Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Ustalardan ve yazarlardan
19.09.2013- 00:04

Haziran ve 'Büyük Siyaset'

Metin Çulhaoğlu


Gerçi yazının başlığında "Haziran" önce geliyor, ama "büyük siyasetle"   başlayalım.

Nedir "büyük siyaset"?

Kastedilen, hiç kuşkusuz ülkenin devletlû ve kalantor kesimleriyle masaya oturup diyaloga girmek değildir. Bu olmadığı gibi, muhalefette en güçlü görünen her kimse onunla birtakım ince pazarlıklara gömülmek de değildir. Dahası, altı kaval üstü şişhane misali bir yandan "ideolojik titizlik"   derken öbür yandan gündelik siyasette her türlü omurgasızlığı ve ilkesizliği mazur gösterecek bir bahane hiç değildir.

Literatürde genellikle olumsuz çağrışımları olan "büyük siyaset" kavramı, yukarıdaki örneklere hiç bulaşmamış kişiler tarafından da kullanılabildiğinden, bir açıklık ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bu işi burada deneyelim ve çok gerekmedikçe kavramı olur olmaz yerlerde kullanmaktan da kaçınalım.

Aslında "büyük siyaset" derken akılda olan sosyalist siyasettir.

Peki, bununla yetinmek varken yeri geldiğinde ve ihtiyaç duyulduğunda neden "büyük" sıfatı da eklenebiliyor?

Bu sıfatı gerektiren, siyasetin arkasındaki teorinin ve onun uygulayıcısı örgütün "çok büyük" olması değildir. Basitçe ifade edersek, "büyük" sıfatıyla kastedilen mikro değil makro ölçekte siyasettir. Ölçek bu olduğundan, siyasetin arka planında, uluslararası güç dengelerinden bölgedeki duruma, ülkedeki verili siyasal ortamdan genel olarak toplumsal muhalefetin durumuna kadar uzanan bütünlüklü bir analiz vardır. Daha önemlisi, bu bütünlüklü analiz, mücadelede yeni ve ileri bir aşamaya sıçramak için nereye yüklenilmesi gerektiğine işaret eder.

İyi de, zaten herkes böyle yapmaz mı?

Yapmaz. Kimi kesimler için asıl olan, verili durumdaki hareketin kendisidir. Hareketin seyri, inişleri ve çıkışları, izlenecek siyasetin de belirleyicisidir. Gerçi bu seyre göre izlenen siyaset mikro ölçekte de olabilir makro ölçekte de; ama makro ölçekte olduğunda bile, kafalarda daha sonraki yeni ve ileri aşama yoktur. Artık bunlar her neyse, "yeni" olan da, "ileri" olan da, şimdilik belirsizdir. Hareketin kendisi nereye gelmişse, gelinen o noktayla birlikte, onun tarafından belirlenecektir.

"Kitle çizgisi" denen şeyin bir tür yorumu olsa gerek...

Özetle, "büyük siyaset" hareketin verili durumuna müdahale çabasındayken, diğer siyaset tarzı "ne çıkacaksa hareketin içinden çıkacak" mantığındadır. Sonra? "Sonrasına bakarız..."

***

Söylenenlerin ardından, şu ya da bu tarihsel dönemde herhangi bir yerde değil bugünün Türkiye'sinde "büyük siyasetin" ne olması gerektiğini özetleyelim.

Bugün Türkiye'de büyük siyaset, AKP iktidarını sıkıştırmak, geriletmek, güçten düşürmek ve alaşağı etmek için ne gerekiyorsa hepsini yaparken aynı zamanda boşalması beklenen alanlara başka herhangi bir şeyi değil sosyalizmi, sosyalist alternatifi yerleştirmektir.

Yarın, öbür gün, zamanı geldiğinde değil; hemen, bugünden başlayarak...

"AKP hele bir gerilesin de gerisine sonra bakarız" ya da "AKP'nin gerilerken boşaltacağı alanları zaten sosyalizmden başka bir alternatif dolduramaz" gibi yaklaşımların makro versiyonları elbette olabilir; ama bu tür siyasetlere "büyük" sıfatı eklenemez.

"Büyük" sıfatı bir yana, "siyaset" sayılıp sayılmayacağı da tartışmalıdır.

***

Gelelim Haziran'a, Haziran Direnişi'ne.

Haziran'ı yere göğe sığdıramasak yeridir.

Bu olguyu önemsemede hangi noktalara gidersek gidelim işi ifrata vardırmış sayılmayız.

Ama bütün bunlar, bir halkın sanıldığı ve söylendiği gibi uyuşuk ve kabullenici olmadığı, kritik bir uğrağa gelindiğinde tepkisini gösterip harekete geçebileceği Haziran'la ortaya çıktığı için geçerlidir.

Yoksa sol kesimdeki birikimi sıfırladığı, bu cenahtaki her özneyi kadük duruma düşürdüğü, "tarihi yeniden yazdığı" ve nihayet bu bağlamlarda "kurucu" olduğu için değil"

Evet, Türkiye sosyalist hareketinin Haziran Direnişi'nden çıkaracağı dersler vardır; hareketin özneleri, kendi eksikliklerini ve yetersizliklerini görüp gereken neyse bunları yapma anlamında bu derslerden elbette yararlanacaktır. Ancak bu başkadır; "Haziran, tüm özneleriyle birlikte sosyalist hareketi yeni baştan kursun, kuracaktır, kurmalıdır" noktasına savrulmak bambaşkadır.

Hareket "kendiliğinden" olabilir; ancak bu kendiliğindenliğin, siyasal iradenin, strateji-taktik inşasının ve örgütlenmenin öne çıktığı öznel alanın da "kendiliğindenleştirilmesi" noktasına taşınması ciddi bir hata olacaktır.

***

Kabul; az buz değildir ve bu ülkede 33 yıl aradan sonra toplumsal muhalefet ilk kez sokaklara çıkmıştır. Dahası, Haziran Direnişi, bu ülkenin solunda yaşı 45'in altında olan herkesin ilk büyük ölçekli-kitlesel hareketlenme deneyimidir; bu anlamda "ilk göz ağrısı" olarak kişisel tarihlerdeki yerini şimdiden almıştır.

Dolayısıyla, her düşüncede, kurguda ve pratikte başlıca referans çerçevesi haline gelmesini de doğal karşılamak gerekir.

Hepsi kabul; ancak bu işi "görmemişin oğlu olmuş" noktasına kadar götürmemek gerekiyor.

Götürmeyeceksek, götürülmesine izin vermeyeceksek, işin içine mutlaka "büyük siyaseti" sokmaktan başka yol yoktur.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/haziran-ve-buyuk-siyaset-79721

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]