Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Dünya Devrim Tarihi
melnur  |  Cvp:
Cevap: 9
06.08.2021- 03:40

Plehanov ve arkadaşları (Akselrod ile Vera ZasuIic) devrimin, ancak kapitalizmin gelişmesi sayesinde ve sanayi proletaryasının eseri olarak gerçekleşebileceğini savunarak Narodnikler'le sürekli bir mücadeleye girişirler.

Yazıda böyle bir cümle var. Okunup geçiliyor genellikle; ama Plehanov ve arkadaşlarının Narodnikler'le girdiği hesaplaşma bir yana, bu hesaplaşma konusunda savundukları gerekçelerin doğru veya haklı olup olmadıkları konusunda ne söylenebilir?  

Batı Avrupa'daki toplumsal değişimlerin ilkel komünal sistem, köleci, feodal ve kapitalist düzen olarak gelişmiş olması ve sosyalizmin ancak gelişmiş bir kapitalist sistemden sonra gerçeklik kazanabileceği savı/yorumu doğru bir yorum mu? Tarihsel materyalizm bu şekilde yorumlanabilir mi? Marksist ustaların gözünde tarihsel materyalizm bu şekilde yorumlanabilir mi yani, sosyalizmin ancak gelişmiş bir kapitalizmin ortaya çıkardığı koşullarda ve sanayi proletaryasının öncülüğünde gerçekleşecek bir toplumsal dönüşüm olduğu gerçeğini mi dayatıyor tarihsel materyalist tezler? Böyle bakıldığında Rus Marksizminin babası sayılan Plehanov'un bu yaklaşımında doğru ve Marksist bir yorum olduğu söylenebilir mi?

Basit bir cümleden bile yanıtlanmayı bekleyen ne kadar da çok soru üretilebiliyor, değil mi?



melnur  |  Cvp:
Cevap: 10
12.08.2021- 00:54

Narodnikler toplumun köylü kesimlerinin öncülüğüne dayanarak ve   silah ve şiddet kullanarak iktidarın ele geçirilmesini savunuyorlar ve sosyalizmi bu şekilde kurabileceklerini savunuyorlardı. Plehanov bu ideolojik ve siyasal stratejiye karşı çıkıyordu. Bir üstte de söylendiği gibi, Rusya'da kapitalizmin gelişme gösterdiği, işçi sınıfının büyüdüğü ve devrimin de köylülüğe dayanarak değil işçi sınıfına dayanarak gerçekleşmesi gerektiğini savunuyordu.

Plehanov Narodniklere karşı çıkışının gerekçelerinde haklıydı. Ama sosyalist devrimin işçi sınıfına dayanılarak gerçekleşmesi gerektiği konusundaki görüşleri (bana göre) Rusya koşullarında daha da somutlaştırılmaya muhtaçtı. Şöyle, iktidarın fethi konusunda ''işçi sınıfına dayanmak'' konusu tam olarak ne anlama geliyor? Yeterince gelişmemiş ve köylülüğün baskın olduğu bir ülkede siyasal iktidarın fethi konusunda güçlü bir olasılık belirmişse, sınıfın aklını ve iradesini temsil eden parti bu konuda geniş yığınları   mobilize edebileceğini de öngörmüş ve mücadeleyi ''son kapışma'' zeminine çekme kararı vermişse Marksizme aykırı mı davranmış olurdu? Ya da şöyle diyelim, Lenin öncesinde Marksist ustaların bu konudaki yaklaşımı Rus Marksizminin babası sayılan Plehanov'un yorumuna yakın mıydı?

Biraz öyle...
''Biraz değil, tamamen öyle'' diyenler de çıkacaktır.

Ayrı bir konu, ayrı bir konu değil aslında, ama çok da uzatmamak için bu konuyu dışta tutarak, Marksizmde bu konuda bir boşluk olduğunu söylemek mümkün. İşte Lenin öncelikle bu boşluğu parti ve öncülük tezleriyle doldurdu. Lenin'in (bana göre) öncelikli önemi burada yatıyor. Lenin'i Kautsky ve Plehanov'dan ayıran temel nitelik de bana göre bu devrimci tutumu. Soru şu, kapitalizmin çok da gelişmediği, işçi sınıfının köylülük karşısında bir üstünlük kurmadığı, azınlık olduğu koşullarda iktidarı almak için bir strateji geliştirmek yanlış mı, Marksizme aykırı mı?

Önemli sorular olduğunu düşünüyorum bunların. Ve oldukça da günceller. Çünkü   Kautsky ve Plehanov bu konuda hiç de yalnız değil. Siyasal iktidarın ancak kapitalizmin gelişmesi, sınıfların radikal bir biçimde ortaya çıkması ve demokrasinin de gelişerek sınıfın   kendi tarihsel çıkarlarının farkına vardığı koşullarda alınabileceğini savunan geniş kesimler olduğunu düşünüyorum ki, böyle bir düşünce forumlarda üstü örtük bir şekilde savunuluyordu.

Peki gerçek ne?

Lenin parti ve öncülük konusuyla Marksizmde var olan bir boşluğu doldurarak devrimci bir katkıda mı bulunmuştu Leninizm   yoksa Marksizme aykırı bir sapma mıdır?

(Devam ederiz)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 11
15.08.2021- 01:37

Hem siyasal iktidarın alınması ve hem de alındıktan sonra kuruculuk sürecinin işletilmesi sosyalist bir örgütlenme için vazgeçilmez bir perspektif ve zorunlu bir hedeftir. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, o ülkede iktidarın sosyalistler tarafından alınabileceğine ilişkin koşullar ortaya çıktığında sosyalistler bu olanağı değerlendirmekten kaçınamaz. Dahası sosyalistlerin görev ve sorumluluğunun iktidarı almak, bir iktidar perspektifi geliştirmek ve kısaca uzağı yakın eylemektir. Burada Plehanov ( ve Kautsky) ile Lenin arasındaki farkı da belirgin hale getirmek mümkün. Reformizm olarak nitelediğimiz siyasal anlayış iktidarın ele geçirilme konusunu belli koşulların olgunlaşmasıyla ilişkilendirir. Liberal demokrasinin gelişmesi, kitlelerin   demokrasi mücadelesi ile kendini eğitmesi ve böylelikle tarihsel çıkarlarının farkına varması ve iktidarı kendi gücüyle elde edebileceği bir bilinç noktasına gelmesi... Bir yanıyla determinist bir tavır bu ve bu çizgide olanların   bu siyaset anlayışını Marks ve Engels'e dayandırdıklarını da söylemekte yarar var.

Lenin ise Menşevik Martov'un deyimiyle ''rüyasında bile devrimi gören'' bir ''sabırsız'' adamdır. Bu sabırsızlık iyi midir kötü müdür ayrı bir konu ama 1900'lerin başında için için kaynayan bir kazan durumunda olan Rusya için ve de sosyalizm için belki de gerekli bir tavırdır. Devrim hiç kuşkusuz kitlelerle olacaktır ama geniş kitlelerin sosyalist bir bilince sahip olmasını bekleyerek değil, sokaklarda olan memnuniyetsiz ve ''artık eskisi gibi yönetilmek istemeyen'' milyonlarla bağ kurabilmekten, güvenlerini kazanabilmekten ve onların öncüsü olabilmeyi becerebilmek ve onları iktidar hedefine mobilize edebilmekten geçiyor... Devrimci sosyalist anlayışın reformizme göre farkı sadece daha radikal olması değil, bana göre daha gerçekçi olmasından kaynaklanmaktadır. Sürekli yinelemekte yarar var, kapitalizm altında emekçi kesimlerin tarihsel çıkarlarının farkına varabilmesi mümkün değildir. Öncünün varlığı bu yüzden önemli ve gereklidir. Öncü bu yüzden sınıfın aklı ve iradesidir.

Altı çizilmesi gereken bir konu daha var, o da demokrasi konusudur. Bu konuda da epey yanlış yorumlarda bulunuluyor ve ezberciliğin sakıncalı alanına çokça savruluyoruz. Reformistlerin demokrasi mücadelesini merkezi bir bağlama yerleştirmiş olmaları ve sosyalist devrimi de demokrasinin gelişimine bağlı olarak açıklamaları demokrasiyi Leninistler için önemsiz bir şey (yol, yöntem, rejim) haline getirmez. Hele de günümüzde ve hele de dinci faşizmin egemenlik kurmaya çalıştığı koşullarda. Demokrasi mücadelesi proletarya için yaşamsaldır. Proletaryanın kazandığı mevzileri kaybetmemenin yolu da demokrasiden geçer. Reformizmin ileri sürdüğü gibi demokrasi mücadelesiyle işçi sınıfı tarihsel çıkarlarının bilincine sahip olmayacaktır ama sosyalizmin bir başlığı haline getirilmiş demokrasi mücadelesiyle kendini eğitebilir ve sendikal alanda verdiği ekonomik mücadelesini siyasal alana taşıyabilir.   Böyle bir mücadele sınıfsal mücadelenin de genişlemesine yol açacaktır.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]