Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Sol Syriza konusunda nasıl yanıldı - Şenol Çarık

Kendi ülkesinde, Avrupa’da, ülkemizde büyük umuttu, ama olmadı. Programı, vaatleri, uygulamaları, başladığı yer, geldiği yer ve alınan sonuç ortada. Buradan çıkarılması gereken çok fazla ders var.

Komşumuz Yunanistan’da yapılan erken genel seçimler sağın zaferiyle sonuçlandı. 2015 yılı Ocak ayında iktidara gelen Aleksis Tsiparas (Çipras) liderliğindeki Syriza (Radikal Sol Koalisyon) kaybetti… Alınan bu sonuçta Syriza içerisindeki politik kriz ve uygulanan kemer sıkma politikalarının yarattığı ekonomik kriz etkili oldu.

Syriza iktidara geldiği dönemde dünyada, Avrupa’da ve ülkemizde büyük bir rüzgâr esmiş, birçok sol, sosyal demokrat parti bu modelin örnek alınması gerektiğini belirtmişti.

Sol popülist havanın etkisiyle İspanya’da “Podemos”, Almanya’da “Die Linke”, İtalya’da “Beş Yıldız Hareketi” benzeri oluşumlar parladı…

CHP’li bazı milletvekilleri, HDP’de Selahattin Demirtaş “Türkiye’nin Çipras’ı” olmaya aday gösteriliyordu. Rüzgâra kapılmayıp, ihtiyatlı davranan, sayısı az da olsa Syriza’yı “düzen solu” görüp, eleştirenleri de unutmamak gerekir…

25 Ocak 2015… Yunanistan’da 2007’den beri yaşanan sosyal çöküntü, AB-IMF kurtarma paketleri karşılığında hayata geçirilen kemer sıkma politikaları, Euro bölgesinin yol açtığı ağır maliyet, kısacası ekonomik sarsıntılar Syriza’yı iktidara taşıyordu.

Seçim vaadi “Zenginden alıp fakire vermek” olan Syriza’nın yüzde 36’lık oy oranıyla yakaladığı başarı sola, sosyal demokratlara moral oluyordu. Avrupa başta olmak üzere dünyada aşırı sağın, ırkçılığın yükseldiği bir dönemde sol bir partinin sandıktan birinci çıkması kitlelere umut veriyordu.

Çipras, “Ülkenin yeniden yapılandırılması çabamız başlayacak ve tahakküm politikalarını kabul etmeyeceğiz. Önceliğimiz kriz dolayısıyla kaybedilen ulusal bağımsızlığımızı, kaybedilen onuru kazanmaktır. AB ile ne çatışmaya gireceğiz ne de boyun eğeceğiz” mesajı veriyordu.

Beklentiler, umutlar kadar büyüktü!

Ülke içinde ise Yunan Komünist Partisi (KKE) Syriza’yı diğer sistem partileriyle aynı görüyor ve koalisyon yapmayacağını belirtiyordu.

“ROL MODEL GÖRÜLDÜ”
Syriza’nın zaferi Türkiye’de de büyük bir rüzgâr estirdi. CHP başta olmak üzere birçok siyasi parti Syriza övgüsünde bulunup, rol model olarak gördü.

2015 Şubat’ında yaptığı kongreyle adını “Vatan Partisi” olarak değiştiren İşçi Partisi’nin Syriza benzeri bir yapı olup olmayacağı bile tartışıldı.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay da Syriza’nın zaferini kutladı ve “Uluslararası dayatmaya rıza kaybetti, umut vaat edenler kazandı. Haziran seçimlerinde CHP de Syriza gibi kazanacak” dedi. (Sözcü, 26 Ocak 2015)

CHP Gençlik Kolları da bir açıklama yaparak; “Yunanistan’da yürekli bir programla seçimi kazanan Syriza’yı ve onun genç lideri Aleksis Tsipras’ı selamlıyoruz… Syriza, Türkiye’deki Haziran İsyanı’nın da felsefesini taşıyan bir siyasi oluşumdur” ifadelerini kullandı.

En coşkulu destek ve kutlama ÖDP ve HDP’den geldi. Syriza benzeri bir oluşuma gidilmesi gerektiği dillendiriliyordu.

ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, Atina’ya giderek Syriza’nın mitinge katılarak, iki yakada benzer umutları dayanışma içinde büyütmek gerektiğini belirtiyordu.

Taş, “Avrupa Sol Partisi’nde Syriza ile beraberiz. Darısı başımıza diyerek buraya geldik. ‘Komşuda pişen bize de düşer’ hesabı ile buradayız. Bu akşam büyük bir demokrasi şöleni var…

Avrupa’da büyük bir kriz var. Bu kriz, sermaye politikalarından kaynaklı. Troyka denilen merkezi yapılardan kaynaklı. İşsizlik yoksulluk ve buna paralel adaletsizlik ve eşitsizliği geliştiren politikalara karşı başta Yunanistan olmak üzere Avrupa halklarında bir tepki var bir ayaklanma hali var. Bir arayış var. Syriza buna yanıt veriyor” diyordu.

HDP eski Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, “Sevgili Alexis Tsipras” diye başlayan mesajlarında “…Elde ettiğiniz tarihsel zafer nedeniyle sizi ve şahsınızda tüm Yunanistan halkını kutluyoruz. Sahiplendiğiniz adalet, eşitlik ve özgürlük ilkelerinin, neo-liberal Troyka’nın Yunanistan halkına yaşatmış olduğu baskı cenderesini aşacağına inanıyoruz” demişlerdi.

Syriza’nın seçim başarısını her yöne evrilecek açık süreç olarak gördüğünü belirten HTKP MK Üyesi Metin Çulhaoğlu sürecin, Syriza’ya destek verenlerin beklentileri ile Syriza’nın kendi solundan ortaya çıkacak baskıya göre belli olacağını söylemiş ve şöyle devam etmişti:

“Bizim burada kaçınmamız gereken; bunlar uzlaşmacıdır, şucudur, bucudur, Chavez’e benzeyecek diye fal açmak değil. Her tarihsel süreç kendi olasılıklarını beraberinde getirir. Bu nedenle önümüzdeki dönem için karşılıklı etkileşimleri takip etmek gerekiyor.”

SYKP Merkez Yürütme Kurulu da “Değerli yoldaşımız Çipras” diye başlayan mesajında “Yunanistan’da çiçek açan bu umut hepimizde engin bir sevinç ve heyecan yarattı. Tüm zorlukları ve emperyalist cendereyi, çelmeleri ve provakatif sıkıştırmaları aşmak için, sağlam direniş geleneğinizin ve ortaya koyduğunuz halk mücadele gücünüzün yanı sıra bizlerin enternasyonalist dayanışması ve desteğimiz, hep omuz başınızda olacaktır” demişti.

Aydın Engin, 8 Temmuz 2015 tarihinde Cumhuriyet’te yayınlanan “Seni gidi Syriza seni!..” başlıklı yazısında Syriza’yı eleştirenleri suçlamış ve “Syriza, Avrupa finans sermayesinin (bankaların ve kaynağının bilinmesi şart olmayan servetleri bir araya getiren mali fonların demiş oldum) belirlediği ve tanımladığı Avrupa Birliği’ne güçlü bir itirazdır. ‘Kapitalizm içinde kalınsa bile daha adil ve daha iyi bir Avrupa mümkün’ diyenlerin sesidir. İspanya’da, Portekiz’de, İtalya’da yankılanması yakındır” sözlerini sarfetmişti.

“KREDİTÖRLERİN NEFRETİNİ DE ONURLA ÜZERİMDE TAŞIYACAĞIM”
Troyka’ya (Avrupa Birliği-Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu) direneceği izlenimi veren Syriza, çok geçmeden bu konuda tavizler vermeye başladı. Troyka’yla müzakere sürecinin gergin geçmesi sonucunda Maliye Bakanı Yanis Varoufakis istifa etti. Müzakereler boyunca taviz vermeyen, katı ama renkli kişiliğiyle dikkat çeken Varoufakis, “Kreditörlerin nefretini de onurla üzerimde taşıyacağım!” dedi.
Ağustos 2015’te ise Syriza’dan ayrılan 25 milletvekili “Halk Birliği” adında yeni bir parti kurdu. Partinin lideri, Çipras’ın üçüncü kurtarma paketini kabul kararına en sert karşı çıkan isim olan eski Enerji Bakanı Panagiotis Lafazanis oldu.

“SYRİZA ‘DÜZEN SOLU’DUR”

TKP ise başından beri Syriza’yı eleştirdi ve “düzen solu” olduğunu söyledi. Syriza’nın halk düşmanı düzen politikalarını halka yedirebilmek için görev başında olduğunu belirtti.

HKP de Syriza iktidarını gerici ilan edip, özelleştirme ve 'kemer sıkma' adı altında uyguladığı politikaları halk düşmanı olarak nitelendirdi.

Prof. Dr. Korkut Boratav da Syriza’nın imza attığı kurtarma paketlerini, özelleştirmeleri hatırlattı. Boratav, bir başka deyişle, Syriza’nın kemer sıkma politikalarına karşı çıkmak için geldiği iktidarı emperyalizm ve Yunan sermayesi lehine kullandığını belirtti.

Ergin Yıldızoğlu ise Cumhuriyet gazetesinde 16 Temmuz 2015 tarihli “Syriza üzerine soğukkanlı notlar...” başlıklı yazısında, 5 aylık pratik sonucunda Troyka’nın dayattığı koşulların kabul edildiğini; Syriza’yı destekleyenlerin düş kırıklığına uğradığını, karşı çıkanların tarihsel bir yenilgiden söz ettiğini belirtti.
Yıldızoğlu, şöyle devam etti: “Syriza’nın sınırlarını baştan saptamış, ‘ne kadar direnirse, ne koparırsa kâr’ anlayışıyla desteklemiş, Syriza’yı iktidara getiren ortamda, ‘bir tarihsel blok oluşturma fırsatı yakalanabilir mi?’ diye düşünmüş olanlar da var. Bu kesim için, süreç tamamlanmadı; beş aylık direnişin, pazarlıkların getirdiği dersler, kimi siyasi ideolojik kazanımlar da var. Bir ‘tarihsel blok’ olasılığı ortadan kalkmış değil. Gelişmeler, ilk iki gruptakilerin karar vermekte acele ettiklerini düşündürüyor.”

SONUÇ YERİNE…


Syriza rüyası dün itibariyle bitti.

Parti, en fazla oyu Atina’nın banliyöleri (yüzde 38) ve Pire (yüzde 42) gibi emekçi semtlerinden alıyordu. PASOK seçmenini kazandığını da belirtmeden geçmeyelim.

Yani başından beri hem emekçilerin hem de orta-üst burjuva katmanların ortak talebi konumundaydı Syriza. Farklı sınıfsal dinamikleri ellerinde gerçek ve bilimsel bir sol program olmadığı için yönetemedi ve ibreyi varlıklı sınıfların önceliklerine çevirdi. Fakat, burada da başarılı olduğu söylenemez. Hem emekçi kitlelerin oylarına ve beklentilerine aykırı hareket etti hem de burjuvazinin yeniden konsolide olmasını sağladı.

Kendi ülkesinde, Avrupa’da, ülkemizde büyük umuttu, ama olmadı. Programı, vaatleri, uygulamaları, başladığı yer, geldiği yer ve alınan sonuç ortada. Buradan çıkarılması gereken çok fazla ders var.
Dilerseniz şu soruları hep birlikte yüksek sesle sorup, cevaplarını arayalım…

-Rol model olarak görülen hareket reformist bir duruş sergilemiş midir?
-Troyka’ya direnebilmiş midir?
-Tekelci sermayeye karşı beklenen etkin çözümler alınmış mıdır?
-Neoliberalizm yerine ülke ekonomisinin halktan yana inşa politikaları uygulanmış mıdır? Tüm uygulamalarda emekçilerin çıkarlarına yönelik adımlar atılmış mıdır?
-Emperyalizme bağımlı bir ülkede emperyalizmin kurumları ve politikalarından kopuş noktasında adımlar atılmış mıdır?
-Syriza’dan büyük beklentileri olanlar, onu bir rol model olarak alanlar gelinen noktaya ne diyorlar?

https://odatv.com/sol-syriza-konusunda-nasil-yanildi-09071957.html

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
09.07.2019- 19:21

SYRIZA’nın bağırarak gelen yenilgisi -   HAYRİ KOZANOĞLU

SYRIZA neden kaybetti? Bu sorunun elbette tek ve çok kolay bir cevabı yok. Ancak sol referanslarla halka umut veren, sol Keynesyen programla kriz döneminde emek egemen bir müzakere programı açıklayan SYRIZA ne yazık ki Çipras liderliğinde bu sözlerinde duramadı.

Resim Ekleme
Yunanistan’da Pazar günü gerçekleştirilen seçimler tahmin edildiği gibi Kiryakos Miçotakis’in liderliğini yaptığı merkez sağ Yeni Demokrasi Partisi’nin zaferiyle sonuçlandı. Kuşkusuz seçimden çıkarılacak başlıca sonuç, Batı dünyasında bir ülkede ilk kez hükümet etme olanağı yakalayan radikal sol, Marksist geçmişli bir parti SYRIZA’nın ağır bir seçim yenilgisine uğramasıdır. Bu ana akım medya hemencecik “sol popülist” diye etiketlenen partilerin seçmenleri nasıl hayal kırıklığına uğratacağının kanıtı olarak sosyalistlerin, solcuların önüne ısıtıp ısıtıp getirilecektir. Radikal solun parlak sözlerin ötesinde, icraatte başarısız olacağı argümanı Türkiye’de de sürekli başımıza kakılacaktır.

Oyların Analizi

Yukarıdaki saptamaları göz ardı etmeden, serinkanlı bir değerlendirme yapmaktan da kaçınılmamalıdır. Öncelikle SYRIZA tüm olumsuzluklara karşın %31.5 gibi kayda değer bir oy aldı. Seçimin mutlak galibi yüzde 39.8’luk bir oy oranı elde eden Yeni Demokrasi olsa da, sağ güçlerin hükümet kurması birinci sıradaki partiye 50 milletvekili “bonus” hediye eden seçim yasası sayesinde gerçekleşecek.

Sağ partiler Yeni Demokrasi 108, mülteci karşıtı Yunan Çözümü 10 sandalye kazanırken; sol cenah SYRIZA’nın 86, Pasok kalıntılarından oluşan merkez sol Değişim Hareketi’nin 22, komünist KKE’nin 15, eski Maliye Bakanı Yanis Varoufakis’in MeRA25 partisinin 9 temsilcisi olmak üzere 132 milletvekili elde etti. Diğer bir ifadeyle Yunan seçmenin net bir biçimde sağa dümen kırdığından söz edemeyiz. Neo-Nazi Altın Şafak’ın %3 barajının aşamayarak parlamento dışı kalması ise 7 Temmuz seçimlerinin yüreklere su serpen sonucuydu.

Miçotakis Hanedanı’nın Yükselişi

Yunanistan’da seçim süreçlerine ağırlığını koyan, Karamanlisler, Papandreular, Mitçotakisler gibi hanedanlardan söz edilebilir. Yunanistan’ın yakın tarihine göz attığımızda iktidarın sarkaç gibi bu aileler arasında gidip geldiği gözlemlenebilir. Kiryakos’un babası Konstantin Miçotakis 90’ların başında başbakandı. Kız kardeşi Dora Bakoyannis Yunanistan 2004 Olimpiyatları’na ev sahipliği yaparken Atina Belediye Başkanlığı koltuğunda oturuyordu. Daha sonra Dışişleri Bakanlığı yaptı, şimdi de oğlu Kostas henüz 41 yaşındayken başkenti yönetiyor.

Resim EklemeMiçotakisler Yunanistan’ın en büyük siyasi hanedanlarından.

Kiryakos Miçotakis her ne kadar liberal etiketiyle sunuluyorsa da, Adonis Georjiyadis gibi aşırı sağ figürlerin desteğiyle liderlik koltuğunda oturuyor. Göçmenlere ve mültecilere karşı çok daha katı politikaları savunuyor. Emeklilik sisteminde acımasız Şili modelini uygulayacağını söylüyor. Harvard ve Stanford gibi elit Amerikan üniversitelerinde okumuş, damat Berak Albayrak’ın gözdesi Mc Kinsey danışmanlık şirketinden yetişmiş. Kısaca, Yunanistan’ı neoliberal reçeteleri katı bir şekilde uygulayacak, sıkı Amerikancı, İsrail yanlısı bir figürün yöneteceğini söyleyebiliriz kolaylıkla.

SYRIZA Neden Kaybetti?

Peki SYRIZA neden kaybetti? Bu sorunun elbette tek ve çok kolay bir cevabı yok. Ancak sol referanslarla halka umut veren, açıkladığı sol Keynesyen denilebilecek Selanik Programı’yla kriz döneminde emek egemen bir müzakere programı açıklayan SYRIZA ne yazık ki Aleksis Çipras liderliğinde bu sözlerinde duramadı. 2015 referandumunda %61 Hayır çıkmasına karşın halkın iradesini çiğneyerek AB Komisyonu-AB Merkez Bankası ve IMF’den oluşan Troyka’ya büyük tavizler vererek kemer sıkma programını uyguladı.
Çipras, AKP’nin IMF ile anlaşmayı sonuçlandırmakla böbürlenmesi benzeri bir manevrayla 2018’de istikrar programından çıkış söylemiyle prim yapacağını umuyordu. Ancak işsizlik biraz gerilemekle birlikte %18’in altına düşmeyince, 2007’de 28 bin 800 dolar olan kişi başına gelir 20 bin doları geçemeyince haliyle sade yurttaşların gazabına uğradı.

Dış politikada da Trump’la, Netanyahu’yla, Suudi prens Bin Salman’la iş tutan Yunan tarihinde görülmedik ölçüde Amerikancı bir hatta savruldu.

Gündelik yaşamda dinin toplum üzerindeki etkisini azaltan, bekleneni veremese de mültecilere daha hayırhah davranan, LBGTQ bireylere karşı hoşgörülü bir çizgi izleyen bir hat tutturdu. Kişisel anlamda Çipras’ın “temiz” imajının fazla yıpranmadığı da söylenebilir. SYRIZA’ya en fazla oy kaybettiren konunun Prespa anlaşmasıyla, Yunanistan’daki şovenizmin ana kaynaklarından Makedonya sorununun çözüme kavuşturulması olduğunu da hatırlatmakta yarar var.

Solun, SYRIZA deneyimini hem Türkiye’de hem de dünyada enine boyuna tartışması büyük önem taşıyor. Ancak kolaycı cevaplardan kaçınarak… Evet SYRIZA kaybetti ancak hala önemli bir halk desteğine sahip… En azından şimdilik, Pasok gibi tarihe karışmadı. SYRIZA’nın Çipras’ı teslimiyetçilikle suçlayan “Sol Platformu”, partiden ayrıldı ne var ki kurdukları Halk Birliği (Popular Unity) partisi de içerisinde çok değerli aydınları akademisyenleri barındırmasına karşın tutunamadı, dağılıp gitti. SYRIZA’dan kaçan oylar sendikalarda ve gençlik hareketinde ciddi bir ağırlığı bulunan Komünist Partisi’ne de gitmedi, KKE’nin oyları %5.7’den %5.5’e geriledi.

The Guardian’da Yunanistan üzerine bir yazı kaleme alan Alexander Kazamias, “SYRIZA kendi ilkelerine ve Yunan halkına ihanet etti” dedikten sonra Çipras’ın çizgisini “oportünizm” diye adlandırıyor. 70’lerde ağzımızdan hiç düşmediği için fazlaca kullanmaktan çekindiğim bu ifade SYRIZA özelinde bana da en uygun tanımlama gibi geliyor.

https://www.birgun.net/haber-detay/syrizanin-bagirarak-gelen-yenilgisi.html

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
13.07.2019- 12:04

SYRİZA konusunda -hiç kuşku yok- çıkarılması gereken dersler var: Sosyalistler için bu derslerden en başa yazılması gerekenin, düzen içinde kalarak geniş yığınların umut ve beklentilerine kalıcı bir biçimde yanıt vermenin mümkün olmadığıdır. Düzen içi kavramıyla söylenmek istenen de özel mülkiyetin yanında durarak iç ve dış sermaye gruplarının çıkarlarını kollayan bir siyaseti uygulama zorunluluğudur. Kapitalizmin krizleri zaten özel mülkiyet kaynaklı işleyişten kaynaklanırken aynı   işleyişe hiç karşı çıkmadan emekçi yığınları memnun edecek siyasi sonuçlar beklemenin yanlışlığı bilinmeliydi.

SYRİZA Yunanistan'da KKE dışındaki solu bir araya getirebilme başarısını göstermiştir. Böyle bir birliktelik, izlenmesi gereken siyaseti de düzen içine yaklaştırdığını, bir başka deyişle düzen dışı çözümleri rafa kaldırdığını ve böyle olduğu için daha baştan başarısızlığa mahkum olduğunu söyleyebiliriz. Buradan sosyalizme ve geniş yığınların çıkarına içkin pek bir şey de çıkmayacaktı, çıkmamıştır. Seçim yenilgisi bu çözümsüzlüğün bir sonucudur ve SYRİZA bu yanlışlığın kurbanıdır.

Hiç kuşku yok Yunanistan'daki SYRİZA olayı bu haliyle bırakılmamalıdır. TKP'nin SYRİZA konusundaki öngörüsü yine haklılık kazanmıştır. Ne var ki, sadece bu yaklaşım içinde olmak da bana göre eksikli bir yaklaşım olacaktır. SYRIZA'nın bir başarısı olduğunu da kabullenmek gerekir. Türkiye koşulları Yunanistan koşullarıyla pek benzerlik taşımıyor. Yunanistan sağının laiklikle, aydınlanmayla ilgili bir sorunu olmadığı, Türkiye'de solun ayrıca böyle bir sorunla da uğraştığını göz önüne almamız gerekiyor. Bu olguyu da asla yadsımadan SYRİZA ve PODEMOS benzeri yapılanmaların halkta nasıl bir beklenti ve umut yarattığığı ve sonuçta kitlelerin desteğini kazandığı mutlaka incelenmelidir. Mevlana misali ''ne olursan ol, gel'' demiyorum, solun hemen tüm renklerinin biradalığını kast ederek ÖDP benzeri bir yapılanmayı savunmuyorum. Ama içinde bulunulan parçalanmışlığı savunma anlamına gelmekten başka hiçbir anlamı ve yararı olmayan sekter bir anlayışta ısrar etmenin de çözüm olmadığı ortada. Türkiye'de bir çekim merkezi yaratabilmek bu tür siyasi yaklaşımlarla mümkün değildir. Yıllar boşa gidiyor ve sosyalist sol hala bir toplam olarak bile yüzde bir etmiyorsa, ne kadar doğru öngörülerde bulunulursa bulunulsun ''biz haklıyız'', ''doğru yoldayız'' gibi söylemler gerçekten insanın içini acıtıyor.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]