Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

29.05.2018- 09:11

Türkiye'de GEZİ ayaklanması üzerine çok yazıldı, çizildi. Bugün de SOLportal'da Orhan Gökdemir bu konuyu işlemiş. Kuşkusuz önemli bir eylemdi. Dünya çapında böyle bir eylemin kendiliğinden ortaya çıkması Türkiye aydınlanmasının ve cumhuriyet kazanımlarının kitleler tarafından benimsendiğini gösteriyordu. GEZİ konusunda ilk elde söylenecek şey; ne olursa olsun bu ülkenin geleceğiyle ilgili karamsarlıkların gerçekçiliğinin bulunmaması; umutlanmak için o kadar çok şeye sahibiz ki!

Kitlelerin o yoğun öfkesinin sokağa yayıldığı günlerde, bir akşam kızım aramıştı telefonla; evin yakınlarında bir protesto gösterisi olduğunu ve arkadaşlarıyla o gösteriye katıldıklarını söylüyordu. Kızım ve arkadaşlarının siyasetten uzak, apolitik bir yapıda olduklarını söylemek mümkün. 12 Eylül sonrası koşullar büyük kalabalıkları olduğu gibi   onları da siyasetin dışına sürüklemiş ve tüketim toplumunun birer unsuru haline getirmişti.   Hepsi üniversiteliydi, hemen hemen tamamı ilkokuldan beri birlikteydi. Siyasetten uzak olmalarına rağmen laiklik konusunda duyarlı olduklarını görüyordum;   AKP iktidarının laiklik karşıtı tutumları onları rahatsız ediyordu. Bu rahatsızlıkları dışında siyasetle ilgili bir yanları yoktu.

Dışarıdan tencere tava sesleri geliyor, AKP karşıtı sloganlar duyuluyordu. Ne güzel bir görüntüydü o! Kadınlı erkekli insanlar, ''ah, bizim insanlarımız'' kendiliğinden bir yürüyüş kolu oluşturmuşlar, geçmişe özlem duyanların heveslerini kursaklarında bırakacak bir direnci nihayet sokağa taşımışlardı. Apartmanlarda da ışıklar yanıp sönüyor, sokağa çıkanların tepkisine apartman pencerelerinden insanlar destek veriyordu. Gerçekten de ne güzel bir görüntüydü o!

Aradan ne kadar zaman geçmişti hatırlamıyorum ama, gecenin ortasına yakın kızım ve arkadaşları eve gelmişlerdi. Ellerinde ay yıldızlı bayraklar ve heyecan içinde polislerle nasıl da karşı karşıya kaldıklarını anlatmaya çalışıyorlardı. Beşiktaş'a gitmişler, Çarşı grubuyla birlikte Taksim'e çıkmak istemişler, polisin gazı ve copu ile tanışmışlar, öylece ve öfkeyle eve dönmüşlerdi, öksürerek ve gözlerini oğuşturarak... Gurur duymamak mümkün değil; sadece onlarla mı, hepsiyle, milyonlarcasıyla... O kendiliğinden sokaklara inen genci yaşlısı insanlarımızla...

Gökdemir'in söylediği gibi:

''Ülke o gün ve takip eden 15 günde mutluluğun resmini yapıyor adeta. Birlikte direniyor, birlikte yiyor, birlikte içiyor. Dayanışmayı ve paylaşmayı hatırlıyor şehir. Barikatın ardı özgürlük demek. Civardaki işyerlerinde çalışanlar aralarında para toplayıp parka yemek yolluyor. Evlerde kekler pişirilip parka taşınıyor. Aç, açık kalmıyor etrafta. Tinerci çocuklar ilk defa öyle mutlu, sokak köpekleri ilk defa öyle şen. Beyaz yakalılar sokağın sırrını keşfetmenin kıvancıyla dolaşıyor ortalıkta. Bir devletin zulmettiği kalabalıklar bir halk oluyor uzun süre sonra ilk defa, “kaynaşmış, imtiyazsız, sınıfsız” bir ulusa dönüşüyor. Cumhuriyetle barışıyor, bayrağına sahip çıkıyor, çekip alıyor onu zalimin elinden. O gün orada hep birlikte bir ağızdan “boyun eğmem” diye haykırıyor…''

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/orhan-gokdemir/geziden-kalan-238671

Evet; ne güzel günlerdi!

Gezi direnişi bize bu ülkede aydınlanmacı, laik ve yüzü sola dönük milyonlarca insanımız olduğunu kanıtlamış ve o milyonların kafasına estiğinde nasıl da sokaklara akabildiğini ve ''boyun eğmem'' diye haykırabildiğini göstermiştir.. Bu yüzden bu ülkede hiçbir solcunun gelecek için karamsarlık yaşamaya ve halkına küsmeye hakkı da yoktur. Bir gerici grubun 16 yıl önce iktidarı eline geçirmesi ve cumhuriyet kazanımlarına yönelik düşmanlığını toplumsal ve siyasal alana yayması bu ülkenin geleceğinden umudumuzu kesmemizi hiç ama hiç gerektirmiyor. Dün yapmış olmamız, yarınlarda da yapılabileceğinin göstergesi. Dün yaptık, yarın daha güzelini yaparız. Yeter ki, daha hazırlıklı ve daha örgütlü olalım. O yiğit halkı kendiliğindenliğin belirsizliği içine terk etmeyelim.





Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]