Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları
31.12.2015- 10:36

Yeni yıl dileği…
Aydemir Güler


2008 yılında Felaketin Eşiğinde başlığıyla bir broşür yayınlamıştık TKP olarak.

Niyetimiz felaket tellallığı yapmak, insanları korkutmak değildi. Korkunun yaratacağı bir infial veya enerjiden yarar umuyor olamazdık.

Halkı uyarmak, bunun için de öncelikle sol kamuoyunu ikna etmek istiyorduk. Solda ideolojik hegemonya dediğimiz tumturaklı ifade, insanların sola kulak kabarttıklarında düzgün, tutarlı bir tını algılayabilmeleriyle ilgilidir. Birinin felaket dediğine başkası demokratikleşme, asker vesayetinden çıkış gibi güzellemeler yazıyorsa, vatandaş ne yapsın?

Bütün çabalarımıza rağmen ve hatta 2010’un 12 Eylül’ündeki kısmi anayasa referandumunda solun en önemli hareketleri “hayır”da buluştularsa da, vatandaşın soldan edindiği tını veya izlenim düzgün ve tutarlı olmadı. Yetmez ama evet’çilik ve Kürt milliyetçiliği bulaşmıştı bir kere. CHP’cilikse, sol tarihin derinliklerinden geliyordu hâlâ. En fazla bunlar iz bıraktı “sosyalist sol” denince.

2015’te, işte o “sosyalist sol” her şeyden önce tutarsızlığıyla kendini önemsizleştirmiştir. Haziran’da neredeyse devrim kutlaması yapıp, Kasım’da hayata küsmek; olur mu!

2015’te, çifte sosyal-demokrasimizin milliyetçilikler ve liberallikler çemberine direnen ve yeniden sağlıklı bir örgütlenme dinamiği yakalayan bizim hattımız var oldu, bir de.

Geride kalmasına saatler kalan eski yılın belki de tek veya en iyi şeyi, bizim memlekette insanın boyun eğmeyeceğini ilan eden ve kendi örneği üstünden dosta düşmana gösteren bir birikimin sürdürülmesidir. Önce inadına, gerekirse onur adına. Giderek yeniden insanlığın gereği olarak.

Madem öyle biz bu yeni yılı umutla kutlarız!

Diğer yandan, sekiz yıl sonra artık felaket uyarısı yapmanın pek bir anlamı kalmadığını unutmamalıyız. Tehlike geçtiği için değil tabii ki… Tersine, dünya savaş hazırlıklarıyla ısındı. Olası savaşın cephesinin boydan boya Türkiye’den geçeceğine ilişkin hayli veri birikti. Türkiye’yi ise, paçayı kurtarmak için herkesi yakmaya hazır ve mahkûm bir çetenin yönettiği açıklık kazandı. Gericiliğin karanlığı, “insan”a beslenen delice düşmanlık, şiddete çok alışkın bizim toplumumuzda bile öldürmenin görülmemiş biçimde sıradanlaşması, bunlara eşlik eden çaresizlik…

Hepsi doğrudur. Ancak savaşa, iç savaşa ve diğerlerine işaret eden bir yeni eşik tarifi için 2016 çok geçtir. Türkiye’nin “biz”e kulak kabartacak olan yarısı, biliyoruz biliyoruz, diyecektir; “fırsat bulsak kaçacağız zaten.”

Milyonlara hep birden piyango çıkmayacağına göre, biz tehlikeye işaret ettikçe, izleyicilerimiz, ya ABD ya AB korumasına hayırhah bakar olacaklardır, en fazla.

2016’ta felaket tellallığı algısı bizden uzak olsun. Bizim tınılarımız memleketin yaşanmaya değer olduğunu salgılasın. İlle de, geride kalan yılın belki tek veya en iyi şeyine, insanlığın örgütlenmesine bağlansın bu salgı. Bütün güzelliklerin mücadeleden doğduğuna yani…

Örgütlü bir yıl diliyorum…

umut  |  Cvp:
Cevap: 1
31.12.2015- 10:41

Yeni yılınız Küba olsun
İlker Belek



Küba devrimi 1 Ocak 1959’da gerçekleşti. Her 1 Ocak Küba’dır, Küba yeni bir yıldır.

Küba devrimi yola sosyalist olarak çıkmadı


Devrimi gerçekleştiren ve Castro’nun da içinde yer aldığı oluşum 26 Temmuz Hareketi olarak tarihe geçti.

Devrim halk sınıflarının diktatörlüğe karşı birikmiş öfkesiyle, devrimci Hareket’in Sierra Maestra dağlarında buluşmasıyla mayalandı. Devrimcilerin akıllarında rejimin nasıl inşa edileceği ve neye benzeyeceği konusunda netlik yoktu. Hele hele sosyalizm yönünde hiç bir belirti bulunmuyordu. Ancak tek bir şey kesindi: Devrim yurtsever, halkçı, Amerika karşıtı ve bağımsızlıkçı bir çizgide olacaktı.

1960 yılında Amerikan ablukası başladı. ABD Küba ve Castro’ya yönelik pek çok sabotaj ve suikast örgütledi. Ekonomik, siyasi ve askeri operasyonları eş zamanlı olarak gündeme sokup bu antiemperyalist düzenin işini daha işin başında bitirmek istiyordu.

Küba’nın imdadına Sovyet sosyalizmi yetişti. Küba ablukayı sosyalizmin desteğiyle aştı. Sosyalist blok sayesinde tıpta teknolojik atılım kaydetti. Küba’nın aşı teknolojisini Çekler kurdular. Bu uluslar arası dayanışma kısa süre içinde sosyalizm tercihinin oturmasını sağladı. Küba 1962 yılından itibaren toplumsal yaşamı sosyalist planlamayla inşaya yöneldi.

Sovyetlerin dağılması kırılma noktası oldu

Sosyalist sistem işbölümüne ve dayanışma zeminine oturur. Küba ekonomisi için hayati önem taşıyan pek çok girdi sosyalist ülkelerden geliyordu. Örneğin petrol, buğday. 1990’da Sovyetler dağılınca Küba ekonomisi beş yıl içinde %60 küçüldü ve siyasi olarak yalnızlaştı. Bu noktadan sonra güvenebileceği tek güç yalnızca kendi halkının örgütlülük ve siyasi bilinci ile Marksizm’in kuramsal birikimiydi.

Son 25 yıldır Küba bu zeminde yol alıyor. ABD fazla ilerleyemeyeceğini, dağılacağını sandı. Ablukayı sıkılaştırdı. Toricelli, Helms Burton, vb özel yasalar çıkardı. Başaramadı.

Küba, her saldırıya, her emperyalist yasaya, yurtseverlik bilincini yükselterek, antiemperyalist konumlanışını güçlendirerek, halkını bu değerler etrafında örgütleyerek ve ekonomiyi rahatlatacak değişik politikaları yaşama geçirerek yanıt verdi.

Aynı anda Latin Amerika birliği yolunda ekonomik ve siyasi politikalar geliştirdi. Antiemperyalist bilinci bütün Latin Amerika’da yaymaya, Amerika’nın bölgedeki siyasi ve ekonomik hakimiyetini kırmaya çalıştı. Bu girişimlerin sonucu olarak Chavez Venezüela’sıyla ilişkilerini özel olarak kurguladı.

Küba, hangi alanda başarılıysa bunu sosyalizme borçlu


1990 sonrası ablukası Küba’yı özellikle yeşil tarıma yönlendirdi. Bugün sürdürülebilir kalkınmada birinci olmasını buna borçlu. Küba çevre dostu tarımı, kent tarımını özel olarak destekliyor.

Abluka ve sosyalizmi geliştirme hedefi Küba’yı insani gelişme için yatırım yapmaya yöneltti. Sosyalizm insan demektir ve insani gelişmeye yapılacak yatırımlar sosyalizmin karakterini oluşturur. Böylece çevre konusuyla birlikte, sağlık ve eğitimde de dünya birinciliğine oturdu. Bugün dünyanın en verimli sağlık sistemi Küba’da. Dünyanın en etkili okuma yazma programı (“yapabilirim”) Küba’nın eseri. Küba bütün aşılarını kendisi üretiyor. 100’den fazla ülkede Kübalı sağlıkçı ve eğitimciler hizmet veriyor. Dünya Bankası bile Küba sağlık sisteminin birincilik konumunu onaylıyor. UNESCO “yapabilirim”i bütün ülkelere örnek gösteriyor.

İnsanlık Küba’ya borçlu


Sosyalizmi tercih etmemiş olsaydı Küba’nın herhangi bir üçüncü dünya ülkesinden hiçbir farkı olmazdı. Küba sosyalist olduğu için başarılı, bağımsız, eşit ve onurlu.

Ancak insanlık da Küba’ya ve Küba halkına çok şey borçlu. Dünyada acaba kaç halk 55 yıldır kesintisiz sürdürülen bir ablukaya bütün mütevazılığıyla dayanabilirdi. Küba halkı bunu başardı.

Küba bütün olanaksızlıkların içinden sosyalizmi çıkardı, yaşattı. Bundan sonra başına ne gelirse gelsin, şimdiye kadar yaptıkları insanlığın sosyalizm mücadelesindeki yolunu pırıl pırıl aydınlatacak. Kıymetini bilmek gerekir.

Bütün başarılarına rağmen Küba önemli sorunlarla boğuşuyor

Abluka Küba halkını çok yordu. Dile kolay. Kesintisiz 55 yıl. Gündelik yaşamdaki pek çok tüketim maddesinin karşılanması konusunda hala sıkıntılar yaşanıyor. Bir dönem benzin olmadığı için, traktörler depolara çekildi, tarlalar kara sabanla sürüldü. Suları dezenfekte edecek klor ithalatı ABD tarafından engellendiği için bağırsak enfeksiyonları salgın yaptı. Otobüs kuyrukları bütün zamanların en önemli sorunu. Kübalıların zamanı en çok işe gidiş gelişle geçiyor. Hastanelerde tıbbi malzeme bulunamadığı için ameliyatların yapılamadığı oldu. Konut açığı hala devam ediyor. Devlet her vatandaşa parasız konut verme sözünü yerine getiremiyor. Bütün bunlar sosyalizmde inat etmenin, emperyalizme teslim olmamanın faturası olarak dayatılan ablukanın yarattığı sorunlar.

Küba son 10 yıldır sorunlarını çözmek için piyasacı ilişkilere kısmi derecede izin veren bir yapılanmaya gidiyor. Kaçınılmaz olarak Küba vatandaşlarında bireyci bir ideoloji gelişiyor. Yüksek eğitimli Küba halkı devletin verdiği işi beğenmeyebiliyor. Bir hekim, Dolar bahşişi toplamak için otelde garsonluk yapmayı tercih edebiliyor.

Bunlar piyasanın kaçınılmaz sonuçları. Küba devlet yönetimi sorunların farkında olarak, bir tür geçiş dönemi planlıyor. Sovyetlerin, 1920’lerde yaşama geçirdiği NEP politikası gibi. Küba yönetimi bu riski halkla birlikte üstleniyor. Bütün siyasi kararlar halkla birlikte alınıyor.

Küba’nın bu mücadelede kaybetme ihtimali şüphesiz var. Ancak kazanma ihtimalini daha güçlü kılan halkın siyasete katılımının özellikle planlanmış olması.

Ne diyelim: Küba’mız kutlu olsun. Küba yol göstermeye devam etsin. Küba’nın yoluna girelim. Sosyalizm mücadelesini kendi memleketimizde yükseltelim. Onun bunun peşine takılmayalım. Yolumuzu şaşırmayalım. 2016 böyle yaşansın. Bu, Küba’ya, dostlarımıza, halkımıza vereceğimiz en büyük yeni yıl armağanı olacaktır. Küba devrimi dünya sosyalizm mücadeleleri gelişirse yükselir.

umut  |  Cvp:
Cevap: 2
31.12.2015- 10:53

İnsan aklıyla alay etmek
Ali Rıza Aydın


İnsan aklıyla alan edilen bir yıl geride kaldı.

Yılın son günü yazmak, yılı özetleme sorumluluğu yüklüyor. Benim özetim kısaca bu giriş tümcesi: İnsan aklıyla alay edilen bir yıl geride kaldı.

7 Haziran’dan 1 Kasım’a, seçimleri yenilerken “demokrasi” diye diye alay ettiler.

Hükümeti bırakmayarak, anayasal cumhurbaşkanı statüsünü değiştirerek, ifade ve basın özgürlüğünü casusluk olarak göstererek alay ettiler.

Cinayetlere iş kazası diyerek, katliamları kanıksattırarak alay ettiler.

Kentlerde evlerine hapsedilen, baskı ve şiddete maruz kalan, kurşun yağmuruna tutulan insanları, toptan “terörle mücadelenin uzantısı” diye ilan ederek alay ettiler…

“Devletimiz hukuklu, yargımız bağımsız” diye alay ettiler.

Önceliğiniz ya da listeniz ne olursa olsun, kendinizi olayların haber zincirinden kurtarıp biraz düşünürseniz, birilerinin, düzen ve istikrar adına insan aklıyla alay ettikleri bir örümcek ağı içinde bulursunuz kendinizi. Buna, insanın yok sayılması da denilir, yok sayılan insanın sürüleştirilmesi de…

Son olarak, sokağa çıkma yasağı nedeniyle yapılan bireysel başvurulara ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı bile tek başına alay örneği…

Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Hakkari, Muş ve Batman illerinde, kimi ilçeleri ve yerleşim yerlerini kapsayan ve seri hale gelen sokağa çıkma yasakları için hak ve özgürlük ihlali gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapıldı; hak arama yolu kullanıldı. Dikkatinizi çekelim; kurşunları, bombaları, yaralanma ve ölümleri, delik deşik olmuş binaları, okulları ve kullanılamaz hale gelen eşyaları konuşmuyoruz. Sokağa çıkma yasağı nedeniyle ortaya çıkan hak ihlalini konuşuyoruz.

Başvurucular, hak ihlali nedeniyle tedbir istediler.   Ve Anayasa Mahkemesi, tarihinin en hızlı kararlarından birine imza attı. Hem de bir tatil günü… 25 Aralık Cuma günü öğleden sonra yapılan başvuruyu 26 Aralık Cumartesi günü sonuçlandırdı.

Bu hız, hantal ve gecikmiş bir yargı ortamında kutlamaya değer gözükebilir. Ancak olay bu kadar biçimsel ve basit değil.

Kutlanan hız, hak ihlali tespiti yapmıyor, sokağa çıkma yasağı nedeniyle hakların ve özgürlüklerin ihlal edilmediği tespitini yapıyor. Diğer deyişle “hak ve özgürlük asıl, sınırlama istisnadır” temel hukuk ilkesini tersine çeviriyor; “sınırlama asıl, hak ve özgürlük istisna” ilkesine geçiyor. Hem de, yasak kararının yasal olarak yetkisi olmayan bürokratlar tarafından alınmasını ve hakların sınırlandırılmasına ilişkin sıkı anayasal ilkeleri görmezden gelerek.

Garabet, bununla da sınırlı değil. Anayasa Mahkemesi, sokağa çıkma yasağı nedeniyle hak ve özgürlük ihlali olmadığı savını, kamu görevlilerinin beyanlarına dayanarak yapıyor; yani sokağa çıkma yasağı kararını vererek hak ve özgürlük ihlaline sebep olanların beyanlarına dayanıyor. Yok efendim şöyleymiş, yok efendim böyleymiş, 112 ve 115’e telefon gelmemiş, sorun yokmuş…

Yargılamanın başka bir alanından örneklersek, sanık, kendi lehine tanıklık ya da bilirkişilik yapıyor ve aklanıyor.

Yaşam hakkı mı? Evlerinde yaşıyorlar, telefonları da çalışıyor ya…

Bebekler ve çocuklar mı ölüyor? Çatışmalarda olur böyle şeyler…

Bu kamu görevlileri, kanunsuz emirleri yerine getiriyorlar. Kanunu keyfi yorumlayıp hukuku yok sayıyorlar. Tarihte olmadığı şekilde iktidar partisine biat halindeler; ne istenirse yapıyorlar. Kamu görevlisi olduklarını unutup, parti görevlisi gibi çalışmayı tercih ediyorlar.

Yılın sonuna rastlayan bu bireysel başvuru kararı, bir kez daha gösterdi ki, hukuk ve yargı, hak aramada çözümleyici değil; tam tersine hak ihlallerini yapanlara destek verici, düzeni besleyici…

Birkaç iyi karar örneği mi var? Geçiniz, kötülük dünyasının umurunda bile değil. Cezaevinden yapılan bir bireysel başvuruya, “cezaevi koşullarını düzeltin” kararı çıkıyor; kentlerin ve giderek ülkenin cezaevileşmesine gözler kapatılıyor.

Olaylar 2015 yılında da gösterdi ki, kapitalizmin ve emperyalizmin, terörü yaratıp, onunla mücadele adına halkı baskı ve şiddet altında tutma savı geçerliliğini hep koruyor.

İnsan aklının yendiği gericilik, mezarından kalkıp insan aklıyla alay ediyor.

Göz göre göre, insanların gözlerinin içine baka baka, sermaye iktidarı ve siyasal iktidar tarafından insan aklıyla alay ediliyor; sözlerde, eylemlerde, medyada, seçim sandığında, hukukun satırlarında, yargı kararlarında, hemen her ortamda alay ediliyor.

Yalanla, talanla, kavramlar tersine bükülerek, maskeler takılarak, kandırılarak alay ediliyor.

Muhalefet yapılıyormuş, mücadele ediliyormuş gibi gösterilerek alay ediliyor.

Darbe anayasası değişecek diye, darbenin toplum üzerindeki koşulları ağırlaştırılarak alay ediliyor.

Ve insan aklı gölgeleniyor, gölgelendikçe kararıp paslanıyor. Paslandıkça, kulluk düzenine açık ya da örtülü biat artıyor.

İnsan aklıyla alay edenlere, akılları gölgeleyenlere gerçek yanıtı emekçilerin “sınıf aklı” verecek.

Sınıf aklıyla ve mücadelesiyle donanmış güzel yıllara…

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
31.12.2015- 17:25

İstanbul'dayım.
Dışarıda lapa lapa kar yağıyor; soğuk.
Aniden bastırdı kara kış.

Baştan sona üşürken memleket güneydoğu insanı aylardır kavruluyor. Can güvenliği yok, huzur yok; korku alabildiğine. Ölüm kol geziyor Diyarbakır sokaklarında!

Çocuklar ise her yerde çocuk; İstanbul'da, Cizre'de, Sur'da...
Kartopu oynuyorlar.

Ve yeni bir yıla girmeye saatler kaldı.
Duygular, düşünceler, gelecek beklentileri...
İstanbul ayrı, Diyarbakır ayrı...

Kar yağıyor, durmadan yağıyor kar, lapa lapa...
Ve memleket üşüyor.

2016'nın daha güzel bir memleket özlemimizi yakınlaştırması ümidiyle...

yura  |  Cvp:
Cevap: 4
31.12.2015- 20:42

Resim Ekleme

munzur  |  Cvp:
Cevap: 5
01.01.2016- 21:32

Dündar ve Gül'den 2016 mesajı: Yeni yıl korku duvarını aşacağımız fitili ateşlesin


CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Can Dündar ve Erdem Gül'ü Silivri'de ziyaret ederek, gazetecilerin yeni yıl mesajını aktardı

Resim Ekleme

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, yılın ilk gününde MİT TIR’larına ilişkin haber ve görüntüleri yayımladıkları gerekçesiyle tutuklanan gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’ü Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Tanrıkulu, yaptığı görüşme sırasında Dündar ve Gül’ün kendisine teslim ettiği yeni yıl mesajını da paylaştı. Mesajda ülkenin adeta bir büyük hapishaneye döndüğünü söyleyen Dündar, “Yeni yıl korku duvarını aşacağımız fitili ateşlesin" dedi.

Gazetecilerin tutuklu bulunmasının demokrasi ve özgürlükler açısından "yüz karası" olduğunu söyleyen Tanrıkulu, "Yılı Silivri’de karşılamamalıydık. Bu yıl özgürlükler açısından kötü başladı ancak umarım hem basın hem de insan hakları açısından daha umut verici bir yıl olur” dedi.

Tanrıkulu, Dündar ve Gül’ün yeni yılı kitap okuyarak karşıladığını belirterek, “Eskiden üç kişilik koğuşa beş kişi koyarlardı. Şimdi üç kişilik yere tek kişi koyuyorlar. Buradaki amaç birbirleriyle görüşmeleri engellenerek yalnızlaştırmak ve umutsuzlaştırmaktır. Kin ve nefret burada da sürüyor. Ancak bunu başaramıyorlar” dedi.

Dündar ve Gül’ün yeni yıl mesajları şöyle:

Can Dündar:

"Sevgili dostlar.

Yeni yıla hapiste girmek nasipmiş. Ama televizyonda izledim. Korku herkesi eve hapsetmiş. Ülke, bir büyük hapishane adeta. Yeni yıl, cesaretle o korku duvarını aşacağımız, yıkacağımız fitili ateşlesin. Tüm nöbetçilerimize yürekten teşekkürler."

Resim Ekleme  

Erdem Gül:

"Dışarıdaki dostlara duvarların arkasında ülkeden “tecrit” edilmiş olsak da varlığınız sayesinde 2016’ya yalnız girmedik. 2015 çok acılı bir yıldı. 2016’nın ilk saatleri açısından henüz bir ışık yok. Ama umutlarımız, isteğimiz ve korkusuzluğumuzla 2016’yı daha yaşanır bir yıl yapmak elimizde. Sevgiler. İyi Yıllar"

Resim Ekleme

KAYNAK : T24

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]