Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

05.03.2019- 09:12

İLERİhaber'de Metin Çulhaoğlu bu kez nasıl bir dünyada yaşadığımz konusuna kafa yormuş.   https://ilerihaber.org/yazar/bir-donem-tespitidenemesi-94452.html Nasıl bir dünyada yaşadığımız konusu, yani bir ''dönem tespiti'' de sonuçta ne yapılması gerektiğine ilişkin bir yorumu beraberinde getirmiş. Çulhaoğlu haklı olarak düne nazaran daha karmaşık bir dünyada yaşadığımızı, bu karmaşıklık içinde kapitalizme farklı biçimler altında '' özde liberal, demokrat ve saf aydınlanmacı'' tepkiler ortaya çıktığını sosyalizmin de bu tepkileri hesaba katarak onlarla ilişkiye girecek bir siyasetin gerekliliğinin altını çizmeye çalışmış...Aslında Çulhaoğlu'nun bu yorumu yeni de değil. TKP HTKP ayrışmasından sonra başka cümlelerle ve biraz daha soyut bir biçimde de olsa bu konuya çok değindi. Hatta bir bakıma HTKP'nin TKP'den ayrışma nedeninin altında bu tür bir yaklaşım olduğu bile söylenebilir. Ama sorun zaten bu ilişkinin nasıl kurulacağında düğümlenmiyor mu?

Dönem tespitinin zorunluluğu, dünyanın eskiye göre daha karmaşık olması, dünya egemenlerinin yönetim şeklinin 1789 öncesine yönelmesi ve insanlık kazanımlarının terk edilme adımlarının atılması bugünün dünyasında ortaya çıkan 'liberal, demokrat ve saf aydınlanmacı'' tepkilerin de analizini gerektirdiği ve solun da bu tepkilerle bir şekilde ilişkilenmesinin zorunluluğu elbette önemli; bu konuyu yadsımak mümkün olabilir mi?   Ama sorun da zaten, bu ilişkinin nasıl kurulacağında yatmıyor mu?


Bu konu ( bence ) biraz da netameli bir konu. ÇÖzümlemelerin ve yaklaşımların doğru olması, pratikte doğru yol alınacağı anlamına da gelmediği gibi, ideolojik ve siyasi yönden savrulmalara yol açabilme tehlikesi de var. M.Çulhaoğlu'nun içinde bulunduğu TKP HTKP ayrışmasını böyle bir analize dayandırdığımızda, sonucun hiç de beklendiği gibi olmadığı ortada. Bu başarısızlık üzerinde kafa yorduğumuzda, ilişki kurmamızın biçimi konusunda hata yaptığımız ve bazı önemli parametreleri hesap dışı bıraktığımız bir neden olabilir mi?


Sanırım Metin Çulhaoğlu'nun bu konuya da girmesi ve somutlaştırması gerekiyor.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
06.03.2019- 06:26

Dünyanın düne nazaran daha karmaşık olması, ve özellikle reel sosyalizmin de çözülmesi solda kapitalizmin ve liberalizmin etkilediği kesimlerle düne nazaran daha farklı biçimlerde ilişkiler kurulmasının zorunluluğuna yol açmadı ve aynı zamanda sol adına soldan savrulmalara da yol açtı. Bu savrulmaların üstteki yorum ve M. Çulhaoğlu'nun yazısıyla ilgili değil. Dünyadaki değişimin eskiye nazaran farklı ilişkiler kurulmasını   ve farklı mücadeleleri gündeme getirmesi, özellikle sanal dünyada sosyalizmin farklılaşması biçiminde algılanmış ve ''dünün sosyalizmi'' ile ''yarının sosyalizmi'' gibi kavramların ortaya atılmasına yol açmıştır. Savrulma dediğimiz şey de buydu ve bunun anlamı da aslında bilimsel sosyalizmin reddiydi.

Bu savrulmanın nedenlerini burada çeşitli başlıklarda epey tartıştık. İçeride 12 Eylül faşizminin yarattığı o puslu havayla dışarıda, reel sosyalizmin çözülüşünün yarattığı geçici umutsuzluğun üst üste gelmesi sol için gerçekten de karanlık bir dönemin başlamasına neden olmuştu. Bu dönemde solun gerileme yaşamasının yanında Kürt hareketinin de yükselişe geçmesiyle birlikte özellikle sanal dünyada savrulma çok daha ağır oldu. UKKTH'nin gereksiz ve yanlış bir yorumla bir ezbere dönüştürülmesi, Marks ve Lenin'in birbirinden ayrılarak yine yanlış yorumlanması ve kerameti kendinden menkul bir sözde solculuğun tam da bu döneme rastlamasının nedeni   buydu.

O dönem sanal dünya için tam bir keşmekeşin yaşandığı bir dönemdi. Hemen herkes Kürt hareketinin atrafında birleşmiş, solcu olabilmenin yolu UKKTH'yi kabullenmek ve Kürt hareketine biat etmekten geçtiği şaşkınlığını temel bir ilke kabul etmişti. Kuyrukçuluk yapmayan sosyal şovendi; neo-faşistti ve dahi ulusalcıydı. Solculuk ulusalcı değil enternasyonalist olmayı, enternasyonalist olmak da UKKTH'yi savunmayı gerekli kılıyordu! Savrulmanın daniskası buydu sanalda. Sağdan soldan bulunan ve bir türlü bilince çıkartılmadan forumlara asılan Lenin alıntıları ne kadar enternasyonalist(!) ve dahi komünist(!) olunduğunun bir kanıtıydı. Kürt hareketinin ''silahlı mücadelesine'' destek vermek de o dönemde hem Leninist(!) ve hem de Blanquist(!) olabilmenin bir başka koşulu haline gelmişti. Gencecik insanlar toğrağa düştükçe neredeyse sevinç çığlıklarının atılacağı bir dönemden geçiliyordu. Uzatmayalım, neyse ki, en azından sanalda tavsadı gitti.

Bir başka savrulma daha vardı bu sanalın sözde sol-sosyalist forumlarında. Farklı kesimlerle eskisinden farklı ilişkiler kurmayı gerektiren dünya ve ülke koşulları sanalda hem neo-liberalizmin ve hem de her gerileme döneminde ortaya çıkan bir revizyonizmin etkisiyle kendinden menkul bir solculuğun(!) peydahlanmasına da yol açmıştı. Bu tipler Leninist değil Marksistti! Kürt hareketine çoğunlukla pek de hayırhah bakmıyorlardı. Ama savundukları solculuğun Marksizmle de bir ilişkisi yoktu. Devletin sınıfsal anlamı terkedilmiş, liberal tezler baştacı edilmiş, elveda proletaryacı bir söylemle bilimsel sosyalizmin tüm çıktıları reddedilmişti. Kurtuluş insanlığın hep birlikte devlete yönelik saldırısında yatıyordu. Dünya ancak böyle sosyalizme ulaşabilirdi, falan. Biraz troçkizm, biraz anarşizm ve çokça uydur uydur gitsin.

Dünya değişiyor, elbette M. Çulhaoğlu'nun söylediği gibi her toplumsal kesimin kapitalizme yönelik bir tepkisi var ve bu tepki sınıflı toplumsal yapı içinde bir şekilde biçim alıyor. Solun yapması gereken bu değişen koşullara uygun tezler ve yaklaşımlar geliştirerek bu kesimlerle bir şekilde ilişki kurmayı becerebilmektir. Sorun burada yatıyor. Yoksa değişim adı altında Marks veya Lenin'i terketmek veya bilimsel sosyalizmin reddine kadar varan bir kerameti kendinden menkul bir solculuğun ardına düşmek değil.

Değişen dünya koşulları sosyalizmin bilimsel niteliğini de temel çıktılarını da değiştirmekten geçmiyor, yanlış anlaşılmamalı!






















Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]