Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Türkiye Devrim Tarihi
07.11.2020- 11:28

'Devrimden korkmayın!'

Türkiye Komünist Partisi, Ekim Devrimi'nin 103. yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada, 'Tıpkı bundan 103 yıl önce olduğu gibi, işçi sınıfı yine iktidar olacak!' dedi.

Resim Ekleme

Ekim Devrimi'nin 103. yılı dolayısıyla TKP'den bir açıklama geldi.

Açıklamada, "Devrime inanmak, korkunun en büyük ilacıdır. Korkacaksa asalak patron sınıfı korksun devrimden! Ve bilsinler ki, o korkunun ecele faydası olmayacak. Tıpkı bundan 103 yıl önce olduğu gibi, işçi sınıfı yine iktidar olacak!" denildi.

Açıklama şöyle:

Devrimden korkmayın!
Devrim çok güçlü bir sarsıntıdır. Burjuvazinin ayaklarının altındaki zeminin kaymasıdır. Hatta bu yüzden devrimi “darbe” diye karalamayı, öcüleştirmeyi çok severler. Arkasındaki büyük halk gücünü ve meşruiyetini sindirmekte zorlanırlar. Yok sayamıyorlarsa, yok etmeye çalışırlar.

Rusya'daki emekçiler bundan 103 yıl önce, o zamana kadar görülmemiş büyüklükte bir sarsıntı yarattılar. Kendilerinden emindiler. Sarstılar, yıktılar, ve yeniden kurdular. Devrim, Çarlık Rusyası topraklarındaki emekçilere önce barışı hediye etti. Ardından elbirliğiyle eşitlikçi, modern, gelişkin bir ülke kuruldu. Sovyetler geniş coğrafyalara ilham oldu, devrimin ülkesine bakan uluslar kendi uyanışlarını orada gördüler. İnsanlık ileriye doğru en büyük adımlarını sosyalizmin varlığında attı. Aşılmaz gözüken sorunları çözdü; hastalıklara şifa buldu; kültürde, sanatta, sporda o güne kadarki sınırları zorladı; çıtayı her defasında yükseltti. Hiçbiri kolay olmadı… Ama başarıldı.

Sovyetler Birliği’ndeki tüm bu gelişkinlik, refah ve mutluluk, devrim olmadan olmazdı. O yüzden, 103. yıldönümünü kutladığımız Ekim Devrimi, işçi sınıfının tarihindeki en önemli günlerden biridir, belki de en önemlisidir.

Ve Ekim Devrimi’nin en büyük dersidir: İşçi sınıfını kendinden emin olduğunda, ne istediğini bildiğinde, örgütlendiğinde kazanır. Korktuğunda ise kaybeder.

Şimdi ise insanlık adımlarını geriye doğru atıyor. Afetleri, yıkımı, yoksulluğu, açlığı yaşıyoruz. Emekçiler her gün türlü felaketleri göğüslüyor. Ve her yeni gün, bir öncekinden daha büyük korkuları getiriyor. Kapitalizm bizim korkumuzdan besleniyor, beslendikçe yeni felaketleri hazırlıyor.

Burada açıkça bir terslik yok mu? Bunca felaketi yaşayan, yaşamaya devam eden biziz. Her gün ölümle burun buruna gelirken, bizim o büyük sarsıntıdan korkmamıza gerek yok. Aksine devrime inanmak, korkunun en büyük ilacıdır. Korkacaksa asalak patron sınıfı korksun devrimden! Ve bilsinler ki, o korkunun ecele faydası olmayacak. Tıpkı bundan 103 yıl önce olduğu gibi, işçi sınıfı yine iktidar olacak!

Yaşasın Büyük Ekim Devrimi!
Yaşasın sosyalizm!

https://sol.org.tr/haber/devrimden-korkmayin-18723

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
08.11.2020- 03:07

TKP böyle bir başlık atmış, ''Devrimden Korkmayın''. Devrim de öncelikle örgütlenme gerektirdiğinden bir anlamda örgütlenmekten korkmayın anlamı da içeriyor bu söz. Kuşkusuz örgütlenmeden hiçbir şey olmuyor. Örgütsüz bir halk eninde sonunda yenilgiye mahkumdur. Oysa bizim kapitalizmi yenmeye ve iktidardan alaşağı etmeye ihtiyacımız var. Sosyalizme olan tutkumuzu ve aidiyet duygumuzu aynı zamanda sosyalist bir partiye yöneltebilmeliyiz. Bu olmayınca sosyalizmin toplumsal bir güç haline gelmesi ve siyasal devrim mücadelesinin kazanılması hiç mümkün değil.

Evet, sosyalizmin toplumsal bir güç olabilmesi için partinin kalabalık olması gerekiyor. Çok yineliyorum, sosyalistler kalabalık bir şekilde bir sosyalist partide bir araya gelmedikçe kalabalıkların dönüp bakabilmesi gerçekleşmiyor. Örgütsüz kalındığında ise emekçi halkın başarı kazanması olanaklı olmuyor. Büyük Ekim Devrimi öngünlerini hatırlayın. Çarlığın devrilip, geçici hükümetin kurulmasıyla birlikte Sovyetler de kurulmuştu ama yönetiminde Bolşevikler değil Menşevikler bulunuyordu, örgütlü ve örgütsüz halk sosyalist önderlikten yoksun bir şekilde sokaklardaydı. Fevri çıkışlarda bulunuyor, birbirlerinden kopuk tepkilerde bulunuyorlardı. Bazen bu tepkiler o kadar yoğunlaşıyordu ki, Bolşeviklerin bile pasif kaldıkları yolunda eleştirilerde bulunuyorlardı. Lenin'in ayaklanma çağrısına uygun koşullar yoktu. Siyasal iktidar alınacaksa bu kitleye önderlik kabul edilmeliydi. Bolşevikler bunu başardı. Petersburg ve Moskova Sovyetlerinin yönetimini aldıklarında geriye önderliğe sadece bu devrimci durumu değerlendirmek kalmıştı. Ayaklanma çağrısı, Kışlık Saray'ın düşürülmesi ve burjuva iktidara son vermek.

Şunu söylemek istiyorum. Emekçi halkın memnuniyetsizliği ne kadar yükselirse yükselsin, sokaklara taşan bir irade ne kadar yoğun bir tepki gösterirse gösterirsin, önderlik yeterinde güçlü ve kalabalık değilse, kitleyle aralarında bir bağ kurulamamışsa ve kitle bir şekilde mobilize edilemez bir haldeyse koşullar ne olursa olsun siyasal bir değişim söz konusu olmaz. Partinin kalabalıklarla bağ kurabilmesinin yolu bu yüzden kendisinin de bir ölçüde kalabalık olmasından geçiyor. Tekrar edelim, parti kalabalık olmadığında kalabalığın o yöne bakması mümkün olmuyor...

Başka çare yok; parti mutlaka önemsenmeli ve önceliklerimiz arasına girmelidir. Sosyalizmle bağ kurmak, partiyle bir yakınlaşma ve aidiyet ilişkisi kurmakla mümkün. Ve aynı zamanda devrimden korkmamanın yolu da buradan geçiyor, diye düşünüyorum.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]