Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Siyasi ve ideolojik söyleşiler
melnur  |  Cvp:
Cevap: 9
27.12.2017- 16:46

Resim Ekleme  

Okan İrtem: O zaman bu isimlerle birlikteliğiniz ODTܒden epey önce, Planlama yıllarından başlıyor.

Yalçın Küçük:
Tabii efendim, onlar benim arkadaşlarım, biz Planlama’da hep birlikteydik, ben orada iki Atilla ile, Karaosmanoğlu ve Sönmez, beraber çalıştım. Atilla Sönmez Fransa'dan doktora yapmış gelmişti, "doctorat d'etat", diğerlerinin, "doctorat pour l'orient" diyorlar, bir değeri yoktur. Dayısı Paris büyükelçisiydi, sonra MİT müsteşarı oldu, bir gün diğer Attila, Karaosmanoğlu, uçakta MİT müsteşarıyla birlikte seyahat ediyormuş, Atilla'yı sormuşlar ve sonra "yeğenim" demişler. Karaosmanoğlu şaşırmış, "Atilla hiç bahsetmedi" demiş.

Sönmez de benden sonra ODTÜ'ye geldi, Atilla'lar geldiler, Selim İlkin oradaydı, Şadi ve Fikret çoktan ODTÜ'lü olmuşlardı, müthiş fakülte yaptık. Hocalık oynadık. Atilla sonra yurtdışına gitti. Ben yurtdışına sadece sürgüne gittim. Biraz kırıldım. Atilla'yı çok severdim.

Sonra Türkiye’ye geldiler. Suna Kan ile co-habite ettiler, çöpçatanlıkta İhsan Doğramacı'nın rolü olduğunu duymuştum, İhsan Bey üniversiteleri iyi kuruyor ve öyle anlıyorum, iyi bir çöpçatandır. Doğru, üniversite işi de bir çöpçatanlıktır. Ayrıca "Doğramacı Camii" pek güzeldir. Her dine ve her dindaşa uygundur. Öylelerini seviyorum.

Sonra Atilla hasta oldular. Ölümcüldür. Sık sık arıyordum, Suna Hanımefendi ile konuşuyordum. Artık Atilla'nın öyle bir hali var, bilmiyor ama ben sık sık arıyordum. Ayrılıyorduk. Sonra Suna Hanım'ı rahatsız etmekten sıkılmaya başladım. Her defasında bir "laf" ediyordum. Suna Hanım, beni teselli ettiler. Atilla "bana hep sizi anlatıyor" diyordu, "arayın, efendim" dediler. Biraz rahatlamıştım. "Ah Hanımefendi, ben sizin konserlerinizi hiç kaçırmazdım, sahnede çok güzelsiniz" dedim. Ve teşekkür ettiler. Anladım, rahatlamıştım, fırsatı kaçırmadım, "Hanımefendi, ben bir melomanım" amma, "klasik müzikten hiç anlamıyorum" deyiverdim. Doğrucuyum ya ve doğruyu da söyledim, yine rahatladım. Suna Hanım bana, "Yalçın Beyefendiciğim, klasik müziğe düşkün olanların çoğu, müzikten anlamazlar" dediler. Kendi adıma çok sevindim. Ama Beethoven'i anlıyorum. Ne ihtilalci adamdır. Müthiş bir müziği var.

Kısa bir zaman sonra Atilla'yı kaybettik. Amansız hastalık diyorlar.

Okan İrtem: DPT’nin 60’lardaki etkinliğini konuştuk ama meselenin bir başka veçhesini izninizle sormak istiyorum. DPT dışındaki kurumlarda planlama fikrinin etkisi nasıldı, uzun vadeli plan çalışmaları yapılmasını nasıl karşılıyorlardı?

Yalçın Küçük:
O pek hoş bir öyküdür, tabii bunu söylerken şunu söylemek istiyorum, plancılık ayrı bir meslektir ama planlama çok modaydı ve ne yapılabilir, herkes ayrı bir plan yapıyordu. Bazen durdurmak gerekirdi ve gider durdururdum. Müsteşarımız Memduh Aytür’dü, benden çok istediği yazılardan bazıları Genelkurmay'a da giderdi. Ordumuz, biraz havalanmıştı, Planlama çok revaçta, ordunun ilgili daireleri, ordunun yatırımlarını, harcamalarını kendileri planlamak ve çizmek istiyordu. Bu imkansız bir iştir, bütün harcamalara bakmak ve ilişkilerini kırmak zorundaydık. Mektuplarda yüksek paşalara, sabırla, planlama öğretirdim. Bunaltırdım. Bazen giderdim, iyi karşılarlardı. Durdururduk.

Bu tür yazılarda “bunaltmayı” bir yöntem olarak kullanırdım. Harika bir yoldur. Bir Osmanlı münevveri üslubum vardır. “Görüşleriniz bir harika” derdim, böyle başlardım. “İçimi parlattınız, size mahsustur”, devam ederdim. Ve “müthiş müthiş, bunları bulabilmek çok önemli, böylesini sadece siz bulursunuz”. Bütün bunların arkasından bir “fakat” ya da “amma” gelirdi, “bir küçük nokta var” ve öyle başlardım. Nokta uzar ve büyürdü.

Demek ki, Planlama'da müsteşar Memduh Aytür beni çok “kullandı” ve çok çalıştırdı, bunu söylemek istiyorum. Bir eşi hanımefendi de saraylıydı, bakanlara ve hükümete üstten bakardı. Kim bunlar diyen bir hali vardı. Bende de “kim bunlar” halini hep görürler, değilim, ama öyle bakarlar. Memduh Bey yazılarını bana yazdırırdı. Resmi yazıları ben yazardım, Memduh Bey imzalardı, başbakanlık müsteşarlığı yazıları olarak giderlerdi. Tabii Memduh Bey çizerdi ve ben yazardım. Okurdu ve imzalardı, böyle yapardık. Planlama işimizdi ve yaptık.

***

Planlama’yı konuştuk, peki Okan Bey, Hariciye’yi bilir misiniz, Hariciye cahilliğe açılan bir kapıdır, ben Hariciye’ye hiç gitmedim ve o kapıdan hiç geçmedim. Yakup Kadri’nin Hariciyeciler’den duyduğu hayal kırıklığını da hiç unutmadım. Biz plancılar Hariciye'den gelen yazılara “hain yazıları” gözüyle bakardık; Planlama Müsteşarı Memduh Bey’in de böyle gördüğünü hatırlıyorum. Bu zamanda, Dışişleri Bakanlığı İktisadi İşler Genel Müdür Yardımcısı Şükrü Elekdağ idi. Aptal demek en hafifidir, kendime de “artık aptallaştım” dediğim için böyle demekte bir sakınca yoktur. Aziz Nesin de demişti, biz aptallaştık. Benim itirazım bunun bir süreç olduğudur ve her zaman değildir. Akepe döneminde ben kendimi tam aptallaşmış buluyorum.

Ortak Pazar'a girmek istiyorduk, hükümetin görüşü budur. Buna karşı çıkmak söz konusu değildir. Ancak biz planlamada, Ortak Pazar’a nasıl gireceğiz, ona bakıyorduk, kalkınma yapacaktık, girerken her şeyimizi teslim etmek istemiyorduk. Hariciye ve Şükrü Elekdağ'ın yazıları tam teslimiyetçiydi. Aptal tüccarların ve Avrupalıların görüşlerini tekrarlıyordu. Bir ezberciydi, ne de olsa bir Boksör'dür. Karşıma bir “bilge diplomat” olarak çıkmıştı. Ve ben ise bu bilgisiz hariciyeciyi çok terslemiştim. Yaparım.

Elekdağ’ın Demirel'ci olduğunu da biliyorduk. Hiç sevmeyiz.

Bunları böylece konuşmuş olduk.

Okan Bey, artık bana Planlama’dan Memduh Aytür’ün nasıl ayrıldığını sorar mısınız lütfen.

'SİZE BİR MARŞ SÖYLEMEK İSTİYORUM... CEVABIMDIR'

Okan İrtem: Peki Yalçın Hocam. Memduh Bey Devlet Planlama Teşkilatı’ndan nasıl ayrıldı?

Yalçın Küçük:
Şöyle oldu. Seçimlerden Demirel büyük başarı alarak çıktı. Güçlü bir hükümet kurabiliyordu. Ben ise Müsteşar Memduh Aytür'ü görevden alacağını düşünüyordum. Bize de Planlama'dan ayrılmak düşüyordu. Belki bir üniversitede bir görev.

***

Yegane Hanım odamıza geldi, Memduh Bey'in özel kalem müdürüydü, kibardır. Müsteşar'ın yakınlarına odasına gelip haber veriyordu. Memduh Bey çağırıyordu ve gittim. Memduh Bey memnun ve neşeliydi, “Yalçın" dedi, “Başbakan geldiler. Demirel çok heyecanlıydı, gözleri yaşlı, Memduh Bey birlikte çalışacağız” dediler. Çok sevindim, ben yanlış çıkmıştım. Hep “Memduh Bey'e bu adam sizi bir gün dahi tutmaz”, diyordum. Çok namuslu, çok gururlu ve çok bilgili bir yüksek devlet memurumuzdu. Nerede yanıldım, anlamadım, canım sıkıldı ama yine de sevindim.

Odama döndüm. Bir saat geçmedi, Yegane Hanım tekrar geldi. Tekrar çağrılıyordum. Yegane Hanım telaşlıydı.

***

Memduh Bey de devlet memuruydu. Ancak bir imkan sağlamışlardı, yüksek devlet memurları, memur şartlarından ayrılabiliyor ve “sözleşme” imzalıyorlardı. Memur değil, sözleşmeli çalışan oluyorlardı. Daha yüksek maaş alabiliyorduk. Ben de bir yüksek memurdum ancak ben bu yola girmedim. Ayda beş bin lira alabilirdim, iki bin lira aldım. Razı oldum çünkü sözleşmeli olanları anında istedikleri zaman işten atabilirlerdi. Ben devletime güvenmiyordum. Bu devlet beni atar, diyordum. Devlete para verdim, ben sözleşmeli olmadım.

Yegane Hanım çağırmıştı, Memduh Bey'e çıktım. Canı sıkkındı, “Yalçın, haklı çıktın” dedi. Kovulma kağıdını gösterdi. Demirel başbakan olmuştu, müsteşarına gözü yaşlı, “birlikte çalışacağız Memduh Bey” demişti. Aramızda bir kat vardı ve inmişti, ilişik kesme yazısını “yazın” demişti. Yazdılar. Koca müsteşarı attılar. Peki ben bütün bunlar nasıl biliyordum. Ve neden her ay beş bin lira yerine iki bin lira alıyordum. Bunu çok yaptım. Neden mi, ben size bir marş söylemek istiyorum. Cevabımdır.

***

Jandarma biz sosyalistiz

Dostuz yalnız biz sana

Kurtuluşun bizimledir

Elini uzatsana

***

Okan İrtem: Yalçın Hocam artık sona doğru geliyoruz. Şu ana dek aydın hareketinin yükselişinde plancılık düşüncesinin etkisini konuştuk. Ama aydınları kırmayı hedefleyen 12 Mart’ın Birinci Nihat Erim hükümetinde sizin söyleşi boyunca sözünü ettiğiniz ve aydın mücadelesinin yükselişi ile bağlantılandırdığınız plancılar da görev aldılar. Sizce plancılardaki bu çelişkili siyasi tavrın nedeni nedir?

Yalçın Küçük:
Güzel, şununla başlayalım, bir, Erim bir kandırmacaydı, yanında plancılarla getirildi, “reformlara devam ediyoruz” demek istediler. Orada plancılar bir müddet kaldı ve ben onlarla ayrıştım, çok da ağır şeyler söyledim. İki, sonra Erim hükümetine katılan plancılar da bıraktılar. Yaptıklarına 11’lerin İstifası deniyor. Hepsi birden Erim Hükümetinde reformların yapılmayacağına hükmettiler ve AP’li bir ismin hükümete alınmasını bahane ederek istifa ettiler.

Okan İrtem: Müşerref Hekimioğlu “Anılar” kitabında Birinci Erim Hükümeti’nde Çalışma Bakanı olarak yer alan Atilla Sav’ın ağzından 11’lerin istifasını kısa bir biçimde çok güzel anlatıyor. İzin verirseniz, oradan bir paragraf aktarabilir miyim?

Yalçın Küçük
: Tabii efendim, Müşerref bizim arkadaşımız.

Okan İrtem: Müşerref Hanım şöyle yazmış: “Atilla Sav saygılı, düzeyli konuşmasıyla tanınır ama istifa olayını ‘bok öyküsüyle’ özetleyiverdi bir akşam: Adamın biri yarışa giriyor, bir tabak bok yerse diyelim on altın alacak. Başlıyor kaşıklamaya, bir kaşık, iki kaşık, tabağı yarılıyor, nerdeyse bitecek, adam kaşığı bırakıyor birden, yarıştan vazgeçiyor. Çevredekiler şaşırıyor. Vazgeçecekse neden o kadar bok yedi, anlamıyorlar. Adam açıklıyor, kaşığında kıl varmış, midesi bulanınca yarıştan vazgeçiyor.”

Yalçın Küçük:
Doğrudur o, Müşerref güzel anlatır. Hükümetteki bakanlar dayandılar bir müddet, inanmak istediler, hepsi iyi çocuklardı, ben çok bozuştum onlarla. Atilla Karaosmanoğlu ve benim çok sevgili arkadaşım Atilla Sönmez kaldı. Ama hepsi sonunda ODTܒye geldiler. ODTܒde biz yeni bir merkez kurduk, ODTܒlü hocalar, adını verebilirim, Galip Yalman, “ODTܒyü plancılar kurdu” diyor. O tam doğru değil, biz on yıl sonra ODTܒye ruh verdik, Planlama’dan gelmiştik, çok yeni şeyler öğrenmiştik, iktisadı uygulamayı, planlamayı ve sınırlarını öğrenmiştik, o çocukları biz yetiştirdik. Müthiş bir dönemdi o, Galip’in söylediği bu anlamda doğru. Buradan ne çıkar, biz orada yeni bir kapı açtık, Türk aydını her zaman yeni bir kapı açar. İşimiz budur.

http://haber.sol.org.tr/toplum/yalcin-kucuk-devlet-cahillerin-ve-seriatcilarin-eline-gecti-tayyip-erdogan-bu-tayinlerden

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]