Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

22.10.2019- 02:00

Marksizm'i aşıyoruz! - Metin Çulhaoğlu


Yaşınız genç. Henüz 25 yaşındasınız. Ortada ne Manifesto ne Alman İdeolojisi ne de Elyazmaları var…


1843 yılında Arnold Ruge’ye yazdığınız bir mektupta şöyle diyorsunuz: “Eğer geleceği inşa etmek ve her şeyi tüm zamanlar için geçerli olacak şekilde çözüme bağlamak bizim işimiz değilse, bugün neyi yapmamız gerektiği de apaçık ortaya çıkar. Kastettiğim, ne varsa her şeyin insafsız eleştirisidir.   Hem bu eleştiriyle ulaşılan sonuçlardan, hem de mevcut güç odaklarıyla çatışmaktan hiç korkmadan…” (Marx’tan Ruge’ye mektup, Eylül 1843, Marx-Engels, Collected Works, cilt 3, s. 142)

Geri plan mı?

19. yüzyılın ilk yarısında, önceki yüzyılın Aydınlanma düşüncesinin açtığı kapılardan yürünmekte, aydınlar dünyayı anlamaya, geleceği kestirmeye çalışmaktadır. Marx’ın aktarılan sözlerinde dönemin iki eğilimine mesafe konduğu söylenebilir: “Geleceği inşa eden” ütopyacılık ve bilimle “her şeyi çözebileceğini” düşünen pozitivizm…

Sonuçta Marx, kendi insafsız eleştirileriyle bir düşünce sistemi kurmuş, ardından bu sistemle başkalarına pek de insaflı denemeyecek eleştiriler yöneltmiştir.

Peki, yaklaşık iki yüzyıl sonra bugün ne yapılması gerekiyor?

Yapılması gereken, bugün Marx’ın sistemi dâhil ne varsa hepsine insafsız eleştiriler yöneltip yepyeni bir sistem, bir öğreti kurmak mı?

Böylece Marx’ı da “aşmak” mı?

Hani her şey değişti ya… Hiçbir şey eskisi gibi değil ya… Bugün geçmişe göre bambaşka bir dünyada yaşıyoruz ya…

Ancak, bu dünyada yaşayanlar sadece bizler, solcular değiliz. O halde böylesine değişen bir dünyada bakalım egemen sınıflar, onların siyasal ve ideolojik temsilcileri neler yapıyor…

Baktığımızda şunu görüyoruz: Liberalizm, milliyetçilik ve muhafazakârlık olmak üzere 18. yüzyıl Aydınlanmasının ürünü olan siyasal düşüncelerin ve ideolojilerin orasıyla burasıyla oynanıyor, milliyetçiliğin ve muhafazakârlığın daha ön plana çıkmasıyla bu üçlü arasında çeşitli kombinasyonlar kuruluyor. İşin içinde “neo”, “proto”, “pre”, “İslamcı”, vb. ön ekleriyle tanımlanan faşizme kadar uzanan uçlar da var…  

***

Az önce 19. yüzyılın getirdiği üç ana ideolojiden söz etmiştik; dördüncüsü de sosyalizm.

Sonuncusuyla diğer üçü arasında belirgin bir fark var: İlk üçü, kendi içinde izleyicilerince genel kabul gören tek ve kapsamlı bir sisteme, bir öğretiye oturtulmamışken sosyalizme “Marksizm” adı verilen bir omurga çakılmış, bir çerçeve çizilmiştir. Hani şu 25 yaşındaki Marx’ın zamanında ne varsa her şeye insafsız eleştiriler yönelterek ulaştığı sistem…

Anlayabildiğimiz kadarıyla bugün sosyalizmi savunduklarını söyleyenler arasında “Sosyalizm tamam da, şu Marksizm’in aşılması hiç de fena olmaz hani…” diyenler vardır.  

Sonra gelsin “insafsız” eleştiriler…

***

Bu söylediklerimizle, Marx’ın kendi zamanında yaptığını başkalarına yasaklıyor değiliz.

İnsanlar, yaşadıkları dönemin olgularına, var olan düşünce sistemlerine “insafsızca” eleştiriler yönelterek kendi sistemlerini kurmaya çalışabilirler. Bu çabalarında Marx’ı “aşma” niyeti de varsa yapmaları gereken bellidir:

İnsanlık tarihinin gelişiminde itici güç olarak sınıf mücadeleleri dışında bir dinamik bulup göstereceksin…
Kapitalist üretim tarzının özü, temeldeki sömürü mekanizması, sermayenin hareket yasaları gibi konularda Marx’ın açıklamalarını boşa düşüren çözümlemeler geliştireceksin…

Olguların çözümlenmesinde Marx’ın yönteminin yerine geçecek başka bir yöntem bulacaksın…

Bu kadarı yeterlidir…

Bakın, geleceğin sosyalist toplumuna ilişkin tasavvurlardan, kurgulardan ve önerilerden söz etmiyoruz. Burası pek çok açıdan serbest atış alanıdır; yani “Marx’ı aşma” iddiası taşıyanların daha rahat at oynatabilecekleri bir alandır. Ne var ki az önce sıraladığımız üç “aşma alanına” ilişkin hiçbir şey söylemeden bu alanda gezinip durmanın “aşma” iddiasına göre aşırı cılız kalacağı da bir gerçektir.

“Bu yaz tatile gidelim, ama güneşte fazla kalmayalım” önerisi yaz tatili konseptini ne kadar aşmış sayılırsa, bunlar da Marksizm’i o kadar aşmış olur…

https://ilerihaber.org/yazar/marksizmi-asiyoruz-105172.html

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
23.10.2019- 01:09

12 eylül faşizminin Türkiye solunun üzerinden buldozer gibi geçmesinin ardından reel sosyalizmin de çözülüşüyle Türkiye solu büyük bir gerileyiş içine girmişti. Siyasetten uzaklaşanlar, sağa sola savrulanlar, sosyalist teoriyi tahrif edenler, karşı cepheye geçenler, ''başka bir sosyalizm'' arayışı içine girenler ve Çulhaoğlu'nun söylediği gibi doğrudan ya da dolaylı yoldan Marks'ın aşıldığını iddia edenler hepsi hep beraber bilimsel sosyalizm karşıtı bir çizgide yer almışlardı. Çulhaoğlu sadece Marks'ı aşanlara bir eleştiri yöneltmiş. Kürt hareketine yönelik bir eleştiri mi bu, bilmiyorum. Kürt hareketinden başka Marks'ı aştığını iddia eden bir kesim var mı, onu da bilmiyorum. Keşke bu tür yazılar biraz daha somut olabilse ve biraz daha geniş tutulabilse...

Sözde sol-sosyalist ve enternasyonalist forumlarda pek çok örneğe de rastlıyorduk; Kürt hareketinin yükselişiyle birlikte ''Demokratik ulus'' söyleminin neredeyse bilimsel sosyalizm yerine ikame edilmesiyle Marks'ın reddi çeşitli biçimlerde yazıya dökülüyordu. Başka bir örnekte, Marks Lenin'den ayrılıyor, reformist, 2.enternasyonalcilik gibi bir safsata ile ilişkilendiriliyor, ya da tam tersi Lenin'e karşı çıkılarak ve Marks savunuluyor görülerek Marks'ın en temel yaklaşımlarının redddi bu tiplerde ortaya çıkıyordu.

Öteden beri bunları kerameti kendinden menkul solculukla ilişkilendirmiştim. Bu konuda çeşitli başlıklarımız da var. Yani hem marksist-komünist olduğunu söyleyip hem de ''aradan şu kadar yıl geçti, aynı şeyleri savunmak hatadır'' şeklinde bir eleştiriyle yol almaya çalışan kişiler...

Neyse, fazla uzatmayalım, yıllardır bu tür anlayışları, bu tür anlayışların sergilendiği sözde sol-sosyalist ve dahi enternasyonalist forumları eleştirip duruyoruz. Çulhaoğlunun vurgusunu biraz daha somutlaştırarak tamamlayalım. Çulhaoğlu'nun söylediği şu:

''İnsanlık tarihinin gelişiminde itici güç olarak sınıf mücadeleleri dışında bir dinamik bulup göstereceksin… Kapitalist üretim tarzının özü, temeldeki sömürü mekanizması, sermayenin hareket yasaları gibi konularda Marx’ın açıklamalarını boşa düşüren çözümlemeler geliştireceksin…''

SOLpaylaşım'da   çok yinelendi. Marks'ın   sosyalizmini bilimsel bir çıkarım haline getiren şey, Marks'ın kapitalizmin bir sömürü sistemi olduğuna ilişkin çözümlemeleri ve bu çözümlemelere içkin değer yasası ile, insanın ortaya çıkışından bu yana toplumların değişim ve dönüşümüne neden olan (Marksist/bilimsel) yasaların varlığıdır. Komünizmi bir gerçeklik haline getiren çıkarım   Marks'ın keşfettiği bu yasalardır. Marks'ın komünizmi bu yüzden bilimseldir. Komünizmi ve Marks'ı yanlışlayabilmenin veya Marks'ı aşabilmenin yolu bu yasaları   yanlışlamaktan geçmektedir. Bu yapılamadığı sürece ne Marks'ın aşıldığı iddiaları bir safsata olmaktan kurtulur ve ne de bilimsel sosyalizmi proletaryanın gündeminden düşürmek mümkün hale gelir.

Gerçek budur ve gerisi de laf-ü güzaftır!  

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
24.10.2019- 10:59

Ağızlara sakız olmuş olan ''Marksizm'in aşılması'' konusu veya ''başka bir sosyalizm'' tekerlemesi Kürt hareketi ve sempatizanlarının duygusal tepkileri   dışta tutulduğunda daha çok reel sosyalizmin çözülüşünün verdiği yılgınlık ve ümitsizlikle ilişkilidir. SOLpaylaşım öncesinden başlayarak çok tartışılan bir konu bu. Çözüldüyse, kapitalizm karşısında bir yenilgiye uğradıysa yanlış olan pek çok şey olduğu tespiti, biraz da kuramın tam olarak, detaylı bir şekilde içselleştirileneniş olmasından kaynaklanmaktadır, düşüncesindeyim. Hiç kuşku yok, bir çözülüş yaşandıysa bu çözülüşü yaratan etkenler de var demektir. Ben öteden beri ''sınıf savaşımının yitirildiği'' şeklinde bir değerlendirme yapıyorum. Parti içeriden yeteneksiz ve beceriksiz kadroların eline geçmiş ve sosyalizm önce adım adım, sonra Gorbaçov karşı devrimcisinin marifetiyle kapitalizme bağlanmıştır. Böyle bir değerlendirme hiç kuşkusuz sorunun sadece parti ve devlet kadrolarında olduğu anlamına da gelmemeli. Sosyalizmin ilk kez böylesi bir coğrafyada uygulamaya koyulmasının ve emperyalist saldırıların hem iç ve dıta gerçekleşmesinin yıpratıcılığının da etkisi büyüktür. Kuşkusuz bu konunun daha spesifik nedenleri vardır.

Ne var ki, ''yıkıldıysa, yanlışlandı'' yaklaşımının etrafında kümelenip esen rüzgara göre tavır alanların bazen söyledikleri ''sosyalizm bir tatlı ama yanlış hayaldi'' yorumu tam bir liberal savrulmalıdır. Zaten biraz sıkıştırıldığında en azından bir kısmı, hem sınıfsız toplumdan yana olduklarını söylemekteler ve hem de sosyalizmi liberalizmle sıvayarak bulamaç hale gelmesine neden olmaktalar. Oysa siyasal iktidarın ele geçirilme noktasından başlayarak sosyalist uygulamaların genel doğruları dışında bir reçetemiz yok. Özel mülkiyet karşıtlığımız bile, söz konusu toprak ve köylülük olduğunda bir yığın tartışmanın kapısını aralıyorsa, böylesine zorlu bir süreçte hata yapılmaması olanaksızdır. Üstelik ikinci paylaşımın en önemli düşman gözleri SSCB'nin üzerine dönmüşken...

Sorun SSCB ve reel sosyalizme dönük olası eleştirilerin ''içerden'' ve ''dostane'' yapılmaması, sosyalizmin iktidardan düştüğü veya düşürüldüğü bu tek kutuplu dünyada mücadelenin emperyalizme, kapitalizme ve artan her türlü gerici baskılara yönelik olmanasında yatıyor. Eğer bir somut bilgi de yoksa SSCB'yi ve reel sosyalizmi hedef tahtasına oturtmanın ve öncelikli olarak eleştirel tutumumuzu kapitalizme/liberalizme vermezsek solculuğumuz ve kapitalizmin eteklerinden bir türlü kopamayan düzen muhalefetinin durumundan ne farkımız kalır?

Öyle değil mi?

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]