Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Siyasi ve ideolojik söyleşiler

2015'in son röportajını Kemal Okuyan'la yaptık: Sokak tek şartla yine hareketlenir

Kemal Okuyan 2015'i tek kelime ile "kötü" olarak değerlendirirken, toplumsal mücadeledeki "geri çekilme" görüntüsünün temelinde gelişmeleri "anlayamama, anlamlandıramama" sıkıntısı olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Dolayısıyla sokakların boşalması normal ama kalıcı değil. AKP’nin sokağı tasfiye şansı yok. Sol hoşnutsuz kesimlere gerçek bir seçenek sunarsa, sokak yine hareketlenir."

Resim Ekleme

Volkan Algan

2015'in son röportajını Komünist Parti Merkez Komite üyesi ve soL yazarı Kemal Okuyan ile   yaptık. Türkiye ve dünya açısından pek de iyi geçmediği belli olan 2015'i nasıl değerlendirdiğini sorduk, 2016 için öngörü ve beklentilerini aldık.

Çok genel bir soru olacak ama geçtiğimiz yıla kuşbakışı bakınca gözünüze çarpan ne oluyor? 2015’in belirleyici, akılda kalan tarafı ne olacak sizce Türkiye açısından?

Kötü. Bu dünya düzeninde geçirdiğimiz her yıl “kötü”dür. Ama bunun ötesinde “kötü”. Dünyada da kötü, Türkiye’de de. Sermayenin, gericiliğin saldırılarına karşı henüz yanıt üretilebilmiş değil. Bunu umutsuzluk anlamında söylemiyorum. Ama genel tabloya baktığımızda 2015’i iyi hatırlamak için bir neden yok. Suriye’de emperyalizm destekli gerici çetelerin belinin kırılmaya başlaması bu tabloyu fazla etkilemediği gibi kuşkusuz sevindirici, olumlu bir gelişme olmasına karşın, başka olumsuzlukları da beraberinde getirecek bir yan var Suriye’deki dengelerin değişiminde. Evet, tek sözcükle ifade etmek gerekiyorsa, 2015 kötüdür.

2015 yılı bir açıdan katliamlar yılı oldu. Suruç ve Ankara katliamları Türkiye’nin tarihi boyunca pek alışık olmadığı türden olaylardı. Şu anda Kürt illerinde yaşananlar ortada. Siz Türkiye için de yeni sayılabilecek bu katliamlar sürecini nasıl yorumluyorsunuz? Buna alışmamız mı gerekiyor, Türkiye’de siyaset artık bu şekilde mi yapılacak?

Kötü derken biraz da bu vardı elbette ama yeni değil katliamlar. 1 Mayıs’ı, Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı, 1990’lardaki kontrgerilla vahşetini yaşamış bir ülkede katliamlarla siyaset yapılmasına yeni diyemeyiz. Kuşkusuz yeni bir yan var bugün dünyada ve Türkiye’deki “katliam”larda. Özellikle Suruç ve Ankara için söylüyorum, ne zaman nereden vuracağı belli olmayan bir siyaset tarzı bu. Daha kalleş. Ve bu anlamda daha fazla mühendislik kokuyor. Bütün bu katliamlarda devlet, istihbarat örgütlerinin parmağı var. Ancak 1 Mayıs’ı, Çorum’u, Maraş’ı, Sivas’ı incelediğimizde son derece kaba ideolojik-siyasal referansları belirgin girişimler görüyoruz. Bugün ise daha ince hesaplar söz konusu. Kimi görünen, kimi hemen görünmeyen. İdeolojilerin, programların belirsizleştiği, ilkelerin tamamen bir kenara atıldığı bir siyaset ikliminde komplolara, katliamlara, kirli siyasete alan açılıyor. Bana göre bu siyaset iklimini en iyi temsil eden aktör IŞİD. Yaratıcılarıyla savaşan ama savaşırken bile yaratıcılarına hizmet eden “modern” zamanların siyasi hareketi.

Bu katliamlar nedeniyle ülkenin terörize edilmesinin bir sonucu olarak 2015 yılında siyasetin sokaktan neredeyse tamamen tasfiye edildiğini   görüyoruz. AKP çıkardığı yasalarla, polis terörüyle bile bunu başaramamıştı. Açık ki insanlar artık korkuyor, haksız da sayılmazlar. Fakat sol siyaset sokaklardan, kamusal alanlarda var olmaktan vazgeçemez. Bu handikap nasıl aşılacak?

Bugünkü geri çekilmeyi tek başına korkuyla açıklarsak yanlış yaparız. Bugünkü geri çekilmenin kaynağında anlayamama, anlamlandıramama ve emin olamama da var. Türkiye’de siyasi iktidarın karşısında duran toplumsal kesimlerin ne yazık ki iki temel referansı var. CHP ve HDP. CHP ve HDP 2013’ten bu yana söz konusu toplumsal kesimlerin kafasını karıştırmak için her şeyi yaptı. AKP’yle nihai bir hesaplaşma için CHP’de toplananlara Kılıçdaroğlu “o kadar da merak edecek bir şey yok, her şey meşru ve olağan bir biçimde sürüyor” demekte. Sınıfsal ve ideolojik açıdan belirsizlikler ve çeşitlilikler içeren bu kesim 2013’ten daha az tepkili değil ama orta sınıf ideolojisinin girdilerine bugün daha açık. HDP ise daha radikal arayışları olan kesimlerle Kürt sorununun “aman huzurumuz bozulmasın” gerekçesiyle çözülmesini isteyen kesimleri “liberal” bir çizgide buluşturduktan sonra şimdi son derece “sert” bir kavgada taraf olmaya çağırıyor! Kaynar sudan, donma noktasındaki suya, sonra tekrar kaynar suya… Dolayısıyla sokakların boşalması normal ama kalıcı değil. AKP’nin sokağı tasfiye şansı yok. Sol hoşnutsuz kesimlere gerçek bir seçenek sunarsa, sokak yine hareketlenir.

Türkiye’de iç siyasetin AKP tarafından tasfiye edildiğini görüyoruz. Kürt siyasetini bir kenara koyarsak, onun imkânları ve şartları daha farklı, muhalefet partileri olmasa sanki hiçbir şey değişmeyecek. Keza HDP’nin de çatışmanın arasına sıkıştığı, çözüm masasına çağrının ötesinde bir politika üretemediği görülüyor. Diğer taraftan bu tabloyu lehine değiştirme imkânı olan sosyalist hareketin de özellikle Kasım seçimlerinin ardından pek sesi çıkmıyor. Niye böyle ve ne yapmalı?

Düzen muhalefetinin bu hali yeni değil. Arada bir 7 Haziran parantezi açıldı ve AKP bu parantezi hızla kapattı. Çünkü burjuva muhalefetinin tüm bileşenleri hayata AKP içinden bakıyor, oradaki gelişmelere ya da işte çözümlere filan odaklanıyor. Sonuçta AKP’nin içi cadı kazanı gibi belki ama burada gerçek bir siyaset yok. Saray entrikaları, kelle almalar, akçalı hesaplar var ama siyaset yok. Sosyalist harekete gelince… Ben bugün ortak bir adlandırmayı hak eden, birbiriyle etkileşim içinde olan bir “sosyalist hareket” olduğuna inanmıyorum. Yanlış anlaşılmasın, Türkiye’de farklı yapılarda sosyalistler olmadığını söylemiyorum, ne haddime, söylediğim ortak özellikleri olan bir “sosyalist hareket” bugün yok. Herkes önce kendi kararını verecek, kendi rotasını belirleyecek, sonra birlikte yürümek için ortak zemini olanlar yürüyecek. Bugün geçiştirerek, kararsız, ne öyle ne böyle duruşlarla sol bir çıkış yapamaz. Bir de izninizle bir şey eklemek istiyorum. “Kasım seçimlerinden sonra pek ses çıkmıyor” ifadesi, öncesinde çıkan sosyalist bir ses olduğunu varsayar. Kasım’dan önceki günahların bedeli ödeniyor bugün.

Şimdi bir anayasa tartışmasının açılacağı anlaşılıyor. Erken bir soru belki ama sizin bu konudaki tutumunuz ne olacak?

Hiç de erken değil. Komünist Parti, bugünkü siyasi iktidarın halkın önüne koyacağı her anayasa taslağını peşinen reddedecek ve bu doğrultuda etkili bir çalışma yürütecektir. Efendim şu madde iyiymiş, yetmiyormuş ama evetmiş, yok böyle bir şey. Noktasına, virgülüne kadar karşı çıkacağız ve arka planını sergileyeceğiz. Bu kadarını söyleyebilmemiz için partinin yetkili kurullarının toplanmasına gerek yok. Bu kadarını söylemek için bir yetkili kurulun üyesi olmaya gerek yok. Komünist Parti’nin kuruluş-varlık felsefesiyle ilgili şeyler bunlar.

Komünist Parti açısından 2015 yılı nasıldı ve buradan devamla 2016 yılı için beklenti ve öngörüleriniz açısından ne söylemek istersiniz?


Bu soruya “kötü” diyemem. Memleket ve dünya “kötü”yken parti için “iyi” diyebilmek de kötü bir şey aslında ama bir düzlem farkı var burada ve bunu gizlemiyoruz. Türkiye’de işçi sınıfı, onun örgütleri zayıf. Bu zayıflığın giderilmesi bir yana, geride bıraktığımız dönemde Türkiye komünist hareketi bir tasfiyenin eşiğine geldi. Bunun atlatılması ve yeniden etkili siyaset için zemin yakalanması anlamında “iyi”. Yoksa kendimizi kandıracak değiliz. Öte yandan umutluyuz da.

Az önce “tasfiyenin eşiği” dediniz. İster istemez, TKP’de yaşanan iç kriz akla geliyor. Bunun sonlandığı düşüncesinde misiniz?


Konunun sadece TKP ile ilgili boyutu yok. AKP Türkiye’sinin çürütücü etkisi, dünyada ve Türkiye’de sola dönük eşi benzeri olmayan ideolojik kuşatma hemen herkesi etkiledi, değişik sonuçlar doğurdu. Sonuçta yeterince güçlü değilmişiz ki, bunları yaşadık. Dersler çıkardık dürüstçe ve yolumuza devam ediyoruz. Krize taraf olanlar tercihlerini yaptı ya da yapıyor. Partimiz de programıyla, siyasetiyle, örgütüyle bir yandan yeni insanlara ulaşıyor, onları sosyalizm mücadelesine kazanıyor bir yandan da tercihi samimiyetle aynı olan ama ayrı düşenlere el uzatıyor. Burası komünistlerin ocağıdır; komünistlerin yeri Komünist Partisidir.

Yılbaşını nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz?

Öngörülmedik bir soru bu ama kısaca yanıtlayayım. Ailemle, evimde, sakin ve sıradan. Gericiler “yeni yıl kutlaması olur mu” türünden saçmalıyor diye inadına göbek atacak değiliz. Yeri gelmişken, soL emekçilerine ve bütün halkımıza esenlikler diliyorum yeni yılda.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]