Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

'Bir bilim kadını olarak ciddiye alınmak için, neyi gizlemem gerek?'

Birkaç ay öncesine kadar, Twitter avatarım cinsiyetsiz bir çörek resmi idi. Bir çörek olarak çok mutluydum - kimse çörekler ile kavga etmiyor. Huzurlu bir varlıktı. "Eve" ismi hariç, profilimin cinsiyet belirteci yoktu. Kadınların Twitter'da taciz edildiğini duymuştum, ancak hiç başıma gelmemişti. İçimdeki bilim kadını ve belki de mazoşist, bunu deneyimlemeye karar verdi.

Resim Ekleme

Çeviri: Nilban Bora

soL'un notu: Kadınlara dönük ayrımcı uygulamalar, toplumsal refahın daha yüksek olduğu ya da aklın daha fazla dahil olduğu iş kollarında dramatik varyanslar göstermiyor. Toplumsal düzenin maddi temeli değişmedikçe, bir bilim kadını dahi olsanız, ayrımcı uygulamalarla karşılaşıyorsunuz. ABD'li bilim kadını Eve Forster'ın, konu hakkındaki deneyimi ve 'sosyal deney'ini paylaştığı, vox.com'da yayınlanan makalesini soL okurları için paylaşıyoruz.


Bir bilim kadını olarak ciddiye alınmak için kadınlığımı gizlemem gerek.

Bu kendi test ettiğim bir tez. Gerçekliğini kanıtladım.

Laboratuvarda olduğumda elimden geldiğince dikkat çekmeyecek şekilde giyinirim. Koyu renkli kot pantolonlar, sıkıcı, uzun kollu gömlekler, kapüşonlular ve rahat ayakkabılar giyiyorum. Saçımda özensiz bir topuz ve makyajım çok az. Bir organik granola reklamında yaşıyormuşum gibi görünüyorum.

Birkaç yıl öncesine kadar bu üniformayı pek düşünmedim. O sırada Toronto Üniversitesi Psikoloji Bölümünde öğretim görevlisiydim. Öğrencilerimin yaptığım ara sınava hazırlanmasına yardımcı oluyordum. O zamanlar erkek arkadaşım topuzumla dalga geçiyordu, bu yüzden saçlarımı açmaya karar verdim.

Ara sınava hazırlık gününde topuzsuz, kadınsı saç modelimi ilk kez kullandım. Bir öğrenci bana sınavda neler soracağımı sordu, ben de ele alınacak konuları özetledim. Bana şüpheci bir şekilde baktı ve ara sınavda aslında neler soracağıma dair bana nutuk çekmeye başladı.

Şoka uğramıştım. Hiçbir öğrenci benimle daha önce böyle konuşmamıştı. Diğer öğrencilerin aklını karıştırmasını engellemek için monoloğunu yarıda kestim ve ona öğretim görevlisi olduğumu ve sınavı benim hazırladığını hatırlattım. Öğrencim konuşmaya devam etti. Söylediğim hiçbir şey onu otoriteme dair ikna edemeyecekti.

Bilim alanında çalışan bir kadın olarak, bu daha önce yaşadığım bir deneyim. Bu olay, "mansplaining" kavramının mükemmel bir örneğiydi. Mansplaining, bir kişinin - çoğunlukla bir erkeğin – kendinden daha az bilgiye sahip olduğunu düşündüğü birine, küçümseyen bir tavırla söylemek istediğini açıklaması anlamına gelen bir terimdir.

Öğrencimin davranışının saç stilime bağlı olup olmadığını hiçbir zaman bilmeyeceğim fakat, yaptığı şey, bilim kadınlarının kadınsı bir biçimde giyindikleri zaman daha az ciddiye alındığına dair kanıt olabilecek nitelikte. Her iki durumda da, topuzum ertesi gün geri döndü. Kendi kadınlığımı reddettiğimi hissediyordum; işyerimde daha rahat hissettiren üniformama geri dönmüştüm.

Bu deneyim, muhtemelen birçok bilim kadınının aşina olduğu bir durumdur. Seçimden bu yana geçen aylarda, bilim topluluğu politik olarak aktifleşti ve marjinal addedilen grupların bilimdeki yerine dair tartışmalara ilham verdi. En son yapılan Bilim Yürüyüşü (March for Science), kadınların, yerli halkın, engellilerin, LGBT kişilerin ve bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanlarındaki değişik etnisitelere mensup toplulukların yeterince temsil edilmediği konusunda daha geniş bir tartışma başlattı. Bütün bunlarla birlikte, bir bilim adamı olmanın nasıl bir şey olacağını merak etmeye başladım. STEM dahilindeki bilim adamları benden daha mı avantajlı?

Bu soruyu kendim cevaplamak için ilk adım olrak, STEM temalı konuşmalar için kullandığım çevrimiçi bir topluluk olan Science Twitter'da bir toplumsal cinsiyet değiştirme deneyi yaptım. Bir hafta boyunca bir kadının profil resmi ile tweet attım, daha sonra bir hafta boyunca bir erkeğin profil resmiyle tweet attım. Deneyimlediklerimin, kendime olan güvenim ve duygusal mutluluğum açısından küçük ama önemli farkları olduğunu keşfetmek şaşırtıcıydı.

Kariyerim boyunca bir bilim kadını olarak üstü kapalı cinsiyetçiliğe maruz kaldım.

Beni ilk olarak ailem bilime itti. 6 yaşındayken marketin baharat satılan kısmında utanç içinde babamın tuzun nasıl ve neden iyotlandığına dair ders verdiğini hatırlıyorum. Lisede, radyo astronomi ile ilgilenmeye başladım. En gurur duyduğum an, mezuniyetimdi- sunucu üniversitede astrofizik okuyacağımı duyurduğunda salondakiler çok şaşırmıştı. Şimdi olsa göz devirebilirdim, ama genç olan ben, kızlardan daha çok erkeklere benzediğine seviniyordu.

Bu durum üniversiteye başladığımda değişti. Eğitimimin her aşamasında - astrofizikten bilgisayar bilimine ve sinirbilime - kademeyle kadının daha çok temsil edildiği alanlara ağırlık verdim. Örneğin şu an çalıştığım laboratuvar çoğunlukla hep kadınlardan oluşmuştur. Yine de, laboratuardan çıktığım zaman kadınlara çok daha az hoşgörü gösteren çalışma ortamlarıyla mücadele etmek zorundayım.

Ağırlıklı olarak erkek bilim alanlarına girdiğim zamanlarda kullandığım bir stratejiye sahibim. Kıyafetlerim ve topuzum "bilim kadını" alet kutumun sadece bir parçası. Zekamı küçümseyen veya beni nesneleştiren çarpışmalar için hazırlanmış senaryolarım da var. Birisi anlattığı şeyi benim anlamam için aşırı basitleştirdiğinde veya beni test ettiğini anladığımda, zekamı hızlı bir şekilde kanıtlamak için özel cümlelerim var. Fourier transformasyonu ya da kuantum mekaniğine bir gönderme her zaman işe yarar - gözleri hemen parlar ve bir kamyon dolusu teknik jargon ağızlarından döküverir.

Konferanslarda bilim insanlarının bana asıldığı zamanlar için hazırlanmış bir konuşmam da var. "Biriyle beraber misin?" diye soracaklar ve ben de "Aslında evet; Düşünme, Mantık, Yaratıcılık ve Eğitsel Sinirbilim Laboratuvarıyla birlikteyim. Posterimizin bir kopyasını ister misiniz?" diye cevap vereceğim.

Bu ilgisizlik, erkekler hakaret ederken (bazen kazara olsa da) de kullanışlı oluyor. Bana kadınların beyinlerinin daha küçük olduğu için daha az zeki oldukları, Nobel Ödülleri’ni daha az aldığımız için daha az zeki olduğumuz ve Steven Pinker öyle dediği için daha az zeki olduğumuz söylendi. Çıkardığım iş iyi olduğunda bana diğer kadınlar gibi olmadığım, ya da yaptığım şeyde iyi olduğum çünkü kadınların biyolojik olarak buna uygun olduğu söylendi. Bazen bir inilti ile karşılık veriyorum, ama duymamazlıktan gelmek daha kolay.

Çoğu bilim kadını, bazen bize açıkça öğretilen ancak çoğunlukla deneme yanılma yoluyla öğrenilen bir takım stratejilere sahiptir. Çoğu zaman, bu stratejiler bizim için görünmezdir ya da giderek kim olduğumuzun bir parçası haline gelirler. 2007 yılında STEM alanlarında en başarılı ilk 100 kurumun listelendiği bir çalışmada, kadrolu veya stajyer STEM öğretim üyelerinin yalnızca yüzde 14'ü kadındı. Aynı çalışmadaki fakültenin yalnızca yüzde 0,58'i Afrikalı-Amerikalı, Hispanik veya Yerli Amerikalı kadınlardı. Bu dengesizlik, duygularımızı duygusal kadın klişesi olmamak için kontrol ettiğimizi gösterir. Bilim alanında olumsuz eleştiriler almaya daha yatkın olduğumuz için, daha mükemmeliyetçi oluruz.

İronik olarak, bu ince eleyip sık dokuma özelliği bizi daha iyi bilim insanları yapabilir: deney beklenmedik bir sonuç verdiğinde, erkekler bunu gözardı etmeye daha eğilimlidirler, oysa neler olduğunu anlamaya çalışmak için deneyi tekrarlama ihtimali kadınlarda daha yüksektir. Ayrıca, ortalama olarak, erkek meslektaşlarımızdan daha etiğiz.

Çoğu zaman, bizi azımsayan bir ortamda çalışmak özsaygımıza zarar verebilir. Kimlik hırsızı sendromunun (impostor syndrome) ne olduğunu biliyoruz, ancak hala acaba sahtekar mıyız diye endişeleniyoruz. Kendimize olan güvenimizi kaybediyoruz ve bu güven kaybını, ücret, istihdam ya da finansman ayrımcılığı yerine başarısızlığa bağlıyoruz. Bu ortam, farklı etnisitelere mensup kadınlar, engelli kadınlar ve LGBT kadınlar gibi çok sayıda marjinalize olmuş gruba mensup olanları zor duruma düşürüyor.

Bu cinsiyet yanlılığını anlamak, bana bireysel düzeyde hiçbir zaman yardımcı olmadı. Bir eleştirmenin, cinsiyet nedeniyle yazdıklarımı reddettiğini açıkça belirtmesi durumu hariç – ki bu daha önce örneği yaşanan bir durum – önyargıyla yaklaşıp yaklaşmadığını bilmenin imkânı yok. Bu belirsizlik bir özgüven katili. Her kaybettiğimde, kendimi suçluyorum.


melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
08.05.2017- 10:11

TWITTER CİNSİYET DEĞİŞTİRME DENEYİM

Birkaç ay öncesine kadar, Twitter avatarım cinsiyetsiz bir çörek resmi idi. Bir çörek olarak çok mutluydum - kimse çörekler ile kavga etmiyor. Huzurlu bir varlıktı. "Eve" ismi hariç, profilimin cinsiyet belirteci yoktu. Kadınların Twitter'da taciz edildiğini duymuştum, ancak hiç başıma gelmemişti. İçimdeki bilim kadını ve belki de mazoşist, bunu deneyimlemeye karar verdi.

Deneyin amacı avatarımın cinsiyet sunumumun değiştirilmesinin kişilerin benimle etkileşim biçimini değiştirip değiştirmeyeceğini görmekti. Deneysel tasarımı her zaman olduğu gibi enine boyuna düşündüm. Avatarımın cinsiyetini bilmek attığım tweetleri etkiler mi? Hangi avatarın kullanılacağının rastgele seçilmesini mi sağlamalıyım? Kendimi "kör etmeli miyim", yani hangi avatarın üzerinden tweet attığımı görmemeli miyim? Cinsiyete bağlı herhangi bir şey tweetlememeli miyim veya bir botun attığım tweetleri kontrol etmesi mi daha doğru olur?

Sonunda bir yönteme karar verdim. İlk önce cinsiyetimi Twitter'da daha açık hale getirerek başladım. Avatarımı, parlak ve hoş bir gülümsemesi olan, laboratuvar önlüklü ve aşırı bilimsel görünümlü mavi ve yeşil sıvılar içeren beherglaslı bir bilim kadınının stok fotoğrafı ile değiştirdim. Tweetlerimin içeriğini değiştirmedim ve deneyimi kendim gibi, yalnızca bir kadın avatar farkıyla yürüttüm.

Dişi avatarım, çörek olduğum zaman yaptığımdan daha fazla hata yapıyor gibiydi. Bir kelimeyi yanlış yazabiliyor veya "nadiren" yazması gereken yerde "asla" yazabiliyordu. Bu durum ilk başta beni eğlendirdi, bu yararlı düzeltmeler yeni avatarımdan hemen sonra ortaya çıkmıştı, ama bir süre sonra unuttum ve Twitter deneyimimin bir parçası haline geldi. Uyum sağladım ve devam ettim.

Şubat ayında, ikinci adıma başladım: Bir erkek olmuştum. Google’a "Bilim adamı" yazdım ve görüntülerden birini avatarım olarak seçtim. Twitter adımı "Eve Forster" yerine "Steve Forster" şeklinde değiştirdim ve takipçilerime bir hafta sürecek bir toplumsal cinsiyet değiştirme deneyi yapacağımı duyurdum. Yanlılık olasılığı olan bir deney gerçekleştiriyor olmakla ilgili endişelerimi gidermek için kendime bunun geniş çaplı bir deney yapmadan önce araziyi anlamak için bir ön çalışma olduğunu söyledim.

Kendime birkaç kural koydum: Steve olduğum hafta boyunca, cinsiyet kimliğimden kimseye bahsetmeyecek ve insanların bunu avatarımdan yola çıkarak kendilerinin karar vermesine izin verecektim. Cinsiyetimin ne olduğuna dair fikir vermeyen profil açıklamamda hiçbir değişiklik yapmadım. #WomenInSTEM ve #MarginSci gibi hashtag'leri kullanabilirdim, ancak bunu bir erkek olarak tweet attığım anlayışıyla yapmak zorundaydım.

İnsanlar bana neredeyse hemen daha olumlu bir şekilde tepki vermeye başladılar. Tweetlerim daha çok beğeni ve daha çok yanıt aldı ve bu yanıtlar Twitter'dan beklediğim küçümsemeden yoksundu. İlk gün, bana küfreden bir trol ile karşılaştım, fakat o titiz, kılı kırk yaran eleştiriler ortadan kayboldu. Size küfreden bir trolü belirlemek ve göz ardı etmek kolaydır. İyi niyetle tweet atıyormuş gibi görünen ve söylediğinizle ilgili çok ufak bir sorunu olan birinin sinirinizi bozma ihtimali daha yüksektir. Bu ikinci grup, Steve'ken attığım tweetlerle daha az sorun yaşıyor gibiydi.

Deneyin sonunda şöyle düşündüğümü hatırlıyorum: Bu hafta Twitter'da gerçekten çok komiktim! Kendimi daha akıllı, daha özgüvenli ve otoriter hissettim. Hatta, uyku takip uygulamam SleepBot'a göre gece başına ortalama 18 dakika daha iyi uyudum.

İlk başta, bunları erkek olmakla ilgili sahip olduğum olumlu fikirlere bağladım. Beklentileriniz nasıl hissettiğiniz üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir ve yeni keşfettiğim özgüveni erkekliğin plasebo etkisi olarak açıkladım. Belki de Steve'in zeka ve özgüven gibi olumlu özelliklere sahip olduğunu düşünmüştüm ve bu beni bu özellikleri kendimde de algılama yönünde yönlendirmiş olabilirdi. Söylediğim her şeyde kusur bulunması durumunun tamamen ortadan kaybolduğunu fark ettim, fakat bunu o kadar az hissettim ki başka bir şeyin daha ruh halimdeki canlanmaya sebep olması gerektiğini düşündüm. Bu küçük eleştiriler beni bu denli olumsuz etkileyemezdi, öyle değil mi?

Zamanla, özgüvenime olan etkinin gerçekten de belli belirsiz olduğunu keşfettim ve nedenini anlamak için bir hafta önce Eve ismiyle tweet atmanın nasıl hissettirdiğini açıklamalıydım. Saçımı topuz yapmam gibi, olay çıkarmadan tweet atmayı öğrendim: Belirli hashtaglerden kaçınarak, tweetlerimi mümkün olduğunca agresif olmadan ifade ettim ve söylediğim her şeyi ölçerek söyledim. Bir gerçeği kadın olarak tweetlemek istediğimde, küçücük ayrıntıların tam olarak doğru olduğundan emin olmak için iyice araştırıyordum.

Steve olduğum süreçte olumsuz geri dönüşler azaldı ve kendime olan güvenim arttı. Bir hata yapsam bile bana hüsnüzanla yaklaşıldığını fark ettim. Eskisi kadar fazla kesinliğe ihtiyaç duymadım ve tweetlerimin nasıl anlaşılacağı konusunda endişelenmek zorunda kalmadım. Artık kendi kendimi sorgulamadım ve attığım tweetlere dikkatli bir şekilde başlamadım. Bu kibrin arasında, bu önlemleri ertesi hafta Eve olduğumda kullanmayı unuttum. İki günlüğünde kadın avatar kullandıktan sonra saldırılar, ince eleyip sık dokumalar ve "mansplanationlar" geri döndü ve stresim her zamanki seviyesine geri döndü.

ÇIKARILAN DERSLER

Deneyden çıkarılacak birçok ders olsa da, bu alıştırmadan öğrendiğim ana ders, ayrımcı davranışın varlığının ve yokluğun farkındalığı arasındaki farktı. İlki, özellikle eşitsizliği çok iyi maskeleyen bir toplumda ikincisinden çok daha kolaydır. Hemen göze çarpmayan güven artışının farkına varmak - her kelimenizde insafsızca eleştirilmediğiniz için- düşüşün farkına varmaktan daha zor.

Uzun zamandır, bilim alanındaki deneyimimin doğrudan entelektüel yeteneğim ve yaptığım araştırmaların kalitesi ile ilişkili olduğunu varsaymıştım. Bu deney sırasında yaşadığım deneyimler bunun doğru olmayabileceğini öneriyor. Gerçek hayatta bir erkek avatarım olabilseydi, kendimi daha güvende hissedecek ve meslektaşlarıma meydan okurken daha rahat hissedecek ve fikirlerimi belki daha mı rahat savunacaktım? Kariyerim boyunca bilim adamlarına, daha yüksek bir standartla kendimi kanıtlamanın duygusal ve profesyonel yüküyle ne kadar baskılandığımı merak ettim. Acaba benden daha marjinalize gruplara dahil bilim insanlarının ilerlemesini ne sıklıkta engelledim?

Bilim alanında çalışan birçok kişiden daha iyi durumda olduğumu belirtmek zorundayım. Meslektaşlarımın tacizine maruz kalmadığım şu andaki işimde şanslıyım. Beyaz, engelli olmayan bir kadın olarak, farklı etnisitelere mensup kadınların, engelli kadınların, ve LGBT kadınlardın maruz kaldığı küçük ve büyük günlük şiddetten yalıtılmış durumdayım. Onlara baskı yapan yapılardan da yararlanıyorum ve bu yapıları görmezden gelmek ya da yok saymak gibi ayrıcalıklara sahibim.

Bu, bilimdeki tüm erkeklerin ve beyaz kadınların öğrenmesi gereken bir derstir: Deneyimlerimizin son derece korunaklı olduğunu sürekli olarak kendimize hatırlatmalıyız. Yetersiz temsil edilen bilim kadınlarının deneyimlerinden yoksun olmamızın yanı sıra, neye dikkat edeceğimizi bile bilmede güçlük çekiyoruz. Twitter'da, bilimde, hayatta, azınlıkları sistematik olarak bilimden dışlayan yapılara karşı aktif olarak çalışmak bizim sorumluluğumuzdur. İşte burası başlamak için iyi bir yer.

http://haber.sol.org.tr/sol-ceviri/bir-bilim-kadini-olarak-ciddiye-alinmak-icin-neyi-gizlemem-gerek-195535

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]