Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Doğa Bilimleri  »
 Deprem Gerçeği

Dün Elazığ'da olan deprem orta büyüklüğün ötesinde büyük bir depremdir. Naci Görür hocamızın da söylediği gibi ''endişe verici''dir. Çok uzun zamandır ''sessiz'' olan Doğu Anadolu Fayı'nın ''uyandığı'' ve   harekete geçtiği   ileri sürülebilir.

Türkiye bir deprem ülkesi; ülkenin taşı toprağı ''kırık'' . O kırıkların üzerine her an, her gün, her ay ve her yıl büyük bir basınç etkiyor. Arabistan platformu Anadolu'yu sürekli olarak doğudan batıya doğru ''itiyor.'' Bu itikleyiş yurdun her yöresinde bir enerjinin birikmesine yol açıyor. Kırık (fay) dediğimiz bölgelerde de bu energi o kırığı harekete geçirecek bir güce ulaştığında kırığın olduğu o zemin sarsılıyor ve harekete geçerek, aletsel büyüklüğe göre bir şiddet üretiyor. Elazığ'daki aletsel büyüklük Kandilli rasathanesine göre 6.8'dir. Ne var ki, deprem dalgalarının geçtiği ve etkidiği alanlardaki zeminin yapısı bu aletsel büyüklüğü çok daha şiddetli bir deprem dalgası haline getirmektedir. Bu şiddet hem zemin ve hem de o zeminde oluşturulan evlerin özelliklerine göre daha da etki yaratabilmektedir. Elazığ'daki depremin özellikle kırsalda/köylerde daha etkili olacağını ve yıkımlara yol açacağını söylemek kehanet sayılmamalıdır.

Evet, deprem bir ülke gerçeğidir. Deprem bu coğrafyanın her yerinde gerçekleşebilir; her yerinde kendisini hissettirebilir. Bu yüzden depremle yaşamak zorundayız. Bu yüzden depreme karşı önlemlerimizi ara vermeden alabilmeliyiz. Bu ülkenin çözüm bekleyen en önemli sorunu, deprem konusunda ve daha pek çok konuda bilimle ilgisi sorunlu olan ve hatta hiç bulunmayan bir siyasal anlayışın egemenliğine girmesinde yatmaktadır. Elazığ'a kadar gitmeye gerek de yok; hemen yanıbaşımızda gerçekleşecek olan '' büyük İstanbul depremi'' için yıllardır ne yaptık ki? Hiçbir şey! Ahmaklık derecesinde bir tevekkül içine girdik. Deprem sürekli altımızı oyuyor biz üstte sanki hiçbir şey olmayacakmış gibi gündelik hayatımızı sürdürüyoruz. Umurumuzda değil. Elazığ depremi yine birkaç günlük bir etkiye yol açacak, gündem oluşturacak, akla yine İstanbul depremini getirecek, sonra...

Sonra...- yine eski hamam eski tas ve yine   kaderci anlayışa teslimiyet!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
26.01.2020- 01:12

Bilim toplumu olabilmenin temelinde laiklik yatar. Laikliği sadece din ve devlet işlerinin ayrılması olarak tanımlamamalıyız. Laiklikte elbette din ve devlet işleri ayrıdır ama laiklik çok farklı bir anlama sahiptir. Söylenildiği gibi ''devlet laik olur, birey laik olmaz'' sözü bir palavradır. Devlet de birey de laik olur. Laiklik her şeyden önce anlama konusunda referansın göklerden yeryüzüne indirilmesi ve aklın ve bilimin referans alınmasıdır. Akıl ve bilimin bireysel ve toplumsal yaşamdan çıkarılması ortaçağ toplumundan yana olmak anlamına gelir. Hurafeci anlayışın hayatımıza egemen olması demektir.

Deprem bir doğa olayıdır. Nedenleri bellidir. Aşağı yukarı nerelerde gerçekleşeceği de bellidir. Aletsel büyüklüğüne varıncaya kadar tahmin de edilebiliyor. Kesin zamanını bilmemekle aşağı yukarı fayın ne kadar sürede enerji biriktirdiğinde hareketleneceğini de biliyoruz. Bu tür bir doğa olayının bir afete dönüşmesi ise tamamen hrafeci anlayışın hayatımıza egemen olması nedeniyledir. Az çok bilim toplumu olan bir ülkede ölüm göz göre gelmez, gözümüzün önünde gerçekleşmez. Türkiye'de Elazığ depremi dahil bütün depremler ve bütün afetler hep göz göre gerçekleşiyor. Naci Görür hocamız söylemiş, isim vermiş Elazığ demiş,Sivrice'ye dikkat etmiş; duyan yok.Başka türlü bir açıklaması olabilir mi?

Bu ülkenin en önemli bilim insanlarından biri olan Naci Görür şehir ismi veriyor; , ilçesine varıncaya kadar nokta atışı yapıyor, deprem olacak önlem alın diyor, Ses yok. Sesini duyuramıyor. Cumhurbaşkanı Elazığ'da katıldığı cenazede müslüman bir ülkede olduğumuzu ve sınavdan geçtiğimizi söylemiş. O kadar çok sınav olacak ki, ve o sınavlarda o kadar çok insan hayatını kaybedecek ki, sınavın konusunda bir yanlışlık olduğunu ne zaman anlayacağız. İktidarların görevleri öncelikle insanı yaşatmak değil mi? Önlem almak doğa olaylarının afetlere dönüşmesini engellemek   neden öncelikli değil?

Yapılacak iş o kadar da ''basit'' ki!

99 depremi olduğunda Büyük İstanbul Depremi'nin   İstanbul ve çevresinde çok büyük bir yıkıma yol açacağını söylüyorduk. Çözümün de aslında çok basit olduğunu,   insanı yaşatmak, doğa olaylarının   afetlere ve insan ölümlerine yol açmaması için mutlaka bilimin referans alınması gerektiğini tekrarlayıp duruyorduk. Çözüm bilim, çözüm akıl; çözüm hurafeci anlayışlardan sıyrılmak ve kaderciliği elimizin tersiyle itmekte yatıyor. Sağlam bina yapacağız; lokasyona uygun konut üreteceğiz; önceden yapılmış olanları elden geçireceğiz; gerekirse yıkacağız. Başka çaresi yok. Zor da değil. 99 depreminden sonra toplanan paralar 66 milyarı geçmiş. Hepsi başka işlere kullanıldı. Deprem konusunda insanlarımız yurdun her karışında çaresizliğe terkedilmiş. Elazığ ve Malatya'da hayatını yitiren 29 can için sadece 'sınav' diyerek gerekenin yapılacağını söylemek yitip giden o canları geri mi getirecek?

Laikliğin anlamını bir bilebilseydik, bilim toplumu olabilseydik, insanları yaşatabilecek bir bilim toplumu olma yolunda adımlar atabilseydik ve hiçbir şey yapamıyorsak bari bir ''deprem bakanlığı'' kurabilseydik...

Çok mu zor?

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
27.01.2020- 06:24

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan deprem sonrası yapılan eleştirilerden ''99 depreminden sonra hiçbir şey yapılmadı, hiçbir önlem alınmadı'' sözüne çok kızmış ve ağzına geleni de söylemiş. Şaşırmamak mümkün değil. Deprem bir kader olarak görüldüğü sürece hiç önlem alınabilir mi? Anlaşılmayan şey bu. Deprem kader falan değil. Deprem bir doğa olayı. Dünya varoldukça ve ''yerkabuğunun merkezindeki canlılık'' yok olmadıkça ve bu anlamda soğumadıkça hep var olacak! Toplumların bu gerçeklik karşısında önlem alması demek, yıkımdan sonrası için bir şeyler yapmak değil, onların içinde bulunduğu şekliyle depremin afetlere dönüşmesinin önüne geçmektir. Bu durum da sadece bilim toplumu olmakla, bilimi ve aklı tek referans almakla mümündür. Bunun başka çaresi yoktur. Hurafeci anlayışlarla, tavekkülü toplumsal alana yaymakla, ''dindar ve kindar nesiller'' yaratmaya ççalışmakla deprem gibi, sel gibi doğal olayların felaket haline dönüşmesinin önüne geçilemez. Mümkün değil.

''Ah, bir bilebilsek, bir bilebilsek!''


Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]