Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Sosyalizm çok partili olabilir mi?


Siyasal devrimini yapan bir ülkede sosyalist demokrasiyi birden fazla sosyalist partinin varlığına bağlamak sermayenin burjuva demokrasisine öykünmekten başka anlamı olamaz. Bürokratik yapının kalıcılaşmasını önlemenin yolu ise -bana göre- çok partili bir yönetim anlayışı olmasa gerek. Aslında sorun oldukça çetrefil. Marks ve Engels siyasal devrimden sonra özel mülkiyetin ortadan kaldırılarak devletleştirilmesini devletin devlet olarak son eylemi olduğunu söyler. Devlet o aşamadan sonra sönümlenmeye başlayacak ve sınıfsız topluma ulaşıldığında ise, tıpkı sınıflar gibi ortadan kalkacaktır.

Marks ve Engels bu görüşü savunurken oldukça iyimserdirler. O dönemlerde Avrupa'da bir "hayalet" dolaşmaktadır ve Marks ile Engels bir devrim beklentisi içindedirler ve siyasal devrimden sonraki süreci çok da uzun görmemektedirler. Ama bugün durum böyle değil. Bir ülkede gerçekleşecek siyasal devrimle enternasyonal birliğin oluşumu arasındaki makas dünkünden çok daha fazla açılmıştır. Marks ve Engels'in son eylem nitelemesini bugün için bir veri olarak ele almak mümkün olabilir mi?

Ama bir başka gerçek daha var: Siyasal devrimden sonra kurulacak devletin sınıfsal niteliği sosyalist olsa dahi, bu devletin ve içerdiği bürokratik kadroların kalıcılaşması yaşanan bir pratik olarak karşımızda duruyor. Kuramda bu bürokratik yapının kapitalist bürokrasi gibi olmayacağı söylense de, merkezi planlama gibi bir işlevle donatılan ve bunun yanında pek çok sosyo-ekonomik yapılanmaların içinde bulunacak bir sosyalist devlet aygıtının böyle bir kalıcılık kazanabilmesi ve otoriter bir yapıya bürünebilme tehlikesi de var. Bunu hepsi emek içerikli olsa, çok partili bir yaşam bunu önleyebilir mi? Hiç sanmıyorum. Böyle bir yapının bürokratik kalıcılık sorununa bir çare olamaması bir yana, çeşitli çatışmaları, popülist yaklaşımları da beraberinde getirecektir.

Halkın güvenini kazanarak devrime öncülük yapan komünist partisi diğer bütün emek parti ve örgütlerini içine alacak bir yapılanmaya kavuşturulabilir. Bunun bir formulü bulunabilir ve denetim yine bu organların tayin edeceği yapılanmalar tarafından gerçekleştirilebilir. Bu çözümlerin çok da zor olduğunu düşünmüyorum. Burada problem, halkın aşağıdan yukarıya yönetmesi sorununun bir an önce aşılmasında yatmaktadır. Bunun için devlet işlerinin giderek basitleştirilmesi ve halkın da yönetebilme becerisini bir an önce kazanarak kapitalist toplumda bir hayli açık olan bu makasın sosyalist toplumda kapanabilmesinin sağlanmasıdır. Eğer bir sosyalist demokrasiden söz edeceksek, bunu parti sayısını arttırarak değil, halkın doğrudan yönetebilme becerisini ve bu bağlamda en alttaki ve en üstteki kararlarda söz sahibi olabilecek bir mekanizmayı ortaya çıkarmak gerekir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
19.09.2013- 02:15

(...)

Sadık Varer konuyu siyasal devrimden sonraki geçiş toplumunda konuyu sosyalist demokrasi bağlamında ele alıyor ve bunun için birden fazla sosyalist parti olmasının gerekliliği üzerinde duruyor. Oysa sosyalist demokrasinin biçimsel yönden değil, gerçek içeriğiyle hayata geçirilmesi gerekiyor. Ve bu konuda ortaya çıkan sorunlar da irdelenmeyi bekliyor.

İki konu önemli: Egemen hale gelen işçi sınıfının bu egemenli sürdürebilmesi ve süregiden sınıf mücadelesinde geriye düşülmemesi için hem sınıfın öncü partisine ve hem de devletin sınıfsal baskı mekanizması olan niteliğine ihtiyaç var. Parti bu sınıfsal mücadelenin yitirilmemesi ve devlet de bu sınıfsal mücadelede proletarya güç verdiği için gerekli iki organ ve mekanizmadır. Bu ikisi olmadan proletaryayı içte ve dışta yenilerek iktidarını yitirmiş iç ve dış sermayeye karşı ayakta tutabilmek mümkündür ve ne de bunlar olmadan merkezi planlamayı hayata geçirebilmek ve piyasanın kaotik yapısından kurtulabilmek mümkündür. Ayrıca adı üstünde geçiş toplumu olan sosyalist formasyondan komünizme yani sınıfsız ve devletsiz yapıya yürüyebilmenin somut adımlarını atabilmek ve yeni bir insan yeni bir toplum oluşturabilmenin önünde toplumsal dönüşümleri gerçekleştirebilmek olasıdır. Parti ve devlet olmadan bu temel işlevler başarılamaz. Sınıfsız toplum dünya genelinde hayata geçirilemediği sürece parti de olacaktır, siyaset ve devlet de...

Parti ve devletin varlığı ne kadar önemliyse, halkın tabandan tavana bütün kararlarda etkin bir güç olarak devrimci bir rol oynaması da o kadar önemlidir. Halık proletarya öncülüğünde devrime katılması, sonrasındaki toplumsal dönüşümler döneminde de devam etmek zorundadır. Halkı bu toplumsal dönüşümün temel öznesi olarak görmeden bu dönüşümlerin salt yukardan aşağıya biçimlenmesi de uzun vadede sorunlar yaşatmaktadır. Reel sosyalizm döneminde bu hata başka pek çok hata ile birlikte yapılmış ve sonuçta, süregiden sınıf mücadelesi yitirilerek kapitalizme geri dönüşün kapıları açılmıştır.Proletaryanın çıkarları eninde sonunda doğrudan doğruya proletaryanın elinde olmalıdır. Parti ve devlet bir yandan toplumsal dönüşümleri gerçekleştirirken bir yandan bu toplumsal dönüşümlere halkın tamamının veya büyük bir çoğunluğunun katılabilmesinin önündeki zorlukları aşabilmenin yollarını da bulabilmelidir. Sosyalist demokrasi parti ve devlet varlığının üzerine bir toz bile kondurmadan, halkın bütün kararlarda etkin olabilmesinin sağlanabilmesine yönelik olmalıdır.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]