşünün. Bir toplama kampı hayal edin. Bu kampa YÜZSEKSENBİRBİN(181000) kız çocuğunu toplasalar. Tamamı 18 yaşının altındaki kız çocuklarına kimileri 60-70 yaşında olan birer koca tayin etseler, bu kızlardan bazıları şüpheli şekilde ölse, bazıları intihar etse, bazıları çocuk doğursa, bazıları…Hiçbirinin sosyal güvencesi, miras hakkı, çalışma, okuma hakkı yok.Böyle bir toplama kampı olsaydı herhalde tüm dünya ayağa kalkardı.

Bu kamp Türkiye’de, her yerde, yoksulluğun içinde…

Çocuk gelinin de ötesinde her gün bir yenisiyle karşılaştığımız cinsel tacize, tecavüze karşı nasıl bir siyasal hat örmeliyiz? Çok sert dille lanetler okuyan, bol ‘kahrolsun’lu bir basın metni hazırlayalım, şüpheli şekilde ölen Kader’i sembol seçip öldüğü haftayı ‘çocuk geline hayır’ haftası seçelim, bu hafta boyunca dört bir yanda salon toplantıları düzenleyelim, imzalar toplayalım... Liste böyle uzatılabilir. Çok saygıdeğer bir çaba olacağı şüphesiz. Ancak kanseri nemlendirici kremle yenemezsiniz. Bu naifliğin asıl sorunu da belli bir siyaset tarzıyla tezahür oluşunda. Kendini ‘refleks üretmeye’ ayarlamış, varlığını savunma hattında kuran, proaktif olmayan, başarı ve kazanım kaygısı düşük, çoğunda hamasi bir kimlik deklerasyonuyla biten, bir siyasi hattır bu. Bu hattın muhatabı ‘patriarkal düzen’ de olabilir ‘kapitalizm’ de.

Kuşkusuz tartışılabilir, faydalı olacaktır. Ancak tarif etmeye çalıştığımız, bu siyasi hattı derhal terk etmek gerektiği. Odağımız bir kadın hareketi yaratmaksa, siyasi bağlamıyla söylersek AKP(düzeni) karşıtı bir kadın hareketi yaratmaksa kazanmaya odaklı, proaktif, özgül ve bağlamlı ve hepsinin ötesinde hareketçi/eylemci olmak zorundadır. Bana kalırsa yerine göre şiddet unsurunu bile dışlamayan bir eylemcilik. Çok abartılı geldiyse linkteki videoyu izleyin***

Peki nasıl? Kukumav kuşları gibi düşünüp steril alanlarımızda keşfedeceğimiz yepyeni bir şey yok. Bir yerden başlayacağız ve mücadele bize öğretecek. Söz gelimi basın açıklaması yapmak yerine köy öğretmenlerini ziyaret edelim, bir çocuk gelin vakasını önleyelim, hayat kurtaralım da kadınlar yüreklensin, ihbar hattı kuralım, kadın lokalleri ve dayanışma evleri açalım, ceza almadığı için sırıtarak mahkeme salonundan çıkan o leş erkeklerin karşısına çıkalım.

Kadın hareketi kendi nüvelerini yaratıyor. En son Özgecan’ın katledilişinde çok kendiliğinden bir ifşa eylemi başlamıştı. Kadınlar başlarından geçen taciz ve tecavüzleri bir bir anlatmaya başladılar. Toplumsal bir terapi, kadınca bir sağaltımdı karşımızdaki. Tacize, tecavüze uğrayan kadınlar yalnız olmadıklarını gördüler. ‘Yalnız olmadığını bilmek’ yalnızca sağaltıcı bir şey olarak görülemez. Konu, kişisel trajedi seviyesinden toplumsal bir vakaya yükselir.

Yaptıkça öğreneceğimiz çok deneysel işler de olabilir. Bu ‘ifşa kadınlarını’ toplayıp o köye (Elazığ-Bulgurcuk köyü) de gidebiliriz. Ha ille de lanet okuyalım deniyorsa bunu o yobaz kayaların yüzüne karşı okuyalım. Bu da Uluguş ninelere, ana kuzularına, dilsizlere, çocukluğu çalınanlara sözümüz olsun.

* Kader Erten: Resmi nikahtan önce dini nikah kıyanlara verilen hapisle ilgili ceza maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal etmesiyle 12 Ocak 2014'te Siirt'in Pervari İlçesi'nde evinde cesedi bulunan 14 yaşındaki Kader Erten'in dini nikahını kıyan imam, cezadan kurtuldu. (1 Haziran 2015)

**Tırpan, Fakir Baykurt

*** http://ilerihaber.org/video-detay/olmazsa-silahlanacagiz/108/

munzur  |  Cvp:
Cevap: 1
05.06.2015- 12:56

Kadının adı yok bu ülkede, yoktu, hala yok, AYM'nin verdiği karar kadının adının olmadığının bir tescili. Çocuk tecavüzlerine onay verilmesi, önceki tecavüzcülerin aklanması, yenilerine kapının ardına kadar açılması anlamına geliyor bu karar. Bu kararla bu ülkede kadının adı olmayacağı yüzümüze vuruluyor. ''Siz erkeğin malısınız, bedeninizle, ruhunuzla erkekler sizin üzerinizde her türlü yaptırıma sahiptir'' denilmek isteniyor. Kadının erkeğin kölesi olduğu tescillendi artık. Tecavüzün adı çocuk gelinlerle anılacak. Kadın, haklarını İngiltere'den önce kazanmıştı, aradan yüz yıl geçmedi Cumhuriyet öncesine dev bir adım atmış olduk. Sadece bu gerici karar için bile bu düzenin değişmesi şart. Burjuva parlamentosuna övgüler düzerek bu gericiliği ortadan kaldırmanın imkanı da kalmadı. Kadınlar sandığa giderken gözlerinin önüne çocuk gelinleri getirsin, tecavüzün bu sistemde nasıl meşrulaştırıldığını düşünsün. Komünistlere mi, düzen partilerine mi?

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]