Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Sosyalistlerin amacının düzeni değiştirmek ve bunun için de iktidarı hedefleyen sosyalist bir devrim perspektifine sahip olmalarını gerektirdiğini yinelemek gerekir mi? Hatta aynı cümle içinde hem ''iktidarı hedeflemek'' ve hem de ''sosyalist devrim perspektifi''nden söz ermek dilbilgisi açısından ne kadar doğru, o da tartışılabilir. Ne var ki, siyasi ve ideolojik açıklamalarda hitap edilen kitleyle etkileşime girme açısından soyutlama ile somut olanın yeterince açık olmasına dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum. Sosyalist aydınlarımızda bu konuda bir eksiklik olduğu, bu eksikliğin sadece sosyalist aydınlarımızda değil ve aynı zamanda bilim insanlarımızda da mevcut olduğu ne yazık ki üzücü ve bir türlü üstesinden gelemediğimiz bir sorundur. Böyle olduğunda yazılan yazılar ve yapılan yorumlar da çoğu kez hak ettiği ilgiyi görmüyor diye düşünüyorum. Çok fazla soyutlama düzeyinde kalmak, anlatılmak istenenin toplumda karşılık bulmamasına yol açtığından amacına da ulaşamamaktadır.

Sanırım iki gün önceydi, Metin Çulhaoğlu İLERİ'de ''Düzen siyasetinin nabzı nerede atıyor'' başlığıyla bir yazı yazdı. Başlıktan da anlaşılacağı gibi yazar düzen siyasetinde başat olanın ne olduğu konusunda bir yorumda bulunuyor ve bu başatlığın '' Başkanlık sistemi çerçevesinde iktidardaki AKP-MHP ittifakı ile bu ittifakın karşısında duran ve ülkenin başka türlü yönetilmesi gerektiğini ileri süren siyasal aktörler arasında yaşanan mücadeleler…'' olmadığını ileri sürüyor. Devam ediyor Çulhaoğlu: ''Kestirme yanıt ilk bakışta bir gerçekliğe işaret ediyor gibi görünse bile görünenin geri planında daha asal başka bir dinamik yatmaktadır ve düzen siyasetinin nabzı da orada atmaktadır.''

Bu geri planda olan ve otoriterleşme konusunu da belirleyen dinamiğin DGb olduğunu ileri sürüyor yazarımız; yani devlet-güvenlik ve beka... Ve sorun da orada başlıyor. Metin çulhaoğlu yazıya düzen siyasetinin tanımıyla başlıyor, düzen siyasetinin   başatlık olarak otoriterleme olarak gördüğünün de altını çiziyor ama kendi başatlığını DGB olarak açıklarken bu konuyu somut olarak açıklamaktan ve okurların bu ''kavram''la ne anlatılmak istendiğini anlamaktan okuru mahrum bırakıyor. Bana göre böyle yaptığı için de yazı amacına ulaşamıyor.

Metin Çulhaoğlu'nun HTKP sürecinden beri ''farklı bir siyaset''ten yana olduğunu, bu siyasetin bir yanında HDP diğer yanında (kısmi) CHP olduğu biliniyor. Sosyalistlerin de katılımıyla böyle bir beraberlikle (düzen muhalefetine doğrudan muhalefet de yapmadan, dahası,) düzen muhalefetini de etkileyecek ve yanına çekecek bir ''başatlık'' üzerinden   yürünmesi gerektiğini söylerken sorun tam da bu noktada ortada çıkıyor. DGB yeterince açık değil. Nedir bu DGB; ''devlet-güvenlik ve beka'' konusu tam olarak ne içeriyor, iktidar ve muhalefete nasıl yansıyor ve sosyalistler düzen siyasetinin bu başat ''modeli'' üzerinden nasıl bir retorikle yürüyerek düzen muhalefetiyle etkileşime girecek!

Metin Çulhaoğlu belki de ikinci bir yazı yazar ve bizim gibi konuyu pek de anlayamayanlara ya da yanlış yorumlayanlara daha somut bir yazıyla yardımcı olur.

NOT: Metin Çulhaoğlu'nun yazısı için: https://ilerihaber.org/yazar/duzen-siyasetinin-nabzi-nerede-atiyor-108631.html



Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]