Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Siyasi ve ideolojik söyleşiler

soL'un Yuvarlak Masa'sında bu hafta: AKP kaybederken soL’a düşen görevler artıyor

Resim Ekleme

Bu hafta Yuvarlak Masa’da gazete mutfağının soL’un bugüne kadarki performansını nasıl bulduğu ve önümüzdeki dönemde nasıl bir gazete istediği tartışıldı.

(soL - Haber Merkezi) soL gazetesi 1. yılını bugün dolduruyor. 10 Eylül’de gazetemizin birinci yaş gününe yeniliklerle gireceğimizi yazmıştık. Yani, yarın okurumuza yeni ve daha iyi bir gazete sunacağımızı bir ay önce ilan etmiş olduk. Bu hafta Yuvarlak Masa’da gazete mutfağının soL’un bugüne kadarki performansını nasıl bulduğunu ve önümüzdeki dönemde nasıl bir gazete istediğini konuşacağız. soL’un korumamız gereken özellikleri neler? Gazetemizi hangi konularda eleştiriyoruz? Yeni dönemde nasıl bir gazeteye ihtiyacımız var? Tüm bu sorular tartışmamızın eksenini oluşturacak.

Doğan Ergün: Geçtiğimiz yıl, pek çok kez “iyi ki soL var” dedik. Aldığımız okur tepkilerini de hesaba katınca, bu yorumun yalnızca bize ait iyimserlik olmadığını söyleyebilirim. İsterseniz tartışmaya, “neyi iyi yaptık” sorusuyla başlayalım. Bunu biraz açarsam, Türkiye’de medya-iktidar ilişkileri, “bağımsızlık”, “tarafsızlık” gibi kavramlara yüklenen anlamlardaki kayma vs. göz önüne alındığında soL Türk basınında hangi alanı iyi doldurdu sizce ve bu önümüzdeki döneme ilişkin ne gibi sorumluluklar yüklüyor?

Yiğit Günay: Aklıma üç manşet geliyor. İlki, “hakikaten çıkacak mı bu gazete” diye hâlâ sorduğumuz ilk gün attığımız manşet: “Kaybedenler Kulübü kongre topladı”. AKP kongresinin ardından bu manşeti attığımızda, bir haber unsuru vardı elbette: Partiye kan versin diye yapılan “transferler”. İşte Süleyman Soylu’dur, Numan Kurtulmuş’tur, “kaybeden” isimlerdi. Haberimizin ana ekseni buydu. Ama AKP’ye “kaybedenler kulübü” demek bir siyasi cesaret gerektiriyordu, biz bu cesarete sahip olduğumuzu ilk günümüzde gösterdik. Halkımız da haklılığımızı bize Haziran’da gösterdi.
İkincisi, Antalya’da bir otelde ÖSO’cuların yaptığı gizli toplantıyı tüm ayrıntılarıyla yazmamızdı. Dünya basınında da Türkiye basınında da toplantıya dair tek bir kelime yoktu. Ama bizim kaynağımız, sınıfımızdı: Oteldeki çalışanlar haber verdi, araştırdık, koşturduk ve tüm ayrıntıları ortaya çıkardık.
Üçüncüsü ise, o kırılma noktası olan 31 Mayıs gecesinin sabahında, tüm kapağımızı devirip tek bir fotoğraf üzerine attığımız “Bu halk sana boyun eğmez” manşetiydi. Direniş boyunca harekete güç verdik, hem siyaseten hem de hükümet cephesinin yalanlarını açığa çıkararak.

Asaf Güven Aksel: “Neyi iyi yaptık” diye baktığımızda, aslında, medya kulvarında bir gazete olarak, sadece sermayeden, reklamdan, arkasında bir şirketten, iktidardan filan bağımsız kalmakla değil, aynı zamanda bir siyasal doğrultuyu, evet geniş bir açıdan, ama sağa sola bükülmeden, bir kitleye oynamadan, “şöyle yaparsak filanca kesime şirin görünürüz” demeden hayata geçirmekte ve sayfalara yansıtmakta başarılıydık diyebilirim. Ne düşünüyorsak onu söyleyerek, binbir kaygıyla cebelleşmeden yani. Bu da bir bağımsızlık düsturu.
Korumamız gereken özelliklerin başında bunun gelmesi, soL’a sadece bir gazete olarak değil, bir mücadelenin aracı olarak bakmamızdan geliyor. O mücadelenin gereklerini yerine getirmek öncelikli olunca da, çizginizde sağlam ve net durabiliyorsunuz.
Birçok hatalı haber yapmışızdır mutlaka, gazetecilik, habercilik açısından çok yanımız vardır eleştirilecek, teknik açıdan da öyle. Ama bir çizginin gazetesi olmanın dışına çıkma hatasına düşmedik. Diğerleri giderilebilir, gidermemiz şarttır.
Peki, şöyle devam edelim, soL’u daha fazla insana ulaştırmanın zorunluluğundan bahsediyoruz. Bunun önündeki engellerden birinin, gazete içeriğindeki yoğunluğun olduğu, gazete okuma alışkanlığı nedeniyle bunun yayına daha çok dergi havası kattığı söyleniyordu. Ama bu aynı zamanda soL’u diğerlerinden de ayıran bir özellik. Sizce bu ikisi arasındaki dengeyi nasıl kurmalıyız önümüzdeki dönemde?

Y.G.: “Gazeteden çok dergiye benzeme” eleştirisi, benim rahatsız değil genel olarak mutlu olduğum bir eleştiri. Mizanpajdaki farklılık, manşetimiz başta olmak üzere haberlerin derinlemesine, çok boyutlu incelenmesi, yazı dizileri, analizler... Bunlardı bizi dergiye benzeten.
Ama, okunması zor bir gazete olduğumuz ortada. Bu sadece “derinlikli haber” yazmaktan kaynaklanmıyor, hatta tersine: Birçok durumda haberlerimizde tekrar düşüyoruz, gereksiz uzatmalar yapıyoruz vs. Yeni dönemde soL’un mutfağının önemli görevlerinden biri, daha kısa ve daha etkili yazmayı başarmak. Bunu yapmak için illa “derinlik”ten ödün vermeniz gerekmez.

D.E.: Derinlik meselesinde Yiğit’e katılıyorum. Derin analizler kaçmamız değil, sahiplenmemiz gereken özelliğimiz bence de... Bu yüzden gerçekten de derin ancak sade, özlü ve anlaşılır bir yazı dilini geliştirmemiz gerekiyor.
Ben önümüzdeki dönemin yeniliğini iki noktada görüyorum. Birincisi, daha çok habere yer veren bir gazete olmalıyız. Bu bizim yazı dilimizdeki sadeleşmeyle birlikte gerçekleşebilecek. Öte yandan benim önemsediğim bir başka sorun, okurlarımızdan gelen “biz gazetemizde hayatımızın birçok alanına ilişkin bilgilendirici, rehberlik eden haberler görmek istiyoruz” eleştirisi. Şu an gazetemiz gündelik yaşamın birçok alanını hiç görmüyor, göremiyor. Bu alanlar aynı zamanda, gerici veya yoz kültürel anlayışların hegemonyası altında... Çocuklar, gençler, sağlık, eğlence gibi alanlar... Bu alanlarda da okuruna hitap eden bir gazete olmalı soL. Aslında yeni dönemde atacağımız bazı adımlar da bu ihtiyacı gözetiyor.

A.G.A.: Evet, ama bütün bu alanlarda insanlara umut verici gelişmeleri de göstermek zorundayız. Genelde, AKP iktidarı altında ya da hadi sermaye sisteminde diyelim, tahribattan, gericileşmeden, paraya tahvil edilmeden geçilmiyor ve kaçınılmaz olarak bunların teşhiri öne çıkıyor ama, bunlara direnen ya da akıntıya ters giden ne varsa onları da yansıtmak zorundayız. Biraz tebessüm, biraz umut, biraz “boyun eğilmedi” için, ille Haziran direnişi çapını beklememek lazım.
Şu “dergi” meselesini fazla zikretmemek lazım belki ama, aslında birçok alanda doyurucu gazete olma özelliğimizin önemli bir yönü de, iç sayfalardaki eklerimizdi. Bu vesileyle, gerçekten çok önemli bir işlevi yerine getiren Bakış, Tercüme Odası, Kültür gibi eklerimizi hazırlayan arkadaşlarımızın emeğini kutlamadan, kendilerine teşekkür etmeden geçmeyelim. Belki ek sayfalar kapsamında değil ama, tabii gazeteye katkıları devam edecek. Bir bölümü Pazar ekinde yer alacak. BilimsoL’un günlük sayfa olacağını da söyleyelim.
Şimdi, yeni bir gazete derken, sadece tasarımdan, eklenen yeni sayfalardan bahsetmiyoruz elbet. Az önce söylediğimiz, habercilik tarzına, haber yazımına ilişkin bazı gözden geçirmeleri de katarak söylersek, yeni bir gazete için ille birinci yılın dolmasını beklemedik sanırım.
Bu yenilenme, aynı zamanda, “sonbahar” diye kodladığımız sürecin, yaklaşan seçim silsilesinin, dış politikanın çalkantılarını taşıyan bir döneme girişimizin analiziyle de örtüşüyor.
Politik misyonlu bir gazete tanımında içkin olan ana unsurun, yani hayata müdahalenin daha etkili bir aracına dönüştürmek bu bahsettiğimiz yenilenme aslında. İsterseniz, bu analizi biraz açalım. Nasıl bir Türkiye uzanıyor önümüzde ve soL’un bu yenilenme kararında, buraya nasıl bir girdi hedefleniyor?

Y.G.: Gazetede birkaç defa yazdık: AKP kaybetti. Teorik olarak bitti. Ama henüz yenilmedi. Sıkışan, çıkış bulamayan bir iktidarın, hele ki AKP gibi saldırgan bir iktidarın, ne gibi yollara girebileceğini tahmin etmek zor değil.
Sonbahar, muhtemelen sonrasındaki birkaç ay daha, zor geçecek. Sert bir mücadele yaşanacak ülkemizde. Bu sertliği sokaklardaki şiddet olarak okumamak lazım yalnızca. Siyaset arenası sertleşecek, ideolojik kavga sertleşecek.
soL’un yenilenme kararı, iki boyutuyla bunu gözetiyor. Birincisi, daha fazla okura ulaşma ihtiyacı. Gazetemizdeki yenilenmenin, satışımızı ve etkimizi artırmak için tasarlanan teknik boyutları da var. Dağıtım, satış, tanıtım, mali kaynaklar... Tüm bunlarda güçlenmek için adımlar atıyoruz.
İkincisi, içeriğin, halkımızın kavgasından daha fazla beslenen ve ona daha fazla güç veren bir hale bürünmesi. soLokur örgütlenmesinde atağa geçeceğiz. soL okurlarının dertlerini ve güçlerini ortaklaştırdıkları bu platformlar çok değerli. Ama bunun ötesinde, gazetemizin mutfağıyla hayatta verilen kavga arasındaki bağları sağlamlaştıracağız.

D.E.: Bu noktada okurlarımızla ilişkimiz de yeniden ve farklı bir bakışla tesis edilmeli. Gazetemiz diğer hiçir gazetenin sahip olmadığı bir imkana sahip aslında ve soLokur örgütlenmesi bunun önümüzdeki dönemde somut adresi olacak. Okurlarımız soL gazetesinin ilkeleri etrafında bir araya gelip, bulundukları alanlardaki veya ülke geneline ilişkin kaygılarını mücadeleye dönüştürme iradesi gösteriyorlar. Bu iradenin gazetenin niteliğini de geliştirmek anlamına gelmesi, Türkiye’nin her yerinde gözü kulağı olan ve okurlarıyla bu açıdan bütünleşmiş bir gazete haline getirebiliriz soL’u... Asaf’ın sorusuyla bağlantılı olarak, eğer gerileyen AKP’nin hayatın her alanındaki saldırgan tutumunu artıracağı gibi bir tespitimiz var. Öyleyse soL işte bu yeni dönemin gerektirdiği şekilde, AKP’nin zayıf noktalarına okuruyla birlikte darbeler indiren bir gazete olabilir. soL AKP rejiminin çökeceği iddiasıyla çıktı, şimdi AKP’nin çöküşünü müjdeleyen bir gazete olarak yoluna devam edecek.

SOL

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]