Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

25.04.2020- 02:34

Bunlar Ateist! - ORHAN GÖKDEMİR

'İnsan aklı çocukluk aşamasına takılıp kaldığını eninde sonunda fark edecek. Vazgeçecek kendi üzerine çöküp bir kara deliğe dönüşmekten. Eşit ve özgür bir yeni düzen kuracak. Yüzünü yıldızlara çevirecek sonra, varoluşu üzerine tekrar düşünecek. Ve orada yine kendi gözlerini görecek…'

 
Karantina günlerinde “Ateizm Derneği”nin canlı yayınlanan “Bunlar Ateist!” programına konuk oldum geçtiğimiz haftalarda. Bu “manidar” program ismini sanırım Tayyip Erdoğan’a borçlu. Vaktiyle Diyarbakır'da yaptığı bir konuşmada, "Bunlar camilerimizi yakmadılar mı, bunlar ateist, bunlar Zerdüşt, bunlardan bir şey olmaz. Bunlar bizim değerlerimizle hareket etmiyorlar" demişti PKK’lıları kast ederek. Bunun bir de ODTÜ versiyonu var. ODTÜ’nün ortasından yol geçirmeye çalışan partisinin belediye başkanını protesto eden öğrencileri kast ederek, "Bunlar Solcu, bunlar Ateist, bunlar Terörist" demişti. Gerçi o belediye başkanını daha sonra tart etti ama olsun. Koca partili cumhurbaşkanı, “Bunlar Ateist” sözünü geri alacak hâli yok ya.

Çok kızıyor ama Ateizmin kimsenin diniyle ve tanrısıyla bir meselesi yok. Bir bütün olarak metafizik yaklaşımı reddediyor bu bakış açısı. Özetle din içi bir tutum değil, bütün dinlere, bütün tanrılara eşit mesafede duruyor. Bir kimsenin hem Ateist hem “Zerdüşt” olması mümkün değil zaten. Zerdüştlük felsefi olarak Müslümanlığa Ateizmden yakın anlayacağınız. İkinci versiyonu da düzeltmeye muhtaç. Solculuk, Ateistlik, Teröristlik hiç ilgisi olmayan kavramlar. Kahvehanedeki okey masası muhabbetinde olabilir, onun dışında hükümsüzdür.

***

Felsefenin alanına adım atınca “tanrı var mı” sorusu sorunu tartışmak için yetersiz kalıyor zaten. Programa da bunu düzelterek başlamıştık doğru hatırlıyorsam. Soru bu değil, soru, evrenin bir tanrıya ihtiyacı olup olmadığı.

Tabii burada “hangi evren” sorusu da birlikte sormalı. Kutsal kitap “yer ve gök”ten söz eder. Bu dinlerin ortaya çıktığı dönemin “görünür evreni”dir. O evrenin altı günde yaratıldığını söylüyor kutsal kitaplar. Tanrı yedinci günde yorulur, ara verir çalışmasına. Daha yakın zamana kadar yaratılışın üç-beş bin yıl önce olduğunu söylüyordu din uluları.

Sonra görünür evrenimiz genişlemeye başladı. Güneş, ay ve beş gezegenden oluşan (hafte-yedili şey-hafta) yeni evrenimiz oldu. Her birini kutsal saydık, “hafta”nın bir gününü ibadete ayırdık. Cuma Venüs’ün günüydü, Pazar Güneş’in, Pazartesi Ay’ın… Sonra, bunlara açık havada başımızı gökyüzüne çevirdiğimizde görebildiğimiz yıldızlar eklendi ki taş çatlasa 2-3 bin yıldızdan ibarettir. Ardından “Samanyolu”nu keşfettik. Bu gökada, barındırdığı milyarlarca yıldızla aklın almayacağı büyüklükteydi. Görünür evrenimiz bir süre de o oldu. Sonra Edwin Powell Hubble adında bir Amerikalı çıkageldi, o görüntüyü de tuz buz etti. Evren, hiçbir tanrının hayal edemeyeceği genişlikteydi….

***

Hubble ABD'de doğup büyüdü. Hukuk eğitimi aldı. Kısa süre avukatlıktan sonra astronomi okudu ve gökbilime döndü. Yaşamının geri kalan bölümünü Wilson Dağı Gözlemevi'nde geçirdi. Geçen yüzyılın başında o Andromeda gökadasını incelerken, pek çok gökbilimci, bütün evrenin Samanyolu'ndan ibaret olduğunu düşünüyordu. Az zamanda Andromeda’nın Samanyolu’nun ötesinde başka bir gökada olduğunu ispatladı. Andromeda’nın, Samanyolu'ndan 1 milyon ışık yılı uzakta olduğunu hesap etti. Böylece Samanyolu evrende küçük bir noktaya dönüşüyordu. Yolu açmıştı, yeni gökadalar birbiri ardına keşfedildi. Görünür evrenimiz giderek büyüyordu. İki anlamda da böyleydi bu. Evren fiziki yapısıyla genişliyordu. Böylece hayalimizdeki evrenin sınırları zorlanıyordu. Kutsal kitapların kutsal ölçüleri silinmişti.

1990 yılında uzayın derinliklerine fırlatılan ilk büyük uzay teleskobuna onun adı verildi bu nedenlerle. NASA, Hubble Uzay Teleskobunun kuruluşunun 30. yıl dönümünü kutluyor bugünlerde. Yeryüzünden yaklaşık 600 kilometre ötede, kendi yörüngesinde Dünya'yı turlayan dev teleskop sayesinde insanlık evrenin geçmişine çarpıcı bakışlar atabiliyor.

***

Nedir peki Hubble’ın aynasından gördüğümüz?
Bir yıldızın etrafında, saatte 108 bin kilometre hızla dönen bir gezegenin üzerindeyiz. Turunu bir yılda tamamlayabiliyor. Bu gezegen, kendi etrafında saatte bin 670 kilometre hızla dönüyor. Turunu 24 saatte tamamlıyor. Gezegenimizin etrafında döndüğü yıldız, galaksi merkezinin etrafında saatte 720 bin kilometre hızla dönüyor. Bir turunu tamamlaması 225 milyon yıl alıyor. İçinde milyarlarca yıldız barındıran galaksimiz uzay içinde saatte 950 bin kilometre hızla ilerliyor. Bir ucundan diğerine 200 bin ışık yılı mesafesinde bir büyüklük bu. Yine de evrende ufacık bir noktadan ibaret…

Yeni görünür evrenimiz artık böyle bir şey. Ölçümüz ışık hızı, bu saniyede ortalama 300 bin kilometre kat etmek demek. Hubble’ın aynasına çarpan en uzak ışık demeti 13,8 milyar ışık yılı uzaktan geliyor. Şöyle düşünün, o ışık yola koyulduğunda ortalıkta henüz güneş yok. Yarı yolda oluşuyor. 4,5 milyar yaşında olduğu tahmin edilen dünyanın doğmasına 10 milyar ışık yılı eskittikten sonra tanık olacak. Trilyonlarca yıldız, trilyonlarca gök ada, gaz, toz bulutu. Evrendeki her şey kendi görünür evreninin ortasında buluyor kendini haliyle. Gerisi sonsuzluk. Üstelik büyüyen, genişleyen bir sonsuzluk.

Hubble sayesinde genişleyen görünür evrenimiz çok daha büyük bir bütünlüğün içerisinde küçücük bir noktaya dönüştü. Her şey hareket halinde, her şey oluş halinde. Evren aynı anda ölüyor ve doğuyor. Madde enerjiye, enerji maddeye dönüşüyor. Evren büyüdükçe biz küçülüyoruz. Küçüldükçe evrenin doğal bir parçası olduğumuzu anlıyoruz. Yıldız tozuyuz hepimiz, yıldız tozuna dönüşeceğiz. Gördüğümüz bu.

***

Maddenin derinliklerine bakan mikroskoplarımız ve evrenin derinliklerine bakan teleskoplarımız var. Söz yerindeyse bunlar bize mikro ve makro dünyaya “tanrı gibi” bakmamızı sağlıyor. Oluşu, hareketi ve sonsuzluğu görüyoruz baktığımız her yerde. Sorun şu ki uzaya ve maddeye tanrı gibi bakabildiğimizde bir tanrıya da gerek kalmıyor.

Diyor ki şair, “Delikanlım! Senin kafanın içi yıldızlı karanlıklar kadar güzel, korkunç, kudretli ve iyidir. Yıldızlar ve senin kafan kâinatın en mükemmel şeyidir.” Işık yayabiliyorsak eğer yıldızı biziz kendi evrenimizin.

Haliyle “bunlar ateist” çıkışmasının sonuca bir etkisi yok. İnsan aklı çocukluk aşamasına takılıp kaldığını eninde sonunda fark edecek. Vazgeçecek kendi üzerine çöküp bir kara deliğe dönüşmekten. Eşit ve özgür bir yeni düzen kuracak. Yüzünü yıldızlara çevirecek sonra, varoluşu üzerine tekrar düşünecek. Ve orada yine kendi gözlerini görecek…

https://sol.org.tr/yazar/bunlar-ateist-2635

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]