Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Dünyadan

Suriye'ye kimyasal geçisiyle ilgili tek zanlı ülke Türkiye

Resim Ekleme

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Suriye’deki muhalif güçlere kimyasal madde sevkiyatı konusunda komşu ülkeleri uyardı. Türkiye, kimyasalların geçişiyle ilgili tek zanlı ülke konumunda.

(soL - Haber Merkezi) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Suriye’deki kimyasal silahların güvenli bir biçimde alınıp yok edilmesi kararını oy birliği ile onayladı. Kararda, Suriye’deki kimyasal silah kullanımının uluslararası hukuk açısından ciddi bir ihlal anlamına geldiği vurgulanırken, kararın muhatabı olarak Suriye devleti kadar bu ülkedeki gayrıresmi güçler ve komşu ülkeler de gösterildi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi karar metninin 3 ayrı maddesinde, Suriye’ye komşu ülkelerden yapılan kimyasal silah veya silah yapımında kullanılacak madde sevkiyatına atıfta bulunuldu. Bu maddeler, soL gazetesinin de ayrı günlerde manşetlerine taşıdığı, gayrıresmi yollarla Suriye’ye sokulan sarin gazı iddiaları nedeniyle Türkiye’yi işaret ediyor.

Şüpheler Türkiye’de toplanıyor
Türkiye Suriye’yle en uzun kara sınırına sahip komşu ülke olarak, Suriye’deki silahlı muhalif unsurları destekliyor ve Adana’daki sarin gazı davası iddianamesinin de ortaya koyduğu gibi, kimyasal silah yapımında kullanılan maddelerin Türkiye üzerinden aktarıldığı iddiaları uluslararası kamuoyunda uzun süredir konuşuluyor. Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, üç gün önce Washington Post gazetesine verdiği röportajda, Şam’daki kimyasal saldırıda ev yapımı sarin gazı kullanıldığına ve bunun Mart ayında Halep’te kullanılanla aynı olduğuna dair ellerinde kanıt olduğunu söylemiş, 21 Ağustos saldırısının arkasında Türkiye’nin olabileceği imasında bulunmuştu.

Kararların cevapladığı sorular
Suriye’deki kimyasal silahların yok edilmesiyle ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı, nihai olarak onaylanmadan önce üzerinde en çok durulan başlıklar; herhangi bir ihlal durumunda doğrudan bir askeri yaptırım öngörüsü olup olmayacağı, Birleşmiş Milleter Antlaşması’nın 7. bölümünün nasıl işletileceği, Suriye devletinin tek muhatap olarak anılıp anılmayacağı ve daha önce ertelenen Cenevre Konferansı’na bir atıf olup olmayacağıydı.

Oy birliğiyle onaylanan metinle birlikte, bütün bu soru işaretleri de netleşmiş oldu. BMGK kararında, Suriye’de kimyasal silahların imha edilmesiyle ilgili bir ihlal durumunda doğrudan askeri güç kullanımını gerektiren bir hüküm bulunmuyor. Rusya devlet televizyonuna röportaj veren Lavrov, bu konuyla ilgili şunları söyledi: “Tasarı güç kullanımını içermiyor. Eğer Suriye’deki taraflardan biri hükümet ya da muhalefet, BM denetçilerinin işini engellerse ya da kimyasal silah kullanırsa bu durum Güvenlik Konseyi’ne rapor edilecek. Eğer kimyasal silah kullanıldığı açık bir şekilde ispat edilirse, BMGK 7. bölümü devreye sokarak harekete geçecek.”

Onaylanan karar tasarısı, Suriye devletini de tek muhatap olarak görmüyor. Hatta, gayriresmi örgütlenmelere yapılan atıflar, Suriye’de muhalif askeri güçlerin elinde de kimyasal silah bulunduğuna ilişkin bir uluslararası kabul olduğu şeklinde yorumlanabilir. Dahası, 18 ve 19 numaralı kararlar, kimyasal silah veya silah yapımında kullanılan maddelerin sevkiyatı konusunda komşu ülkelerin sorumluluklarını hatırlatıyor. Bu konuda en ciddi hüküm 21. maddede yer alıyor ve gayriresmi sevkiyat yapılması durumunda 7. bölümün devreye sokulacağı belirtiliyor. Metinde komşu ülkelere yapılan atıfla ilgili Lavrov, BM’nin, Suriye’deki kimyasal silahların muhalefetin eline geçmesine müsaade etmemesi gerektiğini söyledi ve “Tasarıda, BM’ye üye tüm ülkelerin, özellikle Suriye’ye komşu devletlerin, kendi topraklarının muhaliflere kimyasal silah tedariki amacıyla kullandırılmaması için tüm önlemleri alması gerektiği özellikle vurgulandı” dedi.

BM’den Cenevre Konferansı çağrısı
Kararlarda dikkat çekici bir başka madde ise Suriye’deki karışıklıkla ilgili uluslararası bir konferansın acilen toplanmasını öngören 17. madde. Bu maddede Suriye’deki tüm tarafların Cenevre Konferansı’na yapıcı bir şekilde katılmaları çağrısı yapılıyor. Bilindiği gibi Suriye’deki silahlı muhalif güçler, büyük oranda, Suriye hükümetinin de dahil olacağı böylesi bir konferansa karşı. Türkiye ise benzer gerekçelerle bu konferansa soğuk yaklaşıyor.

soL hatırlatıyor
Türkiye’nin Suriye’deki kimyasal saldırıdan sorumlu olabileceği, uluslararası kamoyunda ilk olarak Rusya tarafından dile getirilmişti. Rusya, Adana’da sarin gazı hammaddeleriyle yakalanan kimyasal çeteye işaret ederek, saldırının çevre ülkelerden destek alan muhalifler tarafından gerçekleştirildiğini öne söylemişti. Bu hamle, diploması çevrelerinde “Ankara kimyasaldan yargılanabilir” söylentilerine yol açmıştı. Eskİ Pentagon görevlisi F. Michael Maloof ise Suriye’de kullanılan Sarin gazının Irak’ta üretildikten sonra El Kaideciler tarafından Türkiye üzerinden Suriye’ye sokulduğunu öne sürmüştü. El Kaidecilere kimyasal maddeleri sağlayan ismin Adana sarin gazı iddianamesinde de adı geçen Halit Usta olduğunu söyleyen Maloof, kimyasalcı çetelerin Suudi sermayesi tarafından finanse edildiğini belirtmişti. Adana’da gözaltına alınan çetenin kilit ismi Usta, daha sonra serbest bırakılmıştı. Adana’da sarin gazı hammaddeleri ele geçirmeye çalışırken yakalanan Heysam Kassab’ın da para akışı konusunda Ebu İyad isimli Suudi bir tüccardan yardım aldığı, iddianamede belirtilmişti. Davanın tek tutuklu sanığı Kassab’ın Şam’daki saldırının sorumlusu olduğundan kuşkulanılan Liva el İslam örgütüyle bağlantılı olması da kimyasal saldırıda şüpheleri AKP hükümeti üzerinde yoğunlaştırmıştı. Rusya istihbaratı, daha önce, 21 Ağustos’taki saldırıda füzelerin atıldığı düşünülen bölgenin Liva el İslam’ın kontrolünde olduğunu açıklamıştı.

‘Komşular desteklemezse iç savaş biter’
BM Güvenlik Konseyi kararından sonra konuşan Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim; Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan gibi komşu ülkelerin terörist gruplara silah ve para yardımını kesmeleri halinde, iç savaşın birkaç hafta içerisinde biteceğini belirtti. Muallim, komşu ülkerin teröre yardımı kesmeleri halinde Cenova görüşmelerinin başarıya ulaşacağını ekledi. Reuters’e verdiği röportajda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e teşekkür eden Muallim, Suriye’de diyalog yoluyla gerçekleşecek bir politik çözüme inandıklarını belirtti. Muallim, silahlı grupların Suriye’deki Hristiyan nüfusa yönelik saldırıları hatırlattı ve Suriye’de yaşayan Hıristiyanlara, ülkenin parçası olma kararlılıklarından dolayı teşekkür etti. Suriye’nin Birleşmiş Milletler Temsilcisi Beşar Caferi ise kararın Şam’ın kaygılarının çoğuna cevap verdiğini söyledi. Caferi, silahlı çeteleri destekleyen Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Fransa ve ABD’nin de karara sadık kalması gerektiğini vurguladı.

7. bölüm neden önemli?
Suriye’deki kimyasal iddiaları üzerine alınan Güvenlik Konseyi kararında, 7. bölüme atıfta bulunulması, askeri müdahale seçeneğinin doğrudan önünü açmıyor. Suriye devletinin, muhalefetin ya da komşu ülkelerin Güvenlik Konseyi kararını çiğnemesi halinde uygulanacak yaptırımın belirlenmesi, yeni bir karar alınmasını gerektiriyor. Güvenlik Konseyi üyeleri, alınacak bu kararla ilgili olarak veto yetkilerini kullanabilirler. Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın Güvenlik Konseyi’ne barışı ve güvenliği korumak ve iyileştirmek için geçici önlemler alma yetkisi tanıyan 7. bölümünde, alınabilecek önlemler olarak ekonomik yaptırımlardan uluslararası askeri harekatlara kadar, geniş bir liste sıralanıyor. 7. bölüm uyarınca çatışmanın tarafları arasında arabuluculuk çalışmalarının başarısızlığa uğraması durumunda, Güvenlik Konseyi daha sert önlemler alma yetkisine de sahip.

Fiyaskoyu başarı gibi pazarladı
Türkiye’ye yönelik uluslararası yaptırımların önünü açan Güvenlik Konseyi kararını sevinçle karşılayan Davutoğlu, AKP’nin Ortadoğu politikası için yenilgi anlamına gelen kararı, Türkiye’nin başarısı gibi göstermeye çabaladı. Katıldığı televizyon programında konuşan Davutoğlu, “ABD ve Rusya’nın, Suriye’nin kimyasal silahlarının imhasını öngören karar tasarısı önemli. Tasarı, geçmiş suçları yok saymıyor. Tasarı ayrıca siyasal süreci de içeriyor. İnsani boyut konusuda ayrı tasarı istedik. İnsani boyuta ilişkin ayrı tasarıya destek var” şeklinde konuştu. Mimarı olduğu Suriye politikasının fiyaskoyla sonuçlanmasının ardından Esad’ı suçlamaya devam eden Davutoğlu, “Esad’ın yeni yapıda yeri olmamalı. Tünelin ucu görünmeye başladı. Suriye halkının daha fazla acı çekmesine izin verilmemeli” dedi.


SOL

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]