Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kültür-Sanat haberleri

Orhan Kemal'in evi bakımsızlıktan yıkılmak üzere

Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Orhan Kemal’in 1954-1966 yılları arasında yaşadığı İstanbul Fatih Cibali'deki evi, yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya.

Resim Ekleme
Orhan Kemal; “Müfettişler Müfettişi”, “Evlerden Biri”, “Sokakların Çocuğu” ve “Suçlu” gibi birçok önemli eserini, 12 yıl boyunca oturduğu Fatih’teki evinde yazdı. Bugün ise 'Yazar Orhan Kemal Sokağı'nda bulunan tarihi ev, bakımsızlıktan yıkılmak üzere.



ÖĞÜTÇÜ: ÇOCUK KÜTÜPHANESİ OLSUN
Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü, Fatih Cibali’deki bu evde doğdu. Öğütçü’nün daktilo başındaki babasının kucağında olduğu siyah beyaz fotoğraf da bu evde kaydedildi. Öğütçü, 9 yaşına kadar bu evde yaşadı. Cumhuriyet TV’ye konuşan Işık Öğütçü, "Önce bir dernek tabela koydu, sonra birileri tabelayı söktü. Fatih Belediyesi yeniden tabela astı, onu da söküp attılar” dedi. Kurumların ve belediyenin bir an önce evin durumuna bir çözüm bulmasını isteyen Öğütçü, “Buranın çocuk kütüphanesi olmasını istiyorum” ifadesini kullandı.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1715991/orhan-kemalin-evi-bakimsizliktan-yikilmak-uzere.html

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
27.01.2020- 08:12

Bir büyük yazarımızın yaşamının bir kesimini geçirdiği ve önemli eserler ürettiği bir dönemi geçirdiği evin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalması gerçekten üzücü. Değerlerimize sahip çıkamama gibi bir özelliğimiz zaten var ama, toplumda duyarlı kesimlerin ve kurumların olduğunu inanmak istiyor insan. Bu röportajdan sonra iki CHP milletvekilin bölgeye gittiği, inceleme yaptığı ve sonuçta belediyenin (İBB'nin) konuyla ilgilendiği ihaberi de gazetelere yansıdı. Umarım öyledir. Bu arada yeri gelmişken bir konuya da değinmekte yarar var. Bu ''yıkılma tehlikesiyle'' karşı karşıya olan evin içinde ''birileri'' yaşıyor. Belki çoluk çocuk bir veya birkaç aile -habere göre- burada yaşamlarını sürdürüyor. Hem yıkılma tehlikesi var ve hem de içlerinde oturan ve yaşamlarını sürdürmek zorunda olan insanlar! Normal bir şey mi bu? Bir sosyal devlette böyle bir şey olabilir mi? Olmalı mı?

Bu düzen insanı sömürüyle karşı karşıya bıraktığı, insana değer vermediği , insanı insan olmaktan çıkardığı, ve insana yakışır olana yabancılaştırdığı için...- ah, sosyalizm!

''Neyse'', deyip devam edelim.

Bu haber beni inanılmaz etkilemişti. Nedeni sadece Orhan Kemal'in bir dönem yaşadığı evin bakımsızlık ve ilgisizlikten zamana karşı direnemediği değil elbet. Buralar, yani Cibali, yani bir dönem Tekel Sigara Farbrikası, yani tam da buralar...-benin çocukluğumu, ilk gençliğimi ve hatta gençliğimin önemli bir bölümünü yaşadığım yerler. İlk buralarda oyunlar oynadım, at arabalarının arkasına takılmaya çalıştım, ilk buralarda aşık oldum, ilk siyasi tartışmalar ve eylemlerimiz de buralardaydı ve ilk ve de son meydan dayağını da buralarda faşist bir jandarma çavuşundan yemiştim. 12 Eylül faşizminin ülkenin her yanına olduğu gibi buralara da yansıyış biçimini saymazsak güzel günlerdi. hatırladıkça kıpır kıpır oluyor içim. Geçip gittiler, geride kaldılar ve her geçip giden ve geride kalan hemen her şey gibi hatırlandığında sadece bir garip özleme ve hüzne yol açıyor.

Cibali, Aykapı, Küçük Mustafa Paşa, Fener ve hatta Balat   orta halli, hatta yoksul sayılabilecek semtlerdi o zamanlar. Ama o zamanın yoksulluğuyla bu zamanın yoksulluğu o kadar farklı ki... Kapitalist tüketim toplumu yerleşik hale geldiğinde belki evlerimizin içi daha zenginleşir gibi oluyordu ama gerçekteyse eve her giren eşya bizleri daha bir yoksullaştırıyor ve yalnızlaştırıyordu. Kapitalizm böyle bir düzen, böyle bir işlevi var. Marks'ın dediği gibi bu düzende ne kadar çok şey üretiyorsan o kadar yoksullaşıyorsun. Aynen öyleydi ve yaşayarak öğrenmiştik, öğreniyorduk.

Orhan Kemal'in evi bir vesile oldu.
Zaman zaman değiniriz.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]