Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Yanlış yorumlanan bir kavram da bu diyerek başlayalım ve biraz önce yazdığım bu konudaki   uzun bir yazının da yine hatalı bir tuş ile uçup gittiğini söyleyeyim. Sürekli bu tür yakınmalarıma şaşırıyorsunuzdur, içinizden ''önce dışarda yaz sende, ikide bir yakınma'' eleştirisinde bulunuyorsunuzdur. Onu da beceremiyorum. Bir makale niteliğinde olmayacaksa bu tür yorumları hep doğrudan başlığın altına yazmak alışkanlığım var. Böyle de bir risk!

Evet, yanlış yorumlanan bir kavram ve tanım olduğunu düşünüyorum bu devrimcilik konusunun. On yıldan çok daha fazla bir zaman geçti üzerinden. Kadıköy'de gerçekleştirilen bir miting veya 1 Mayıs sonrasıydı. Kalabalık dağılmak üzereydi, ya da dağılmak üzereyken polisle meydana gelen bir arbede   sonrası bir grup oradaki bankaların camlarına taş ve sopalarla saldırıyor, para çekme-yatırma makinelerını kırmaya çalışıyorlardı. Ayrıca bir grubun oradaki yeşilliklerde bulunan çiçeklere de   tekmelerle girişmesi de başka bir görüntüydü.Bu görüntüler o zaman boyalı basının sayfalarına yansımıştı, altında da malum yorumlar yazılmış ve çokça tartışılmıştı.

Tanık olduğum bir başka olay daha var. GEZİ sonrasında Kadıköy'de kitlesel bir miting düzenlenmişti. Erken gitmiştim ve kitlelerin iki koldan coşkuyla rıhtıma, miting alanına aktığına tanık oluyordum. Bir ara miting alanından dışarı çıkıp boğanın bulunduğu yerden rıhtıma akan kolu izlemeye başlamıştım. ( Yaşlıca bir kadının ''TKP geliyor, TKP geliyor'' şeklindeki heyecanına da tanık olmuş ve epey duygulanmıştım.) İki koldan gelen kalabalık, miting alanının girişinde yavaşlıyor ve bir düzen içinde polis kontrol noktasından alana giriş yapıyordu. Sıra Partizan'a gelmişti ki, orada bir arbede başlamıştı. Çok da kalabalık olmayan gruptakiler ellerindeki bayrak ve flamaların sopalarını polise sallıyorlar, polis de muhtemeldir, karşılık veriyordu. Miting tertip komitesinden arkadaşlar sürekli uyarılarda bulunmasına rağmen Partizan'lı arkadaşlar bir türlü durmuyordu. Flama sopalarının orada bulunan polislere inip kalktığını görebiliyordum. Sonrasında, takviye ekipleri geldi, su sıktılar, gaz fişeği gönderdiler ve o kalabalık da dağıldı gitti. Miting başlamadan sona ermişti. Eminim, çoğumuz benzer örneklere tanıklık etmiştir.

Bu örneklere ek olarak özellikle sanalın sözde sol-sosyalist forumlarında devrimciliğin anlamı sanki polisle sürekli didişmek, çatışmak, bankalara saldırmak, keskin olmaktan da öte çok keskin sloganlar atmak vb. olarak anlaşılıyor. 'Devrimci dediğin adam bir şey yapar' algısı o zamanlar oldukça yaygındı. Kürt hareketinin de sürekli bir çatışma ve hatta bir savaş hali içinde olması da bu algının pekişmesine yol açıyordu. Devrimcilik böyle bir şeydi, buradaki ve benzer örnekler devrimci olmanın gereğiydi. Bu tutuma karşı çıkanlar da duruma göre ya sosyal şoven, ulusalcı,   neo-faşist oluyordu ve ya da çok kullanılan bir kavram, ''devletin solcusu!

Peki, devrimcilik böyle bir şey miydi?

Devrimcilik, devrimci olmak sürekli bir çatışma-didişme hali anlamına mı geliyordu?
Bu tür algıya karşı çıkanlar duruma göre ulusalcı, sosyal şoven ve hatta ''devletin solcusu'' mu oluyordu?

Toplumsal hafızamızda doğru bildiğimiz yanlışlar o kadar çok ki.

( Devam ederiz.)



melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
10.11.2018- 01:43

Devrimci olmak değişim ve dönüşümün reformlar yoluyla değil, daha radikal bir şekilde olmasından yana taraf olmaktır. Radikal bir değişimi savunmak bu yönde bir mücadele tarafı olmaktır. Böyledir diye devrimciliği bir üstteki örnekler gibi görmek yanlışına çok düşüyoruz. Ya da Kürt hareketinin silahlı mücadelesinden esinlenip devrimciliğin her koşulda   bu şekilde olacağını ve bunun dışında bir devrimci anlayışın olamayacağı algısı zihnimize yerleşmiş. Böyle olduğu için de hemen hemen tüm legal sosyalist-komünist partileri devrimci olarak değil reformcu olarak göstermeye çalışırız. Çünkü algımız bu yönde. SF'deki ''omzunda tüfenk'' söylemi de zaten bu algının söze dökülmüş biçiminden başka bir şey değil.

Doğru değil kuşkusuz. Sosyalistler için devrimci olabilmek sosyalizme reformlarla değil devrim yoluyla geçebilmeyi savunmaktan geçer. Siyasal bir devrimi savunuyor ve buna göre pozisyon alıyorsan, sosyalist devrimcisin demektir. Bir sosyalist devrimin gerçekleşme koşullarını savunmak da konunun başka bir yanı. Sosyalist devrim öyle uluorta söylem ve eylemlerle savunulacak ve gerçekleşecek bir olgu değildir. Sosyalist devrimi savunan parti ve örgütler aynı zamanda Leninist   devrim kuramını da genellikle kabul ederler ve devrimin koşullarını da bu kurama bağlarlar.   Bilinen bir klasiktir; yöneten eskisi gibi yönetemeyecek, yönetilen de eskisi gibi yönetilmek istemeyecek. Öncü parti eskisi gibi yönetilmek istemeyen kitlelerin güvenini kazanacak, onları mobilize edebilecek bir güven yaratacak ve iktidarı ele geçirecek taktik ve stratejiler geliştirecek falan... Genel çerçeve bu.

Peki ülkemizde olduğu gibi, işçi sınıfının geriye çekildiği kısa bir zaman içinde de yükselişe geçmeyeceği gözüken koşullarda ne yapacak? İçe dönük bir mücadeleyi mi seçecek, yoksa dışa dönük bir mücadeleyi mi?

Hemen şunu ekleyelim; bu son paragraf partinin devrimci olup olmadığıyla doğrudan ilgili değildir. Güncelin nasıl okunması, nasıl bir taktik ve strateji geliştirilmesi ile ilgilidir. Taktik ve stratejinin yanlış çıkması siyasal iktidarın devrimle alınması gerektiğini savunan parti ve örgütler için ne sosyalist ve ne de devrimci olup olmadığının bir kanıtıdır.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
11.11.2018- 23:40

Devrimci olmak radikal olmaktır. Sosyalist devrimci olmak hem siyasal devrim ve hem de iktidarın alınmasından sonraki süreç için radikal olmaktır.

Bu radikal olmayı nesnelliğin göz önüne alınmaması olarak görmemek lazım. Siyasal iktidarın alınmasının nesnel karşılığı Lenin'in açıklamalarında var. (Üstteki yorumlarda vardı.) Aynı şekilde devrimden sonra gerçekleştirilecek toplumsal dönüşümler için de radikal olmaktır sosyalist devrimcilik ama bu radikalliği de nesnellikten ayrı düşünmemek, soyutlamamak gerekir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
30.11.2018- 20:17

Aslında şuraya gelmek istiyorum; devrimci olmak, radikal olmak anlamına geliyor, tamam da radikal olmak, egemen sistemin kurum ve militarist yapısıyla sürekli didişmek, kavga etmek ve hatta savaş içinde olmak anlamına mı geliyor? Eminim, özellikle Kürt hareketinin mücadelesine paralel olarak bu soruya ''evet'' diyecek bir yığın insan vardır. SF'de yıllarca devrimcilik bu anlamda görüldü ve savunuldu. Devrimcilik için ''tüfek omza'' benzetmeleri bile yapıldı. Ve ilginçtir, bütün bu siyasal tavırlar da, hiç ilgisi olmamasına rağmen Leninizm ile ilişkilendirilerek yapıldı.

İşçi sınıfı ve emekçi halk koşullar ne olursa olsun öncü partisi olmaksızın siyasal devrimi ve sonrasında komünizm doğrultusunda toplumsal dönüşümleri de gerçekleştiremez. Sınıfın ve emekçi halkın siyasete çağrılması, siyasal devrim perspektifi, komünizme yürüyüş öncünün görev ve sorumluluğundadır. Öncü parti bir aydınlar ve devrimciler örgütüdür. Devrimciliği de savunageldiği radikallikle ilintilidir.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]