Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

03.12.2016- 02:28

Kadere isyan!
Ender HELVACIOĞLU



Aydınlanma’nın ne olduğunu tek bir cümlede özetlemeye çalışsak, “kadere başkaldırıdır” diyebiliriz.

Dinsel ve bilimsel düşünce biçimleri arasındaki farkı tek bir cümlede özetlemeye çalışsak, “kadere inanıp inanmamak” diyebiliriz.

Dahası, dinsel gericilik ile kapitalist sistem (burjuva ideolojisi) arasındaki kesişim/buluşma noktası nedir diye sorulursa, tek bir sözcüğü vurgulayarak yeterli yanıt verilebilir: Kader!

Yani bu kadar belirleyici bir ayrım noktasını ifade eder kader inancı. Şimdi bunları biraz açalım.

***

Bilimsel Devrim ve Aydınlanmanın çıkış noktası şudur: Doğadaki süreçler, herhangi bir doğaüstü ve fizikötesi gücün tasarrufları sonucunda oluşmamıştır, doğa yasalarına tabidir. İnsanoğlu aklıyla bu yasaları kavrayabilir ve edindiği bu bilgiyi kullanarak geleceği tasarlayabilir, değiştirebilir.  

Kısacası Aydınlanma, insanın kendi kaderini kendi ellerine alma mücadelesindeki en önemli kilometre taşlarından biridir.

Bilimsel düşünceye göre: neden, sonuçtan önce gelir. Kader inancı ise, bir olay olup bittikten sonra, doğan sonucun başından belli ve kaçınılmaz olduğunu söylemektir. Yani sonucu, nedenin önüne koymaktır; daha doğrusu herhangi bir somut/doğal neden tartışmasına gerek olmadığını söylemektir.

Dinsel düşünceye göre her şeyin nedeni baştan bellidir: Kader. Dolayısıyla nedenler üzerine tartışmanın bir anlamı yoktur. Dahası bu, kaderin (yazgının) yazıcısı olan doğaüstü güce, Allah’a şirk koşmak demektir ki, en büyük günahtır.

Bu, her türlü bilim dışılığın, sahte ve sözde bilimin, daha doğrusu şarlatanlığın ve sorumluluktan sıyırmanın çıkış noktasıdır.

Yani siz, örneğin Adana’daki kız yurdunda çıkan yangının, Soma madeninde gerçekleşen facianın nedenlerini araştırmaya, olası ihmalleri ortaya çıkarmaya, sorumlulardan hesap sormaya yeltenirseniz, kadere karşı koymaya, Allah’a şirk koşmaya kalkışıyorsunuz, yani en büyük günahı işliyorsunuz demektir dinsel düşünceye göre.

“Tevekkül” göstermeli, yani kadere boyun eğip katlanmalısınız! Olsa olsa, Allah’a dua edip yalvarmalısınız; elinizden başka bir şey gelmez.

Görüldüğü gibi dinci, “suçu” Allah’a havale edip sıyırmanın peşindedir aslında. Kapitalistin de sömürünün devamı için arayıp bulamayacağı (daha doğrusu iktidara geldikten sonra arayıp bulduğu, devraldığı) bir ideolojik hegemonya unsurudur bu. Din ile sermaye düzeninin buluştuğu, zurnanın zırt dediği nokta burasıdır. Kadere kulluk, sömürücüye kulluk ile buluşur.

***

Bilim ise kadere isyanla başlar. Gökcisimlerinin “kaderine” isyan etmiştir Kopernik ve Kepler. Hareketin “kaderine” isyan etmiştir Galilei ve Newton. Canlılığın “kaderine” isyan etmiştir Darwin. Ve toplumların “kaderine” isyan etmiştir Marx.

Bilim, maddenin, evrenin, doğanın, canlıların, toplumların ve insanların “kader kurbanı” olmadıklarını gösterme çabasıdır.

***

Lafı parlatmaya ve uzatmaya gerek yok. Gerçekler çırılçıplak… Gerçekler alev alev…

Adana’daki kız yurdunda cayır cayır yanmamak için kilitli kapıları zorlayan, kendilerini üçüncü kattan atan çocuklar, bunları yaparak kadere başkaldırmışlardır. Küçücük bedenleri buna yetebilmiştir ancak.

Gidin ateşler içindeki yavrulara anlatın bakalım kaderi, fıtratı, eceli, tevekkülü… Kayış suratlı utanmaz herifler!

Güzel halkım, yoksul halkım, “ekmek kadar, su kadar” dahi demeyeceğim, yavrularının canını kurtarmak için bile, aydınlanmaya, laikliğe, bilimsel düşünceye muhtaçsın; sömürü düzenine başkaldırmaya mecbursun!

Çocuklarının cehennemini, gericilerin ve sömürücülerin cehennemine dönüştürmeye mecbursun. Bu dünyada… Altını çizerek tekrarlıyorum: bu dünyada. Başka dünya yok! Görüyorsun, cehennem de bu dünyada, cennet de ellerimizde.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]