Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kürt Ulusal Sorunu

Hep duyarız ''barışın muhatabı Öcalan'dır''. Kürt hareketinin legal partileri kendilerine göre yeri geldiğinde hep bu sözü söylerler. Temelli de aynı şeyleri söylüyor; ''muhatap Öcalan'dır''! Neyin muhatabı? Temelli de önceki yöneticiler de dillerinden düşürmüyor; ''barışın!' Bir tekerleme gibi olacak ama, '' barış dediğimizde ne söylemek, ne anlatmak istiyoruz'' diye kendi kendimize hiç sorduk mu?

''Silahların susması için görüşmelerin başlaması gerek, bu sürecin muhatabı Öcalan'dır.''

Bana garip geliyor; silahların susması, ölüm ve öldürmelerin son bulması için PKK'nin şiddet temelli siyasetinden vazgeçmesi gerekmiyor mu? Ayrı bir devlet, ayrı bir yapılanma için silah zorunluysa, böyle düşünülüyorsa barış nasıl olsun? Masadan ayrı bir devlet veya yapılanma elde edilerek mi kalkılacak? Yok ayrı bir devlet değil, ulusal sınırlar içinde demokratikleşme, özgürlük, vesaire denilecekse, o zaman silaha zaten gerek de yok ki!

O zaman Öcalan neyin muhatabı ve HDP'nin ve dolayısıyla Temelli'nin bu konudaki görüşü nedir? ''Muhatap Öcalan'' diyerek topu taca atmış olmuyor mu?

Neyse;   ilgili yazı:

'' Muhatap Öcalan'dır''

HDP Eş Genel Başkan Temelli, Abdullah Öcalan'ın ailesi ve avukatları ile görüştürülmesi talebini yineleyerek, 'Barışın muhatabını yok sayarak Kürt meselesini çözemezsiniz. Bu meselenin muhatabı da Sayın Öcalan’dır' dedi.

HDP Eş Genel Başkan Temelli, Abdullah Öcalan'ın ailesi ve avukatları ile görüştürülmesi talebini yineleyerek, "Kürt meselesinin muhatabı Öcalan'dır dedi.

Partisinin Diyarbakır İl Kongresi’nde konuşan Temelli, “Barışın bir muhatabı var, barışın muhatabını yok sayarak Kürt meselesini çözemezsiniz. Bu meselenin muhatabı da Sayın Öcalan’dır, o yüzden de bu tecrit kalkmalıdır. Kalkmazsa tüm ülke tecride mahkum olur. Nitekim öyle de olmuştur. Artık bu hukuksuzluğa son verme zamanıdır. Avukatları ve ailesi düzenli olarak Sayın Öcalan’la görüşmelidir. Bu yasal bir taleptir" ifadelerini kullandı.

Abdullah Öcalan ile avukatları arasında geçen hafta gerçekleşen görüşmeye değinen Temelli, "Bakın 2 Mayıs’ta görüşüldü ve bir metin geldi. O metin bu ülkenin barışına, demokrasisine katkı yapıyor mu, yapmıyor mu? O zaman ne engel oluyor? Bu tecridi sonlandırmak için size ne engel oluyor?” şeklinde konuştu.

İmralı F Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan Abdullah Öcalan, 2011'den sonra avukatlarıyla ilk kez 2 Mayıs'ta görüştürülmüştü.

http://haber.sol.org.tr/turkiye/sezai-temelli-muhatap-ocalandir-262791

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
14.05.2019- 04:39

''Barış'' konusunda HDP'nin meydanı boş bıraktığına ve üzerine düşen sorumluluğu da tam olarak yerine getirmediğine inanıyorum. Hiç kuşku yok, PKK'nin şiddet temelli siyasetinin destekçisi oldukları iddia edilemez. HDP'nin PKK ile bir ve aynı oldukları iddiasını da fazla abartılı bulmaktayım. Elbette aralarında çok büyük mesafe de yok. HDP'nin hem üst kademelerinde ve hem de üye ve sempatizan düzeyinde PKK'nin siyasetini benimseyenler olduğu da bir gerçek, ama her şeye karşın PKK=HDP diyebilmek mümkün değildir. Ağırlıklı olarak aynı tabana seslendikleri gerçeği de HDP'nin PKK'nin legal alandaki uzantısı gibi algılanmasına neden olmakta ve ayrıca PKK şiddeti ile arasına kesin bir çizgi çekememesi de toplumda böyle bir algının pekişmesine yol açmaktadır.

HDP zaman zaman ''Türkiyelileşme'' konusunu yüksek sesle dillendiriyor ve bu tür söylemler böyle zamanlarda Kürt toplumu dışında da bir kabul görme, benimsenmeye yol açıyor. Ama bu tavır bir süreklilik taşıyamıyor. Zor bir süreç yaşadığı, konum olarak gerçekten hiç de kolay olmayan bir konumda bulunduğu bir gerçek. Batıda yaşanan benzer süreçlerde legal parti hiyerarşik olarak daha üst bir pozisyonda bulunur. Legal partinin aldığı kararlara da silahlı illegal örgüt uyar. Burada tam anlamıyla böyle bir hiyerarşik yapılanmadan söz edilmese de, batıdakinin tersine silahlı örgütün söylem ve baskısının legal partiler üzerinde bir etki yarattığı söylenebilir. Ama ne olursa olsun, eğer legal partinin Türkiyelileşme gibi bir derdi varsa, Kürt sorununu ulusal çerçevede bir demokratikleşme sorunu olarak görüyorsa ayrılma-bölünme gibi bir amaç taşımadığını Türkiye toplumuna inandırmak zorundadır ve bu yolun da ''barışın muhatabı Öcalan''dır'' gibi topu taca atan söylemlerden geçmemektedir.

Tamam, HDP homojen bir yapıya sahip değil. İçinde pek çok farklı siyasi anlayış ve eğilimlerin olduğu da bir gerçek. Ama parti yönetimi Türk ve Kürt halklarının ortaklaşa bir kaderi yaşadığı konusunda hiçbir farklı algıya da yol açmayacak şekilde siyasi ve   ideolojik bir saydamlık neden geliştiremez? Bu konuda neden sürekli ve bütüncül bir çaba içinde olmaz? ''Barış'' konusunda olduğu gibi neden üzerine düşen sorumluluğu da yerine getirmez? HDP'nin PKK'ye ( tabi gerekliliğine de inanıyorsa) ''silah bırak'' komutu verme durumu yok, topun Öcalan'a atılmasının nedeni de kanımca bu ama, kamuoyunu da inandırabilecek ve kabul görecek açıklamalar da yapamaz?

HDP bu konuda çok kolaycı bir tutum içine girmiyor mu?

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]