Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları

101 'Ak Saçlı'dan ortak bildiri: Hepimiz tehdit altındayız

Türkiye'nin önde gelen gazeteci, yazar, akademisyen, siyasetçilerden oluşan ve kendilerine 'Ak Saçlılar' diyen 101 isim, gençlere yönelik kaleme aldıkları ortak bildiride, "Kimse, 'bana dokunmaz, beni ilgilendirmez' rehavetine kapılmasın, hepimiz tehdit altındayız" dedi.

Resim Ekleme
İktidarı uyaran ve kendilerine "Ak Saçlılar" diyen 101 isim, “Ülkemiz bugüne kadar böylesine koyu bir karanlık, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, toplumsal doku çürümesi, dünyada yalnızlaşma, itibarsızlaşma yaşamamıştı” ifadelerini kullandı.

Gençlere seslenilen ortak bildiride, “Kimse, ‘bana dokunmaz, beni ilgilendirmez’ rehavetine kapılmasın, hepimiz tehdit altındayız. Bizler ekonomik güçlüklerle, aşımız işimiz için mücadele ederken, iktidardakilerin attığı her adım havamızı biraz daha zehirliyor, toplumu nefes alamaz hale getiriyor. Bizi etkilemez sandığımız yasal kısıtlama ve uygulamalar sadece özgürlüğümüzü değil aşımızı, işimizi de tehdit ediyor” uyarısında bulunuldu.

101 ismin imza verdiği ortak bildiride şu ifadeler yer aldı:

“Farklı kesimlerden, farklı geçmişlerden, farklı siyasetlerden gelen; uzun yılları arkasında bırakmış biz aksaçlılar, ülkemizin adil ve özgür bir toplumda, sulh sükûn içinde yaşamayı hak eden bütün insanlarına, özellikle de umudumuz olan gençlere sesleniyoruz.

Görüp geçirdiklerimize dayanarak söylüyoruz:

Ülkemiz bugüne kadar böylesine koyu bir karanlık, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, toplumsal doku çürümesi, dünyada yalnızlaşma, itibarsızlaşma yaşamamıştı.

Anayasa fiilen askıya alınmış durumda, bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı Saray’ın emri altında, kolluk güçleri keza. Cumhuriyetin teminatı bütün kurumlar, tek tek işlemez hale getiriliyor.

Tam bir keyfîlik ve baskı ortamında demokrasinin ve hukukun son kırıntıları da süpürülüyor.

Vatandaşın mal ve can güvenliğini tehdit eden, insan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan, yurttaşlık haklarımızı yok eden, meslekî örgütlenmemizi iktidara tâbi kılan, haber alma hakkımızı kısıtlayan, ifade özgürlüğünü budayan yasa ve uygulamalar tepemize art arda balyoz gibi indiriliyor.

Yayılmacı, fetihçi heveslerle; “yurtta barış, dünyada barış” ilkesinin yerini yedi düvelle savaş, çatışma, düşmanlaşma alıyor.

En önemlisi: cephelere bölünüyoruz. Aramıza nifak sokuluyor ki, dindarı laiki, sünnisi alevisi, sağcısı solcusu, Türkü Kürdü, genci yaşlısı bu gidişata “dur” demesin.

HEPİMİZ TEHDİT ALTINDAYIZ

Kimse, “bana dokunmaz, beni ilgilendirmez” rehavetine kapılmasın, hepimiz tehdit altındayız. Bizler ekonomik güçlüklerle, aşımız işimiz için mücadele ederken, iktidardakilerin attığı her adım havamızı biraz daha zehirliyor, toplumu nefes alamaz hale getiriyor. Bizi etkilemez sandığımız yasal kısıtlama ve uygulamalar sadece özgürlüğümüzü değil aşımızı, işimizi de tehdit ediyor.

İKTİDARI UYARIYORUZ

Elinizde iktidar gücü var. O güce dayanarak, rıza değil dayatmayla yönetmeye çalışıyorsunuz. Geniş kitleler memnuniyetsiz, tedirgin, huzursuz. Sessizlikleri, var olduğunu sandığınız desteğe değil korkuya ve çaresizliğe dayanıyor. Ancak, gün gelir suskun itirazlar büyür, sandığa yansır, seçmen bu gidişata dur der. O günlerin yaklaştığını siz görmeseniz de bizler görüyoruz.

MUHALEFETE SESLENİYORUZ

AKP-MHP koalisyonu gücünü muhalefetin dağınıklığından alıyor. Çaresiz ve kararsız insanlarımız; güvenebileceği, dayanacağı sağlam bir seçenek arıyor. Topyekûn tehdit ancak topyekûn karşı koyuşla bertaraf edilir. Çözüm; bütün muhalefet güçlerinin, kendi çizgilerini, kendi varlıklarını koruyarak temel ilkelerde buluşacakları demokrasi ittifakını gecikmeden kurmaktır.

Gençler! Sesimize kulak verin!

Size seslenişimizi akıl vermek, büyüklenmek olarak değil bunca yılın içinden süzülmüş deneyimlerimizin özeti ve size hak ettiğiniz aydınlık ülkeyi bırakamamış olmanın eksiklenmesi olarak kabul edin.

Bizler umudumuzu hiç yitirmedik. Ülkemizin uçuruma sürüklenmesine, gençlerimizin geleceğinin çalınmasına, halkın yoksulluğa mahkûm edilmesine, kaynakların talanına, doğanın tahribine, kadınlara, halklara, gençlere dayatılan bu yaşama dün olduğu gibi bugün de isyan ederken, umudumuzu sizlere bağlıyoruz.

Size dayatılan bölünmeleri, düşmanlıkları, sahte cepheleri aşın, birlik olun, sesinizi yükseltin. Özgürlüklerimize, aşımıza ekmeğimize, yaşam tarzlarımıza sahip çıkma, haklarımızı talep etme zamanıdır.

Yarının aydınlığı sizlerin ellerinde. Ve biz aksaçlılar o aydınlığı yaşarken görmek istiyoruz.”

İmzacı olan 101 isim şu şekilde:

Abdullah Nefes, Abdülbaki Erdoğmuş, Ahmet Aykaç, Ahmet İnsel, Ahmet Telli, Ahmet Türk, Ali Bayramoğlu, Ali Sirmen, Altan Öymen, Arif Keskiner, Atilla Dorsay, Aydın Cıngı, Aydın Engin, Ayşe Erzan, Ayşenur Arslan, Baskın Oran, Binnaz Toprak, Bülent Ortaçgil, Canan Arın, Celal Doğan, Cem Toker, Cengiz Aktar, Cengiz Çandar, Cihangir İslam, Coşkun Özdemir, Doğan Bermek, Ercan Karakaş, Erdoğan Aydın, Ersin Kalaycıoğlu, Ersin Salman, Ertuğrul Günay, Ertuğrul Yalçınbayır, Eşber Yağmurdereli, Fatma Gök, Fatmagül Berktay, Fehmi Koru, Fikri Sağlar, Filiz Ali, Genco Erkal, Gençay Gürsoy, Gökhan Akçura, Gürel Tüzün, Hacer Ansal, Halil Ergün, Hasan Cemal, Hayri İnönü, Herkül Milas, İbrahim Betil, İbrahim Sinemillioğlu, İlhan Tekeli, Kazım Güleçyüz, Korkut Boratav, Marta Kalyoncu, Mehmet Hayri Kırbaşoğlu, Melek Ulagay, Meral Tamer, Meryem Koray, Moris Gabbay, Murat Belge, Murat Karayalçın, Müjde Ar, Nadire Mater, Nazar Büyüm, Necmiye Alpay, Nesrin Nas, Nesteren Davutoğlu, Nurettin Sözen, Orhan Pamuk, Orhan Silier, Osman Ulagay, Oya Baydar, Öget Öktem Tanör, Ömer Madra, Peral Bayaz, Rakel Dink, Reşit Canbeyli, Rıza Türmen, Selçuk Erez, Serra Yılmaz, Süleyman Coşkun, Süleyman Çelebi, Şahin Tekgündüz, Şanar Yurdatapan, Şebnem Korur Fincancı, Şevket Pamuk, Şükran Soner, Şükrü Aslan, Tarhan Erdem, Tarık Ziya Ekinci, Tuğrul Eryılmaz, Turhan Günay, Tülin Dursun, Ümit Aktaş, Üstün Ergüder, Vecdi Sayar, Veysi Dündar, Yaşar Okuyan, Yücel Erten, Zeynep Oral, Ziya Halis, Zülfü Livaneli.

https://ilerihaber.org/icerik/101-ak-saclidan-ortak-bildiri-hepimiz-tehdit-altindayiz-115434.html

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
23.07.2020- 11:23

Tıpış tıpış - Enver Aysever

(...)

Düşünen insan eğer kendini ifade edemezse çıldırır, bir tür ölümdür bu. Olan biten karşısında sessiz kalmaktan daha büyük ceza yoktur. AKP basını yok etti, şimdi de yanına sosyal medyayı ekleyerek tüm özgürlük alanlarını ortadan kaldırıyor. Yığınlar yine umursamayacak, bedeli ağır ödenecek. Son günlerde önce “Sanatçılar Girişimi”, ardından “Ak Saçlılar” denen bir grup ardı ardına bildiri yayımladı. “İlk bakışta ne işe yarar” diye sorabilirsiniz, bana kalırsa bu türden çıkışlar önemlidir.

12 Eylül sonrası yayımlanan “Barış Bildirisi” ya da yakın dönem okuduğumuz “Barış İmzacıları” iktidarların bu türden işlerden pek hoşlanmadığını gösteriyor. Kuşkusuz metinlerde ne yazdığı önemli, ancak kimin imzacı olduğu da bir o kadar belirleyici. Yani hem zarfa bakacağız hem de mazrufa!

***

Kinci olmak istemem, ancak belleksiz kalmaya da hiçbirimizin rıza göstermemesi gerek. Siyasal İslam egemenliğinde Cumhuriyetin yıkılması, toplum ikna edilmeden gerçekleşemezdi. 2002’den bu tarafa akademisyen, yazar, sanatçı, basın mensubu kim varsa siyasete biçim veren, sürece dair karnesine bakmalıdır. Elbette kimseyi çarmıha gerecek değiliz, ancak özeleştiri istemek, dahası döneme dair yetkili görevlerde olanlardan açıklama beklemek hakkımızdır.

Önce şunu söyleyelim, bu tür bildirilere imza koyarken, çoğunlukla sadece metne bakma olanağınız bulunuyor. Tüm imzacıları görmek mümkün değil. Yani, kimle yan yana olduğunuzu bilmek olanağından yoksunsunuz. “Yahu şunun yanında ne işin var?” türünden eleştiriler haksız olur.

***

“Sanatçılar Girişimi” metni ve imzacıları tutarlı, ben de imzacı olduğum için memnunum. Yalnız “Ak Saçlılar” hayli sorunlu. İmzacılar içinde Ertuğrul Günay, Oya Baydar, Ali Bayramoğlu, Ahmet İnsel, Aydın Engin gibi, tam da bu sürecin inşasında rol oynamış kimseler var. Kimi AKP bakanı oldu, kimi 2010 halkoylamasına “evet” demeyenleri darbeci ilan etti, bazısı gazetemizin köşelerinden Mustafa Kemal’e küfür etti! E sormayalım mı peki: “Bunca insan sizin yüzünüzden mahpusa düştü, ölenler oldu, işsiz kalanlar var, hiç mi pişmanlık duymuyorsunuz?” diye. Yazdıklarınız, söyledikleriniz ortada. Bari ayıp olmasın diye özür dilemeniz gerekmez mi? Anlaşılan AKP kadroları nasıl Fethullahlı günleri anımsansın istemiyorsa, bu isimler için de aynı durum geçerli, unutalım istiyorlar ama mümkün değil!

***

Kişisel meselelerde kinci olmak kötüdür, ancak siyasal sorunlar için aynı şeyi söyleyemem, sorumluluklarımız var. Ancak anımsar, sorar, tartışırsak geleceği sağlıklı inşa ederiz. Murat Belge’nin, Baskın Oran’ın, Cengiz Çandar’ın, Fehmi Koru’nun, Şanar Yurdatapan’ın bize söyleyecek hangi sözü olabilir ki? AB kapılarına siyasal İslamcılarla kol kola gitmediler mi? Gün ortasında havai fişeklerle Melih Gökçek’li kutlamalar yapmadılar mı? Cumhuriyet yıkılırken uyarı görevi yapan aydınları, sanatçıları “postal sevdalısı” ilan etmediler mi? İslamcılar onları kullanıp kenara attıktan sonra, bazısı yurtdışına kaçtı ayrıca, şimdi “kandırıldık” diyerek sorumluluktan kurtulmak mümkün mü? Olmaz öyle şey! Aydın hata yapmaz bu tür ciddi konularda. Yaparsa da ciddi özeleştiri vermelidir.

***

AKP, geçmişi silmek için düğmeye bastı. Anlaşılan o ki pek çok kimse aynı arzuyu taşıyor. Bir dönem başbakan basın sözcüsü olan Akif Beki, Anadolu Ajansı Genel Müdürü Kemal Öztürk gibi isimler artık muhalif. Olabilir. O halde dönemi anlatsınlar bize, ne oldu, neler yaşandı, öğrenelim. Davutoğlu başbakandı, Babacan prens bakandı, topluma yapacakları en büyük katkı özeleştirilerini vermektir. Hep söyledim, “O gün de haklıydık, şimdi de haklıyız” diyemez kimse. Bu tepeden bakan tavır Ak Saçlılar’da da var, AKP’den dönenlerde de. Özür dilemesi gerekenler, akıl veremezler!

***

İki gün sonra CHP kurultayı var. Ülke umutla bakıyor. Siz sanıyor musunuz ki “Yeni normal ne demektir?/ salgından sonra dünya nasıl olacak?” ya da “Çevrebilimle ilgili değişimlerle göçmen sorunu nasıl biçim alacak?” veya “Teknojik değişim iktisadi süreçleri nasıl etkileyecek?” türü sorunlar tartışılıp siyaset belirlenecek?

Ankara’da delege pazarlıkları, koltuk kavgası sürüyor. Kılıçdaroğlu en rahat kurultayına gidiyor. Eminim şapkadan tavşan çıkarıp PM ve MYK’ye dönme dinci, yetmez ama evetçi, belki de şu Ak Saçlılar’dan birkaç tane alacaktır. Sonra?

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/enver-aysever/tipis-tipis-1753360

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
26.07.2020- 09:06

Maddelerle 'aksaçlılar' bildirisi - Metin Çulhaoğlu

1. Bildiri, Türkiye’nin kabaca son 50-60 yıllık siyasal geçmişini yaşayıp gözlemlemiş insanların ortak endişe ve tepkilerinin ifadesidir. 101 aydın, toplumda var olduğunu düşündükleri benzer endişe ve tepkilerin tercümanı olmaya çalışmış, buna uygun bir dil kullanmıştır. Bu nedenle, ileriye dönük herhangi bir “kurgunun” ya da “niyetin” dışında, verili bir durumu, bir nesnelliği yansıttığını düşünmek gerekir.

2. Bildiride imzası olanların yakın geçmişte farklı siyasal duruşlar sergiledikleri bilinmektedir. Ayrıca imzacıların, bu bildirinin ötesinde yarın daha somut bir programa yönelme ihtiyacını duymaları halinde bildirideki ortaklıklarını sürdüremeyecekleri bizce açıktır. Dolayısıyla bildirgenin kendisinin Türkiye’nin yakın gelecekteki siyasal şekillenişine ilişkin bir projeyi de varsaydığını söylemek pek mümkün görünmemektedir.  

3. Bildiride bir dönem AKP’yi desteklemiş, 2010 referandumunda “yetmez ama evet” demiş kişilerin imzalarının da bulunmasıyla bildiri metninde kullanılan kimi ifadeler birlikte ele alındığında bu durum,söz konusu kişilerin de facto özeleştirisi sayılmalıdır.

4. Bildiride ülkenin bugünkü durumu “koyu karanlık”, “haksızlık”, “hukuksuzluk”, “adaletsizlik” ve “çürüme” gibi sözcüklerle anlatılmaktadır. Böyle bir anlatımın altında 10 yıl önce insanlardan bunların olmayacağı bir Türkiye için belirli bir yönde oy kullanmalarını isteyenlerin imzalarının da yer alması, Serdar Ortaç tarzında (Pişmanım, Allah benim belamı versin) olmasa bile özeleştiri sayılmalıdır.

5. Keza, ülkenin dünyada “yalnızlaşmasından” ve “itibar yitirmesinden”, “yayılmacı” ve “fetihçi” bir politika izlemesinden yakınılmakta, “yurtta barış dünyada barış” ilkesinden söz edilmektedir. Bu tespitlerin altında, bütün bunların müsebbibi bir iktidara bir dönem “bölgesel güç olma” stratejileri konusunda akıl hocalığı yapanların imzasının bulunması da ne kadar ironik bulunursa bulunsun bir tür özeleştiri olarak görülmelidir.

6. Bu bildiriyle ve içeriğiyle sınırlı kalmak koşuluyla,imzacılar arasında “kötü ünlü” kişilerin de yer alması, bildirinin “samimiyetsiz” bulunmasına, belirli siyasal projelerin uvertürü, malum cemaat dâhil iç ve dış güç odaklarının “oyunu” olarak görülmesine karine sayılamaz.

7. Bildirinin kendisi olmasa bile imzacılardan Rıza Türmen’in değerlendirmesi belirli bir vizyona işaret etmektedir. Buna göre, oluşturulmak istenen, mevcut siyasal partilerin dışında bir “toplumsal harekettir.” “Hiyerarşisi olmayan”, “gevşek” bir toplumsal hareket öngörülmektedir (Rıza Türmen, Aksaçlılar Bildirisi, 23 Temmuz 2020 , https://t24.com.tr/yazarlar/riza-turmen/aksaclilar-bildirisi,27458)

8. Bildiri ve imzacılarının böyle bir “toplumsal harekete” önayak olabilme ihtimali düşüktür. Ancak, “hiyerarşisi olmayan” ve “gevşek” toplumsal hareketlerin doğrudan siyasal gündemlerde olsun başka konularda olsun yaşadığımız dönemin bir gerçeği olduğu kabul edilmelidir. Burada, 20-30 yıl kadar önce yaygın kullanılan “yeni toplumsal hareketler” tanımından farklı bir olgudan söz edilmektedir.

9. “Yeni toplumsal hareketler” denildiğinde türdeş ya da türdeş olmayan belirli toplum kesimlerinin zaman içinde değişmeyen, süreklilik taşıyan konulara ve hedeflere yoğunlaşmalarını anlamak gerekir (kadın hareketi, çevre hareketi, insan hakları, savaş karşıtlığı, vb.). “Hiyerarşisi olmayan”, “gevşek” hareketler ise daha çok zaman içinde bitimli, geçici gündemlere odaklanır. İmzacılardan Türmen’in değerlendirmesine bakılırsa bildirgeyi “AKP rejimine” son verilmesi bağlamında yorumlamak gerekir.

10.Bildirinin olası hitap alanına gelirsek; bugün bürokraside, yargıda, akademide, medyada, vb. rejime teslim olmamış, ama ses de çıkaramayan, mevcut örgütlenmelere mesafeli duran, ancak bir yerlerde umut arayan insanlar olduğunu söylemek mümkündür. Bildirinin en azından bu insanlara umut, özgüven ve cesaret aşılama ihtimali vardır ve yabana atılmaması gereken bir ihtimaldir.    

11. Sosyalistlerin, gerek “yeni toplumsal hareketlerin” gerekse bildirgenin amaçladığı söylenebilecek türde hareketlerin içinde “erimeleri” kuşkusuz söz konusu olamaz. Örgütlü sosyalist mücadele bir sürekliliği, belirli bir hiyerarşik yapılanmayı, tikele/parçaya değil bütüne odaklanmayı ve sınırı çizilemeyecek bir zaman boyutunu gerektirdiğinden sözü edilen hareketlerin tanım gereği dışında kalır. Ancak, sosyalist örgütlerin kendi dışlarında kalan bu hareketlerin varlığında siyaset yapmayı öğrenmeleri gerekmektedir.

12. Bu tür hareketlerin kendi içsel zaafları vardır. Bunları başka yerlere çekmeye, sosyalist mücadeleye sanki bir alternatifmiş gibi göstermeye çalışanlar olacaktır. İçinde yer alan unsurlardan örgütlü sosyalist mücadeleye burun kıvıranlar da çıkacaktır. Ancak bütün bunlardan “yeni” olanlar dâhil toplumsal hareketlerin belirli merkezlerde kotarılmış bir oyun ya da tuzak olduğu sonucunu çıkarmak sağlıklı bir değerlendirme olmayacaktır.

13. Sonuç olarak sosyalistlerin bu bildiriye “sarılmalarını”, bu çıkışı “işte demokrasi cephesi” diye selamlamalarını ve kendi gündemlerini bunun adına “askıya almalarını” gerektirecek herhangi bir durumdan söz edilemez. Bizce sosyalistlerin yapması gereken, bu bildirinin (olursa) tetikleyebileceği toplumsal tepkilerle ilişkilenmek ve etkileşime geçmektir.

https://ilerihaber.org/yazar/maddelerle-aksaclilar-bildirisi-115564.html

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
28.07.2020- 02:17

AKP'yi muktedir hale getiren sağlı sollu liberallerin şimdilerde bir şekilde AKP karşısında yer almalarını önemsemek gerek. Bu konuda Metin Çulhaoğu'na katılmamak mümkün değil. AKP karşısında yer almak isteyen her ses'e ihtiyaç var. Geçmişi, geçmişteki destekleri, aymazlıkları ve hatta ihanet derecesindeki siyasal tavırları hiç unutmadan ve rüzgar değiştiğinde bu kesimlerin rüzgara göre bir duruş alacaklarını da akıldan çıkarmadan, evet, önemsemek gerek. Çünkü...

Çünkü AKP gözünü karartmıştır. AKP'nin sıradan bir burjuva partisi olmadığını söylüyorduk, ''hepsi aynı'' değillerdi. AKP iktidarı bırakamaz. Anketler AKP'nin günden güne eridiğini ve normal koşullarda yapılacak bir seçimde iktidarını koruyamayacağını gösteriyor. Bu durum AKP için kabul edilemez bir gerçekliktir. Çoklu baroyla kendi barosunu kurmaya çalışması, Ayasofya'yı camiye dönüştürmekle yeşil bayrakları sandukalardan çıkarmaya çalışması artık bir şeye işaret ediyor. AKP durmayacaktır. Sonrası hilafet kararı almaksa ki, yandaşlarda bu konuda sesler yükselmeye başlamıştır, hiç duraksamayacaktır. İktidarda kalmak için içeride iç çatışmayı bile göze almayacağını kim iddia edebilir?

Herkesin aklını başına toplaması gerek. Arada bir face'te dolaşıyorum. Yaşanan nesnellliğin, içine girilen karanlığın ayırdına varılmadığına ilişkin öylesine çok örnekler var ki... Sol hamaset almış başını gitmiş. Hala ''hani her şey güzel olacaktı'' diye soranlar ve hala ''ellerim kırılsaydı da oyumu vermeseydim'' diyenler...-üzücü, gerçekten üzücü ve karşımızdaki bunca yalın gerçeğe rağmen solda böylesi bir tavır sadece üzücü değil, düşündürücü... Bu hale nasıl geldik biz? Bu kadar basit bir gerçeği kavramak bu kadar zor mu?

AKP karşıtlığında yerini almış liberallere bu yüzden çok fazla yüklenmemek gerek, diye düşünüyorum. Metin Çulhaoğu'nun söylediği gibi bu bildiri onların bir öz eleştirisi sayılmalıdır. Bu karanlık tünelden çıkış için hepsinin sesine ve hepsinin mücadelesine ihtiyaç var. Bu bildiriyi de, bildiriye imza koyanları da önemsiyorum. Umarım bu karşıtlık sadece bu bildiriyle sınırlı kalmaz.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]