Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Sosyalizm mücadelesine adanmış bir yaşam: Behice Boran...

Resim Ekleme


Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden Behice Boran'ı aramızdan ayrılışının 26. yılında bir kez daha saygıyla anıyoruz.

TİP Genel Başkanı, milletvekili, akademisyen, barış savunucusu... Yaşamını sosyalizm mücadelesine adayan Behice Boran, ölümünün 26. yılında yol göstermeye devam ediyor.

Bir sosyalizm çınarı: Behice Boran (Boran'ın ölümünün 23. yılında hazırlanan haber)"Kişiler hakkında nasıl mı karar vereceksin? Hayatlarına bakarak. Bir insan, yaşadığı hayatın insanıdır. Doğru bulduğumuz fikirleri öyle benimsemiş, öyle içimize sindirmiş olmalıyız ki, bunlar davranışlarımızı biz farkında olmadan dahi etkilemeli, tayin etmeli, yönetmelidir. İnsan nihayet ne kadar sosyalist olmaya devam etse de, bir gün bedeni bu fani dünyaya veda eder, ama işçi sınıfı partileri, işçi sınıfı var oldukça devam eder, gider. Sosyalist doğulmaz, sosyalist yaşanır."(Behice Boran)

Türkiye sosyalist hareketinin unutulmaz liderlerinden olan Boran'ı ölümünün 26. yılında saygıyla anıyoruz.

http://haber.sol.org.tr/soldakiler/sosyalizm-mucadelesine-adanmis-bir-yasam-behice-boran-haberi-80842

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
10.10.2013- 16:36

Behice Boran'la güncel söyleşi

Ali Rıza Aydın


Son nefesine kadar, ülkenin ve insanlığın aydınlık geleceğinin, sosyalizmin mücadele anıtı olarak etrafına ışık saçan Behice Boran, 10 Ekim 1987'de aramızdan ayrıldı. Ama düşüncelerden hiç ayrılmadı, ışık saçmaya devam etti. "Sosyalizme köprüleri yakarak değil, geçerek gidilecektir. Politika gerçeklik zemininde yürütülür; gerçeklik ise nesnel ve somuttur" diyen Boran, güncel sorularımızı yanıtsız bırakmadı.

Haziran Direnişi sonrası, adına "demokrasi" dediği paketle ayağa kalkmaya çalışan AKP'nin durumu nedir?
"Saldırganlardan çok saldırıya uğrayanlar tutuklanmakta ve yargılanmaktadır; fütursuzca siyasi cinayetler işlenmektedir; (AKP) ise anayasayı dahi çiğneyen bu olaylara karşı çıkmamakta ve "devletin temel nizamına karşı bazı güçlerce yaratıldığını" söyleyerek yine sola yüklenir bir tavır içinde olduğunu belli etmektedir. Bu durumda, burjuvazinin ve partilerinin ve iktidar çevrelerinin "devletin ve devlet güçlerinin tarafsızlığı" iddialarının ne denli geçersiz, aldatmaca iddialar olduğu kamuoyunun gözleri önüne apaçık serilmiştir."

Yönetimde istikrar için AKP diyorlar?
"(AKP) iktidarında politik gelişmelerin ne olacağı şimdiden bellidir. Baskılar, anti-demokratik uygulamalar artırılarak sürdürülmek istenecektir. Bir yandan, yasa dışı sağcı örgütlenmeler ve eylemler, demokrasi, hukuk devleti, birlik ve huzur teraneleriyle maskelenmeye çalışılarak sürdürülecek; öbür yandan da olup bitenlerden sol sorumlu tutularak suçlanacak, baskı altına alınmaya uğraşılacaktır. Temel ekonomik sorunlar daha da ağırlaşarak çözüm bekleyecektir. Bekleye dursun, özel sektörü hoşnut etmek için "elden gelen yapılacaktır, sessiz sedasız. Sesli sözlü olarak ise kitlelerden oy getirecek bazı işler yapılacak veya yapılması tasarlandığı propaganda edilecektir."

Seçim barajının yüksekliği de ileri sürülerek her seçimde oyların bölünmesinden söz ediliyor. Böylece sol oylar eritilmiyor mu?
"Bir yanılgı var: Soldaki oylar donmuş, değişmezmiş gibi mantık yürütülüyor ve böyle bir yanlış varsayımdan hareket edilerek, seçimde oylar bölünür, iktidar (yine AKP"ye) kaptırılır diye düşünülüyor. Bu, statik, mekanik bir düşüncedir. Soldaki oylar artırılabilir ve artırılmalıdır. Başarılması gereken iş budur. (AKP) ve diğerleri temsil ettikleri egemen sınıfların oylarıyla iktidara gelmiyorlar; emekçi kitlelerden, hatta işçi sınıfından oy alarak geliyorlar. Bunlar ise solun oylarıdır, mutlaka sahip çıkılmalıdır."

Burjuva partileri demiştiniz, CHP için ne diyeceksiniz?
"CHP'nin demokrasi konusundaki vaadlerini yerine getirebilmesi için de onun solundaki kanadın ve başta işçi sınıfının politik ağırlığını duyurması şarttır. "İşçi sınıfının ve emekçi kitlelerin yanılgıya düşürülmesini; CHP'nin, sorunlara çözüm getirmeyecek program ve politikalarını desteklemeye kaymasını önlemek de aynı derecede önemlidir."

Haziran Direnişi'yle birlikte halkın aldatılması zor gözüküyor. Ne dersiniz?
"Ülke, kamuoyu, halk kitlelerinin gittikçe büyüyen bölümleri, ilerici aydın çevreler ve gençlik, gerçekleri görmektedir; artık ne yapılsa ne söylense halk aldatılamamaktadır. Artık bu bilinçlenmenin etkin, örgütlü, politik bir güce dönüşmesi gerekmektedir. (12 Eylül 1982) dönemi kalıntısı kısıtlı demokrasi, büsbütün yok edilmekten ancak böyle kurtulabilir ve toplumun demokratikleşme süreci ancak böyle hızlandırılıp geliştirilebilir."

Yıllarca demokrasi oyunlarıyla oyalana oyalana bugünlere geldik. Kalıcı çözüm için önerileriniz nedir?
"İstenilen gelişimin olması için işçi sınıfının, sosyalist partisi aracılığı ile etkisini göstermesi, ülkenin politik yaşamına ağırlığını koyması gerekir. Demokratik hak ve özgürlüklerin kazanılması ve genişletilmesi her yerde her zaman işçi sınıfının ve onunla birlikte halk kitlelerinin bu uğurda mücadelesiyle olmuştur. İşleri, toplumun kendiliğinden gelişimine bırakmak sosyalistlerin harcı değildir. Bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm doğrultusunda eylem birliğini yalnızca örgütler düzeyinde düşünmemek gerekir; yalnızca o düzeyde gerçekleştirmeye çalışmak yeterli değildir. Asıl tabanın, kitlelerin güç ve eylem birliği sağlanmalıdır. Sosyalist hareketle bütünleşmeyen ve işçi sınıfının öncülüğünde yürümeyen bağımsızlık ve demokrasi mücadelelerinin sağlam, kalıcı sonuçlara erişmesi mümkün değildir."

(Parantez içi eklemeleri bu yazıda yapılan söyleşi yanıtları, 1975 yılında Türkiye İşçi Partisi'nin kurulması üzerine, Genel Başkanı Behice Boran ile Yürüyüş Dergisi'nin 4. sayısında, 6 Mayıs 1975'te yapılan söyleşiden alınmıştır.)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
10.10.2013- 16:42

Behice Boran ve Osmanlı tezleri

Oğuz Oyan


Behice Boran'ı, tam 26 yıl önce bugün 10 Ekim 1987'de yitirdik. Boran'ın bilimsel katkılarının az bilinen bir alanını gündeme getirerek, onu anmak üzere Bilim ve Sanat dergisinin 1987 Aralık sayısında bir makalem yayımlanmıştı: "Behice Boran'ın feodalizm ve Osmanlı toplum yapısı tahlilleri". Şimdi bu makalemden bazı alıntılarla Behice Boran'ı bir kez daha anmak ve eserlerine olan ilgiyi yeniden beslemek istiyorum. (Bu makalenin tümüne ulaşmak isteyen okurları, daha kolay bulabilecekleri Feodalizm ve Osmanlı Tartışmaları (İmaj Yayıncılık, Ankara, 1998) başlıklı kitabımın 129-139. sayfalarına yönlendiriyorum).

"Haftalık YÖN dergisinin 50. ve 51. sayılarında yayınlanan iki bölümlü makale Behice Boran'ın önemini bugüne kadar yitirmeyen yöntem ve tarih analizleri olarak önümüzde duruyor. YÖN dergisinin 28 Kasım ve 5 Aralık 1962 sayılarından tastamam 25 yıl (bugün itibariyle 51 yıl, OOyan) sonrasına, günümüze, güncelliğini yitirmeden ışık saçabilmek ender araştırmacıya nasip olmuştur herhalde. Sözkonusu makalenin önemi sadece zamanın aşındırmalarına karşı dirençle karşı koymasından kaynaklanmıyor; 1960'larda yoğunlaşan "Osmanlı toplumu ve hakim üretim tarzı" tartışmalarına ilk hareketi vermesinden ve izleyen tartışmaların ortalama düzeyini genelde aşmasından kaynaklanıyor.

"(...) Behice Boran'ın yazısını izleyen dönemin, bize göre iki ilginç özelliği bulunmaktadır. Birincisi; Osmanlı toplumunun klasik döneminde XV.-XVI. yüzyıllara hakim olan üretim tarzının tartışılması, Cumhuriyet dönemi Türkiye'sinin ekonomik, toplumsal, siyasal, hukuksal ve ideolojik biçimlenişinin analizi konusunda belirleyici kabul edilmiş ve çıkarılan sonuçlar çeşitli politik/ideolojik saflaşmaların sınıf ittifakları ve programlarına temel oluşturulmak istenmiştir. Bu nedenle, tartışma bazen sağırlar diyaloğu biçimine bürünebilmiştir. (Bu arada, kabaca ikiye ayırdığımız tarafların kendi içlerinde de homojen bir bütün oluşturmadıklarını belirtmemiz gerekir). İkinci özellik; AÜT (Asyagil Üretim Tarzı) yandaşlarının feodalizmin tanımında Marksist olmayan yerli/yabancı tarihçilerden feyz almayı tercih ederken, AÜT üzerine yorumlarını, Marx'ın bu konuda sistemli bir bütün oluşturmayan görüşlerine ve Avrupalı Marksist tarihçilere dayandırmayı yeğlemiş olmalarıdır. Bunun önemli bir paradoks olduğunu düşünüyoruz.

"(...) Behice Boran, Prof. Cahit Tanyol'un eleştirilerine yanıt vermek için kaleme aldığı (ama bu arada, Ö. L. Barkan'ı da eleştirmekten geri kalmadığı) YÖN'deki "Metod Açısından Feodalite ve Mülkiyet" başlıklı makalesinin birinci bölümünü "Marksist metot nedir" sorusuna ayırmakta ve "gerçeklere dayanmayan, gerçeklerle beslenmeyen kavramlar boş kalıplar haline gelirler ama genel kavramlarla sistemleştirilmemiş gerçekler de bir olgular yığını olmaktan öteye geçemez" demekteydi.

"Emeğin yeri ve durumuna göre başlıca üç tip üretim sistemi ayırt edilebileceğini ifade eden Boran, toprağa bağlı serf emeğine dayalı feodal üretim ve mülkiyet ilişkilerini şöyle tanımlıyor: Genellikle "serf" kelimesiyle adlandırılan toprağa bağlı emekçinin gerek hukuki, gerekse fiili durumu katiyen kölenin durumu değildir. "Serfin toprak üzerinde bir intifa (yararlanma) hakkı vardır ve beye karşı mükellefiyetlerini yerine getirdiği müddetçe bu hak ondan alınamamaktadır. Böyle toprağa bağlı ve toprak üzerinde topluca tanınmış bir takım haklara sahip sınıfın mevcudiyeti toprakta tam mülkiyet hakkının hiçbir sınıfta olmaması, toprak mülkiyetinin bir "haklar hiyerarşisi" halinde "serf" ile "senyör" sınıfı ve senyör sınıfı içinde de kademe kademe bölünmesi durumunu yaratmıştır. İdari-askeri görevler karşılığı beylere toprak, toprağa bağlı tarım emekçileri ve ürünleri üzerinde belirli haklar tanınıyordu. Emekçilerin belirli toprak parçalarına nesiller boyu bağlı kalmaları ve gerek bu toprakların, gerekse kendilerinin idaresi aynı şahsın elinde bulunması, bu tip toplumlarda sınıflararası münasebetlere ister istemez "şahsi" bir vasıf kazandırıyordu. Şimdi bu özetlediğimiz toplum sistemi, feodal tip dediğimiz toplumdur ve yukarıdaki vasıflar Batı'nın mahalli derebeyliği kadar bizim merkezi Osmanlı İmparatorluğu için de doğrudur; buna dayanaraktır ki Osmanlı İmparatorluğu feodal tipte bir devlettir diyoruz (...) Batı'daki feodalite ile Osmanlı İmparatorluğu, "feodal tip" toplumun iki değişik örneği -variant"ı-dır."

1987 tarihli makalemizin son paragrafıyla bitirelim: "Osmanlı"nın temel karakteri itibariyle feodal bir toplum olduğunun anlatılabilmesi bugünün de öncelikli bir meselesi olarak önümüzde durmaktadır ve bu, bugün, dünden daha kolay değildir. Ama zaten bilimin zaferleri uzun sürede kazanılır".

özgür  |  Behice Boran mezarı başında anıldı
Cevap: 3
13.10.2013- 18:14

Behice Boran mezarı başında anıldı

Resim Ekleme


Türkiye devrimci hareketinin önemli isimlerinden Behice Boran, ölümünün 26. yılında mezarı başında anıldı.

(soL - İstanbul) Behice Boran mezarı başında anıldı. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda yapılan anmada konuşan TİP’li arkadaşları Boran’ın Türkiye sosyalist hareketinin önemli bir simgesi olduğunu belirttiler. Behice Boran’ın 26. yıldönümü nedeniyle mezarı başında saygı duruşuyla başlayan anmada eski TİP üyeleri Nezih Kazanoğlu ve Mustafa Atalay birer konuşma yaptı. Kazanoğlu ve Atalay da Boran’ın sosyalist hareketin önemli bir ismi olduğunu belirtirken, anmaya katılan isimlerden Ali Akanoğlu ise Boran’ın Türkiye’nin Rosa Luxemburg’u olduğunu ifade etti.

SOL

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]