Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

25.02.2017- 21:24

AKP tökezlerse…-Aydemir Güler

Sosyal medyada din istismarına tepki veren imamından, hayır’a meyleden gazeteciye, has AKP’li birtakım yerel unsurların dışavurdukları rahatsızlıklara, anket dedikodularına kadar bir dizi işaret iktidar partisinin referandum sürecinde tökezlemekte olduğunu gösteriyor.

Hemen söylemek durumundayım; kimseye umutlarını referandumdan hayır çıkmasına bağlamasını önermem. Bir kere, tutmadığı takdirde yeni bir umutsuzluk için ortamı çok uygun hale getirir. İkincisi, bu beklenti “oturduğu yerde oturma” haliyle, rehavet ve ataletle tamamen örtüşmektedir. Siyasette “güç ideolojisi”nin belli bir yeri olabilir. “Hayır”ın yaygınlığı yolunda bir imaj, doğrudur, hayır’a güç katar. Ama yetmez; maddi açıkları imaj örtmez.

AKP cephesinde bir çözülme olabileceğini ancak bu rezervi koyduktan sonra tartışabiliriz. Daha da açarsam, AKP’de çözülme olduğunu iddia etmiyorum; daha önemlisi böyle bir varsayımla hareket etmenin yarardan çok zarar yaratacağını söylüyorum. Dikkat edin, risk değil zarar diyorum. Risk bir olasılıktır…

Tayyip Erdoğan’ın ilk kez bir oylamaya moral üstünlükle girmediğini saptamaksa zor değil. Oylamanın dışında başladı bu süreç.

Suriye’de Ankara herkesin oyuncağı durumunda. PYD konusunda istediğini alma ihtimali yok. Şam Ankara karşısında meşruiyet üstünlüğünü ele geçirdi. TSK sadece şehitlerle değil, bir de her an pılısını pırtısını toplayıp evine dönmek zorunda kalma ihtimaliyle terbiye ediliyor. Ekonomi, kaynağı meçhul para girişlerine tamamen bağlanmış görünüyor. MİT’in birtakım para babalarına baskı yaparak, tehdit ve şantaj yoluyla para girişi sağladığı haberleri bayağı bir kepazelik aslında. Gülenciler cephesinde de işler sanıldığı gibi değil. Sınırın dışına çıkıldığında AKP Türkiye’si mi Gülenciler mi daha meşru, belirsiz. Aynı durum Kürt hareketi için de geçerli. OHAL’in geri dönüşü yok, ama OHAL’in meşruiyeti de yok... Sonuç olarak Türkiye’de gelmiş geçmiş herhangi bir hükümetin hiç maruz kalmadığı bir kuşatma altında AKP ve Erdoğan… Moral mi kalır?

Bu koşullarda bir çıkış olarak görülen başkanlık geçişi ise daha baştan aptalca bir sakatlıkla geldi gündeme. Referanduma götürülen tasarıda başkanlığın üstü “cumhurbaşkanlığı sistemi” diye örtülüyorsa, demek ki başkanlık ayıp bir şey! Bu utangaçlığı da örtmek gerekiyor ve rejim giderek daha saldırganlaşıyor. Moralsiz gerginlik politikası… Zor iş. Birkaç parti dışında seçime katılma hakkını gasp etmeye, ardından referandumda siyasi propaganda hakkını engellemeye yönelik girişimlerle bu zorluğu aşamazlar.

Yani, birinci olarak, sistemin uzun süredir merkezinde bulunan Reis cepheyi toparlamayı başaramıyor. Öyle ki, evet propagandasını alenen değil, açılışlar vesilesiyle yürütmek yine bir geri adım olarak yorumlanabilir.

Ama bundan daha önemli bir faktör daha var. Kanımca, eğer gerçekten AKP tabanında bir çözülme gündeme geliyorsa temel nedeni de bu olmalıdır.

AKP bir düzen partisi olarak bu kadar yüksek gerilimi kaldıramayacaktır veya kaldıramamaya başlamıştır. Vapura biniyorsunuz, havada hırsızlar, şerefsizler, din simsarları, Atatürk düşmanları lafları ve bunlara yetiştirilen yanıtlar uçuşuyor. Her hafta bir camide imamın ağzına evet propagandasını tıkayacak birileri çıkıyor cemaatin içinden. Okulda sınıfta konu gündelik siyasete gelecek diye herkes tedirgin. Şoför ve yolcu birbirlerini kolluyorlar gerginlik içinde. İşyerinde kim kimi ihbar edecek elektriklenmesi havada asılı…

AKP iktidarı, şu anda kendi tabanından, işte bu atmosfer içinde mücadele etmesini istiyor. Oysa öyle bir taban yok. Kendine iş bulan parti teşkilatına şükretmek, namazını kılıp müşteriye yetişmek isteyen bir bildik gericilik, AKP’nin büyük çoğunluğudur. Bunlar gericidir, ama gericilik kavgasını değil, gerici bir huzur düzenini istemektedirler. Üstelik bu kitlenin çoğunluğu için cepteki para durmadan eksiliyor… Bu gerilimi kaldıramazlar.

15 Temmuz’da iş kolaydı. Memleketin tamamında kaç bin “örgütlü militan” sokağa çıkmış olabilir? Bir garnizonun kapısına belediye araçlarını yığmışsın. Başkan ve adamları örgüttün. Yolla yüz görevli, onları gören birkaç yüz kişi daha… tamam işte. Boğaz Köprüsüne veya Genelkurmay’ın önüne yürüyen militan bir örgüte elbette sahip AKP kontrgerillası. Bunların halkla ilişkiler veya örgütlenme daireleri de ezelden beri vardır ve belli bir kitleyi yanlarına çekmeyi hep becerirler. Ama şimdi herkes oy kullanacaktır.

Huzur, istikrar ve kâr isteyen büyük çoğunluk gün boyu laiklerle, hayırcılarla gerilmektedir. Yanı başında tereddüt içinde arkadaşları vardır ve üstelik kim gizli Fetö’cü, kim Gül’cü, kim Ahmet’çi bilinememektedir. Gerçekten bu aralar AKP tabanının işi zordur.

Anlatmaya çalıştığım bu durum tamamen sınıfsal. AKP bir burjuva partisi. AKP bir düzen partisi. AKP’nin sınıfı durmaksızın mücadele edecek bir kitleye sahip değildir. “Önderlik” enerji türetmek için gerilimi yükseltmek zorunda. Ama bu yöntem artık eskisi kadar verimli olamayacaktır.

Referandum sonucu ne çıkarsa çıksın, AKP gerilimden vazgeçemez. Bu tabanın çökmesi kaçınılmazdır. Yerine ne konacağında söz örgütlü mücadeleye geçecek. Önümüz bahar; ya papatya yapraklarından “evet-hayır” diye fal bakacağız, ya da örgütlü mücadeleye hazırlanacağız.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]