Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

28.09.2016- 10:22

''Siyasi iktidar, her devrimin merkez sorunudur. Bununla birlikte siyasi iktidar, sosyalist devimin ölümcül sorunudur. Devrim, iktidara tutunmadan yapamaz. Eğer öncü partiyi devrimin siyasal öznesi olarak göreceksek, onun iktidarla teması derin ve kalıcı olmak zorundadır. Burjuva demokrasilerinde ortaya çıkan iktidar/hükümet ayrımı, geniş kitlelerin talep ve mücadelelerine karşı bir avuç azınlığın yararına işleyen bir önlemden başka bir şey değildir. Aynı şeyi sosyalizmde taklit etmeye kalkmak, siyasal mekanizmaları canlandırmayacaktır, tam tersine sosyalist demokrasinin alanını daraltacak, sistem siyasetin uzanamadığı korunaklı bölgeler icat edecektir.''

Kemal Okuyan / SSCB'nin çözülüşü üzerine Anti-tezler, sah.82-83

hakkı  |  Cvp:
Cevap: 1
28.09.2016- 11:48

''Siyasi iktidar, her devrimin merkez sorunudur. Bununla birlikte siyasi iktidar, sosyalist devimin ölümcül sorunudur. Devrim, iktidara tutunmadan yapamaz. Eğer öncü partiyi devrimin siyasal öznesi olarak göreceksek, onun iktidarla teması derin ve kalıcı olmak zorundadır.

Kemal Okuyanın .Buraya kadar yazdığına kim itiraz edebilir ben hiç rastlamadım.


Burjuva demokrasilerinde ortaya çıkan iktidar/hükümet ayrımı, geniş kitlelerin talep ve mücadelelerine karşı bir avuç azınlığın yararına işleyen bir önlemden başka bir şey değildir.

Burjuva demokrasilerinde iktidar hükümet ayrımı mı var var sayalım iktidardaki güçlerin iradesi dışında bu tür yapılanma gerçekleşti İktidar hemen önlem almıyor mu ? Devletin çeşitli kurumlarını hayata geçirip müdehale etmiyor mu ?.Bunu yapamasa da uluslar arası sistemi devreye sokmuyor mu ? Bunu bilmemek her halde bu ülkeden yaşamaktır. Biz bu tür müdahaleleri çok gördük ve yaşadık.  


Aynı şeyi sosyalizmde taklit etmeye kalkmak, siyasal mekanizmaları canlandırmayacaktır, tam tersine sosyalist demokrasinin alanını daraltacak, sistem siyasetin uzanamadığı korunaklı bölgeler icat edecektir.''

Kemal Okuyan / SSCB'nin çözülüşü üzerine Anti-tezler, sah.82-83


Kemal Okuyan ne anlatmak istiyor neyin anti tezini yapıyor anlaşılmamış. Eğer bir anti tez yapılacaksa reel sosyalizm dediğimiz durumun yapılacaktır İşte bahsı geçen SSCB veya SBKP nin anti tezi yazılsın ki bizde anlayalım.

Sosyalizm in alanı demokrasi eksikliğinden daralır ve öyle de olmuştur Eğer sorun alan daralması ise demokrasinin en geniş kesimlere intikali ile olacaktır.
Hiç bir düzen geride kalanın takliti değildir kapitalizm de feodalizmin takliti değildi ama bu demokrasi korkusu yaratamaz.

Bu sözde çok garip ve anlaşılmaz olmuş. korunaklı bölgeler icat etmek sosyalizm sanki hiç sorunsuz işleyecek elbette zor ordada var ama bu iktidardaki sınıfı demokrasiden mahrum etmez.
Bence bu anti tezi yeniden gözden geçirsin Sn Okuyan. Veya bir kotlarını çözsün anlaşılır yapsın.

hakkı  |  Cvp:
Cevap: 2
29.09.2016- 11:34

Sosyalist sistem, özellikle Sovyetler Birliği (SB) nin çözülüşü hakkında bir tez hazırlanacak olsa ne söylenebilirdi.

1=   İşçi sınıfı demokrasisinin olmaması.
2=   İşçi sınıfı fiili olarak iktidarda olmaması.
3=   İşçi sınıfı adına iktidarı elinde tutan büraksisinin hakim (egemen) sınıf olması.
4=   Sınıflı   sistem in reel olarak yürürlükte olmasına rahmen yok sayılması.
5=   Her türlü sınıfın olmasına ramen onları temsil eden siyasi örgütlenmenin   bulunmaması.
6=   Günlük insan ihtiyaçlarının karşılanmaması.
7=   Yaşam kalitesinin dünyanın gerisinde kalması.
8=   Gereksiz ve anlamsız derecede silaha zaman ve para harcanması.
9 =   Kapitalizmle girilen rakabetin sosyalist idolojiye uygun düşmemesi.
10     İnsan ve insan ihtiyaçlarının dikkate alınmaması.
11 = Devletin kutsallaştırılması.
12=   Dünyanın kutuplara bölünmesindeki rolü.


Ben reel sosyalizmin Özellikle Sovyetler birliğinin çöküşü konusunda bir tez hazırlayacak olsam bu maddelere dikkat ederdim. Bu maddelerin çözümü ve sorun teşkil ettiği noktada bir karşı (anti) tez sunacakların fikrinin sunulması ile sentez ortaya çıkacaktır.

Sosyalizm sınıflı bir sistemdir hakim sınıf işçi sınıfıdır bürokrasi hakim sınıfın emrimde ve onun iradesi ile işleyeceğini dikkate   çekerdim.
Hakim sınıfın kendi ile birlikte bütün sınıfların inkarının ilk basmağı olduğunu ve bunun için üretim araçları ile insanın da gelişmesi gerektiğini vurgu yapardım.
Doğada en   zor değişen insan olduğunu ve onu değiştiren nesnel şartlarında öznel şartlar kadar önem taşıdığını   anlatarak.

Bir anti tez hazırlanmasını beklerdim. Kimin eteğinde taş varsa döksün görmek isterdim.En gericisinden en liberaline en muhafazakarından en ilericisine fikrini sunması bana yeni sentezime yardımcı olacağını düşünürdüm.

hakkı  |  Cvp:
Cevap: 3
29.09.2016- 12:04


Sovyetler Birliğinin çözülüşü hakkında anti tezler.

Sovyetler Birliği kimilerinin iddia ettiği gibi dış düşmanlar tarafından çökertilmedi. Ama Sovyetler Birliği, birçok kişinin düşündüğü gibi, kendi kendine de yıkılmadı. Sovyetler Birliği, kapitalizmle giriştiği zorlu mücadelede yenildi. Bu mücadelenin tarafları vardı, bu mücadelenin kuralları vardı. Onlar yok sayılarak Sovyetler Birliği'nde sosyalizmin çözülüşü kavranamaz.
Bu yaklaşımı temel alan "Anti-Tezler"de, Sovyetler Birliği'nin yıkılmasına neden olan gelişmelere ilişkin şu ana kadar ileri sürülen birçok tez ele alınıp, sorgulanıyor. Çözülüş üzerine bugüne kadar yapılan değerlendirmelerin önemli bölümünde emperyalist propagandanın küçümsenmeyecek bir etkisi olduğunu, bazı örneklerde ise fazlasıyla kolaycı formüllere bel bağlandığını gösteren kitapta Sovyet deneyimine dostça sahip çıkılmakla birlikte, keskin bir eleştiri de yönetiliyor. Temel kriter ise şöyle ifade ediliyor: Sovyetler Birliği'ne eleştirel bakış kapitalizme karşı eleştiri ve öfkenin üzerine örtmemelidir. Bütün bu söylenenleri en iyi özetleyen ise, kitabın sınıfsız sömürüsüz bir toplum idealine inananlara çağrısıdır:
Daha iyi, daha gelişkin ve yenilmez bir sosyalizm kurma irademiz, Sovyetler Birliği'nden utanmamız için bir neden değildir. Utanç verici olan, kapitalizmin kendisidir.

Kemal Okuyan ın kitabını tanıtımında bunlar yazıyor.


Bu yukarda maviye boyadığım   yerlere dikkat çekmek istedim .

Evet sosyalizm zorlu mücadeleyi kaybetti bizde nedenlerini soruyoruz nedenleri dış güçlerin zorlaması ise bundan sonraki devrim zor ihtimaldir. Eğer nedenlerde en etkin olan iç dinamiklerse yeni yapılacak devrim ve devamında dikkate alınmalıdır.
Bu mücadelenin kuralları teori yapanlar tarafından anlatılmıştır elbette teoriler her şeyi anlatmaz ama hiçe de sayılmaz.

Birde kapitalizme küfür etmek çözülüşün nedenlerin açıklamıyor. Yaşanmış deneyim kimse bu yaşanmıştan utanmaz utanmamalı ama eleştiri en keskin şekilde yapılmazsa yeni yanılgıların da ortaya çıkacağı bir gerçektir.

Sorunları, yanlışları düşmanlar değil dostlar tesbit etmeli ki yeniden insanlık yolu engellerle karşılaşmasın.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
31.08.2020- 10:53

Sosyalizmde tek parti mi olur/olmalı çok parti mi konusu da tartışmalı bir konu. Kemal Okuyan anladığım kadarıyla biraz örtük de olsa çok partili bir yapıdan yana değil. Ben de hep öyle düşündüm. Farklı fikirler sosyalizmin temel ilkelerine aykırılık taşımadığı ölçüde aynı parti içinde varlığını sürdürmeli ama başka partiler şekilnde siyasi alanda yer almamalı, öyle düşünüyordum ve hala öyle düşünüyorum. Siyasal devrimle iktidarın alınması sürecinde birbirine yakın bir önderlikte bulunmuş partiler varsa devrimden sonra bir müddet varlıklarını sürdürmeli ve sonra bir parti içinde sosyalist kuruluş doğrultusunda güçlerini birleştirmeliler. Pratikte ne kadar mümkün olur, o da ayrı.

Garaudy'nin ''Sosyalizmin Büyük dönemeci'' kitabını karştırırken Lenin'den bir alıntıya rastladım. Lenin 1917 Ekim'inde bile, sosyalizmde çok partili sistem konusunda şunları söylemiş.

''Sovyetler, yönetimi bir kez ellerine geçirdikten sonra -ve muhtemelen bu son şanslarıdır- bugün de devrimin barışçıl yollarla gelişmesini, halk temsilcilerinin barışçı yollarla seçilmesini: Sovyetlerin sinesinde partilerin barış içinde mücadelesini, parti programlarının pratikte geçerliliklerini ispatlamalarını ve iktidarın barışçı yollardan bir partiden öbürünün eline geçmesini sağlayabilirler.'' (Milliyet yayınları, sah.72)

Hemen ''lenin söylemiş, hüloğğğ'' ezberine sarılmamak gerek. Aynı Lenin'in değil ayrı bir parti, parti içinde farklı hizipler konusuna bile soğuk baktığı ve dahası ''atın bunları partiden'' dediği de biliniyor. Öyleyse ne yapılmalı, nasıl bir yaklaşım tarzı benimsenmeli sorusuna yanıt bence sosyalizmin çıkarları doğrultusunda yanıt verilmelidir. Hala farklı düşüncelerin partide yer almasını, parti disiplini içinde mücadele edilmesi ve partinin de olabildiğince demokratik bir işleyiş içinde olmasını savunuyorum. Kısaca demokratik merkeziyetçilik olmalı ama bu işleyiş olabildiğince demokratik olacak.

Lenin'in sözleri bana devrim sürecinde Ekim dönemi koşullarında bir taktiksel duruş gibi geliyor.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
22.11.2020- 08:57

Siyasal iktidarın barışçıl bir şekilde alınabileceği ve zaman içinde devletin sınıfsal özünün değiştirebileceğine ilişkin görüşler haliyle sosyalist bir partinin iktidara gelmesiyle sadece sosyalist partilerin değil liberal partilerin de varlığını koruduğu bir siyasal zemini savunacaklardır. Kendi içinde tutarlı olsa da, böyle bir siyasal biçimlenmeyle sınıfsız bir topluma ulaşmanın nasıl mümkün olacağı konusu tartışmaya açık bir konudur. İkinci bir konu, sınıfsız bir toplumu amaçlayan bir partinin demokratik usullerle iktidara gelip gelemeyeceği, gelse bile demokratik yöntemlerle devletin sınıfsal özünün değişmesini nasıl gerçekleştireceğidir. Olanaksız denmese de bence çok zor. Zorluğu sadece kapitalizmin iç çelişkileri nedeniyle sürdürülemez hale gelmesi de değildir. Düzenin yüzlerce yılın dayatmalarıyla insan zihninde yarattığı yıkımdır yani burjuvaziyi ayakta tutan ve muktedir hale getiren şey bu dayatmalar sonucu kendi sınıfsal çıkarının toplumun sınıfsal çıkarından başka bir şey olmadığı algısıdır.

Böyle bakıldığında iktidarı barışçıl yollarla almak, devletin sınıfsal özünü değiştirmek ne kadar olanaksıza yakın bir zorluk içeriyorsa aynı şekilde iktidarı zor yoluyla alabilmek, devletin sınıfsal özünü yine zor yoluyla değiştirmek ve sosyalist kuruculuk sürecinde zora dayanan bir yöntemi hiç dışlamamak da telaffuz edildiği kadar kolay değildir. İkincisi ayrıca zor ile başlayan sürecin zor ile sürdürülmesini de gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, devrimin zor kullanılarak ele geçirilen bir devrim sonrasında çok partili   bir hayat bana çok tutarlı gelmiyor. Birincisi ise hemen her süreciyle detaylı bir şekilde sorgulama ve çözümleme gerektiriyor. Bence bu konularda çok da kolay ve yüzeysel yaklaşımlardan kaçınmak en iyisi.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 6
26.11.2020- 08:33

Üstteki konuya sanırım bir ek daha yapılabilir. Siyasal iktidarın zor yoluyla alınma perspektifinin ve aynı zamanda kuruculuk döneminde de geçerli olması gerektiği konusu bu sürecin bütününde işçi sınıfının aklı ve iradesi olan komünist partisinin de buna yönelik bir iç örgütlenmeye sahip olmasını gerekli kılıyor. Tam da bu noktada akılda tutulması gereken bir   zorluk daha ortaya çıkıyor. Lenin'in demokratik merkeziyetçi parti formülasyonunun ne kadar demokratik olabileceği konusu... Evet, siyasal iktidarın alınma sürecinden başlayarak sonrasında kuruculuk ve daha sonra da sınıfsız topluma kadar olan süreçte zor yöntemi dışlanamayacak bir yöntem olacaksa bu sürecin bütünüyle zoru dışlayan bir demokrasi güzellemeleriyle sürdürülmesi mümkün değildir. Peki bu süreçte demokrasiyi yani çoğunluğun iadesini de bütünüyle dışa tutmak mümkün olabilir mi? O da mümkün değil. Sadece partinin akıl ve iradesinin bu süreci tümden yönetmesinin yeterli olmadığı da bilinen bir şey...

O halde?
Al işte, çözülmesi gereken bir diyalektik çelişki daha!


melnur  |  Cvp:
Cevap: 7
04.08.2021- 02:31

Server Tanilli hocamız da aklımda yanlış kalmadıysa kuruculuk döneminde de çok partili bir siyasi hayatı savunmaz. Reel sosyalizmin çözülüşünden sonra pek çok kişide ortaya çıkan demokrasi merakı bu konuda da çoğulculuğun savunulmasına yol açıyor. Şunu da ekleyeyim, yanlış mı hatırlıyorum, bilmiyorum, ama sanki bir   kitapçığında kuruculuk döneminde TKP'nin çok partili bir siyasi hayatı savunduğuna ilişkin cümlelere rastlamıştım. Öyle kalmış aklımda. Belki de yanılıyorum, başka bir yerde de okumuş olabilirim.

Aslında kuruculuk dönemindeki siyasi hayatın nasıl olması gerektiği konusu üzerinde düşünmek gerek. Eğer siyasal devrimdeki öncülükte birden fazla partinin doğrudan etkisi varsa, devrim sonrasında bu partilerden birinin veya ikisinin kapatılma girişimi pek de anlamlı olmayacaktır. Ama birden fazla partinin biçimsel bir demokratik hayatın unsurları gibi seçime girmeleri de sanki kuruculuk döneminde zaaflara yol açar gibi geliyor bana. Bir parti içinde belli koşullara, belli ilkelere uyma zorunluluğu getirilerek farklılaşmaya özgürlük tanımak ve bu farklılıkları bir parti disiplini altında bir arada tutmak daha yararlı ve gerçekçi olabilir.

Tartışılabilir bir konu.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]