Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Ustalardan ve yazarlardan
03.10.2013- 17:57


Şerit ihlali

Metin Çulhaoğlu


Bir modelden yola çıkalım.

Bu modelde siyasal iktidara giden yol, üç odağa verilecek özel mesajlarla döşenir. Odaklardan biri, "Batı dünyası"dır. İkincisi, ülkedeki sermaye çevreleridir. Üçüncü odağı, en azından gazete okuyup tartışmaları izleyenler üzerinde etkili olabilen medya oluşturur.

Ya halk?

O da vardır; ama yukarıda sıralanan üç odağa verilen mesajlar alıcı bulduğunda halkın da aşağı yukarı aynı yönde hareket ettiğini kabul etmek durumundayız.

Modelin, çok partili yaşamla birlikte geçerlilik kazandığı söylenebilir. Ancak, işi uzatmamak için son 10-15 yıla bakalım ve modelin içinin nasıl dolduğunu biraz daha yakından görelim.

İktidar için yola çıkan siyasal oluşum, elbette odaklardan her biri için daha özel mesajlar geliştirir. Örneğin, "Batı dünyası" diye ABD-AB'yi alırsak, bölgede güçlü, lafı sözü dinlenir, ama merkezle hep uyumlu bir müttefik kimliğiyle hareket edileceği, verilecek mesajın özünü oluşturur. Sermayeye verilecek mesajda "dışa açılma", "serbestleşme", "hantal bürokrasiden kurtulma" gibi motiflerin mutlaka yer alması gerekir. Üçüncü odağa iletilecek mesaj ise zaten bellidir: Demokrasi ve demokratikleşme...

Oraya o mesaj, buraya bu mesaj...

Yani bir tür eklektizm mi?

Daha önceki dönemler ayrı; ancak AKP'nin yaptığı, modeli eklektizmden kurtaracak, üç odağın üçünü de aynı anda kesecek bir üst mesajın verilmesiydi. Şöyle bir mesaj: Devralınan Cumhuriyet'i fazlalıklarından arındıracak, ağırlıklarından kurtaracak, sivriliklerini törpüleyecek, ama özüne, temellerine fazla dokunmayacak bir düzen...

Bu mesaj birinci odak tarafından, geleneksel dış politikasını aşıp bölgede kendi adına daha aktif (ama hep uyumlu) bir Türkiye olarak algılandı. İkinci odak, bu mesajda sermayenin önündeki "devletçi dönemlerden"   kalma engellerin kaldırıldığı, dış dünyaya alabildiğine açılan ve her şeyin daha çok metalaştığı bir Türkiye görüp alkışladı. Üçüncü odağa gelince; bir iki "demokrasi" ve "demokratikleşme" lafı edildiğinde zaten yağları eriyordu...

Gelgelelim, üç odağın üçünün de bir rezervi vardı: Ne yaparsan yap ama devraldığın Cumhuriyet'in tüm değerlerinin üzerine bodoslama gitme; laiklik, modernlik, çoğulculuk, hoşgörü gibi olmazsa olmaz motifleri kendi ideolojik angajmanlarına ve/ya da kendi tabanından gelebilecek bu yöndeki baskılara feda etme...

Çünkü üç odak da bu alandaki aşırılıkların mevcut dengeleri altüst edebileceğinden, bu kez ülkenin tümden elden çıkmasına yol açabileceğinden endişeliydi. AKP'ye bu anlamda şerit ihlali yapmadan yol alabileceği bir güzergâh çizilmişti.

Ama AKP şerit ihlali yapmıştır.

Bu şerit, birinci odak gözünde AKP'nin Suriye obsesyonuyla, gelişigüzel çıkışlarıyla, bölgede radikal İslam'ı ehlileştirme yerine onun kuyruğuna takılma eğilimleriyle ihlal edilmiştir. Öyle ya, yoksa "Sünni eksen" diye diye başka güçler büsbütün öteye itiliyor, bir çuval incir berbat mı ediliyordu?

İkinci ve üçüncü odaklar ise, AKP'nin içeride de şerit ihlali yaptığını düşünmeye başlamıştır. Bu odaklar açısından, AKP'in devraldığı Cumhuriyet'in tecavüz edilmemesi gereken alanları vardı ve AKP buralara da girmeye başlamıştı. Kaygılarının nedeni kuşkusuz birtakım değerlere sımsıkı bağlı olmaları değildi. Şerit ihlalinin, Türkiye'yi kendileri açısından çok ürkütücü ve kayıpların büyük olabileceği bir kaosa sürüklemesinden korkmuşlardır, o kadar...

Ya bundan sonrası?

AKP'nin "ben ne halt ettim" diye durup emniyet şeridinde beklemesi mümkün değildir. Bu, artık bittiğini resmen kabullenip ilan etmek olur. Buna karşılık, "durmak yok yola devam" sloganıyla ihlal ettiği şeritte tam gaz gitmesi de pek ihtimal dâhilinde değildir. Yapabileceği tek şey, makyaj tazelemektir. Kastedilen, aynı hareketin içindeki başka güçlerin ve figürlerin de devreye girmesiyle şerit ihlallerinden vazgeçildiği imajının verilmesidir. Yani aynı yolda gidilecek, ancak bu kez kör gözüm parmağına şerit ihlali yapılmayacaktır.

Çok mu "basit" oldu?

O zaman şu ihtimal de düşünülmelidir: "Seçmen desteğinin" sürdüğü önümüzdeki yerel seçimlerde kanıtlanabilirse, her derdin devası olarak "güçlü yürütme" teması yeniden piyasaya sürülebilir, bu kez şerit ihlallerinin de panzehiri olarak allanıp pullanabilir.

Kimilerinin "başkanlık sistemi" diye faziletlerinden dem vuracakları böyle bir yönelimi, Erdoğan'ı ve arkasındaki olası desteği de dikkate alarak (şimdilik) bir tür "Bonapartizm" olarak tanımlayalım...

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/serit-ihlali-80492

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]