Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kürt Ulusal Sorunu

Suriye’de Kürtlerin birlik anlaşması: Ne anlama geliyor? Sonuçları ne olacak?


Kürtlerin ulusal birliği tartışmaları kapsamında Suriye'de öne çıkan ENKS ve PYNK örgütlenmeleri 16 Haziran'da bir mutabakata vardıklarını açıkladılar. Duhok Anlaşması'nın esas alındığı bu mutabakatın ne anlama geldiğini ve olası sonuçlarını İleri Haber yazarı Onur Emre Yağan ile konuştuk.

Resim Ekleme

Tugay Candan

Kürt öznelerin 16 Haziran mutabakatının yansımaları önümüzdeki günlerde de kamuoyunda yer bulacak gibi görünürken, aynı zamanda güncel birçok soru işareti de ortaya çıkıyor. Biz de bu kısımları biraz daha aydınlatmak için; mutabakatın oluşturulması öncesindeki süreci, Kürtler arası anlaşmanın ne anlama geldiğini, Kürt ulusal birliği tartışmalarını ve ilan edilen anlaşmanın olası politik sonuçlarını İleri Haber yazarı Onur Emre Yağan ile konuştuk.

Geçtiğimiz birkaç hafta, Suriye Kürtleri açısından önemli gelişmelere vesile oldu. Üstelik sadece Suriye'de değil, Irak'ta da öne çıkan Kürt partilerinin önümüzdeki dönem ilişkilerine ve siyasi tutumlarına yansıyacak bu gelişmeler dikkat çekici nitelikte. Kürtlerin hem ABD ile temasında, hem önümüzdeki dönem Şam hükümeti ile yürütecekleri olası görüşmelerde ve hem de Türkiye'nin bölgeye dönük tutumu söz konusu olduğunda önem kazanan adımlar ve kararlar gündeme geldi.

“Kürtlerin ulusal birliği” tartışmaları geçtiğimiz yıllarda birçok defa kamuoyuna yansımıştı. Çoğu kez beklenen sonucu vermeyen bu yöndeki girişimler, IŞİD'in yenilgisi sonrasında bölgedeki güç dengelerinin de yeniden tesis edilmesi çabalarıyla, başka bir ifadeyle kartların yeniden karılması ihtiyacıyla birlikte bu defa kimi somutluklar kazandı.

ABD'nin öncülüğünde ve Fransa'nın desteğiyle, geçtiğimiz aylarda yoğunlaşarak artan Suriye'deki Kürt özneleri bir araya getirme girişimleri, bu yılın bahar aylarında netice vermeye başladı. Suriye'de bahar aylarında görülen ciddi hareketliliğin ardından, ABD'nin PYD/YPG ve ENKS arasında yaptığı uzlaşma toplantıları, bazı aşamalardan geçerek bir mutabakatla sonuçlandı. Aylarca süren görüşmelerin sonrasında oluşturulan mutabakat, 16 Haziran'da, ABD'nin Uluslararası Koalisyon'daki danışmanı William Roebuck'un ve Suriye Demokratik Güçleri Genel Komutanı Mazlum Abdi'nin (Mazlum Kobani) gözetiminde duyuruldu. 2014 tarihli Duhok Anlaşması üzerinden oluşturulan mutabakatın tarafları ise, Barzani hükümeti himayesinde kurulan Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve PYD'nin öncülüğünde 25 Kürt parti ve örgütünün bir araya gelmesiyle geçtiğimiz ay oluşan Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) oldu.

Bu mutabakatın yansımaları önümüzdeki günlerde de kamuoyunda yer bulacak gibi. Aynı zamanda güncel birçok soru işareti de ortaya çıkıyor. Biz de bu kısımları biraz daha aydınlatmak için; mutabakatın oluşturulması öncesindeki süreci, Kürtler arası anlaşmanın ne anlama geldiğini, Kürt ulusal birliği tartışmalarını ve ilan edilen anlaşmanın olası politik sonuçlarını İleri Haber yazarı Onur Emre Yağan ile konuştuk.

‘BU İKİ ÖZNEYE ‘ÖPÜŞÜN, BARIŞIN’ DEMEK KOLAY DEĞİL’

Kürtlerin ulusal birliği tartışmaları kapsamında Suriye'de öne çıkan ENKS ve PYNK örgütlenmeleri hangi siyasi tarafları temsil ediyor ve yeniden gündeme gelen Duhok Anlaşması hangi özellikleri taşıyor?


Kürt ulusal birliği ya da Kürdistani örgütlenmelerin birlikte hareketi olarak da tanımlayabileceğimiz tartışmalara veya girişimlere Türkiye siyasetinde son bir iki yılda yakından tanık olduk. Ancak Irak ve Suriye için bu girişimleri, geçtiğimiz 8-10 yıla baktığımızda farklı evrelerde görüyoruz. Irak tabi bu başlıkta biraz daha meşakkatli bir alan, oradaki Kürt siyasi öznelerin kurumsallıkları ve genel anlamda uluslararası ilişkileri daha oturmuş durumda. Erbil'de anayasal kabulü oluşmuş bir Kürt yönetimi var, petrol çıkarıp belli kurallara göre satabiliyor, uluslararası temsilcilikler açıyor, birçok devletin Irak'taki elçileriyle resmi temaslar kuruyor vesaire. Yani bir özerk yönetim var. Kendi federal bölge parlamentosunu kimi idari ve siyasi ayrılıklar gölgesinde oluşturuyor olsa da en gelişmiş Kürt kurumsallığını temsil ediyor. Diğer yanda Kandil merkezli PKK, aksi yöndeki tüm ısrar ve müdahalelere rağmen Irak Kürdistanı'nda bir yerleşiklik kazanmış durumda. Bulunduğu Kandil bölgesinin halkından da, biraz daha dışarıda Ranya gibi yerleşimlerden veya daha uzakta olan Mahmur gibi bölgelerin halkından da ciddi destek alıyor. Dolayısıyla Irak'ta bu iki üstün özne arasındaki güç dengelerinin sabitlenmesi, kimin ne kadar belirleyici olacağının netleşmesi kolay olmuyor. Tabi bununla birlikte, Barzani hareketinin Türkiye ile gelişkin ilişkileri veya sağ-burjuva ideolojik karakteri gibi etmenler de birliği engelliyor. Öyleyse, Suriye gündemine geçerken, bu söylediklerimizden hareketle şu saptamayı yapabiliriz sanıyorum; Irak dışında da, yani Suriye, kısmen Türkiye ve dünyanın başka birçok ülkesinde de, Kürt siyasetinin çerçevesi bu iki güçlü öznenin etkisi, çıkarları ve örgütsel uzantılarından bağımsız oluşmuyor.

Suriye bunun iyi bir örneği kanımca; Suriye Kürtleri, yukarıda Irak bahsinde işaret ettiğimiz kurumsallığı ve yerleşikliği henüz aynı ölçüde sağlayabilmiş değil. Kısa sayılabilecek bir sürede Şam hükümetinin otoritesinden sıyrılan, kendi politik idarelerini ve askeri güçlerini oluşturan, partilerini ve devlet kurumlarını profesyonelleştirmeye çalışan Kürt gerçekliği var Suriye'de. Üstelik bunu olağanüstü bir uluslararası müdahale ve yönlendirmeyi de hesaba katarak yapmak zorundalar.

Biraz daha açıklayıcı olsun diye, birkaç yıl geriye dönüp bakalım. Suriye'ye dönük emperyalist saldırının başladığı 2011-2012 yıllarında en avantajlı Kürt partisinin PKK ve dolayısıyla aynı paradigmayı benimsemiş Demokratik Birlik Partisi (PYD) olduğunu görürüz. Bugüne kadar gelişen siyasi-askeri süreçlerde belirleyici olan aktör de PYD oldu. Rojava bölgesinde IŞİD'e karşı savaşı ilk zamanlarda neredeyse kendi gücüyle, Barzanici partilerin kıskanç bakışları altında yürüttü. Dolayısıyla PYD'nin ENKS ile ilişkileri de bugüne kadar genellikle gergin ilerledi. ENKS isimli Barzanici yapı, PYD'nin kuruluşundan sekiz yıl sonra, 2011'de Suriye'ye dönük emperyalist müdahalenin başlamasının hemen ardından 11 Kürt parti ve örgütlenmesinin Beşar Esad hükümetine karşı oluşturduğu bir birlik. Merkezi de Erbil'de Barzani hükümeti tarafından kurulmuş, askeri gücü peşmergelerin eğitimiyle oluşturulmuştu. ENKS geçtiğimiz yıllarda birçok kez PYD'yi Esad'a hizmet etmekle suçladı, Türkiye ile işbirliği yaptı, uluslararası alanda PYD'yi yalnızlaştırmaya çalıştı veya örneğin bazen SDG'nin çekilmek zorunda kaldığı alanlara yerleşmeye çalıştı. Yani öyle kolay bir iş değil elbette bu iki özneye “öpüşün barışın” demek. İşte ABD'nin rolü ve etkisi de burada devreye giriyor.

Bir süredir karşı karşıya gelen bu iki yapı arasındaki ilişkileri değiştiren önemli gelişmelerden biri IŞİD'in 2014 yılında Kobane'ye saldırısı olmuştu. Suriye Kürtlerinin birlik süreçlerinde bir “Kobane momenti”nden bahsedebiliriz aslında.

Duhok Anlaşması sanırım burada devreye giriyor?

Evet, Duhok görüşmeleri, IŞİD'in Kobane saldırısı sırasında mecburen başladı ve o dönem kerhen bir anlaşma imzalanmıştı. 2014 yılı Ekim ayında yapılan dokuz günlük görüşmeler sonrasında, Rojava'nın yönetim kadrosunun nasıl oluşturulacağı ve ortak savunma gücü kurulması gibi başlıklarda anlaşma yapılmış, ilan edilmişti.

Ancak bu eski anlaşmanın nesnel koşullarla ilgili ayrıntıları var. Savaş koşullarında, IŞİD'in saldırısı altında ve PYD tarafının Barzani hükümetinin desteğine ciddi ihtiyaç duyduğu bir zamanda imzalanmıştı. Barzani tarafı bunu fırsata çevirerek o dönem PYD'nin de parçası olduğu TEV-DEM'i (Demokratik Toplum Hareketi) masaya oturtmuş ve eşit yönetim hakkı kazanmıştı. Siyasi karar mekanizmasını oluşturan 24 üyenin yarı yarıya paylaşılması gibi Barzanici ENKS'ye yarayan sonuçlar çıktı. Öte yandan, Barzani üzerinde de kamuoyu baskısı vardı tabi, Kürtleri IŞİD'e karşı yalnız bırakan lider olmak istememişti ve anlaşma bu eleştiriyi gidermeye de hizmet etti. Sonuçta, Erbil bu anlaşma ile birlikte Rojava'yı tanıdı, silah yardımında bulundu. PYD tarafı ise Rojava'da kendisinden çok daha örgütsüz ve etkisiz olan ENKS'ye eşit temsil hakkı vermeyi kabul etti. 2014 yılında yapılan bu zoraki anlaşma uzun süreli işletilemedi. Fakat o dönem hem Kobane'nin kurtarılmasına hizmet etti, hem de olumsuz bir sonuç olarak, ABD'nin Barzani üzerinden sıçrayıp bölgeye yerleşmesinin zeminini genişletti. ABD ise, 2014 yılında bu işleri biraz daha gizli yürütüyordu açıkçası, geçtiğimiz gün yaptığı gibi desteğini internet sitesinden yayınlamamıştı. Hatta Tayyip Erdoğan Duhok Anlaşması’na karşı bir açıklama yapmış ve “PYD'den üst bir akıl bölgede tezgah kuruyor” diyerek Washington'u gizli özne olarak işaret etmişti.

‘KÜRTLERİN BİRLİK GİRİŞİMİ TÜRKİYE’NİN SURİYE’DEKİ VARLIĞINA ORTAK TEPKİYİ KOLAYLAŞTIRABİLİR’

Peki geçtiğimiz gün ilan edilen, 16 Haziran mutabakatının 2014 Duhok Anlaşması’ndan bir farkı var mı?


Bölgenin fiziki koşulları açısından kısmi farklar var şüphesiz. PYD/YPG tarafı, Kobane sırasında olduğu gibi bir saldırı altında değil şu an, bölgenin politik şartlarının belirleyiciliği çok daha baskın hale gelmiş durumda. Saldırı altında değil dedim ama bir açıklık getireyim, IŞİD'in Kobane'ye saldırısı çok radikal bir örnek, onu vurgulamak istedim, yoksa Kuzey Suriye'nin bazı bölgeleri geçtiğimiz iki yılda Türkiye tarafından kontrol altına alındı. Bu açıdan Suriye Kürtlerine yönelik bir askeri saldırıdan bahsedilebilir.

Siyasi koşulların farklılığı şöyle özetlenebilir; Suriye'de farklı bir politik dönemin getirdiği şartlar var ama Kürtlerin yine güçsüz durumda olduğu ve labirentin çıkışını aradığı bir fotoğrafla karşı karşıyayız. ABD-Barzani fırsatçılığı ise değişmeyen parametre olarak yerini koruyor. Kuzey Suriye'nin belli bölgelerini terk etmek zorunda kalan PYD ve SDG güçleri, Suriye'nin geleceğinin yeniden tartışıldığı bu günlerde hamle yapma zorunluluğuyla yordam belirliyor ve Barzani tarafı da bunu PYD'yi masaya oturtmak için fırsata çevirdi. Tabi Kürtlerin genel çıkarları bağlamıyla baktığımızda, ulusal birlik girişimi uygun zamanlı bir adım sayılabilir. “Putin Esad'dan vazgeçti mi” tartışmaları yapılıyor, ABD Rusya'yı zorlayan planlar devreye sokuyor. Sezar Yasası dedikleri, Suriye'ye yönelik ciddi bir ekonomik saldırı başladı. Geçtiğimiz dokuz yılda tüm varlığıyla direnen Suriye halkı ve Şam yönetimi ekonomik olarak baskı altına alınarak çöküşe, hiç değilse değişime zorlanıyor.

Bu son anlaşmanın içeriği de Duhok Anlaşması’ndaki gibi karar mekanizmalarında eşit temsil ilkesini esas alıyor. Suriye'nin geleceğinin yeniden tartışıldığı bir zamanda Rojava Kürtleri de elini çabuk tutmaya çalışıyor denebilir. Birlik anlaşmasının kimi sonuçları daha olacak. Kürtlerin birlik girişimi Türkiye'nin Suriye'deki varlığına karşı ortak tepki belirlemelerini kolaylaştıracağı gibi, Şam hükümetine karşı da avantaj sağlayabilir. Aynı zamanda, Türkiye ile yakın ilişkileri olan ENKS'nin Ankara etkisinden çıkması da söz konusu olabilir. Kürtlerin bölgede statü kazanmalarının önündeki engellerden biri kendi aralarındaki dağınıklık ve farklılıkların belirleyici hale gelmesiydi. Son yapılan anlaşmanın bu sorunu ortadan kaldırıcı bir işlevi olup olmayacağını ise göreceğiz. Gelgelelim uzun süreli bir ittifak olursa ve Suriye'nin kuzeyinde kalıcı bir düzen sağlanırsa, statü kazanmak için yeni olanaklar da ortaya çıkabilir tabi. Diğer yandan, bir kez daha Kürtlerin ihtiyaçları ve mecburiyetleri ABD'nin güncel çıkarlarını güçlendirecek bir fırsat yarattı. Siyasette buna bir politik çıkar uyumu da denebilir ama ABD ile girilen pazarlıklardan bugüne kadar hep ABD daha kazançlı çıktığı gibi, Kürtler için kritik zamanlarda onları yalnız da bıraktı. O nedenle mutlak bir uyumdan da bahsedemeyiz. Yakın zamanda, Ekim 2019'da Türkiye'nin başlattığı Barış Pınarı Harekatı sırasında Kürtlere, “Türkiye'ye karşı sizi savunacağız demedik” ve “özerk bir Kürt devleti için söz vermedik” diyen ABD'den bahsediyoruz.

‘ABD KÜRTLERİ BAĞIMLI KILMAYA ÇALIŞIYOR’

“ABD'nin güncel çıkarları”ndan kasıt ne tam olarak?


ABD, Sovyetler'in yıkılışı sonrası henüz tam oturmayan (veya belirlenemeyen diyelim) kapitalist hiyerarşide üstünlüğünü korumaya mecbur. Bu nedenle dünyanın birbirinden farklı ve sorunlu bölgelerindeki varlığını sürdürüyor. Ayrıca, İsrail'i koruması ve İran'a karşı bölgede bir tampon oluşturması lazım, ki şu an İran'a karşı duruşu kararlarında önemli bir etkiye sahip. Bunların yanında, Kürtlerin bugün birlik sağlamasından ABD'nin anlık çıkarı, büyük ölçüde Suriye'ye taşıdığı askeri üslerini ve kontrolü altındaki petrol bölgelerini savunacak silahlı güç ihtiyacına denk düşüyor. Buradaki petrolün maddi değerinin ötesinde, ABD açısından bu sahaları kontrol etmek demek, Suriye'nin yeniden inşasında söz sahibi olmak demek. Özetle ABD, Kürtlerin zayıf düştüğü bir zamanda onları askeri güç olarak kendisine yedeklemeye ve Suriye'yi çökertme hamlesinin yeni bir evresinde bağımlı kılmaya çalışıyor.

‘ŞAM İLE KÜRTLERİN ORTAK ALANINA MAYINLAR KOYULDU’

Bu durumda, yani ABD'nin öne çıkması ve Kürtlerin birlik girişimlerinin ilerlemesi söz konusu olursa, Şam ve Rojava arasındaki ilişki nasıl etkilenir? Ayrıca Türkiye'nin tavrı ne olur?


Suriye Kürtlerinin birliği, Şam'a ve Ankara'ya karşı bir avantaja dönüşme potansiyeline olasılık olarak sahip. Tabi Ortadoğu hakkında konuştuğumuzu unutmayalım, “mutlaka olur” demeyi engelleyecek sürpriz paketidir Ortadoğu. ABD ile gittikçe yakınlaşan Kürtler, Şam ve Rusya tarafından daha az güvenilir bulunacaktır bana göre. Burada Rusya'nın Suriye'nin geleceği hakkındaki kararı da önemli bir faktör. Rusya'nın Suriye'de federasyon fikrine açık olduğu iddiaları da var. Rusya konumunda böyle bir değişime giderse, Kürtlerle daha yakın ilişki kurmak isteyecektir. Kürtlerin ise bir aşamadan sonra, yani Türkiye'ye karşı avantaj veya esneklik elde ederlerse Şam'ın kaygılarını pek önemseyeceklerini zannetmiyorum. Fakat Türkiye'nin de bu esnekliği veya avantajı sağlamaya uygun bir siyasi süreçten geçmediğini görüyoruz. AKP'nin Kürt sorunu söz konusu olduğunda takındığı saldırgan tutum, Suriye'de ABD ve Kürtlerle ortak bir yol bularak üstün hale gelmesini de engelliyor. Oysa bölge siyasetinde Türkiye açısından mantıklı olan, sürecin hamiliğine soyunmak olurdu. Yani özetle, Türkiye'nin Suriye Kürtlerine karşı tutumunda şu an bir farklılaşma emaresi de görünmüyor.

Peki bu karmaşık ilişkiler ağı ayakta kalır mı derseniz, bence uzun sayılacak bir süre kalabilir, kaldı da. ABD Libya'da Türkiye ile iş tutarken, Suriye'de Kürtleri Türkiye ve Şam'a karşı birleştirmeye çalışabilir. ABD Suriye'de bir yanda Kürtleri bir araya getirirken, diğer yanda Arap aşiretlerden bir askeri güç kurmaya çalışabilir. Yahut Rusya Libya'da veya İdlib'de Türkiye'nin karşı kutbunda dururken, Suriye'de Kürtlere karşı ortaklaşabilirler. Siyasetin böylesi bir pat durumuyla veya omurgasızlıkla diyelim, tahmin edilenden daha fazla sürebildiğine, Türkiye'nin ABD ile Rusya arasındaki gerilime oynayarak uzun zamandır konum alabildiğini gördüğümde daha çok inandım ben.

Biraz spekülatif ve tartışmalı bir iddiayı da eklemek istiyorum tam bu noktada; bana göre Esad hükümeti ve Kürtler, bir anlaşma sağlamak için geçtiğimiz yılları heba etti, aynı fırsatlar yeniden olacak mı göreceğiz. Suriye'deki Kürtlerin önsel olarak Amerikancı olduğu tezi ise yanlış bir tezdi. Kürtlerin bölgedeki diğer güçlere göre zayıflığı, onları pragmatist bir yöntemi benimsemeye itti. Kendi ifadeleriyle, konumlarını şöyle tanımladılar, “Kimseye tam bağlanma, herkesle işbirliği yapabilme becerisini göster”. Buna “ilişki-çelişki diyalektiği” adı verildi. Ve Kürtlerin bu duruşundan bölgede en etkili biçimde faydalanan uluslararası güç ABD oldu. Suriye, Türkiye veya İran, içinde bulundukları siyasi ve fiziki koşullar nedeniyle aynı manevra becerisini gösteremediler. “Eğer Kürdün yoksa, Kürt sorununa daha rahat müdahil olabiliyorsun” gibi bir durumdan bahsediyoruz.

Şimdi söyleyeceğim şu cümle de tartışmalı olabilir: Gözlemlediğim kadarıyla, ABD ile Suriye Kürtleri arasında bu kaçınılmaz, yazgıya dönüşmüş ilişki, PYD/YPG'yi Kandil merkezli karar mekanizmalarından beklenenden fazla uzaklaştıran, Suriye nesnelliğini devrimci iradenin önüne geçiren, Mazlum Kobani gibi Amerikancı tutumu belirgin hale gelen kişileri öne çıkaran bir sonuca yol açıyor. ENKS ile PYNK arasında yapılan mutabakattan sonra da, PYD'ye “PKK ile arayı aç” baskısının artacağını öngörebiliriz. Kandil'e yönelik Türkiye operasyonlarına sessiz kalan, hatta destek veren ABD de, Kürtlerin PKK kanadının zayıflamasını istiyor. Bu durumda Şam hükümeti ile Kürtlerin ortak arazisine de kimi mayınlar yerleştirilmiş oldu, şimdi birlikte o alanda yürümek öncesine göre daha zor olacaktır.

‘OPERASYONLARIN BİR NEDENİ DE İÇ SİYASET’

Son olarak kısaca şunu da konuşalım; uzlaşmaya giden görüşmelerin neticelenmesine yakın bir sürede Türkiye tarafından Irak’ın kuzeyine bir operasyon başlatıldı. Bununla Suriye'deki   gelişmeleri ilişkilendirmek ne kadar mümkün?


Eğer Suriye'de gündemde olan Kürt birliği tartışmaları ekseninde değerlendireceksek, Türkiye'nin Irak Kürdistanı'na yönelik hava ve kara saldırıları, birlik girişimlerine karşı atılmış adımlar olarak da değerlendirilebilir tabi. Irak'ta KDP ve PKK arasındaki gerilim ciddi bir silahlı çatışmaya evrilirse Suriye Kürtleri arasındaki birlik zemini de zarar görecektir. Ama şu aşamada, Türkiye'nin birkaç gün önce başlattığı Pençe-Kaplan isimli harekat dahil söylüyorum, Suriye'de oluşan anlaşmayı bozacak bir durum olmadığını düşünüyorum.

Şunu da ekleyelim, Türkiye Kandil bölgesine yeni değil, uzun süredir askeri operasyonlar yapıyor. Bu operasyonların tek amacının Kürtlerin birliğini engellemek olduğunu düşünmemek lazım. İç siyasette milliyetçiliği şahlandırmaktan tutun, Bağdat ve Erbil'i PKK'ye karşı kışkırtmaya çalışmak ve Kandil'i tasfiye etmek gibi boyutları da var.

KDP ve PKK arasında bölgeyi kullanma noktasında bir gerilim de yıllardır var. Erbil yönetimi PKK'nin bölgedeki varlığının meşru olmadığını sık sık söyler. Barzani, PKK kontrolündeki alanlara hem Türkiye'nin hem İran'ın talepleri doğrultusunda müdahale etmek istiyor ve PKK buna izin vermiyor. En son Mayıs ayında gündemde olan stratejik önemdeki Zine Werte geriliminde de görüldü. Erbil'deki yöneticiler, Türkiye'nin Mart ayında Kandil'e yaptığı hava saldırıları sonrası PKK'nin bölgedeki varlığını tekrar gündeme getirdi ve İran sınırındaki Zine Werte'ye peşmerge yerleştirmeye çalıştı. KDP, Kandil'e kendi üstünlüğünü kabul ettirmeye çalışıyor ve bu çaba Türkiye'nin Erbil'e baskı yaptığı dönemlerde artıyor. Özetle AKP bu operasyonlarla, KDP ve PKK arasındaki gerilimi büyütmeye çalışırken iç siyasette de milliyetçiliği yükselterek siyasi kazanç elde etmeyi hedefliyor denebilir.

https://ilerihaber.org/icerik/suriyede-kurtlerin-birlik-anlasmasi-ne-anlama-geliyor-sonuclari-ne-olacak-114454.html

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
25.06.2020- 09:29

ENKS ile PYNK'den ortak açıklama: 'Suriye'de Kürtler arasında uzlaşma sağlandı'

ENKS VE PYNK tarafından yapılan ortak açıklamada, Yapılan ortak açıklamada, “Daha büyük bir anlaşma ile tüm Suriye halkları ve Kürt halkının menfaatlerini koruyacak pratik ortaklığın tarihi adımı olmuştur” denilirken, görüşmelerin başından beri arabulucu olan taraflara teşekkür edildi.

Suriye Kürt Ulusal Konseyi ve Kürt Ulusal Birliği Partileri, Duhok Anlaşması çerçevesinde uzlaşma sağlandığını duyurdu. Yapılan açıklamada, "Heyetler bir ortak siyasi görüşe varmış ve anlaşma her iki heyet arasındaki görüşmelerin temeli olarak kabul etmiştir" ifadeleri kullanıldı.

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK,) Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) arabuluculuğunda yürüttükleri ilk aşama birlik görüşmelerinin ardından bugün ortak bir açıklama yaptı. Yapılan ortak açıklamada, “Daha büyük bir anlaşma ile tüm Suriye halkları ve Kürt halkının menfaatlerini koruyacak pratik ortaklığın tarihi adımı olmuştur” denilirken, görüşmelerin başından beri arabulucu olan taraflara teşekkür edildi. Açıklamada ayrıca, “2014 Duhok Anlaşması’nın (Yönetim, Ortaklık, Güvenlik ve Savunma) maddelerini her iki heyet arasındaki görüşmelerin temeli olarak kabul etmiştir” denildi.

WILLIAM ROBAK DA KATILDI

Açıklama, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın bölgedeki danışmanı William Robak'ın da katılımıyla yapıldı.

Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile Kürt Ulusal Birliği Partileri heyetleri, 16 Haziran günü gerçekleştirdiği görüşmeyle Kürt ulusal birliğinin sağlanması amacıyla yürütülen diyalogların ilk aşamasını tamamladı. Heyetler bir ortak siyasi görüşe varmış ve 2014 Duhok Anlaşması’nın (Yönetim, Ortaklık, Güvenlik ve Savunma) maddelerini her iki heyet arasındaki görüşmelerin temeli olarak kabul etmiştir. Kısa bir süre içerisinde yeni bir genel anlaşma imzalanacaktır.

Her iki heyet Suriye’de Kürt birliği ve ortaklığına vurgu yapmış ve bu adım, daha büyük bir anlaşma ile tüm Suriye halkları ve Kürt halkının menfaatlerini koruyacak pratik ortaklığın tarihi adımı olmuştur. Her iki heyet bu adımı, başta IŞİD’e karşı tüm dünya adına yürüttükleri onurlu mücadelede canlarını feda eden Rojava şehitleri ve gazileri ile aileleri olmak üzere Suriyeli gençler uğruna atmıştır.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Ebdi ile ABD’nin Uluslararası Koalisyon’daki Danışmanı William Robak sponsorluğunda ulaştığımız bu anlaşma, Kürt birliğinin ilk tarihi adımı olmuştur. Suriye’de Kürt birliğinin sağlanması amacıyla üstlendiği inisiyatif için sayın Mazlum Ebdi ile Kürt birliğinin sağlanması için destek veren ve emek harcayan sayın Başkan Mesud Barzani ve Güney Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’ye teşekkür ediyoruz. Ayrıca Kürt birliğinin sağlanması ve tüm halk ve inançların haklarının garanti altına alındığı çok renkli ve demokratik bir Suriye için güçlü destek sunan ABD’ye teşekkür ederiz.” (Rudaw)

https://ilerihaber.org/icerik/enks-ile-pynkden-ortak-aciklama-suriyede-kurtler-arasinda-uzlasma-saglandi-114181.html

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]