Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Türkiye Devrim Tarihi

--> http://www.solpaylasim.com/k7600-cerkes-ethem-sosyalist-miydi-hain-mi-.html

bu başlıkta açtığımız konunun diğer maddelerine geçebiliriz.

klasik tarihe göre konu şöyle gelişmiştir.

1 Mustafa Kemal (MK) istanbulda osmanlı hükümetiyle temasları sonucu görevlendirme alarak anadoluya samsundan 1919da çıkar
2 MK anadoluya çıktığında yerel direnişçilerin işgalci kuvvetlere karşı direnişi vardır
3 MK bu direnişleri örgütler. sivas erzurum gibi kongreleri örgütler
4 bu hareketlerin devamında anadoluda merkezi bir direniş oluşmaya başlar
5 bu direniş sonunda merkezi ordu ve istanbuldaki osmanlı hükümetinin reddine varacak merkezi ve bağımsızlık yanlısı bir hükümet ile sonuçlanır

bu teze karşıt olarak, POLİTİKA gazetesinde, MKnın örgütlediği iddia edilen kongreler anadoluda zaten varlardı. sovyet rusyadaki sovyet dediğimiz halk meclislerine benzer yapıda faaliyet gösteriyorlardı. hatta çerkez ethem-THİF (halk iştirakiyun fırkası)-anadolu sovyet kongreleri-ilerici aleviler kürtler diyebileceğimiz bir kuvvet birliği demokratik bir mücadele sergiliyordu. ankarada açılan Birinci Millet Meclisi bu demokratik özneleri içinde barındırıyordu. MK muhalefeti susturmak adına birinci meclisi kapattı, Büyük Millet Meclisini açtı.

şimdi bunlar birbirine karşıt tezler. büyük millet meclisinin açılması, içerik değiştirmesi, yunan işgali vs gibi konular başka bir başlıkta değerlendirilebilir. konuyu çok fazla detaylandırmak yerine sorulardan bir tanesine odaklanıp cevabını araştırmak üzere aşağıdaki soruları yöneltmek istiyorum. bilgilerimizi bu sorular etrafında paylaşabilir, tartışabiliriz

MKden önce bu kongreler var mıydı? faaliyetleri neydi?
programları neydi? düşüncelerini yazılı hale getiren ve yayılmalarını bir yayınları var mıydı (yani örgütlenmek sorunu)? kongrenin üyeleri tarafından kabul edilen, memleketteki sorunlara çözüm bulan bir politikalar bütünü, amaçlar, hedefler, tespitler var mıydı (yani program sorunu)? bu program istanbuldaki osmanlı hükümeti ile iktidar çekişmesi yaratacak fikirler, ürünler üretiyor muydu (yani ikili iktidar sorunu)?

aklıma gelen sorular bunlar. bu vesileyle anadoludaki yerel direnişe büyüteç tutmuş ve biraz daha yakından tanımış oluruz düşüncesindeyim.

Sosyalist27  |  Cvp:
Cevap: 1
24.11.2018- 20:57

Öncelikle sıklıkla düşülen bir hatayı düzeltmek istiyorum; 1. Meclis, farklı sınıf ve düşüncedeki unsurları içinde barındırmışsada bu, söz konusu meclisin demokratik olduğu anlamına gelmez.
Zaten kapitalizmin gelişimine içkin bir kavram olan modern demokrasinin, 20. yüzyıl başında hala halkının yüzde 90'ından fazlasının kırsalda yaşadığı, kapitalizmin gelişmediği, feodal üretim ilişkilerinin ve buna paralel olarak aşiret, tarikat ilişkilerinin yaşandığı bir coğrafyada varolabilmesi mümkün değildi.
1. Meclis, büyük oranda askeri ve sivil bürokrasi ile ayan,eşraf ve din adamlarından müteşekkil bir yapıya tekabül ediyordu ve o dönem yürütülen ulusal mücadelenin gerektirdiği bir ulusal cepheyi ifade ediyordu.
Fakat deminde belirttiğim gibi verilen ulusal mücadelenin gerektirdiği bu birleşik cephe, Anadolu'nun iktisadi gelişim düzeyi ve halkın eğitim, bilinç göz önüne alınırsa, modern anlamda bir demokrasi olarak telakki edilemez.
Aynı şekilde 2. meclis ve Cumhuriyet dönemine ilişkin demokrasi eleştirileride, mevcut iktisadi ve sınıfsal yapıyı göz ardı ettiği ölçüde, soyut bir demokrasi algısının ürünüdür.
İktisadi olarak feodal ilişkilerin ağırlığını üzerinde hisseden,üstelik bunun sosyal hayata yansıması olan aşiret ve tarikat boyunduruğunu taşıyan bir halktan demokratik bir irade koyabilmesini beklemenin bizatihi kendisi saçmadır.
Mustafa Kemal öncesi düzenlenen kongrelere gelirsekte, bunların büyük oranda Mondros ateşkes antlaşmasının, bölgesel düzeyde aydın, eşraf, asker ve sivil bürokrasi üzerinde yol açtığı korkunun ve ulusal endişenin bir ürünüdür diyebiliriz.
Bu kongreler; Mondros'ta ki meşhur 7. ve 24. maddenin uygulanmasının önüne geçebilmek, sözü edilen bölgedeki nüfus ağırlığının Müslüman ahalide olduğunu ortaya koyabilmek, işgallerin Müslüman ahali üzerinde yarattığı tepkileri itilaf devletlerine aksettirmek, işgale karşı bir yol haritası çizebilmek gibi amaçlar taşıyordu.
Kongreler ile bir araya gelen kitlenin ayan, eşraf, dini lider, asker ve sivil bürokrasiden oluşan, ulusal savunma çerçevesinde bir araya gelen, gevşek bağlar ile birbirine bağlı bir koalisyona karşılık geldiğini söyleyebiliriz.
Bu süreçte temel mesele işgalin nihayete erdirilebilmesi olduğu için, kongrelere katılan kişi ve grupların; sosyal, iktisadi, siyasi konulardaki birbirinden farklı görüşleri ekseninde bir tartışma söz konusu değildi.
Zaten bu kişi veya grupların, üzerinde tartışma yürütülebilecek bir program ortaya koydukları da vaki değildir.
Muhtemelen bu konularda bir programları varsada bunu, işgale karşı verilen ulusal mücadelenin bitişi sonrası ortaya koymayı düşünüyorlardı ki, Mustafa Kemal'in de yaptığı buydu...
Sonuç olarak bu kongreler ile başlayan ulusal harekete bir lider gerekiyordu ki, işte tamda bu noktada sahneye Mustafa kemal çıktı ve bu ulusal iradeyi, işgale karşı topyekün bir ulusal mücadele halini alacak şekilde ülke çapında örgütleyerek, Kurtuluş Savaşı'na kanalize etti.
Sahip olduğu kolordu sebebiyle Anadolu'da ki en güçlü kişi diyebileceğimiz Kazım Karabekir'in bile Mustafa Kemal;'in ayağına kadar gidip, ''paşam emrinizdeyim'' demesi ise bu liderliğin daha başlangıçtan itibaren kabul gördüğünün bir kanıtıdır.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]