Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Dinler-İnançlar

Yobazın bilimle imtihanı: Duayla uzay aracı düşürdük

AKP tarafından Gülen cemaatinden boşalan devlet kadrolarına yerleştirilen tarikatlar, bilime düşman olduklarını her açıklamalarında dile getirirken, bunu desteklemek için verdikleri absürd örnekler ise alay konusu oluyor.

Nakşibendi tarikatının şeyhi Ahmet Yasin Bursevi, 1986’da kalkışından sonra hemen düşen Challenger uzay mekiğini kendilerinin düşürdüğünü söyledi.

Yobazın ortaya çıkan sohbet görüntülerinde söylediği şu sözler, sosyal medyada alay konusu oldu:

“Bu Challenger diye bir uzay aracı fırlattılar ya. O tam fırlatıldığı zamanda Habbe’nin içindeydik. Bak yazılıdır o da. Habbe’nin içerisindeydik, Ahmet amca Hızır Aleyhiselam’dan yardım istedi. Televizyon yok, hatmenin içerisindeyiz. Fırlatıldı hala niye patlamadı diyor Ahmet amca. Sesli konuşuyor, duramıyor. Mehmet Emin amca da dedi ki ‘Ahmet merak etme cıvatalarını gevşettik biraz sonra bu düşecek.’ Yemin ediyorum, saatle yazdık oraya. Dediği saatte tam saniyesi saniyesine ertesi gün haberlerde dinledik. O saatte Challenger patladı.”

İLERİ HATIRLATIYOR

28 Ocak 1986 tarihinde NASA tarafından fırlatılan ve kalkışından 73 saniye sonra infilak eden Challenger uzay mekiğinde görevli yedi profesyonel astronot ve bir öğretmen yaşamını yitirdi.

Milyonlarca kişinin TV'den canlı izlediği kaza sonrası, NASA bir süre uçuşları durdurdu.

http://ilerihaber.org/icerik/

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
14.03.2018- 19:33

Tarikat liderlerinin bu ve benzer iddialar ileri sürmesine zaman içinde alıştık.Bu kişiler ne söylerse söylesin söylenenleri kabul edecek bir kitleleri olduğunun bilincindeler. Bu yüzden uydurdukça uyduruyorlar. Asıl önemli olan prof. ünvanına sahip olanların da bu ve benzeri saçma düşünceleri savunuyor olmasında... Bu insanlar nasıl oldu da üniversitelerin öğretim kadrosu içinde kendilerine yer bulabildiler?

Aslında, bence üzerinde kafa yorulması gereken konu, bu tür iddiaları dillendirebilen bir zihnin ortaya çıkış koşullarının ne olduğudur. Nuh'un oğluyla cep telefonundan konuştuğunu iddia edebilen bir zihin iddia edilenin ne kadar saçma, akıl dışı ve bilim dışı olduğunu kavrayamaması bir öğretim görevlisi için nasıl mümkün olabilir?


melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
22.03.2018- 11:02

Kapitalistleşme bir anlamda sanayileşme ve dolayısıyla şehirleşme-kentleşme anlamına gelir. Bu olgu da tarihsel-toplumsal süreç boyunca bir aydınlanma temeli üzerinde yükselmiştir. Burjuva devrimlerinin, aydınlanmanın ve bilimsel teknolojik devrimin Avrupa merkezli olmasının nedeni de bu olguların iç içe bir biçimde buralarda yaşanmış olmasından kaynaklanır. Uzatmadan şuraya gelmek istiyorum; Türkiye'de bu süreç çok geç yaşanmıştır. Türkiye'de burjuva devrimi 1908'i başlangıç olarak alacaksak 1923 Cumhuriyet aydınlanması ile tepe noktasına ulaşmıştır. Böyle olması, Avrupa'yla sadece zaman bazlı bir farklılık yaşandığı anlamına da gelmez. Ve aynı zamanda toplumsal taban açısından da bir farklılık olduğu anlamı taşır. Avrupa'da kitlelerin öncülüğünde gerçekleşen burjuva devrimleri, Türkiye'de genellikle asker kökenli bir avuç devrimcinin yukarıdan aşağı inşasıyla gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Böyle bir sürecin tabanda çatışma yaratmadan gerçekleştirilebilmesi mümkün olmazdı ve pek de mümkün olmadı. Hem isyanların ve hem de gerici kalkışmaların yoğun yaşanmasının nedenlerinden en başa yazılması gerekeni de bu sürecin bizatihi kendisi olduğu söylenebilir. Bugün ülkemizde yaşanan   bu akıl dışı sürecin köklerini Cumhuriyet ve aydınlanma düşmanlığında aramak hiç de yanlış bir teşhis olmayacaktır.

Cumhuriyet devrimleri, aydınlanmanın hemen hemen tüm kazanımları yıkılmıştır. Ortada laiklik diye bir şey kalmamıştır. Doğa ve toplumu anlama konusu bilimin konusu olmaktan çıkmış ve kerameti kendinden menkul din simsarlarının tekeline terkedilmiştir. Kadın erkek eşitliği, kadının üretimdeki yeri bundan böyle erkek egemen bir zihniyetin hegemonyasındadır. Hukuk, adalet bir modern devletin üst yapı kurumu olma özelliğini çoktan yitirmiştir. Kindar ve dindar bir nesil yetiştirme gayretleri eğitim sistemini içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Sorun büyüktür. Sorun yıkılan Cumhuriyetin yerine neyi koyacaklarının bilinememesidir. Bu bilinmezlikler yaratmaktadır bu cehaletin seslerini... Laiklik ve bilim devletten el çektirildiğinde yerine konulacak şey bu bilim adamı giysili gericilikten başka ne olabilir ki? Biri Nuh'un ve oğlunun eline telefonu tutturacakdır, bir diğeri ''asansörde halvet'' konusunda fetvaya soyunacaktır. Bu halleriyle bu prof.ların o tarikat şeyhlerinden ne farkı var?

Cumhuriyet yıkılmıştır. Kapitalizmin ellerine terkedilen cumhuriyet bu noktaya birden bire değil, adım adım gelmiştir. Hepimizin gözleri önünde kazanımlar birer birer iğdiş edilmiştir. AKP süreci hızlandırmış ve son tekmeyi atmıştır, o kadar! Yoksa en az AKP yöneticileri kadar 12 Eylül generallerinin bu bu başarıda(!) bir hayli rolü var.

Yıktıklarının yerine bir şey koyamıyorlar; doğru; çünkü koyulacak bir şey yok. Son bir iki yılda ortaya saçılan pisliklerin, kokuşmuşlukların, hırsızlıkların ve cehaletin sürgit egemen olabileceği bir sistem düşünebiliyor musunuz? Mümkün mü böyle bir şey?

Mümkün değil; Nazım'ın o ''Onlar umudun düşmanıdır, sevgilim'' diye başlayan şiirinde söylediği gibi, mutlaka ''yıkılıp gidecekler!''

Her karanlık gecenin bir şafağı var!
Mutlaka!

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]