Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Sözde sol-sosyalist forumlar...

Bu ApeChe gerçekten bir alem. Birkaç gündür kenardan köşeden Mensevikler konusunda bir yorum tutturmuş gidiyor. Menşevikler ''en baba solcular''mış, Lenin solcu olmadığı için ve ayrıca solculukta bir ''keramet'' bulunmadığı için   bunlarla birlikte yürümemiş. ''Devrim sokakta nara atarak olmaz''mış! Bunun gibi yorumlar. Hatta bir yerde Menşevikler için ''marksist'' diyor ve Lenin'in Marksist olmadığı imasında bulunuyor.

Menşevikler dünyada gelmiş geçmiş en bilinçli en baba "Solculardır" Eğer "Solda" keramet olsaydı Lenin bu solcularla birlikte,Kerensky ile kuzu sarması Devrimin yolunu gözlerdi.

Az biraz etraflı düşünün. Devrim salt sokakları arşınlamakla,meydanlarda naralar atıp,kof kabadayılık gösterileriyle olmaz.

Devrim yapacak olan rengini belli eder ama bu rengi parlamento muhalefetiyle göstermez.


https://www.sosyalistforum2.net/showthread.php?t=81905&page=2

Menşeviklerle Bolşevikler arasında ideolojik-siyasi tavır konusunda farklılıklar var, örgütlenme-parti konusunda da öyle. Ama Menşevikler için ''Marksist değillerdi'' demek biraz zor. Bu konuda ApeChe'ye katılmak mümkün. Ancak Ape bunu söylerken ve aynı zamanda menşevikler'in ''en baba solcular'' olduğunun altını çizerken bir küçümsemede bulunuyor. Sanki Marksizm solculuk değilmiş gibi, ve sanki solculuk ve marksizm siyasal devrim için ve komünist dediğimiz enternasyonal toplum için gerekli bir tanımlama değilmiş gibi...

Ve çok daha önemlisi; hiç değinmiyor ama Lenin'in de bir solcu ve marksist olduğu gerçeğini görmezlikten geliyor.

Aslında Menşevikler de Lenin( Bolşevikler) de solcu ve Marksist. Kavramları doğru ve yerli yerinde kullandığımızda konuları anlama konusunda doğru bir yöntem izlemiş oluruz. Ape bunu yapsa eminim ardından ''iyi de her iki grup da solcu ve marksist ise aralarındaki farklılık nerden ileri geliyor? şeklinde bir soru da ardı sıra gelecek ve (belki) sorunun yanıtı için yüzeysel yaklaşımlardan kaçınılarak daha derinlikli bir araştırma yapılması gerektiği sonucuna varılacak.

Ape kısaca ve basitçe Marksizmin bir reformizmden ibaret olduğunu Marksist olanların salt determinist bir siyasi konumlanış içinde bulunduğu düşüncesine sahip. Lenin'in ( Bolşeviklerin) ise silahlı bir örgüt ve salt iradeci bir yaklaşımı sahiplenen ''nara atmayan, iş bitiren, devletle savaşan bir parti anlayışına sahip olduğunu savunuyor. Kabaca böyle. Kürt ulusalcılığına bu kadar eğilimli olmasının nedeni de '' tıpkı Lenin gibi devletle savaşması.'' Bugün başka bir başlıkta yazdığımı yineleyelim. Kürt ulusalcılığına kuyrukçuluk ya da ya biat bu yaklaşım nedeniyle de ortaya çıkıyor. Bir kere Leninist olmak ''elde silah, 'omuzda tüfeng' silah devletle savaşmak'' olarak yorumlandığında kuyrukçuların tamamı Leninist oluyor, bu siyasetin Leninizmle ilişkisinin bulunmadığını söyleyip kuyrukçuluk yapmayan her siyasi yapı da reformist, devletten yana, sosyal şoven vb. olup çıkıyor.

Bu yaklaşımın yanlışlığını defalarca yineleyip durduk. Ne var ki, bir ölçüde karmaşaya da yol açan soru hala yanıtlanmayı bekliyor. Menşevikler ve Bolşevikler 'Solcu' ve 'Marksist' iseler konumlanış ve ideolojik farklılıkları neden ortaya çıkıyor?

Marks bir devrimciydi. Marks nesnel koşulları önemseyen ama hiçbir şekilde   iradeci bir yaklaşımı reddetmeyen bir devrimciydi. Marks'ın siyasal iktidarın el değiştirmesi konusunda sadece determinist bir yaklaşımı benimseyen biri olarak yorumlamak tartışmalıdır. Ne var ki, Marks'ın kuramında siyasal iktidarın ele geçirilmesi konusunda bir boşluğun olduğu da açık. Marks siyasal iktidarı proletarya tarafından ele geçirilmesi ve geçirildikten sonra devletin sınıfsal niteliğinin değiştirilmesi gerektiğini öngörüyordu. Ancak devletin nasıl ele geçirilmesi gerektiği konusundaki boşluk üzerinde fazlaca da düşünmemişti. Çünkü Avrupa'da bir hayaletin dolaşması ve önünde duran pratik bu konuya yeterli zamanı ayırmasının da önüne geçiyordu.

Solcu ve Marksist Menşeviklerle solcu ve Marksist Bolşevikler arasındaki ideolojik fark da tam bu noktada ortaya çıkmıştı. Marks'ta bulunan bu boşluk Menşevikler ( 2.Enternasyonalistler) tarafından sağ bir yorumla doldurulmaya çalışıldı. Lenin'in yorumu ise sol bir yorumdu. Başka bir deyişle Menşevikler Marks'taki boşluğu sağ bir revizyona, Lenin ise sol bir revizyona tabi tutmuştur. Menşevikler kapitalizmin gelişmesiyle işçi sınıfı ve emekçi halkın da bilinç kazanabileceğinden yola çıkıyorlardı ve determinist bir siyasi konumlanışı yeğliyorlardı. Lenin ise bu boşluğu parti ve öncülük kuramıyla doldurmuş, kitlelerin sınıflı bir toplumda hiçbir şekilde komünizme ulaşacak bir tarihsel bilince ulaşamayacağını, bunu elde edebilmek için de siyasal iktidarın ele geçirilmesi gerektiğini savunmuştur. ( Bu bakış açısı Marks'ta da vardır.) Sonuçta tarih bize Lenin'in haklı olduğunu göstermiştir.

Burada yine altı çizilmesi gereken konu hem Menşeviklerin ve hem de Bolşeviklerin siyasal devrim için proletaryaya -emekçi kitlelere- ihtiyaç olduğu konusunda farklılık taşımadığıdır. Devrimin kitlelerin eseri olacağı konusu her iki grup için de geçerlidir. Fark birinde yani Menşeviklerde- 2.enternasyonal anlayışta bir kendiliğindenliğin egemen olması diğerinde ( Lenin'de) ise mutlak bir öncülüğe ihtiyaç duyulmasıdır. Yoksa, Leninizm hiçbir şekilde kitleyi yok sayan bir dar örgütçülük anlayışı ile devrim yapılacağı anlamına gelmiyor. Bu konuda hem silah ve şiddet konusunu gereğinden fazla abartıyoruz ve hem de Leninizmi   bir fokocu anlayışa indirgeme gibi bir hataya düşüyoruz.





melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
21.08.2017- 21:25

Solcu ve Marksist Menşeviklerle solcu ve Marksist Bolşevikler arasındaki ideolojik fark da tam bu noktada ortaya çıkmıştı. Marks'ta bulunan bu boşluk Menşevikler ( 2.Enternasyonalistler) tarafından sağ bir yorumla doldurulmaya çalışıldı. Lenin'in yorumu ise sol bir yorumdu. Başka bir deyişle Menşevikler Marks'taki boşluğu sağ bir revizyona, Lenin ise sol bir revizyona tabi tutmuştur.

Yazıdaki bu bölümün biraz daha açılması gerekiyor. Marks'taki boşluğun sağ bir yorumla doldurulması öncelikle Bernstein ve Kautsky sayesinde gerçekleşmiştir. Her iki Alman Sosyal Demokrat Parti liderinin aralarındaki farklara rağmen şiddet karşıtı bir pozisyon almaları ve burjuva demokrasisi ile parlamenterizmi öne çıkarması Marksizmin özüne aykırılık taşıyordu. Bernstein'e göre halkın, Kautsky'e göre işçi sınıfının demokratik kazanımlar sonucu bilinç kazanabilmesi mümkündü ve sosyalizm reformlar yoluyla ve burjuva oparlamentosu aracılığıyla gerçekleşebilirdi. Bernstein ve Kautsky'nin bu görüşleri zaman içinde Alman Sosyal Demokrat Partisi'ne hakim olmuş ve daha sonra Avrupa'da işçi, sosyalist veya sosyal demokrat partilerin ideolojisi haline gelmiştir. Reformizm denilen siyasi akımın gelişim sürece özetle böyle olmuştur.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
25.08.2017- 21:00

Marks'taki boşluğun sağ bir yorumla doldurulması öncelikle Bernstein ve Kautsky sayesinde gerçekleşmiştir. Her iki Alman Sosyal Demokrat Parti liderinin aralarındaki farklara rağmen şiddet karşıtı bir pozisyon almaları ve burjuva demokrasisi ile parlamenterizmi öne çıkarması Marksizmin özüne aykırılık taşıyordu.

Bernstein ve Kautsky için ''Marksizmin özüne aykırılık'' sadece bunlar da değildi. Kautsky demokrasi konusunda Bernstein ile aynı doğrultuda olmasına rağmen özellikle toplumsal mülkiyeti savunma yönünde Bernstein ile farklılaşıyordu. Sonuçta iki lider de Marksizm'e getirdikleri eleştiri ve sağ yorumlarla bugün Avrupa'daki sosyal demokrat ideolojinin de yaratıcıları haline geldiler. Özetle ''sınıfsal uzlaşma'' olarak tanımlayabileceğimiz sosyal demokrat siyasetin öncüleri de bu yüzden Bernstein ve Kautsky'dir.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]